Bir şöhret dünyası, 'Bir Deli Rüzgar'
Şöhret olmak için feda edilenler,
Şöhretten sonraki yaşam,
Ve şöhretten düşüşler.
Shakespeare şöyle demiş:
“Şöhret denen şey sudaki halkalara benzer, hiç durmadan genişler, genişler ... ta ki belirsizleşip yok olana kadar.''
1978 yılında ne ise, 2018 yılında da bu süreç hep aynı.
Bir Deli Rüzgar dizisinin de verdiği mesaj buydu.
Yıl 1978 ünlü bir şarkıcı olmaya çalışan genç kız Melek, bu yolda ailesinden vazgeçen, hırslı, gözü kara, yetenekli ve güzel.
Yıl 2018 yine birebir aynı nitelikleri taşıyan Gökçe.
Bu iki kişinin yolları günümüzde kesişir.
Melek 50 yaşına gelmiş, şöhreti silinmiş, bir barda tuvalet görevlisi.
Gökçe, babası tarafından terk edilen ve bir gün şöhret olunca, babasının çıkıp geleceğine inanan bir genç kız.
Melek yaşamından çıkardığı dersleri Gökçe’ye öğretmek istiyordur.
Bakalım Gökçe dinleyecek midir?
Yoksa 1978 yılındaki genç Melek gibi hatalar mı yapacaktır?
Hikayenin en güzel yanı 1978 yılıyla, 2018 yılını paralel olarak anlatması olmuş.
O yıllarda gazino hayatını sadece Yeşilçam Film’lerinden biliyorduk.
Bir Deli Rüzgar dizisi geçmişi, kostümleriyle, renkleriyle, mekanlarıyla ve müzikleriyle titizlikle işlemiş. Çok beğendim.
2018 yılının hikayesini ise bir o kadar beğenemedim.
Hep geçmişe gitsin istedim.
Hikayenin nostaljik yanı daha gizemli, daha duygusal ve daha sıcaktı.
Dizide bütün oyuncular çok iyi fakat 2018 hikayesinde senaryodan kaynaklanan bir soğukluk var.
Mesela; günümüzdeki Melek’le (Hatice Aslan, bu arada süper oynuyor), geçmişteki Melek, iki farklı insanmış gibiydi.
Bir insan yüzde yüz değişmez.
Geçmiş Melek’ten (Almila Ada) izler görmek isterdim.
Bir hareket, sıklıkla kullandığı bir söz ya da ne bileyim sık yaptığı bir alışkanlık gibi.
Belki o zaman ikisinin aynı insan olduğuna inanırdım.
İki insanın duygu geçişleri çok ama çok farklıydı. Karakter analizini yazarlarken daha derinlemesine işlenmesini beklerdim.
Buna rağmen dizi değişik bir anlatıma sahip olduğu için sevildi.
Sonunda Fox, bir gazino-pavyon işini tutturabildi.
Fox Tv’nin güzel işlerinden bir olmuş.
Yolu açık olsun.
Haftanın Filmi: Bad Samaritan
Uzun zamandır böyle ilginç bir film izlememiştim.
Gerilim türünde olan Bad Samaritan filminin hikayesi sıra dışı bir konuya sahip.
Filmin başrollerini “Broadchurch” dizisinden tanıdığımız David Tennant ve genç oyunculardan olan Robert Sheehan paylaşıyor.
Filmin konusu ise:
Sean Falco arkadaşıyla birlikte bir restoranda valelik yapıyordur.
Fakat Sean ve arkadaşı gelen müşterilerin arabalarını park etmek için alırken, onların aynı zamanda evlerini soyuyorlardır.
Müşteriler yemeklerini yiyene kadar zamanları vardır.
Bir gece Sean, soyacağı eve girdiğinde hiç ummadığı bir durumla karşılaşır.
Evde her tarafı bağlanmış tutsak bir kadın bulur. Sean polise yakalanmamak için kadını orada bırakmak zorunda kalır.
Fakat girdiği ev bir seri katilin evidir ve Sean’ın kimliğini öğrenmiştir.
Böylece ikisinin arasında bir savaş başlar.
Hırsız Sean, oldukça zeki, planlı, soğukkanlı bir katille nasıl başa çıkacaktır?
Gerilim ve aksiyonu iç içe olan bu filmi tavsiye ederim.
Haftanın Dizisi: Manifest
Hazır Bir Deli Rüzgar dizisinde geçmiş, gelecek konusuna değinmişken Manifest dizisinden biraz bahsedeyim.
Aynı konuya sahip değil ama nedense aklıma getirdi.
2013 yılında JFK Havaalanı’na yolculuk etmek isteyen bir aileyle sahne açılır.
Havayolu, o uçuşa fazla bilet satmıştır ve bir sonraki uçuşla gitmek isteyen yolcularına fazladan uçuş hediye edeceklerini anons ederler.
Aileden 3 kişi uçuşunu değiştirerek o uçağa binmeye karar verir.
Uçak havalanır. Havadayken uçağa bir yıldırım denk gelir. Türbülans olur.
Uçak havada bu krizi atlattıktan sonra normal seyrini yapar ve sağlıklı bir şekilde inişe geçerler.
Uçak indikten sonra bir tuhaflık vardır.
Polisler, uçaktaki kişilerin yakınları ve daha bir çok insan oradadır.
Uçaktaki yolcular ne olduğunu sorunca indikleri zaman 2018 yılı olduğunu öğrenirler.
Ve olaylar gelişir.
Bilim Kurgu, fantastik ve dram tadında bir diziye benziyor. Henüz ilk bölümü yayınlandı.
Ben izlemeye devam edeceğim.
Bu tarz hikayeleri seven izleyicilere kaçırmayın derim.
Manifest dizisi sanki Lost ve Resurrection dizilerinin karışımı gibi görünüyor.
Jeff Rake’in senaryosunu kaleme aldığı dizinin yapımcılığını Robert Zemeckis, Jack Rapke ve Jackie Levine üstleniyor.
Once Upon a Time dizisinden tanıdığımız Josh Dallas, Manifest dizinde başrol olarak bulunuyor.
Dizide ayrıca Josh Dallas’ın canlandırdığı karakterin kız kardeşi rolünü ise, Valor dizisinde izlediğimiz Melissa Roxburgh canlandırıyor.
Herkese iyi haftalar.
Şöhretten sonraki yaşam,
Ve şöhretten düşüşler.
Shakespeare şöyle demiş:
“Şöhret denen şey sudaki halkalara benzer, hiç durmadan genişler, genişler ... ta ki belirsizleşip yok olana kadar.''
1978 yılında ne ise, 2018 yılında da bu süreç hep aynı.
Bir Deli Rüzgar dizisinin de verdiği mesaj buydu.
Yıl 1978 ünlü bir şarkıcı olmaya çalışan genç kız Melek, bu yolda ailesinden vazgeçen, hırslı, gözü kara, yetenekli ve güzel.
Yıl 2018 yine birebir aynı nitelikleri taşıyan Gökçe.
Bu iki kişinin yolları günümüzde kesişir.
Melek 50 yaşına gelmiş, şöhreti silinmiş, bir barda tuvalet görevlisi.
Gökçe, babası tarafından terk edilen ve bir gün şöhret olunca, babasının çıkıp geleceğine inanan bir genç kız.
Melek yaşamından çıkardığı dersleri Gökçe’ye öğretmek istiyordur.
Bakalım Gökçe dinleyecek midir?
Yoksa 1978 yılındaki genç Melek gibi hatalar mı yapacaktır?
Hikayenin en güzel yanı 1978 yılıyla, 2018 yılını paralel olarak anlatması olmuş.
O yıllarda gazino hayatını sadece Yeşilçam Film’lerinden biliyorduk.
Bir Deli Rüzgar dizisi geçmişi, kostümleriyle, renkleriyle, mekanlarıyla ve müzikleriyle titizlikle işlemiş. Çok beğendim.
2018 yılının hikayesini ise bir o kadar beğenemedim.
Hep geçmişe gitsin istedim.
Hikayenin nostaljik yanı daha gizemli, daha duygusal ve daha sıcaktı.
Dizide bütün oyuncular çok iyi fakat 2018 hikayesinde senaryodan kaynaklanan bir soğukluk var.
Mesela; günümüzdeki Melek’le (Hatice Aslan, bu arada süper oynuyor), geçmişteki Melek, iki farklı insanmış gibiydi.
Bir insan yüzde yüz değişmez.
Geçmiş Melek’ten (Almila Ada) izler görmek isterdim.
Bir hareket, sıklıkla kullandığı bir söz ya da ne bileyim sık yaptığı bir alışkanlık gibi.
Belki o zaman ikisinin aynı insan olduğuna inanırdım.
İki insanın duygu geçişleri çok ama çok farklıydı. Karakter analizini yazarlarken daha derinlemesine işlenmesini beklerdim.
Buna rağmen dizi değişik bir anlatıma sahip olduğu için sevildi.
Sonunda Fox, bir gazino-pavyon işini tutturabildi.
Fox Tv’nin güzel işlerinden bir olmuş.
Yolu açık olsun.
Haftanın Filmi: Bad Samaritan
Uzun zamandır böyle ilginç bir film izlememiştim.
Gerilim türünde olan Bad Samaritan filminin hikayesi sıra dışı bir konuya sahip.
Filmin başrollerini “Broadchurch” dizisinden tanıdığımız David Tennant ve genç oyunculardan olan Robert Sheehan paylaşıyor.
Filmin konusu ise:
Sean Falco arkadaşıyla birlikte bir restoranda valelik yapıyordur.
Fakat Sean ve arkadaşı gelen müşterilerin arabalarını park etmek için alırken, onların aynı zamanda evlerini soyuyorlardır.
Müşteriler yemeklerini yiyene kadar zamanları vardır.
Bir gece Sean, soyacağı eve girdiğinde hiç ummadığı bir durumla karşılaşır.
Evde her tarafı bağlanmış tutsak bir kadın bulur. Sean polise yakalanmamak için kadını orada bırakmak zorunda kalır.
Fakat girdiği ev bir seri katilin evidir ve Sean’ın kimliğini öğrenmiştir.
Böylece ikisinin arasında bir savaş başlar.
Hırsız Sean, oldukça zeki, planlı, soğukkanlı bir katille nasıl başa çıkacaktır?
Gerilim ve aksiyonu iç içe olan bu filmi tavsiye ederim.
Haftanın Dizisi: Manifest
Hazır Bir Deli Rüzgar dizisinde geçmiş, gelecek konusuna değinmişken Manifest dizisinden biraz bahsedeyim.
Aynı konuya sahip değil ama nedense aklıma getirdi.
2013 yılında JFK Havaalanı’na yolculuk etmek isteyen bir aileyle sahne açılır.
Havayolu, o uçuşa fazla bilet satmıştır ve bir sonraki uçuşla gitmek isteyen yolcularına fazladan uçuş hediye edeceklerini anons ederler.
Aileden 3 kişi uçuşunu değiştirerek o uçağa binmeye karar verir.
Uçak havalanır. Havadayken uçağa bir yıldırım denk gelir. Türbülans olur.
Uçak havada bu krizi atlattıktan sonra normal seyrini yapar ve sağlıklı bir şekilde inişe geçerler.
Uçak indikten sonra bir tuhaflık vardır.
Polisler, uçaktaki kişilerin yakınları ve daha bir çok insan oradadır.
Uçaktaki yolcular ne olduğunu sorunca indikleri zaman 2018 yılı olduğunu öğrenirler.
Ve olaylar gelişir.
Bilim Kurgu, fantastik ve dram tadında bir diziye benziyor. Henüz ilk bölümü yayınlandı.
Ben izlemeye devam edeceğim.
Bu tarz hikayeleri seven izleyicilere kaçırmayın derim.
Manifest dizisi sanki Lost ve Resurrection dizilerinin karışımı gibi görünüyor.
Jeff Rake’in senaryosunu kaleme aldığı dizinin yapımcılığını Robert Zemeckis, Jack Rapke ve Jackie Levine üstleniyor.
Once Upon a Time dizisinden tanıdığımız Josh Dallas, Manifest dizinde başrol olarak bulunuyor.
Dizide ayrıca Josh Dallas’ın canlandırdığı karakterin kız kardeşi rolünü ise, Valor dizisinde izlediğimiz Melissa Roxburgh canlandırıyor.
Herkese iyi haftalar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.