Kürt meselesi üzerine..
Bölgenin ve coğrafyanın geldiği son noktada değişen şartlarda bu durum geçmişte olduğu gibi bugün de devam etmektedir. Ve yine bu oyuna geçmişte perde gerisinden karışan Batılı güçler bugün açıktan karışmış durumdadır.
Ortadoğu da son yıllarda meydana gelen olaylardan anlaşılacağı üzere, yeni bir paylaşım süreci yaşanmaktadır. Ve İran,Irak,Suriye ve Türkiye’de dağınık bir şekilde yaşayan Kürt nüfusunu oluşturan insanların birbirileri ile birbirlerini bağlayan bağlar olduğu gibi, Kuzey Irak’ta Barzani yönetiminin aldığı kararlar ve uygulamaları da göstermektedir ki, birbirlerinden ayrılan farklılıkları ve gerek konjoktürel gerekse bölgesel çıkarları da vardır.
Hal böyle iken, hali hazırda karma karışık görülen ve bu ortamda de facto bir durum çıkarma peşine düşen Kürt halkı özellikle şunu bilmelidir ki, ikinci dünya savaşı sonunda fiili ve toprak işgalli sömürgeciliğin sona ermesi sürecinde olduğu gibi halihazırda Ortadoğu da yaşanan karmaşa sonucunda dahi, her etnik gruba bağımsız bir devlet verilmesi gibi bir durum uluslar arası sistem açısından mümkün değildir. SSCB nin dağılmasından sonra
Kafkasya ve Balkanlarda yaşanan gelişmeler, Uluslar arası sistemin etnik kökenli bağımsızlık hareketlerine olan bakışını değiştirmiştir.
Bölgede yaşanan dönemsel kaostan böyle bir de facto sonuç çıkarma hevesinde olduğu görülen bölücü terör örgütü PKK ve Suriye kolu PYD, bu duruma göz yumması kesinlikle mümkün olmayan Türkiye yanında bu uluslar arası gerçekliğin de farkına varmalıdır.
Dünyadaki Kürt nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı bununla birlikte Kürtlerin halkın geri kalanı ile en fazla iç içe yaşadığı, kaynaştığı ülke Türkiye’dir.
Bu hali ile özellikle son aylarda yaşanan hendek kazma, öz yönetim gibi saçmalıklar ile Diyarbakır’da tarihi Kurşunlu Camii nin yakılması kürt halkı nazarında bile destek görmemiş kınanmış ve hatta lanetlenmiştir. Kürt ve Türk her insan, bölücü terör örgütünün kutsal tanımaz, hedef gözetmez,her türlü ahlak ve değerden yoksun yapısını bir kez daha anlamıştır.
Tüm bunlarla birlikte, tarihsel,kültürel,ekonomik pek çok nedenlerle , geç uluslaşmanın ve geleneksel otokratik Türk devletinin ve bürokrasisinin yanlışları ve zaafları ve inkarcı tavırları ile Kürtler, kızgın ve kırgındırlar.
Konunun güvenlik boyutu elbette önemlidir. Ve bizatihi insan hayatına ilişkindir.Kürt sorunu,asker,polis ve adalet bürokrasimizin uygulamalarını sorgulamamızın önünde bir engel de olmamalıdır. Bu nedenle, güvenlik güçlerinin gerekeni hukuk devleti ilkesi çerçevesinde yapması gerekmektedir. Ve bizim de terörle mücadelede hukuk dışına çıkılmasına göz yummamamız gerekmektedir.
Ancak belirttiğimiz gibi sorunun iç boyutu olduğu gibi uluslar arası boyutu da vardır.İç boyutundan kaynaklanan sorunları çözmez isek, dış boyutuna hakim olamayız,sorunun başka ülkeler tarafından bize karşı bir koz olarak kullanılmasına engel olamayız.
İç boyutu çok karışıktır. Tarihi eski, nedenleri farklıdır. Ne yalnız ekonomik, ne yalnız kültürel, ne de siyasidir. Dolayısıyla çözümü de uzun zaman alacak ve çok yönlü tedbirler gerektirecektir.
Bu durum ise, Türkiye Cumhuriyet’nin bir bütün olarak her yönü ile, adil, kalkınma ve gelişmesi ile mümkündür. Ülkemizin bütün sorunlarının temelinde hukuk,demokrasi,kalkınma,adalet vs bakımlardan az gelişmişliğinden kaynaklanmaktadır.Kürt sorunu ise, bu genel problemin özel bir yansımasıdır.
Bu nedenle ne sadece askeri tedbirlerle,ne kültürel tavizlerle ne de sadece güleryüzlü devlet ile çözülebilecek gibi değildir. Çözüm ancak bütün bunların hepsinin (hukuk devleti içerisinde terörle mücadele,kültürel hakların tanınması,devletin adil olması) bilinçli ve planlı bir şekilde uygulanması ile uzun vadede sağlanabilinecektir.
O halde çıkarılacak ders, ne Kürtlerin ortadan kaldırılması ya da yok sayılması olmalıdır, ne de Kürtlere bağımsız bir devlet kurma imkanı verilebileceğidir. Herkes bu durumu ne kadar kısa zamanda ne kadar az acı çekerek öğrenirlerse, o kadar iyi olacaktır. Kürtlerin çıkarı, içinde yaşadıkları Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik,sosyal,hukuk,kalkınma,demokrasi anlamında ilerlemesi ve gelişmesindedir. Kürtlerin mücadelesi, Adil, demokratik hukuk devletine dayalı yeni bir anayasa içinde kendilerine daha medeni hakların verilmesine dair sivil ve siyasi bir mücadele olmalıdır.
Kuşku yok ki, bu durum, Türk Milletini oluşturan tüm bileşenlerin ortak menfaatidir.
Ortadoğu da son yıllarda meydana gelen olaylardan anlaşılacağı üzere, yeni bir paylaşım süreci yaşanmaktadır. Ve İran,Irak,Suriye ve Türkiye’de dağınık bir şekilde yaşayan Kürt nüfusunu oluşturan insanların birbirileri ile birbirlerini bağlayan bağlar olduğu gibi, Kuzey Irak’ta Barzani yönetiminin aldığı kararlar ve uygulamaları da göstermektedir ki, birbirlerinden ayrılan farklılıkları ve gerek konjoktürel gerekse bölgesel çıkarları da vardır.
Hal böyle iken, hali hazırda karma karışık görülen ve bu ortamda de facto bir durum çıkarma peşine düşen Kürt halkı özellikle şunu bilmelidir ki, ikinci dünya savaşı sonunda fiili ve toprak işgalli sömürgeciliğin sona ermesi sürecinde olduğu gibi halihazırda Ortadoğu da yaşanan karmaşa sonucunda dahi, her etnik gruba bağımsız bir devlet verilmesi gibi bir durum uluslar arası sistem açısından mümkün değildir. SSCB nin dağılmasından sonra
Kafkasya ve Balkanlarda yaşanan gelişmeler, Uluslar arası sistemin etnik kökenli bağımsızlık hareketlerine olan bakışını değiştirmiştir.
Bölgede yaşanan dönemsel kaostan böyle bir de facto sonuç çıkarma hevesinde olduğu görülen bölücü terör örgütü PKK ve Suriye kolu PYD, bu duruma göz yumması kesinlikle mümkün olmayan Türkiye yanında bu uluslar arası gerçekliğin de farkına varmalıdır.
Dünyadaki Kürt nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı bununla birlikte Kürtlerin halkın geri kalanı ile en fazla iç içe yaşadığı, kaynaştığı ülke Türkiye’dir.
Bu hali ile özellikle son aylarda yaşanan hendek kazma, öz yönetim gibi saçmalıklar ile Diyarbakır’da tarihi Kurşunlu Camii nin yakılması kürt halkı nazarında bile destek görmemiş kınanmış ve hatta lanetlenmiştir. Kürt ve Türk her insan, bölücü terör örgütünün kutsal tanımaz, hedef gözetmez,her türlü ahlak ve değerden yoksun yapısını bir kez daha anlamıştır.
Tüm bunlarla birlikte, tarihsel,kültürel,ekonomik pek çok nedenlerle , geç uluslaşmanın ve geleneksel otokratik Türk devletinin ve bürokrasisinin yanlışları ve zaafları ve inkarcı tavırları ile Kürtler, kızgın ve kırgındırlar.
Konunun güvenlik boyutu elbette önemlidir. Ve bizatihi insan hayatına ilişkindir.Kürt sorunu,asker,polis ve adalet bürokrasimizin uygulamalarını sorgulamamızın önünde bir engel de olmamalıdır. Bu nedenle, güvenlik güçlerinin gerekeni hukuk devleti ilkesi çerçevesinde yapması gerekmektedir. Ve bizim de terörle mücadelede hukuk dışına çıkılmasına göz yummamamız gerekmektedir.
Ancak belirttiğimiz gibi sorunun iç boyutu olduğu gibi uluslar arası boyutu da vardır.İç boyutundan kaynaklanan sorunları çözmez isek, dış boyutuna hakim olamayız,sorunun başka ülkeler tarafından bize karşı bir koz olarak kullanılmasına engel olamayız.
İç boyutu çok karışıktır. Tarihi eski, nedenleri farklıdır. Ne yalnız ekonomik, ne yalnız kültürel, ne de siyasidir. Dolayısıyla çözümü de uzun zaman alacak ve çok yönlü tedbirler gerektirecektir.
Bu durum ise, Türkiye Cumhuriyet’nin bir bütün olarak her yönü ile, adil, kalkınma ve gelişmesi ile mümkündür. Ülkemizin bütün sorunlarının temelinde hukuk,demokrasi,kalkınma,adalet vs bakımlardan az gelişmişliğinden kaynaklanmaktadır.Kürt sorunu ise, bu genel problemin özel bir yansımasıdır.
Bu nedenle ne sadece askeri tedbirlerle,ne kültürel tavizlerle ne de sadece güleryüzlü devlet ile çözülebilecek gibi değildir. Çözüm ancak bütün bunların hepsinin (hukuk devleti içerisinde terörle mücadele,kültürel hakların tanınması,devletin adil olması) bilinçli ve planlı bir şekilde uygulanması ile uzun vadede sağlanabilinecektir.
O halde çıkarılacak ders, ne Kürtlerin ortadan kaldırılması ya da yok sayılması olmalıdır, ne de Kürtlere bağımsız bir devlet kurma imkanı verilebileceğidir. Herkes bu durumu ne kadar kısa zamanda ne kadar az acı çekerek öğrenirlerse, o kadar iyi olacaktır. Kürtlerin çıkarı, içinde yaşadıkları Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik,sosyal,hukuk,kalkınma,demokrasi anlamında ilerlemesi ve gelişmesindedir. Kürtlerin mücadelesi, Adil, demokratik hukuk devletine dayalı yeni bir anayasa içinde kendilerine daha medeni hakların verilmesine dair sivil ve siyasi bir mücadele olmalıdır.
Kuşku yok ki, bu durum, Türk Milletini oluşturan tüm bileşenlerin ortak menfaatidir.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.