Eski Bakan Çelik, Sultan Abdülhamid Han'ı kötüleyerek siyasette alan mı açmak istiyor?..
Değerli Dostlarım, hakkında hiç bir şey bilmediği konularda sırf muhaliflik olsun diye sosyal medyada karalama yaparak boy göstermek, hatırlanmak ve gündeme gelmek isteyen bir kesim şahıslar ya devlete, ya tarihe sataşır ki gündem oluşsun, böylelikle prim yapabilsin.
Bazı siyasi partiler de kendi var oluşlarına aykırı olarak HDP çizgisine gelmesi ve bölücülük ve terör faaliyetlerine karşı sessiz kalmaları furyasına kapılarak muhalefet yaptıklarını düşünürler.
Bu furyaya en sonunda Hüseyin Çelik'de katıldı. (Hüseyin Çelik'in yazı dizisi..) Esasında katıldı demek çok doğru değil uzun süredir ısrarla AK Parti'den "uzaklaştırıldıktan!" sonra siyasette kendine yeni alan açmak ve Sultan Abdülhamid Han'a düşman olan malum çevrelerin dikkatini çekerek kendisinin esasında nasıl yararlı birisi olduğunu kanıtlamak isteyen Çelik, tulûat oynamaya başlamıştır.
Siyasette kendisini muhafazakâr olarak tarif etmiş yıllarca görevlerde bulunmuş AK Parti'de Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı gibi tarihimizi temsil noktasında iki kritik bakanlığa kadar yükseltilmiş! Hüseyin Çelik Sultan Abdülhamid'e aralıklarla yüklenerek, hakaret ederek ve yalan söyleyerek ağababalarına yaranma ve yeni gelişebilecek bir konjonktürde kendisine siyasi alan açmak arzusundadır.
Kişisel Web Sitesinden zaman zaman Sultan Abdülhamid Han ile ilgili paylaşımlar yapan Hüseyin Çelik Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a söylemeye cesaret edemediği sözleri Sultan Abdülhamid Han üzerinden söyleyerek lineer mantığın en güzel örneklerini esasta kendisi sunmaktadır.
Bazı kesimlerin onu hak etmediği halde övdüğünü söylüyor. Biz de diyoruz ki bu sözünüzün muhataplarından birisi de Edward Grey olabilir mi? Çünkü o Sultan Abdülhamid'in vefatında şunları söylemişti: "Ne büyük kayıp! Düşmanımdı ama onun ölümü ile diplomasi mesleği artık zevkini kaybetti." 1905'ten 1916 yılına kadar İngiltere Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Edward Grey bunu söylerken Hüseyin Çelik "Sultan II. Abdülhamid İngilizlere Niçin Sığındı?" başlıklı bir yazı kaleme alarak algı yaratmaya çalışıyor.
Hüseyin Çelik ve benzerleri Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın himmetleri ve lütufları ile bir yerlere gelebilmiş insanlardır. Kendi mazhariyetlerini bildikleri için bir yerlere sığınmadan yükselebilmelerine ve etrafındakileri yükseltebilmelerine imkân ve ihtimal olmadığından muhakkak sırtlarını bir yerlere dayamak mecburiyetinde hissederler kendilerini.
İşte Sultan Abdülhamid Han tam bu sırada çok işe yarayan önemli bir tarihsel figürdür bir yerlere selam çakmak için. Yoksa Eski Milli Eğitim bakanımız zannedilmesin ki o engin bilgileri ile bizleri Sultan Abdülhamid konusunda tenvir etmeye çalışıyor. Derdi o değil… Eğer derdi gerçekten o olsaydı "Diktatör" deyip arkasını boş bırakmazdı. "İngilizlere sığındı" deyip bununla ilgili bilgi ve belge sunması gerektiğini unutmazdı.
Yere batsın sizin siyasi ikbal beklentileriniz. Düşün artık bu milletin sevdiklerinin yakasından.
AK Parti'nin üç dönem kuralı çıkartarak ancak kurtulabildiği Hüseyin Çelik Sultan Abdülhamid Han ile ilgili yazdığı iftiraların sonuna "Sürç-i lisan ettiysek affola." diyerek oynadığı ortaoyununu sona erdirmiş.
Bizler bunu bir "özür" olarak değil, "oyun bitti" mesajı olarak alıyoruz.
Kendisinin güya "objektif/tarafsız" oluşundan dem vuran Hüseyin Çelik 33 yıllık saltanatı boyunca Sultan Abdülhamid'in olumlu tek bir icraatına rastlayamamış olmalı ki hiç bahsetmemiş. Sultan Abdülhamid Han 1918 yılında vefat ettiğinde cenazesi sırasında evlerden başlarını uzatan kadınların "Babamız bizi refah içinde yaşatan padişahımız bizleri bırakıp nereye gidiyorsun" haykırışlarını da mı duymadı kulaklarınız?
"Bize düşen övgü ve sövgü saplantısına düşmeden onu gerçek yüzüyle tanımak ve tanıtmaktır" deyip hemen arkasından "despot rejim" "diktatör" ve "Abdülhamid devri istibdattır" diyen (Milli Gazete 19 Oca 2019) Hüseyin Çelik’in tarihi gerçekleri ortaya çıkarmak gibi bir derdi yoktur. O ancak kendi siyasetini devam ettirecek mesajları birilerine ulaştırmakla meşgul birisidir. Bu sebeple elbette Sultan Abdülhamid Han'ın yanında değil yabancı sefaretlerin emirlerini kendi vatanlarının selametinden üstün tutan Mithat Paşa gibi dış mihrakların oyuncağı olmuş şahısların yanında yer alması bizler için çok şaşırtıcı değildir.
Seneler önce Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han’ın söylediği şu sözün değerini şimdilerde daha iyi idrak ediyoruz: "Mesele benim şahsıma hücum etmeleri değil mesele devletimize, hilafet makamımıza hücum etmeleri."
Evet, esasta dertleri Sultan Abdülhamid Han değil onun şahsında devlete, millete, ümmete, yeniden dirilişe, yeniden milletlerin umudu olmamıza vefalı Türk'ün görkemli geri dönüşüne set çekmek engel olmaktır. Bütün bu iftiralar karşı çıkışlar bu kuyruk acısının feryadıdır. Ama biz de diyoruz ki ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin Allah nurunu elbet tamamlayacaktır. Çünkü yeryüzü Allah'ın Salih kullarına miras bırakılmıştır nankörlere değil.
Allah'a emanet olunuz!
Bazı siyasi partiler de kendi var oluşlarına aykırı olarak HDP çizgisine gelmesi ve bölücülük ve terör faaliyetlerine karşı sessiz kalmaları furyasına kapılarak muhalefet yaptıklarını düşünürler.
Bu furyaya en sonunda Hüseyin Çelik'de katıldı. (Hüseyin Çelik'in yazı dizisi..) Esasında katıldı demek çok doğru değil uzun süredir ısrarla AK Parti'den "uzaklaştırıldıktan!" sonra siyasette kendine yeni alan açmak ve Sultan Abdülhamid Han'a düşman olan malum çevrelerin dikkatini çekerek kendisinin esasında nasıl yararlı birisi olduğunu kanıtlamak isteyen Çelik, tulûat oynamaya başlamıştır.
Siyasette kendisini muhafazakâr olarak tarif etmiş yıllarca görevlerde bulunmuş AK Parti'de Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı gibi tarihimizi temsil noktasında iki kritik bakanlığa kadar yükseltilmiş! Hüseyin Çelik Sultan Abdülhamid'e aralıklarla yüklenerek, hakaret ederek ve yalan söyleyerek ağababalarına yaranma ve yeni gelişebilecek bir konjonktürde kendisine siyasi alan açmak arzusundadır.
Kişisel Web Sitesinden zaman zaman Sultan Abdülhamid Han ile ilgili paylaşımlar yapan Hüseyin Çelik Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a söylemeye cesaret edemediği sözleri Sultan Abdülhamid Han üzerinden söyleyerek lineer mantığın en güzel örneklerini esasta kendisi sunmaktadır.
Bazı kesimlerin onu hak etmediği halde övdüğünü söylüyor. Biz de diyoruz ki bu sözünüzün muhataplarından birisi de Edward Grey olabilir mi? Çünkü o Sultan Abdülhamid'in vefatında şunları söylemişti: "Ne büyük kayıp! Düşmanımdı ama onun ölümü ile diplomasi mesleği artık zevkini kaybetti." 1905'ten 1916 yılına kadar İngiltere Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Edward Grey bunu söylerken Hüseyin Çelik "Sultan II. Abdülhamid İngilizlere Niçin Sığındı?" başlıklı bir yazı kaleme alarak algı yaratmaya çalışıyor.
Hüseyin Çelik ve benzerleri Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın himmetleri ve lütufları ile bir yerlere gelebilmiş insanlardır. Kendi mazhariyetlerini bildikleri için bir yerlere sığınmadan yükselebilmelerine ve etrafındakileri yükseltebilmelerine imkân ve ihtimal olmadığından muhakkak sırtlarını bir yerlere dayamak mecburiyetinde hissederler kendilerini.
İşte Sultan Abdülhamid Han tam bu sırada çok işe yarayan önemli bir tarihsel figürdür bir yerlere selam çakmak için. Yoksa Eski Milli Eğitim bakanımız zannedilmesin ki o engin bilgileri ile bizleri Sultan Abdülhamid konusunda tenvir etmeye çalışıyor. Derdi o değil… Eğer derdi gerçekten o olsaydı "Diktatör" deyip arkasını boş bırakmazdı. "İngilizlere sığındı" deyip bununla ilgili bilgi ve belge sunması gerektiğini unutmazdı.
Yere batsın sizin siyasi ikbal beklentileriniz. Düşün artık bu milletin sevdiklerinin yakasından.
AK Parti'nin üç dönem kuralı çıkartarak ancak kurtulabildiği Hüseyin Çelik Sultan Abdülhamid Han ile ilgili yazdığı iftiraların sonuna "Sürç-i lisan ettiysek affola." diyerek oynadığı ortaoyununu sona erdirmiş.
Bizler bunu bir "özür" olarak değil, "oyun bitti" mesajı olarak alıyoruz.
Kendisinin güya "objektif/tarafsız" oluşundan dem vuran Hüseyin Çelik 33 yıllık saltanatı boyunca Sultan Abdülhamid'in olumlu tek bir icraatına rastlayamamış olmalı ki hiç bahsetmemiş. Sultan Abdülhamid Han 1918 yılında vefat ettiğinde cenazesi sırasında evlerden başlarını uzatan kadınların "Babamız bizi refah içinde yaşatan padişahımız bizleri bırakıp nereye gidiyorsun" haykırışlarını da mı duymadı kulaklarınız?
"Bize düşen övgü ve sövgü saplantısına düşmeden onu gerçek yüzüyle tanımak ve tanıtmaktır" deyip hemen arkasından "despot rejim" "diktatör" ve "Abdülhamid devri istibdattır" diyen (Milli Gazete 19 Oca 2019) Hüseyin Çelik’in tarihi gerçekleri ortaya çıkarmak gibi bir derdi yoktur. O ancak kendi siyasetini devam ettirecek mesajları birilerine ulaştırmakla meşgul birisidir. Bu sebeple elbette Sultan Abdülhamid Han'ın yanında değil yabancı sefaretlerin emirlerini kendi vatanlarının selametinden üstün tutan Mithat Paşa gibi dış mihrakların oyuncağı olmuş şahısların yanında yer alması bizler için çok şaşırtıcı değildir.
Seneler önce Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han’ın söylediği şu sözün değerini şimdilerde daha iyi idrak ediyoruz: "Mesele benim şahsıma hücum etmeleri değil mesele devletimize, hilafet makamımıza hücum etmeleri."
Evet, esasta dertleri Sultan Abdülhamid Han değil onun şahsında devlete, millete, ümmete, yeniden dirilişe, yeniden milletlerin umudu olmamıza vefalı Türk'ün görkemli geri dönüşüne set çekmek engel olmaktır. Bütün bu iftiralar karşı çıkışlar bu kuyruk acısının feryadıdır. Ama biz de diyoruz ki ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin Allah nurunu elbet tamamlayacaktır. Çünkü yeryüzü Allah'ın Salih kullarına miras bırakılmıştır nankörlere değil.
Allah'a emanet olunuz!
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Leylâ Birtek
NEZİH ERDEM
NEZİH ERDEM
Hüseyin özkan
Nuray Özmen
Fatma şen
Fatih sultan mehmet
Neslihan Candan (Istanbul Kültür Elcileri)
Ayşe Tak
Mehmet AŞANSU