2020 fragmandı
O gerçek ise Türkiye!
Öyle gözüküyor ki, 2020 ve Covid 19 pandemisi, sadece bir fragmandı.
Aşı olunca bu salgın biter mi?
Ülkemizde bitse bile, dışardan ülkemize gelen ve aşı olmayan herkesin bu salgını "patinent zero" olarak başlatması muhtemel olacaktır.
Global aşı dağılımı, şimdilik piyasalarda olan ürünler ile hiç ama hiç adil değil.
AB yüzlerce milyon dozun üstüne yatma peşinde, ABD piyasayı toplama peşinde.
Türkiye, akıllıca davranarak hem ilk etapta gereken dozların garantisini aldığı gibi yerli aşılarda da son fazlara gelmiş durumda.
Yani kendi göbeğimizi kendimiz kesebilir duruma gelebileceğiz.
Peki fakir ve gelişmemiş ülkelerin aşıya erişme durumu?
Pek çok ülkeye dağıtılan aşı sayısı elli!
Bin değil, yüzbin değil, milyon değil, sadece elli.
Ve yine, gariplerin garipleri ölüme terk edilecek.
Kaldı ki, Batılı ülkelerde aşı karşıtlarının sayısı, önemsenmesi gereken boyutlarda.
Ve bu insanların ülkemize gelip, her şeyi yeniden başlatması işten bile değil.
2021'de biter meselesi biraz ütopik gözüküyor şu an itibariyle!
Açıkçası, bu pandemiye sermaye bağlayanlar, kara geçmeden bu iş bitmeyecek.
Başka ve daha ürkütücü olan durum ise, global akıl ve gücün bu pandemi meselesini bir deneme olarak düzenlemiş olmasıdır.
İnsanlığın panikle, korku ile nerelere kadar alışagelmiş hak ve hürriyetlerini gasp edebilir, zihinlerini kontrol altına alabiliriz in bariz bir testi.
Ve hepimiz de gördük ki, gayet de başarılı oldular, oluyorlar.
En başta eğitim.
2020 yılı, dünya genelinde "eğitimde kaybolan yıl" olarak deklare edildi.
UNİCEF bunun raporunu hazırlıyor.
Bir milyara yakın çocuk ve gencin eğitim hakları ellerinden alındı.
Ekonomik sıfırlama.
Şu ana kadar pandeminin dünya ekonomisine maliyeti yedi trilyon (7.000.000.000.000,00 €) Euro olarak hesaplanıyor.
Sadece Türkiye de turizm gelirleri %69 düştü!
Hava yolları şirketleri, peş peşe iflasa gitti.
Şimdi aşı üzerinden kopan bir savaş var!
Fakat asıl bundan sonraki süreçte olup bitecekler çok daha vahim olabilir.
Hem de öyle bir iki aylık değil, önümüzdeki on, on beş sene, belli ki çok türbülanslı geçecek ve bu virüsten çok daha korkunç bir şey ile karşı karşıya kalabilme ihtimalimiz var.
Ve bu kez dünya, sadece sağlığından vurulmayacak.
Gıda ve su bile bir savaş sebebi olabilecek gibi gözüküyor.
Farkına vardı iseniz, Türkiye Erdoğan hükümetince birkaç sene önce bir milli -ata tohum- Bankası kurdu.
Yine Sayın Erdoğan, bir yıldır, özellikle, "memlekette ekilmemiş tek karış toprak kalmayacak" diyor.
Bunlar aleladede söylenmiş sözler değil, önümüzdeki seneler için ciddi bir strateji değişikliğinin işaretleridir.
Ülke olarak, her konuda kendi kendine yeter bir konuma gelmemiz, hiç bu kadar önemli olmamıştı.
Gerek tarım, hayvancılık, gerekse üretim, teknoloji ve teknolojik inovasyonda, dışa bağımsızlık, ana hedef olmalıdır.
Hülasa enerji üretimi bakımından da bu bir o kadar mühimdir.
Çünkü büyük bir ihtimalle ithal edecek bir şey bulamayabileceğiz!
Bundan ötürüdür ki, her sektörde, yerli ve milli olma çabası hareketlilik kazanmıştır, bu da tam olması gereken şeydir.
Evet, tekstil, inşaat, gıda sektörlerinde ihracat yapan bir ülkeyiz.
Ancak halen ihracat, ithalatın altında seyrediyor, ki bu durumun ivedi ile dengelenmesi, ülke bekası için kaçınılmazdır.
Bu kadar vahim bir evreden geçerken, iç siyaset, hiç olmadığı kadar önemsiz, hiç olmadığı kadar köstek durumundadır aslında.
Hangi kişi, hangi partiyi kurmuş, kuracakmış, kurabilirmiş, hangi parti hangi tarafta yer alacakmış…
Bunlar gerçekten de o kadar boş işler ki, bizi bekleyen sürece binaen.
Ancak, evet, yine birileri, bile isteye, inatlaşmış gibi, hükümeti, devleti, iç siyasete mahkum etmeye zorluyor.
Hiç olmadık provokasyonlar, hiç yaşanmamış şekilde siyasi dilin kirliliği, tarihte olmadığı kadar bir siyasi nefret ile, suni gündem oluşturma peşindeler.
Halbuki, sadece hükümetin değil, bil cümle ülkenin, an itibariyle, gelecek on, ön beş seneye hazırlık yapması, ülkeyi, Milleti hazır hale getirmek için uğraşması gerekiyor.
Adeta fan hızı ile değişen ve gelişen dış siyasete odaklanması gereken hükümet, devlet, üç beş kendini bilmeze cevap verme uğruna, aslında olmayan vakitleri heba ediyor, ki bunun vebali çok ağırdır!
Yahu, sadece son üç ayda, dünyadaki olup bitenlere bakın.
Dev diye tabir ettiğimiz ülkelerin geldikleri, düştükleri durumları görün.
Sanayi devi, üretim devi, teknoloji devi, ekonomik dev, çok mekanik, ileri disiplinli Almanya'nın geldiği hale bakın.
Salgını önleyemedikleri gibi, aşılama sürecini dahi yüzlerine, gözlerine bulaştırdılar.
Angela Merkel: "Bu iş kontrolümüzden çıktı, çığrından çıktı" diye beyan verdi.
Almanya'nın sağlık sistemi adeta çöktü!
Daha İl ve ilçe sağlık müdürlükleri dijital ortama bağlanamamış, verileri göndermeyi beceremiyorlar.
Ceset yakma kurumları yetişemiyor günlük ölüm vakalarına, Belediyeler de ona keza.
Biz Türkiye olarak, eksiklerine rağmen tüm dünyada bu salgın sürecini en iyi yöneten ülkelerin başında geliyoruz, ancak gel gör ki, içerdeki birtakım zümreler ile beyhude vakit harcıyoruz!
Lütfen, herkes vicdanını yoklasın, gelecek olanları, ideolojik saplantılara, siyasi rant devşirme peşinde olmadan görsün.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Öyle gözüküyor ki, 2020 ve Covid 19 pandemisi, sadece bir fragmandı.
Aşı olunca bu salgın biter mi?
Ülkemizde bitse bile, dışardan ülkemize gelen ve aşı olmayan herkesin bu salgını "patinent zero" olarak başlatması muhtemel olacaktır.
Global aşı dağılımı, şimdilik piyasalarda olan ürünler ile hiç ama hiç adil değil.
AB yüzlerce milyon dozun üstüne yatma peşinde, ABD piyasayı toplama peşinde.
Türkiye, akıllıca davranarak hem ilk etapta gereken dozların garantisini aldığı gibi yerli aşılarda da son fazlara gelmiş durumda.
Yani kendi göbeğimizi kendimiz kesebilir duruma gelebileceğiz.
Peki fakir ve gelişmemiş ülkelerin aşıya erişme durumu?
Pek çok ülkeye dağıtılan aşı sayısı elli!
Bin değil, yüzbin değil, milyon değil, sadece elli.
Ve yine, gariplerin garipleri ölüme terk edilecek.
Kaldı ki, Batılı ülkelerde aşı karşıtlarının sayısı, önemsenmesi gereken boyutlarda.
Ve bu insanların ülkemize gelip, her şeyi yeniden başlatması işten bile değil.
2021'de biter meselesi biraz ütopik gözüküyor şu an itibariyle!
Açıkçası, bu pandemiye sermaye bağlayanlar, kara geçmeden bu iş bitmeyecek.
Başka ve daha ürkütücü olan durum ise, global akıl ve gücün bu pandemi meselesini bir deneme olarak düzenlemiş olmasıdır.
İnsanlığın panikle, korku ile nerelere kadar alışagelmiş hak ve hürriyetlerini gasp edebilir, zihinlerini kontrol altına alabiliriz in bariz bir testi.
Ve hepimiz de gördük ki, gayet de başarılı oldular, oluyorlar.
En başta eğitim.
2020 yılı, dünya genelinde "eğitimde kaybolan yıl" olarak deklare edildi.
UNİCEF bunun raporunu hazırlıyor.
Bir milyara yakın çocuk ve gencin eğitim hakları ellerinden alındı.
Ekonomik sıfırlama.
Şu ana kadar pandeminin dünya ekonomisine maliyeti yedi trilyon (7.000.000.000.000,00 €) Euro olarak hesaplanıyor.
Sadece Türkiye de turizm gelirleri %69 düştü!
Hava yolları şirketleri, peş peşe iflasa gitti.
Şimdi aşı üzerinden kopan bir savaş var!
Fakat asıl bundan sonraki süreçte olup bitecekler çok daha vahim olabilir.
Hem de öyle bir iki aylık değil, önümüzdeki on, on beş sene, belli ki çok türbülanslı geçecek ve bu virüsten çok daha korkunç bir şey ile karşı karşıya kalabilme ihtimalimiz var.
Ve bu kez dünya, sadece sağlığından vurulmayacak.
Gıda ve su bile bir savaş sebebi olabilecek gibi gözüküyor.
Farkına vardı iseniz, Türkiye Erdoğan hükümetince birkaç sene önce bir milli -ata tohum- Bankası kurdu.
Yine Sayın Erdoğan, bir yıldır, özellikle, "memlekette ekilmemiş tek karış toprak kalmayacak" diyor.
Bunlar aleladede söylenmiş sözler değil, önümüzdeki seneler için ciddi bir strateji değişikliğinin işaretleridir.
Ülke olarak, her konuda kendi kendine yeter bir konuma gelmemiz, hiç bu kadar önemli olmamıştı.
Gerek tarım, hayvancılık, gerekse üretim, teknoloji ve teknolojik inovasyonda, dışa bağımsızlık, ana hedef olmalıdır.
Hülasa enerji üretimi bakımından da bu bir o kadar mühimdir.
Çünkü büyük bir ihtimalle ithal edecek bir şey bulamayabileceğiz!
Bundan ötürüdür ki, her sektörde, yerli ve milli olma çabası hareketlilik kazanmıştır, bu da tam olması gereken şeydir.
Evet, tekstil, inşaat, gıda sektörlerinde ihracat yapan bir ülkeyiz.
Ancak halen ihracat, ithalatın altında seyrediyor, ki bu durumun ivedi ile dengelenmesi, ülke bekası için kaçınılmazdır.
Bu kadar vahim bir evreden geçerken, iç siyaset, hiç olmadığı kadar önemsiz, hiç olmadığı kadar köstek durumundadır aslında.
Hangi kişi, hangi partiyi kurmuş, kuracakmış, kurabilirmiş, hangi parti hangi tarafta yer alacakmış…
Bunlar gerçekten de o kadar boş işler ki, bizi bekleyen sürece binaen.
Ancak, evet, yine birileri, bile isteye, inatlaşmış gibi, hükümeti, devleti, iç siyasete mahkum etmeye zorluyor.
Hiç olmadık provokasyonlar, hiç yaşanmamış şekilde siyasi dilin kirliliği, tarihte olmadığı kadar bir siyasi nefret ile, suni gündem oluşturma peşindeler.
Halbuki, sadece hükümetin değil, bil cümle ülkenin, an itibariyle, gelecek on, ön beş seneye hazırlık yapması, ülkeyi, Milleti hazır hale getirmek için uğraşması gerekiyor.
Adeta fan hızı ile değişen ve gelişen dış siyasete odaklanması gereken hükümet, devlet, üç beş kendini bilmeze cevap verme uğruna, aslında olmayan vakitleri heba ediyor, ki bunun vebali çok ağırdır!
Yahu, sadece son üç ayda, dünyadaki olup bitenlere bakın.
Dev diye tabir ettiğimiz ülkelerin geldikleri, düştükleri durumları görün.
Sanayi devi, üretim devi, teknoloji devi, ekonomik dev, çok mekanik, ileri disiplinli Almanya'nın geldiği hale bakın.
Salgını önleyemedikleri gibi, aşılama sürecini dahi yüzlerine, gözlerine bulaştırdılar.
Angela Merkel: "Bu iş kontrolümüzden çıktı, çığrından çıktı" diye beyan verdi.
Almanya'nın sağlık sistemi adeta çöktü!
Daha İl ve ilçe sağlık müdürlükleri dijital ortama bağlanamamış, verileri göndermeyi beceremiyorlar.
Ceset yakma kurumları yetişemiyor günlük ölüm vakalarına, Belediyeler de ona keza.
Biz Türkiye olarak, eksiklerine rağmen tüm dünyada bu salgın sürecini en iyi yöneten ülkelerin başında geliyoruz, ancak gel gör ki, içerdeki birtakım zümreler ile beyhude vakit harcıyoruz!
Lütfen, herkes vicdanını yoklasın, gelecek olanları, ideolojik saplantılara, siyasi rant devşirme peşinde olmadan görsün.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.