15 Temmuz'u unutmak felaketimiz olur..
Maalesef “büyük kafaları” gaflet içinde görüyorum.
Bazı yazarların, akademisyenlerin, siyasilerin, askeri yorumcuların; artık bir darbe girişimi daha olmayacağı konusunda ahkamlarına şahit oluyoruz.
Yanlış, yanlış, büyük yanlış…
17-25 Aralık Yargı Darbe Girişimi sonrasında, 2014 ve 2015’li yıllarda benzeri rehaveti görmüştüm.
Bu bağlamda feryat etmiş ve “Sakın ha sakın, rehavete düşmeyelim. FETÖ’ye rehavet devlete ihanet olur” ikazlı yazılar yazmıştım.
Bu yazılarımdan rahatsızlık duyup eleştirenler oldu,
Aşırı tepkisel olduğumu söyleyenler oldu,
FETÖ’yü gözünde büyütüyorsun diyenler oldu…
Ama ben, hiç de öyle düşünmedim,
Tehlikenin farkında idim,
Bugün de; 15 Temmuz sonrası alınan önlemlere, yapılan tutuklama ve yargılamalara, tasfiyelere ve sivil desteklere yönelik tedbir nitelikli yapılan uygulamalara rağmen asla rehavete düşülmemesi gerektiği kanaatindeyim.
Kimi eski asker ve emniyet kökenli yorumcuların tersine; asıl şimdi ve önümüzdeki zaman diliminde dikkatli, ama çok dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum.
Peki neden dikkatli olmalıyız..?
7 Şubat 2012 MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması bir Darbe Girişimi idi.
Başarılı olamadılar ama vaz da geçmediler.
Daha sonra 17 Aralık Darbe girişiminde bulundular,
Başardılar mı..?
Hayır.
Ama yine durmadılar..
25 Aralık’da yeni ve daha kapsamlı bir girişimde bulundular.
Yine olmadı, başaramadılar.
Ama kendilerince gedik açtılar,
Yıprattılar,
Test ettiler…
Sonrasında biraz yeraltına çekilir gibi, uykuya yattılar,
Aslında uykuya geçen onlar değil, bizdik…
Su uyudu, devlet uyudu, bizler uyuduk ama FETÖ uyumadı.
İşte o süreçte sürekli yazdım, uyardım hatta yalvarıp feryat ettim.
“Bunlar ayrık otu gibidirler, durmazlar. Asla rehavete yer yok” dedim.
Fakat Cumhurbaşkaımızdan başka dinleyen olmadı, olanlar ise etkisiz kaldı…
En sonunda 15 Temmuz İhanet girişimi başımıza geldi.
Başardılar mı..?
Çok şükür… Yine hayır.
İnanın, durmak gibi bir düşünceleri şimdi de yok.
Yine fırsat kollayacaklar,
Hesaplar, planlar yapacaklar.
Elebaşı hainin vadettiği “Sahte Cennet”e erişmek için, olmayan kişilikleriyle, kendilerince mücadeleye devam edecekler.
FETÖ yapılanması çeşitli katmanlara sahiptir.
Asla rehavete kapılmamalıyız,
Müteyakız davranmalıyız,
Bir daha girişimde bulunamazlar dememeliyiz.
“Korkulu rüya görmektense uyanık kalmak evladır” demeliyiz.
Çünkü, FETÖ tuzaklarına baktığımızda, hep farklı eylem türleriyle gelmişlerdir.
15 Temmuz’daki gibi gelmeyebilirler,
Ama suikastlarla, iç çatışma şekliyle, kaos senaryolarıyla, zihinsel manipülasyonlarla gelebilirler.
Toplumda korku, tedirginlik yaratacak algı operasyonlarıyla gelebilirler,
Mezhep çatışması teşvik ederek gelebilirler,
Etnik Çatışmayı körükleyerek gelebilirler,
Uluslararası itibarsızlaştırma şekliyle gelebilirler,
Diplomasiyle gelebilirler,
20-30 yıldır nakış nakış sapkın zihniyeti normalleştirerek, kabullendirerek, ilmik ilmik örerek gelen bu ihanet şebekesinin 30 ayda biteceğini düşünmek inanın, aptalca bir rehavet olur.
Rehavetimiz, gafletimiz olur,
Gafletimiz ihanete eşdeğer olur,
Gaflet ve Rehavet; Felaket ve Helaketimiz olur.
Yine ve yeniden diyorum: “su uyur, düşman uyumaz”
Hele de bu düşman,”bizden biri gibi sureti haktan” görünerek geliyor ise,
Anadolu gibi dini hassasiyeti yüksek bir coğrafyada, dini enstrümanları maske yaparak geliyor ise,
Evlatlarımız, çocuklarımız, sevdiklerimizle geliyor ise,
Çift kişilikli, Mankurtlaşmış kafalarla geliyor ise,
Ve tarihin her safhasında; Peygamberimiz Devrinde bile, böylesi sapkın dinciler, sahte peygamberler çıkmış ise,
Dini zaafımızla, duygusallığımızla, toplumsal kırılganlığımızla, hep sömürülen bir millet isek,
FETÖ’ye karşı mutlaka ve mutlaka boş bulunmamalıyız, gelmezler dememeliyiz, rehavete girmemeliyiz.
Atalar der ki; “Tilkinin bildiği kırk hikaye var, kırkı da tavuk üzerinedir”.
Teşbihte hata olmaz kabilinden bu sözü düşünürsek;
FETÖ de, meseldeki tilki gibidir.
Çakal gibidir,
Sırtlan gibidir…
Ölene kadar sinsice gözler; Aslan’nın zayıf düşmesini…
Saldırır kalleş ve kahpece, en zayıf ve apansız anında.
Allah; günümüz çakalı, tilkisi, sırtlanı FETÖ’ye aman vermesin…
Bugün hepimiz yürüdük 15 Temmuz Şehitler köprüsünde o geceyi andık, dualar okuduk şehitlerimize ve yüce Allah bir daha bu acıları yaşatmasın bizlere dedik.Birdik bütündük diri idik,ancak düşman her yerde uutmayalım ve unutturmayalım.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Bazı yazarların, akademisyenlerin, siyasilerin, askeri yorumcuların; artık bir darbe girişimi daha olmayacağı konusunda ahkamlarına şahit oluyoruz.
Yanlış, yanlış, büyük yanlış…
17-25 Aralık Yargı Darbe Girişimi sonrasında, 2014 ve 2015’li yıllarda benzeri rehaveti görmüştüm.
Bu bağlamda feryat etmiş ve “Sakın ha sakın, rehavete düşmeyelim. FETÖ’ye rehavet devlete ihanet olur” ikazlı yazılar yazmıştım.
Bu yazılarımdan rahatsızlık duyup eleştirenler oldu,
Aşırı tepkisel olduğumu söyleyenler oldu,
FETÖ’yü gözünde büyütüyorsun diyenler oldu…
Ama ben, hiç de öyle düşünmedim,
Tehlikenin farkında idim,
Bugün de; 15 Temmuz sonrası alınan önlemlere, yapılan tutuklama ve yargılamalara, tasfiyelere ve sivil desteklere yönelik tedbir nitelikli yapılan uygulamalara rağmen asla rehavete düşülmemesi gerektiği kanaatindeyim.
Kimi eski asker ve emniyet kökenli yorumcuların tersine; asıl şimdi ve önümüzdeki zaman diliminde dikkatli, ama çok dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum.
Peki neden dikkatli olmalıyız..?
- 15 Temmuz FETÖ’cü Darbe Girişimi, ülkemizin yaşadığı önceki askeri darbelerden nitelik ve yapısal olarak çok farklıdır.
- 1960 Darbesi, 1971 Askeri Muhtırası, 1980 Darbesi ve hatta 28 Şubat 1997 Post-modern Darbesi yapılışı, ideolojisi ve sonuçları itibariyle 15 Temmuz Girişimiyle kıyaslanamaz bile.
Önceki darbeciler için; - Ya mevcut iktidara olan husumet ve siyasi-yönetsel fikir ayrılığı
- Veya; Kemalizm/Atatürkçülük içerikli yorum maskesinde, “NATO-Gladio” planlaması müteharrik unsur olmuştur.
- Önceki hiçbir darbenin arka planında “dini/mistik/aşkın” özellikli, ezoterik bir “ruhiyat” olmamıştır.
- 15 Temmuz Darbecileri (asker/sivil), FETÖ radikalizm zihniyetiyle hareket etmişlerdir.
- Asker/sivil FETÖ Radikalizmi, bir çocukta 12 yaşlarında başlayan bir süreci kapsar.
- Bundan sonraki süreçte; bire bir, zihni, ruhsal ve fiziki markajı esas alan bağlılık ve bağımlılaşma yaşanır.
- Ve yıllar içinde; “Mankurtvari-Haşhaşin” bir zihni yapıyla hareket edebilecek noktaya gelinir.
- 15 Temmuz böylesi bir kutsanmış ve manevileştirilmiş, patolojik, sapkın ruh halinin eyleme dönüşmesidir.
- Önceki Darbelerde bir üst rütbeli komutan (genelde Genelkurmay başkanı) darbenin lideri olmuştur. Manevilik atfedilen başka bir lider yoktur.
- 15 Temmuz’da ise durum farklıdır. Gülen denen teröristbaşı darbenin, manevi, ruhani ve ulvi lideridir. Darbeciler için F. Gülen, yolunda ölünecek bir insan ötesi varlık algısı içeren lider kültü olmuştur.
- 15 Temmuz’da, kişiliklerini vaad edilen gayrı maddi olgularla, ulviyet atfedilen liderin gösterdiği potada eriten kamikaze’ler mevcuttur.
- 15 Temmuz diğerlerinden farklı olarak, “altın nesil” denilen, “karıncayı bile incitmeyecek” nitelikte masum yüzlü, iman ve cenneti önceleyerek katliam yapan kişilerce yapılmıştır.
- 15 Temmuz Darbe Girişimi sapkın bir inanmışlığın, içeriği dini enstrümanla temellendirilmiş “FETÖ dini” çerçevesinde bir inanışla yapılan; bu yanıyla da kendine has özellik gösteren bir darbe girişimidir.
- 15 Temmuz’cular sorgulamayan, sormayan, akletmeyen; sadece itaat kültürüyle hedefe odaklanmış, kendini gizlemeyi temel inanç bilen, çift kişilikli, takiyyeci kripto zihniyetin sonucudur.
- 15 Temmuz, sadece askerin değil, sivillerin de katıldığı bir darbe girişimidir.
Bu öyle bir Darbe girişimidir ki; darbeye temel teşkil eden inanış, sivil/asker tutkalıyla yirmi otuz yıldır kaynaşmış ve bunun sonucu ortaya çıkmış askeri, siyasi ve sosyolojik içerikli girişimdir. - 15 Temmuz Girişimi öyle bir inanışla yapılmıştır ki; darbeciler, “yahu, biz de hata etmişiz, yanlış şeylere inanmışız” diye nedamet ve pişmanlık hissetmekten kesinlikle uzaktır.
Mahkemelere getirilen zanlıların hal ve tavırlarına, ifadelerine bakınca böylesi bir pişmanlığı genel itibarla hiç göremiyoruz.
Hatta geçen gün Muğla’da duruşmaya getirilen bir askerin “Hero” (Kahraman) yazılı bir tişört giymesi bile çok ciddi ve derin anlamlar içerir. - Hala verilen transandantal/aşkın/mistik mesajlarla, motive edici söylemlerle tutuklu/ihraç edilmiş/gözaltında olanların moralize olmaları nedeniyle, ruhsal/zihinsel çözülmenin olmadığı bir girişimdir.
FETÖ diğer Terör Örgütlerine ne kadar benziyor..?
- FETÖ örgütsel yapı olarak günümüz terör örgütlerinden çok farklıdır. FETÖ’yü PKK, İŞİD, DHKP-C vb gibi örgütlerle de kıyaslayamayız.
- FETÖ; yapılanması, ideolojisi, uzun geçmişi, örgüte yükledikleri mistik ve ulviyet yönüyle de çok farklıdır.
Bu itibarla da; FETÖ mücadelesi kısa-orta ve uzun vadeli sürmelidir, sürmek zorundadır. - FETÖ’nün eylem, kalkışma ve Darbe Girişimlerini “nev’i şahsına münhasır” şekilde, çok dikkat ve itina ile incelemek ve ona göre, uzun soluklu ve çok boyutlu bir mücadele yürütmek zorundayız.
- FETÖ’yü; daha önce de söylediğimiz gibi, diğer örgütlerden farklı olarak “ayrık otu” şekliyle düşünmek ve ona göre konumlanmak zorundayız.
- FETÖ’yü benzetecek olursak; Haşhaşilere, Pisagor Tarikatına, bir boyutla Kesnizani’lere, Hint Guru’larına ve Tapınak Şövalyeleri’ne benzetebiliriz.
- Bu yüzden de; bilindik terörle mücadele mantığı çerçevesinde bittiklerini düşünmek ve rehavet üzere davranmak en büyük gaflet olur.
7 Şubat 2012 MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması bir Darbe Girişimi idi.
Başarılı olamadılar ama vaz da geçmediler.
Daha sonra 17 Aralık Darbe girişiminde bulundular,
Başardılar mı..?
Hayır.
Ama yine durmadılar..
25 Aralık’da yeni ve daha kapsamlı bir girişimde bulundular.
Yine olmadı, başaramadılar.
Ama kendilerince gedik açtılar,
Yıprattılar,
Test ettiler…
Sonrasında biraz yeraltına çekilir gibi, uykuya yattılar,
Aslında uykuya geçen onlar değil, bizdik…
Su uyudu, devlet uyudu, bizler uyuduk ama FETÖ uyumadı.
İşte o süreçte sürekli yazdım, uyardım hatta yalvarıp feryat ettim.
“Bunlar ayrık otu gibidirler, durmazlar. Asla rehavete yer yok” dedim.
Fakat Cumhurbaşkaımızdan başka dinleyen olmadı, olanlar ise etkisiz kaldı…
En sonunda 15 Temmuz İhanet girişimi başımıza geldi.
Başardılar mı..?
Çok şükür… Yine hayır.
İnanın, durmak gibi bir düşünceleri şimdi de yok.
Yine fırsat kollayacaklar,
Hesaplar, planlar yapacaklar.
Elebaşı hainin vadettiği “Sahte Cennet”e erişmek için, olmayan kişilikleriyle, kendilerince mücadeleye devam edecekler.
FETÖ yapılanması çeşitli katmanlara sahiptir.
- Bildiklerimiz kadar bilmediklerimiz/bilemediklerimiz mevcuttur.
- Bunlar toplumsal tüm katmanlarla iç içedirler. Hemen her aileye bir şekilde dokunmaktadırlar. Toplumsal yapımızın kılcallarına kadar girmişlerdir.
- Her tür ideolojik, siyasi, dini, tarikat, cemaat, vakıf, dernek oluşumlarının içindedirler, kenarındadırlar.
- Her türlü enstrüman ve dini/ailevi/toplumsal değer yargısını kamuflaj olarak kullanabilecek tıynettedirler,
- Onlar, amaçları için her yolu meşru gören, her şeyi araçsallaştıran, meşrulaştıran “sınırsız-kuralsız din”lidirler.
- Onlar için bizim inandığımız, bildiğimiz Kuran’nın, İslam Dini’nin esasları temel esas filan değildir. Onlar için; FETÖ’nün vaazları, söylemleri, rüyaları, maneviyat yalanları, manevi vaadleri her şeyin üstündedir.
- Ülkemizde geniş kapsamlı ve sürekli bir mücadele devam ediyor. Bir sürüsü muhakeme ve tutukluluk safhasındalar. Ama, bu yargılamalarda bilerek/bilmeyerek yapılan hataları bile manipüle edecek, mağduriyet olgusunu her şeyin önüne geçirecek kabiliyete hala sahipler.
- Hele de; yurtdışı destekleri artıyor, azalmıyor. Günümüz bilişim imkanlarını kullanma konusundaki maharetleriyle zalim kimliklerini mağdur gibi satabiliyorlar. Bunların yalan söylemlerine, hainliklerini örtmeye dönük algı operasyonlarına inanmaya hazır bir uluslararası arena olması, hayatiyetlerini devam ettirmek için en büyük kozlarıdır.
- 20-30 yıldır yıkanagelen beyinleri, bireyselliği yok edilmiş kişiliksizleri, itaati hayatının temel esası gören köleleri, kafası var görünüp de içini FETÖ’ye teslim etmiş kafasızları, din diye Gülenizm’e inanan putperestleri ihanet eylemlerinden vazgeçmiş olarak düşünmek gaflet, dalalet ve hatta ihanet olur.
Asla rehavete kapılmamalıyız,
Müteyakız davranmalıyız,
Bir daha girişimde bulunamazlar dememeliyiz.
“Korkulu rüya görmektense uyanık kalmak evladır” demeliyiz.
Çünkü, FETÖ tuzaklarına baktığımızda, hep farklı eylem türleriyle gelmişlerdir.
15 Temmuz’daki gibi gelmeyebilirler,
Ama suikastlarla, iç çatışma şekliyle, kaos senaryolarıyla, zihinsel manipülasyonlarla gelebilirler.
Toplumda korku, tedirginlik yaratacak algı operasyonlarıyla gelebilirler,
Mezhep çatışması teşvik ederek gelebilirler,
Etnik Çatışmayı körükleyerek gelebilirler,
Uluslararası itibarsızlaştırma şekliyle gelebilirler,
Diplomasiyle gelebilirler,
20-30 yıldır nakış nakış sapkın zihniyeti normalleştirerek, kabullendirerek, ilmik ilmik örerek gelen bu ihanet şebekesinin 30 ayda biteceğini düşünmek inanın, aptalca bir rehavet olur.
Rehavetimiz, gafletimiz olur,
Gafletimiz ihanete eşdeğer olur,
Gaflet ve Rehavet; Felaket ve Helaketimiz olur.
Yine ve yeniden diyorum: “su uyur, düşman uyumaz”
Hele de bu düşman,”bizden biri gibi sureti haktan” görünerek geliyor ise,
Anadolu gibi dini hassasiyeti yüksek bir coğrafyada, dini enstrümanları maske yaparak geliyor ise,
Evlatlarımız, çocuklarımız, sevdiklerimizle geliyor ise,
Çift kişilikli, Mankurtlaşmış kafalarla geliyor ise,
Ve tarihin her safhasında; Peygamberimiz Devrinde bile, böylesi sapkın dinciler, sahte peygamberler çıkmış ise,
Dini zaafımızla, duygusallığımızla, toplumsal kırılganlığımızla, hep sömürülen bir millet isek,
FETÖ’ye karşı mutlaka ve mutlaka boş bulunmamalıyız, gelmezler dememeliyiz, rehavete girmemeliyiz.
Atalar der ki; “Tilkinin bildiği kırk hikaye var, kırkı da tavuk üzerinedir”.
Teşbihte hata olmaz kabilinden bu sözü düşünürsek;
FETÖ de, meseldeki tilki gibidir.
Çakal gibidir,
Sırtlan gibidir…
Ölene kadar sinsice gözler; Aslan’nın zayıf düşmesini…
Saldırır kalleş ve kahpece, en zayıf ve apansız anında.
Allah; günümüz çakalı, tilkisi, sırtlanı FETÖ’ye aman vermesin…
Bugün hepimiz yürüdük 15 Temmuz Şehitler köprüsünde o geceyi andık, dualar okuduk şehitlerimize ve yüce Allah bir daha bu acıları yaşatmasın bizlere dedik.Birdik bütündük diri idik,ancak düşman her yerde uutmayalım ve unutturmayalım.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.