Mehmet Konuk

Mehmet Konuk

Yenilmez - İBBŞT

Yenilmez - İBBŞT

Torben Betts’in 2014 yılında yazdığı, kültürel, sosyal ve ekonomik sınıf farklarını ve bunlara bağlı eşitsizliğin insan ilişkileri üzerindeki etkilerini derinlemesine işlediği Yenilmez, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahneye konulan ve ülkemizde ilk kez tiyatro seyirciyle buluşan bir yapım. Nihat Alpteki’nin yönettiği oyun, toplumsal sınıflar arasındaki uçurumu, beklentileri ve sınıf farklarının yarattığı travmaları apaçık bir dil ve üslûpla ele alıyor. Aynı zamanda, bir çiftin taşraya taşınarak, ‘’gerçek’’ insanlarla tanışma çabasını ve bunun sonucunda şekillenen ilişkileri dramatik bir biçimde gözler önüne seriyor.

Konsept ve Temalar

Betts'in metni, sınıfsal, kültürel ve psikolojik gerilimleri bir arada barındıran, insan doğasının karmaşıklığını yansıtan bir yapıya sahip. Dolayısıyla eser, sadece toplumsal yapıyı ele almakla kalmıyor, aynı zamanda bireylerin kendilerini bulma ve sınıf farklarının bireysel ve kolektif bilinçaltı üzerindeki etkilerini de inceliyor. Hâliyle toplumsal sınıf farklarının, kişilerin dünyalarını nasıl şekillendirdiğini ve hayâl kırıklıklarını nasıl derinleştirdiğini gösterirken, yanı sıra utanç, yüzleşme ve izolasyon gibi evrensel temaları işliyor. Bu anlamda metin, salt bir sınıf mücadelesinin anlatısı değil, şahsî içsel çatışmalara ve bu çatışmaların toplum düzeyinde nasıl yansıdığına dair bir keşif sunuyor.

Oyun, insana has dürtü, duygu, düşünce ve zaafların evrenselliğine dair bir ders de veriyor: Aslında, birbirimizden çok da farklı değiliz. İnsanların birbirlerini anlaması ve farklılıklarına saygı göstermesi gerekliliği de oyunda vurgulanan bir başka nüans.

Yenilmez, olay bağlamında, ekonomik kriz sebebiyle Londra’dan İngiltere’nin kuzeyindeki küçük bir kasabaya taşınan Oliver ve Emily çiftinin hikâyesi etrafında şekilleniyor ve sadece bir ekonomik çöküşün sonucunu değil, realist ve rasyonalist olmayan, abartılı, psişik ve sosyolojik açıdan ayakları yere sağlam bir şekilde basmayan kişisel ideallerin ve yine ideolojik hayâllerin yıkılmasıyla şekillenen bir dramayı da işliyor. Çift, kendi dünyalarının dışında kalan insanlarla tanışma arzusuyla, kasabada yaşayan Alan ve Dawn’ı evlerine davet eder. Bu davet, bir araya gelen farklı katmanlardaki bireyler arasında, başlangıçta masum bir tanışma çabası gibi gözükse de zamanla derin bir hayâl kırıklığına ve giderek tuhaflaşan ilişkiler yumağına yol açar.

Betts, metninde iki farklı sınıfın, farklı değerler ve dünyalar üzerinden birbirini nasıl algıladığını ve bu algılamanın ilişkilerdeki patolojik etkilerini de vurguluyor. Oyunun karakterleri, yalnızca sosyoekonomik statülerine göre değil, aynı zamanda psikolojik altyapılarından ileri gelen bir tür varoluşsal yalnızlıkla şekilleniyor. Oliver ve Emily, ilk bakışta empati kurma niyeti taşıyan, iyi niyetli nahif bir çiftken, kasabanın yerleşik halkı olan Alan ve Dawn ise taşra yaşamının pragmatizminden ve eksikliklerinden kaynaklı kompleksleriyle biçimlenmiş karakterlerdir. Bu iki sınıf arasındaki gerilim, hiç de yüzeysel olmayan bir toplumsal yabancılaşmadan beslenmektedir.

Performanslar, Karakterlerin İşlenmesi ve Rejinin Derinliği

Nihat Alpteki, genel anlamda yaptığı tüm rejilerde metnin derinliğini sahneye taşırken, hiç gösteriş peşinde koşmuyor, aksine minimalist bir yaklaşım benimsiyor. Sahnenin her yerinde kendini belli eden sadeliği simgeleyen tercihler, oyunun psikolojik gerilimlerinin öne çıkmasına olanak tanıyor. Alpteki, dramatik yapıyı geliştirirken, toplumsal mesajları doğrudan vermek yerine, oyunculukların ve dramaturjik akışın organik bir şekilde bu temaları ortaya koymasına izin veriyor.

Rejisör, bu oyunda da Betts’in metnine sadık kalmakla birlikte, sahneye zarif bir şekilde yerleştirilmiş anlamlı seçimlerle seyirciye her anlamda keyifli bir süreç ve seyir deneyimi sunuyor. Alpteki’nin yazarın derdini, gereksiz didaktik anlatım ve atraksiyonlardan kaçınarak sunması, izleyenlerin metne ve karakterlere olan sempatisini arttırıyor. Bununla beraber, karakterlerin hem bireysel hem de toplumsal düzeydeki çelişkilerini çok katmanlı bir biçimde açığa çıkarırken, seyirciye bu karakterlerin hayatları üzerinden yalnızca kendilerini değil, aynı zamanda içinde bulundukları toplumsal yapıyı sorgulama fırsatı sunuyor.

Alpteki’nin tercihi olan minimalizm, sahne üstündeki tasarımlarla sınırlı değil; karakterler arasındaki ilişkinin gelişiminde de kendini belli ediyor. Herhangi bir yapay dramatizasyon ya da gereksiz coşkulu veya acıklı patlamalara tevessül etmeden, seyirciye karakterlerin duygusal evrimlerini doğal bir şekilde izleme fırsatı tanıyor.

Oyunun bittabi en etkileyici yanlarından biri, oyunculukların son derece gerçekçi oluşu. Dört oyuncu da (Gizem Akkuş, Gökçer Genç, Nurdan Kalınağa, Tankut Yıldız) karakterlerini tam anlamıyla irdelemiş, derinlemesine analiz etmiş ve içlerine sindirmiş. Her bir oyuncu, karakterinin duygusal çatışmalarını, beklentilerini, hayâllerini ve zaaflarını o kadar içten ve sahici bir şekilde sergiliyor ki seyirci, bu karakterlerle empati kurmaktan kaçamıyor. Oyuncular, Oliver ve Emily’nin iyi niyetle başladıkları yolculuğu, Alan ve Dawn’ın taşra hayatındaki tedirginlikleri ve umutları, karakterlerin birbirleriyle kurduğu ilişkilerdeki karmaşıklığı doğallıkla yansıtıyorlar.

Sahne Tasarımı ve Teknik Unsurlar

Oyun, minimalist bir dekorla sahneye konmuş. Cihan Aşar’ın tasarladığı dekor, sahnenin genişliğini ve boşluğunu vurgulayarak, oyuncuların duygusal ve fiziksel alanlarını izleyiciye hissettiriyor. Dekor, her ne kadar sade olsa da her detayıyla hikâyenin ruhunu yansıtıyor. Bu minimalist yaklaşım, izleyiciye fazla dikkati dağılmadan, oyunla ve karakterlerle bağlantı kurma fırsatı sunuyor.

Barış Manisa
’nın ellerinden çıkan ezgiler, atmosferi destekleyen bir estetikle seyirciye sunuluyor. Müzik, arka plânda bir araç olmaktan çok, duyguların anlamını derinleştiren bir araç olarak kullanılıyor. Özellikle dramatik anlarda müziklerin kullanımı, karakterlerin ruh hâlini ve oyun boyunca gelişen atmosferi hissettiriyor.

Işık tasarımı da Mustafa Türkoğlu’nun başarısını gösteriyor. Yalın fakat çok anlamlı bir ışık kullanımı ile oyunun duygusal tonları pekiştiriliyor. Işığın kapanıp açılması, özellikle kritik anlarda bir geçiş unsuru olarak kullanılıyor ve seyirciyi olayların içine daha fazla çekerek merak duygusunu celbediyor.

Sonuç olarak Yenilmez, sadece bir sosyal drama değil, aynı zamanda insan doğasına dair bir gezi sunuyor. Betts’in metni Nihat Alpteki’nin yönetmenliği, sahne üstü tasarımlar ve oyuncuların performanslarıyla birleşerek, izlenmesi gereken anlamlı bir deneyim vadediyor.





Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • egemen
    Teşekkürler
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet