Erdoğan Sisi buluşması
Değerli Dostlarım,
29 Nisan'da kaleme almış olduğum yazımda Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerini ele almış, Suud ile ilişkilerin tekrar sağlanmasının Türk Dış Siyaseti açısından büyük bir başarı olduğunu ifade etmiştim.
O yazımı Türkiye'nin Mısır'la da aynı şekilde görüşmesi temennilerimle bitirmiştim.
Bir sonraki yazımda ise "Türkiye Mısır ilişkileri" başlığı altında yine bu temenni ve beklentilerimi dile getirmiş, Türkiye - Mısır ilişkilerinin düzelmesinin ülkemize kazanımlarından bahsetmiştim.
Ben şahsen devletimizin bu yönde bazı adımlar atacağını öngörmüştüm. Çünkü aklın yolu birdir.
Dış siyasette tek bir pencereden, tek bir açıdan değil, birçok pencereden bakabilen ve bu alanda dünya ülkelerince de başarılı kabul edilen bir devletimiz var.
Ortadoğu'ya hükmetmek, masada olmak, söz sahibi olmak için küsmek değil "Ben buradayım, ben de varım!" demek gerekir.
Bu nedenle bir bütün olarak Ortadoğu ülkeleriyle ilişkiler çok önemli.
Ortadoğu ilişkilerinde dost ülke, düşman ülke mantığı yoktur. Dostla da, düşmanla da ilişkileri en kaygan zeminde dahi belli bir düzlemde sürdürmek vardır.
Şimdi Cumhurbaşkanımızın Katar'da Sisi ile buluşması Türk Dış Siyaseti açısından çok önemli bir adım.
Bugün sosyal medyada her konuyu fırsat bilip devlete atıp tutanlar, karalama kampanyalarına başladılar bile.
Yok "Rabia'ya ne oldu?",
Yok "Katil Sisi ile el sıkışmak yakışır mı?" vs. şeklinde yazarak sözde hamasetle halka algı yapıyorlar.
Öncelikle Rabia'nın açılımı 4 maddedir;
-Tek devlet
-Tek millet
-Tek vatan
-Tek bayrak.
Rabia bu maddeler için bir sembol oldu ve hala öyle.
Ancak iş siyasete gelince olması gereken tamamen devletin menfaatine davranmaktır.
Geçtiğimiz yıllarda İsrail'e "One Minute" çıkışıyla rest çeken, ilişkileri bozulan Türkiye sonrasında nasıl tekrar siyasi ilişkileri düzene koyduysa bu pekâlâ diğer ülkelerle de yaşanabilir.
Biz defalarca yazdık. Bunu Suudi Arabistan ilişkilerinde de yazdık. Şartlar değişiyor, ülkeler değişiyor, sınırlar değişiyor. Devletin herhangi bir ülkeye "ben seninle ilişkiyi kesiyorum" demek gibi bir durumu Ortadoğu'da şu şartlarda mümkün değil.
Bizim tarihten gelme bin yıllık bir devlet anlayışımız var.
Örneklere bakacak olursak düşman devletlerle ilişkiler sağlanmış hatta bu güvenlik açısından çok daha önemli görülmüştür.
Mete Han, devletini yönettiği süreçte Çinlilerle ilişkiyi asla kesmemiştir. Yakın tarihe gelelim Sultan Abdülhamid Han İngilizlerle ilişkiyi her zaman güncel tutmuştur. Ruslarla 93 harbi sonrası çok kötü bir yenilgi yaşamamıza rağmen Berlin Anlaşması yapılarak onlarla ilişkiler devam etmiştir ve hatta Sultan Abdülhamid ile Rus Çarı'nın yazışmaları hala arşivlerde mevcuttur.
Yine denize döktüğümüz Yunanlılarla savaş bittiğinde Mustafa Kemal boy boy resimler çektirmedi mi?
Yine aynı şekilde İngilizlerle ilişkiler sağlanmadı mı?
O zaman siyaset onu gerektiriyordu da şimdi gerektirmiyor mu?
Ayrıca daha önceki yazılarınızda "Mısır'la ilişkileri düzeltin" diye çığırtkanlık yapan devlete atıp tutan siz değil miydiniz, ne oldu şimdi?
Lütfen beyler illa ki muhaliflik yapacaksanız altını doldurun. Bu şekilde kendiniz yazar kendiniz okursunuz bir 20 yıl daha.
Bizim topraklarımızın adı İzlanda değil. Biz okyanusun ortasında bir adada yaşamıyoruz. Ya da dünyanın güneyinde bir orman ülkesi değiliz.
Bizim ülkemiz Ortadoğu'da. İnsanlık tarihine eş olan tarihiyle, medeniyeti ve varlıklarıyla yedi düvelin göz diktiği topraklar bu topraklar.
Burada siyasi ilişkiler kişilerin çıkarlarına, isteklerine göre değil ülkelerin, devletlerin menfaatine göre şekillenir doğru olan budur.
Evet Cumhurbaşkanımız kişisel çıkışlar yapabiliyor. Bu çok doğal yapılan zulümler, insanlık dışı uygulamalar hangimizi üzmüyor ki.
Mısır'la Sisi le el sıkışmak, düşüncelerimizin değiştiği onların tarafına geçtik anlamına gelmiyor. Onların Ortadoğu'da sergiledikleri siyasi adımları desteklemesek de bu devletler arası ilişkiye yansımamalı.
Ben bu adımı çok doğru buluyorum. Bu bir siyasi başarıdır.
Ülkemiz adına çok faydalı olacağına inanıyorum. Biz Ortadoğu'nun bir parçasıyız.
Daha önceki yazılarımda da ifade etmiştim ne Mısır halkının bizimle ne de Türk halkının Mısırlılarla bir sorunu yok. Bir Almanya, bir İngiltere değil Mısır'dan bahsediyoruz dostlarım. Tarihte çok derin bir geçmişimiz, derin bağlarımız var. Bir zamanlar eyaletimiz olmuş. Öyle bir kalemde silip atacak bir ülke değil Mısır.
Ülkeler arasındaki gerilimin bitmesi en çok iki ülke vatandaşlarına, turizm ve ticaret sektörlerine olumlu yansıyacaktır.
Allah'a emanet olunuz!
Görüş ve fikirlerinizi bana sosyal medya hesaplarım ve ogunhaber.com üzerinden iletebilirsiniz.
29 Nisan'da kaleme almış olduğum yazımda Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerini ele almış, Suud ile ilişkilerin tekrar sağlanmasının Türk Dış Siyaseti açısından büyük bir başarı olduğunu ifade etmiştim.
O yazımı Türkiye'nin Mısır'la da aynı şekilde görüşmesi temennilerimle bitirmiştim.
Bir sonraki yazımda ise "Türkiye Mısır ilişkileri" başlığı altında yine bu temenni ve beklentilerimi dile getirmiş, Türkiye - Mısır ilişkilerinin düzelmesinin ülkemize kazanımlarından bahsetmiştim.
Ben şahsen devletimizin bu yönde bazı adımlar atacağını öngörmüştüm. Çünkü aklın yolu birdir.
Dış siyasette tek bir pencereden, tek bir açıdan değil, birçok pencereden bakabilen ve bu alanda dünya ülkelerince de başarılı kabul edilen bir devletimiz var.
Ortadoğu'ya hükmetmek, masada olmak, söz sahibi olmak için küsmek değil "Ben buradayım, ben de varım!" demek gerekir.
Bu nedenle bir bütün olarak Ortadoğu ülkeleriyle ilişkiler çok önemli.
Ortadoğu ilişkilerinde dost ülke, düşman ülke mantığı yoktur. Dostla da, düşmanla da ilişkileri en kaygan zeminde dahi belli bir düzlemde sürdürmek vardır.
Şimdi Cumhurbaşkanımızın Katar'da Sisi ile buluşması Türk Dış Siyaseti açısından çok önemli bir adım.
Bugün sosyal medyada her konuyu fırsat bilip devlete atıp tutanlar, karalama kampanyalarına başladılar bile.
Yok "Rabia'ya ne oldu?",
Yok "Katil Sisi ile el sıkışmak yakışır mı?" vs. şeklinde yazarak sözde hamasetle halka algı yapıyorlar.
Öncelikle Rabia'nın açılımı 4 maddedir;
-Tek devlet
-Tek millet
-Tek vatan
-Tek bayrak.
Rabia bu maddeler için bir sembol oldu ve hala öyle.
Ancak iş siyasete gelince olması gereken tamamen devletin menfaatine davranmaktır.
Geçtiğimiz yıllarda İsrail'e "One Minute" çıkışıyla rest çeken, ilişkileri bozulan Türkiye sonrasında nasıl tekrar siyasi ilişkileri düzene koyduysa bu pekâlâ diğer ülkelerle de yaşanabilir.
Biz defalarca yazdık. Bunu Suudi Arabistan ilişkilerinde de yazdık. Şartlar değişiyor, ülkeler değişiyor, sınırlar değişiyor. Devletin herhangi bir ülkeye "ben seninle ilişkiyi kesiyorum" demek gibi bir durumu Ortadoğu'da şu şartlarda mümkün değil.
Bizim tarihten gelme bin yıllık bir devlet anlayışımız var.
Örneklere bakacak olursak düşman devletlerle ilişkiler sağlanmış hatta bu güvenlik açısından çok daha önemli görülmüştür.
Mete Han, devletini yönettiği süreçte Çinlilerle ilişkiyi asla kesmemiştir. Yakın tarihe gelelim Sultan Abdülhamid Han İngilizlerle ilişkiyi her zaman güncel tutmuştur. Ruslarla 93 harbi sonrası çok kötü bir yenilgi yaşamamıza rağmen Berlin Anlaşması yapılarak onlarla ilişkiler devam etmiştir ve hatta Sultan Abdülhamid ile Rus Çarı'nın yazışmaları hala arşivlerde mevcuttur.
Yine denize döktüğümüz Yunanlılarla savaş bittiğinde Mustafa Kemal boy boy resimler çektirmedi mi?
Yine aynı şekilde İngilizlerle ilişkiler sağlanmadı mı?
O zaman siyaset onu gerektiriyordu da şimdi gerektirmiyor mu?
Ayrıca daha önceki yazılarınızda "Mısır'la ilişkileri düzeltin" diye çığırtkanlık yapan devlete atıp tutan siz değil miydiniz, ne oldu şimdi?
Lütfen beyler illa ki muhaliflik yapacaksanız altını doldurun. Bu şekilde kendiniz yazar kendiniz okursunuz bir 20 yıl daha.
Bizim topraklarımızın adı İzlanda değil. Biz okyanusun ortasında bir adada yaşamıyoruz. Ya da dünyanın güneyinde bir orman ülkesi değiliz.
Bizim ülkemiz Ortadoğu'da. İnsanlık tarihine eş olan tarihiyle, medeniyeti ve varlıklarıyla yedi düvelin göz diktiği topraklar bu topraklar.
Burada siyasi ilişkiler kişilerin çıkarlarına, isteklerine göre değil ülkelerin, devletlerin menfaatine göre şekillenir doğru olan budur.
Evet Cumhurbaşkanımız kişisel çıkışlar yapabiliyor. Bu çok doğal yapılan zulümler, insanlık dışı uygulamalar hangimizi üzmüyor ki.
Mısır'la Sisi le el sıkışmak, düşüncelerimizin değiştiği onların tarafına geçtik anlamına gelmiyor. Onların Ortadoğu'da sergiledikleri siyasi adımları desteklemesek de bu devletler arası ilişkiye yansımamalı.
Ben bu adımı çok doğru buluyorum. Bu bir siyasi başarıdır.
Ülkemiz adına çok faydalı olacağına inanıyorum. Biz Ortadoğu'nun bir parçasıyız.
Daha önceki yazılarımda da ifade etmiştim ne Mısır halkının bizimle ne de Türk halkının Mısırlılarla bir sorunu yok. Bir Almanya, bir İngiltere değil Mısır'dan bahsediyoruz dostlarım. Tarihte çok derin bir geçmişimiz, derin bağlarımız var. Bir zamanlar eyaletimiz olmuş. Öyle bir kalemde silip atacak bir ülke değil Mısır.
Ülkeler arasındaki gerilimin bitmesi en çok iki ülke vatandaşlarına, turizm ve ticaret sektörlerine olumlu yansıyacaktır.
Allah'a emanet olunuz!
Görüş ve fikirlerinizi bana sosyal medya hesaplarım ve ogunhaber.com üzerinden iletebilirsiniz.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Ercan A.
Abuzeyt sudagezer
Mehlika
Osman türkoğlu
Cemal KAŞIK
kamil çiğdem
Osmanlı’yı seven bir Türk genci
Rakıf Heybeli