TİC Holding Header
  • USD 32.374
  • EUR 35.028
  • Altın 2324.57
  • BIST 100 9129.19
Murat Yılmaz

Murat Yılmaz

Gerginlik had safhada

Gerginlik had safhada
Birinci Cihan Harbi'nden evvel, Avrupa bir cadı kazanına dönüşmüş, atmosfer çok, ama çok gerilmişti.
Sonuçta bir Sırp suikastçı, Avusturya veliahtı Franz Ferdinand'ı ve eşini vurduktan sonra, Birinci Cihan Harbi patlak vermişti.

O zaman da bu zamanda, dünya karmaşıklıkların içinde idi.
Ekonomiler kötü, halklar nerdeyse açlık derecesinde, etnik sorunlar ise son raddelere gelmişti.

Birinci Dünya Savaşı, ismen öyle olsa da daha evvel de ikiden çok devletler savaşmışlardı.
Ancak o birinci dünya savaşı, tüm savaşları bitirecek savaş olacak, nihai sınırlar çizilecekti.

Öyle olmadı.
Tam tersine, Birinci Dünya Savaşı'nı İkinci Dünya Savaşı izledi, soğuk savaş, Kore ve Vietnam başta olmak üzere, taşeron savaşlar başlamıştı, ki silsilesi bugüne kadar devam etmekte maalesef.

Gelelim bu aralar olup biten bazı, birtakım garipliklere.

ABD'nin özel kuvvetlerine bu aralar altı haftalık özel kurslar ile "gerilla savaşı, gayri nizami harp" öğretiliyor.

Bazı rivayetlere göre, bunu, muhtemel bir iç savaşa hazırlık, yine bazı rivayetlere göre, bu Balkanlar ve/veya Ukrayna krizine göre hazırlık.

İki iddia da eften püften değil.

Ancak Balkanlarda çok garip bir şeylerin olduğu da aşikâr.

Özellikle de Bosna Hersek içindeki Sırpların, epeydir eski hayallere daldıkları, Büyük Sırbistan ambisyonları olduğu gözlenmekte.

Tarihi bir gerçek de şudur ki, Sırplar her daim Rusların en sadık milisleri olmuşlardır.

Rusya'nın Sırpları, Güney Avrupa ülkesi/ülkelerine karşı kullanabileceği de bir ihtimaldir.

Hatta, yeni bir kriz ile tüm Avrupa'nın dikkatini tümü ile Balkanlar'a çevirebilmek için de kullanılabilme ihtimali de havada asılı.

Bunu neden yapacakları da gayet aşikâr: Ukrayna krizi.

Rusya, SSCB'den sonra, özellikle de Putin'den sonra, istihbarat servisi olan bir devlet olmaktan çıkmış, devleti olan bir istihbarat servisi haline gelmiştir.

Rusya'nın yakın tarihi, hele de Yeltsin ve Putin dönemini iyi etüt eden herkes bunu gayet iyi bilir.

Putin bir buz dolabıdır, KGB'den ve de Sovyet zamanında yetişmiş bir istihbarat subayıdır.
Ancak ülkesine olan derin sevgi besleyen de bir sosyopattır.

Rusya'nın çıkarları için yapamayacağı hiçbir şey yoktur, elbette kendi çıkarlarını da gözetmektedir.

Böyle bir insanın ve yanındaki kadronun hiçbir şeyden geri durmayacağını, çok yakın tarihte, defalarca müşahede ettik.

Dolayısıyla, Ukrayna konusunda da pek bir şeyden çekineceğine inanmak, sanırım ki naiflik olur.

Gelelim bu işlerin bizi ilgilendiren tarafına.

Amerika'nın tüm bu olup bitenler karşında, Türkiye ile ilişkilerini yumuşatıp, normalleşme sürecine girdiğini görmek gayet mümkün.

Okyanus ötesinden gelen bir takım olumlu sinyaller ve değişen üslup, bunun açıkça göstergesi olarak kabul edilebilir.

Halkbank davasındaki gelişme, atanmayan Büyükelçi'nin apar topar atanması, F35'ler ile ilgili, ılıyan söylemler, açık işaretlerdir.

Bu tabii, ABD'nin Türkiye'yi birdenbire ve yeniden çok sevmesinden ileri gelen şeyler değil.

Çok aktif bir arka kapı diplomasisinin yürütüldüğünü biliyorum.
Kimlerin, akıllı ve akıllıca yürüttüğünü de biliyorum.

Tabii, gelişen olayların karşısında, ABD'nin pek başkaca bir şansı olmadığı da aşikâr.

Aşikâr olan bir başka şey ise, ABD'nin, mevcut iktidarı, en iyi seçenek olarak kabullenmiş olmasıdır.

Muhalefetin, son altı ayda yaptıklarını göz önünde bulundurursak, neden bu kanıya geldiklerini anlamak da çok zor olmasa gerek.

Cadı kazanı kaynamakta ve sürekli hararet kazanmakta.

Böyle bir durumda, herkes, yanında olanın en iyi tercih olmasını ister elbette.

Türkiye'nin de hızla, tüm opsiyonları iyi analiz edip, tarafını belli etmesinin vakti geldi, geçiyor.

Neticede her taraf olan, bertaraf olur diye bir Atasözümüz var bizim.

Seçeneklerimiz, ha kolera, ha veba.

İki tarafta dostumuz değil.
Güvenebileceğimiz taraflar hiç değil.

Ancak tarihi bir gerçek de ABD ile hiç açıktan savaşmış olmamamızdır.
Halbuki Ruslar ile birden fazla harbe tutuşmuşluğumuz mevcuttur.

Soğuk savaşta, önümüze iki şık konulmuştu.

Ya Komünist olacaktık ya Gladyocu.

Biz ikisini de reddettik ve her ne kadar Gladyo, Türkiye de bir varlık göstermiş olsa da bu reddetmeyi, çok pahalı ödedik, ödüyoruz.

İkinci bir kez, "siz kapışın, biz seyreyleriz" deme lüksümüz yok.

İlle de bir tarafı seçeceğiz, bunu da menfaatlerimiz doğrultusunda yapacağız.

Aksi takdirde, gelişen yeni dünya düzeninde, istediğimiz ve hak ettiğimiz yerde olmayabilir, bu fırsatı kaçırmış olabiliriz.

Tarih tekerrürden ibarettir.

Ancak geçmişteki hatalardan ders almış ve gelişmiş bir Türkiye de olduğumuz da ayrı bir konudur.

Ve bunları ben, naçizane aklım ile görebiliyor isem, bu Devleti yönetenler, hayli hayli biliyordur.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın