Sanırım, tarihin tesadüflere asla yer bırakmayan bir şey olduğunu hepimiz biliyoruz, idrak ettik.
Sanırım, tarihin tesadüflere asla yer bırakmayan bir şey olduğunu hepimiz biliyoruz, idrak ettik.
Eskiden meşhur magazin programlarının kulakları tırmalayan anonslarını hatırladınız mı? "Olay, olay, olay!" "Şok, flaşhaber!"
Ne demişti Neşet Ertaş: "Kadın İnsan, biz ise İnsanoğlu!"
Bu mübarek Bayram gününde, aslında hoş, eğlenceli, pozitif bir yazı yazmayı isterdim ben şahsen. Ama heyhat, maalesef gönülden geçen ile hakikat birbirine denk değil işte.
Tarihi bir fırsatı bir insan elinden nasıl kaçırır, bunu da gururla, kibirle örtbas etmeye kalkar, bunu da bize Ekrem İmamoğlu gösterdi!
Mısır'ın darbeci cunta parlamentosu, diktatör Sissi ye, Libya'ya müdahale için bir tezkere verdi.
Günümüzde medya deyince, birçok kişinin aklına, maalesef sadece sosyal medya geliyor. Anonimite ve kanuni boşluklar ile dolu olan bir alan yani.
Aslında başka bir yazı hazırlamıştım. Zira bugün, Bağcılar'da yine yüreğimiz yandı. Yine bir haneye ateş düştü, yine el kadar bir bebe, babasız kaldı. Yine bir evin direği devrildi. Yine umutlar, geleceğe dair haller, bir kahpe kurşun ile yok edildi.
Ayasofya'nın ibadete açılması, yurtdışında özellikle Yunanistan'da, Rusya'da, aslında tüm Batı dünyasında, negatif tepkilere, dahi nefret söylemleri ve toplumsal olaylara yol açtı.
15 Temmuz hain Darbe girişiminin dördüncü sene-i devriyesine yaklaştığımız bu günlerde, üstüme düşen, bir ihtarda bulunmaktır!