Diyecek söz bulamadım
Sayın Cumhurbaşkanı, dün, ana gıda maddelerinde KDV'yi %8 den, %1 e indirildiğini açıkladı, dün gece Resmî Gazetede yayımlandı, Pazartesi günü itibari ile de yürürlüğe girecek.
Yine %7 sektörel indirim ile toplam %14 bir indirimin millete doğrudan yansıması hedeflenmekte.
Ancak olan, çok başka bir şey.
Online marketler, Pazartesi gününe kadar sipariş kabul etmiyor.
Yurdun hemen her yerinde, irili, ufaklı marketlerin, alelacele zam yaptıkları, etiketleri değiştirdikleri haberleri geliyor!
Sosyal medya, bunun fotoğrafları ile dolu!
Yani, Pazartesi günü mecburen yapmak zorunda oldukları indirimin zamlarını şimdiden yaptılar.
Çok affedersiniz ama, bunun adı ne şark kurnazlığı ne açık gözlülük ne stokçuluk ne fırsatçılık.
Bunun adı düpedüz millet düşmanlığı.
Ayıptır, hatta günahtır.
Evet, ülke olarak, stokçular ile fırsatçılar ile epey tecrübe sahibi olduk.
Sayısız Yeşilçam filmleri bunu konu aldılar.
Ancak bu devirde bunu yapmanın herhangi bir izahı olmaz, olamaz!
Özellikle de "büyük" marketler zincirleri, bu konuda son derece mahirler, görünen bu.
Elbette bunun arkasında, siyasi yandaşlıklar var, ideolojik öncelikler var.
Ancak devletin, yetkili mercileri de bugüne kadar, maalesef yeterli olarak tedbir ve reaksiyon gösterememekte.
Başta hallerin içlerindeki ve çoğu zaman da illegal, gayrimeşru oluşumları bertaraf etmeden, komisyonculuk mevhumunu kısıtlamadan, tedarik zincirini kısaltmadan, bu tip operasyonların önüne de geçilmesi çok zor.
Hülasa, fahiş fiyat ve zamlara karşı, gerçekten de caydırıcı cezalar (yüksek para cezaları, hapis cezaları, süresiz kapatma, ruhsat iptali) gelmedikçe, maalesef, Don Kişot gibi yel değirmenleriyle savaşmaktan bir adım öteye gidilmeyecektir.
Avrupa'da bunlar gayet normaldir ve de sürekli kontrol edilmektedir.
Ancak, "hürriyet yok", "demokrasi yok" denilen ülkemizde, maalesef hürriyet de aşırı fazla, demokrasi de aşırı fazla!
İsteyen, istediğini yapıyor.
Nedense aklıma, "Deli, Küpeli" Filmi geldi şimdi.
Merhum Kemal Sunal yanında arkadaşı ile tımarhaneden kaçıp, karlar ile kapalı bir kasabaya gelir, kasabalı da onları Kaymakam ve Hâkim zannederler.
O da kasabayı kasıp kavuran tüccar, kasap, oduncu, fırıncı, fırıldak avukat ve sonunda eşkıyayı bile haklıyor!
Önce hepsini eşkiyaya vurduruyor, sonra da eşkiyayı jandarma haklıyor.
Sorunlar bitiyor!
Nerden aklıma geldiyse işte.
Neticede, bu tip insanlar, 1950'lerden sonra, her daim ortaya çıkmışlar, inanılmaz servetler kazanmışlardır.
Bugün kerli ferli ailelerin, servetlerinin temeli bunlara dayanmaktadır.
Modern Türkiye'de çok şeyi değiştirdik, ancak kendilerini kanunların dahi üstünde görenleri bir türlü hizaya getiremedik.
Halen bu ülkede kendilerini, devletin üstünde, kanunların üstünde gören bir mutlu azınlık var maalesef.
Ve bunlar, servetlerine servet katıyor, ancak bu servetleri de Türkiye de değil, yurtdışında değerlendiriyorlar.
Pek çoğu, Malta Vatandaşı, İsviçre Vatandaşı vs!
Ve bu "elit klikler" siyaset ile de bürokrasi ile de yargı ile de "iç içe" oldukları için, maalesef, herhangi bir yaptırım onlara işlemiyor!
Bunlar bir de kendilerini "aristokrat" olarak görüyorlar, ancak 1923'den mütevellit, Türkiye de resmî bir aristokrasi yok.
Ve bu insanlar olsa, olsa, kleptokrat olurlar.
Manasını, araştıran bulacaktır elbette.
Devlet, bu son dakika vurgununa muhakkak, kesin ve keskin müdahale etmelidir.
Bir gün evvel zam yapanları ise, milletin huzurunda ifşa etmelidir.
Üretici/Toptancı/Tüccar/Esnaf zincirini sürekli olarak kontrol etmeli, gerekir ise her gün kontrol etmeli ve bu şekilde caydırıcı olmayı hedeflemelidir.
Bakınız, Çarşı ve Mahalle Bekçiliği mevhumu işleme alındığından beri, Türkiye de, belli suçlarda, önemli gerilemeler olmuştur.
Bu bağlamda, kâh Belediyelere, kâh ise doğrudan ilgili bakanlığa, ekstra personel alınıp, sivil/resmî denetimler yapılabilir pekâlâ.
Kartelleşmenin önüne setler çekilebilir, tekellik mevhumu ortan kaldırılabilir.
İşin trajikomik tarafı ise zam üstüne zam yapanlar da bu kez, "işler kesildi" diye feryat etmekteler.
Kesilecek tabii ki de ne sandınız ya?
Dün üç liraya sattığınız malı bugün dokuz liraya satarsanız, olacağı budur, ne beklediniz ki?
Her platformda Türkiye'yi şaha kaldıran mevcut iktidar, gerçekten de, patates/patlıcan uğruna, iktidarı elinden alınmasına bir çözüm bulmalı.
Ve eğer, vergi indirimine rağmen, birileri böyle bir alçaklık yapıyor ise, onlardan da en şiddetli şekilde hesap sormalı.
Devlet olmanın gereği budur.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yine %7 sektörel indirim ile toplam %14 bir indirimin millete doğrudan yansıması hedeflenmekte.
Ancak olan, çok başka bir şey.
Online marketler, Pazartesi gününe kadar sipariş kabul etmiyor.
Yurdun hemen her yerinde, irili, ufaklı marketlerin, alelacele zam yaptıkları, etiketleri değiştirdikleri haberleri geliyor!
Sosyal medya, bunun fotoğrafları ile dolu!
Yani, Pazartesi günü mecburen yapmak zorunda oldukları indirimin zamlarını şimdiden yaptılar.
Çok affedersiniz ama, bunun adı ne şark kurnazlığı ne açık gözlülük ne stokçuluk ne fırsatçılık.
Bunun adı düpedüz millet düşmanlığı.
Ayıptır, hatta günahtır.
Evet, ülke olarak, stokçular ile fırsatçılar ile epey tecrübe sahibi olduk.
Sayısız Yeşilçam filmleri bunu konu aldılar.
Ancak bu devirde bunu yapmanın herhangi bir izahı olmaz, olamaz!
Özellikle de "büyük" marketler zincirleri, bu konuda son derece mahirler, görünen bu.
Elbette bunun arkasında, siyasi yandaşlıklar var, ideolojik öncelikler var.
Ancak devletin, yetkili mercileri de bugüne kadar, maalesef yeterli olarak tedbir ve reaksiyon gösterememekte.
Başta hallerin içlerindeki ve çoğu zaman da illegal, gayrimeşru oluşumları bertaraf etmeden, komisyonculuk mevhumunu kısıtlamadan, tedarik zincirini kısaltmadan, bu tip operasyonların önüne de geçilmesi çok zor.
Hülasa, fahiş fiyat ve zamlara karşı, gerçekten de caydırıcı cezalar (yüksek para cezaları, hapis cezaları, süresiz kapatma, ruhsat iptali) gelmedikçe, maalesef, Don Kişot gibi yel değirmenleriyle savaşmaktan bir adım öteye gidilmeyecektir.
Avrupa'da bunlar gayet normaldir ve de sürekli kontrol edilmektedir.
Ancak, "hürriyet yok", "demokrasi yok" denilen ülkemizde, maalesef hürriyet de aşırı fazla, demokrasi de aşırı fazla!
İsteyen, istediğini yapıyor.
Nedense aklıma, "Deli, Küpeli" Filmi geldi şimdi.
Merhum Kemal Sunal yanında arkadaşı ile tımarhaneden kaçıp, karlar ile kapalı bir kasabaya gelir, kasabalı da onları Kaymakam ve Hâkim zannederler.
O da kasabayı kasıp kavuran tüccar, kasap, oduncu, fırıncı, fırıldak avukat ve sonunda eşkıyayı bile haklıyor!
Önce hepsini eşkiyaya vurduruyor, sonra da eşkiyayı jandarma haklıyor.
Sorunlar bitiyor!
Nerden aklıma geldiyse işte.
Neticede, bu tip insanlar, 1950'lerden sonra, her daim ortaya çıkmışlar, inanılmaz servetler kazanmışlardır.
Bugün kerli ferli ailelerin, servetlerinin temeli bunlara dayanmaktadır.
Modern Türkiye'de çok şeyi değiştirdik, ancak kendilerini kanunların dahi üstünde görenleri bir türlü hizaya getiremedik.
Halen bu ülkede kendilerini, devletin üstünde, kanunların üstünde gören bir mutlu azınlık var maalesef.
Ve bunlar, servetlerine servet katıyor, ancak bu servetleri de Türkiye de değil, yurtdışında değerlendiriyorlar.
Pek çoğu, Malta Vatandaşı, İsviçre Vatandaşı vs!
Ve bu "elit klikler" siyaset ile de bürokrasi ile de yargı ile de "iç içe" oldukları için, maalesef, herhangi bir yaptırım onlara işlemiyor!
Bunlar bir de kendilerini "aristokrat" olarak görüyorlar, ancak 1923'den mütevellit, Türkiye de resmî bir aristokrasi yok.
Ve bu insanlar olsa, olsa, kleptokrat olurlar.
Manasını, araştıran bulacaktır elbette.
Devlet, bu son dakika vurgununa muhakkak, kesin ve keskin müdahale etmelidir.
Bir gün evvel zam yapanları ise, milletin huzurunda ifşa etmelidir.
Üretici/Toptancı/Tüccar/Esnaf zincirini sürekli olarak kontrol etmeli, gerekir ise her gün kontrol etmeli ve bu şekilde caydırıcı olmayı hedeflemelidir.
Bakınız, Çarşı ve Mahalle Bekçiliği mevhumu işleme alındığından beri, Türkiye de, belli suçlarda, önemli gerilemeler olmuştur.
Bu bağlamda, kâh Belediyelere, kâh ise doğrudan ilgili bakanlığa, ekstra personel alınıp, sivil/resmî denetimler yapılabilir pekâlâ.
Kartelleşmenin önüne setler çekilebilir, tekellik mevhumu ortan kaldırılabilir.
İşin trajikomik tarafı ise zam üstüne zam yapanlar da bu kez, "işler kesildi" diye feryat etmekteler.
Kesilecek tabii ki de ne sandınız ya?
Dün üç liraya sattığınız malı bugün dokuz liraya satarsanız, olacağı budur, ne beklediniz ki?
Her platformda Türkiye'yi şaha kaldıran mevcut iktidar, gerçekten de, patates/patlıcan uğruna, iktidarı elinden alınmasına bir çözüm bulmalı.
Ve eğer, vergi indirimine rağmen, birileri böyle bir alçaklık yapıyor ise, onlardan da en şiddetli şekilde hesap sormalı.
Devlet olmanın gereği budur.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.