'Furuğ Ferruhzad' sahnede..
Oyun Sandalı ekibi, Türkiye’de özellikle son dönemlerde her kesimden insanın şiirlerini severek okuduğu ve çoğu zaman da sosyal medyadan paylaştığı İranlı şair Furuğ Ferruhzad’ı tiyatro sahnesine taşıyor. Asıl mesleği tıp doktoru olan ve fakat yanı sıra şiir, öykü ve çeviri alanında eserler vermesinden dolayı edebiyat çevresinin de yakından tanıdığı Haşim Hüsrevşahi’nin Furuğ Ferruhzad çevirilerinden istifade edilerek yapılan oyun, aslında şairin şiirlerinden oluşan bir seçkiyle birlikte onun hayatındaki dönüm noktalarını da bize vermekte. Bu dönüm noktalarını şiirle uyumlu bir şekilde verme başarısı, şiirleri oyunlaştıran ve rejisini yapan Harun Güzeloğlu’na ait.
Yönetmen Güzeloğlu, yaşamında umudu ve acıyı aynı anda kardeş kılmasını bilen; karşılaştığı olumsuzluklara, çektiği sıkıntılara ve gördüğü baskılara rağmen hiç eziklik duygusu yaşamayıp, bilâkis hep dik durma ve o zorluklardan bir çıkış yolu arama derdinde olan şairi çok iyi anlamış. Furuğ Ferruhzad’ın şiirlerini ve beraberinde hayatını sahneye aktarırken, salt feminist ve sloganik bir bakış açısıyla bir kadının güçlükler ve yobaz bakış açıları karşısındaki duruşundan daha öte, bir insanın mücadelesini bizlere anlatmış. Yönetmen bununla beraber, şiirleri çok iyi derlemiş ve sıralamasını çok iyi yapmış.
Oyun, adeta baştan sona bir kronoloji ile gidiyor, zira başta da belirttiğim gibi, sadece bir şiir okumasından ibaret değil; oyunda şiirlerle beraber, oyuncunun anlatımıyla şairin yaşamından kesitler de sunuluyor.
Güzeloğlu, aynı zamanda oyunun sahne tasarımını yapmış. Bir küvet var sahnenin ortasında ama bana göre o bir gemi; güzelliğin, temizliğin, parlaklığın ve bütün renklerin toplandığı bir gemi. O küvete/gemiye doğru sahnenin sağından solundan gelen renk renk kumaşlar var. Her biri tıpkı Furuğ’un hayata tutunduğu renkler ve umut yolları gibi…
Oyunun ışık tasarımları Alev Topal’a ait. Topal, çok başarılı bir ışık tasarımcısı ama ısrarla tiyatro eleştirmenlerinin ve ödül jürilerinin görmedikleri bir sanatçı. Velki bu, Topal’ın çok umursadığı bir şey olmayabilir lâkin herkesin hakkını ve emeğinin karşılığını muhakkak teslim etmek gerekir. Tasarımını yaptığı neredeyse bütün oyunlarını gördüm. Her biri diğerinden daha yaratıcı ve etkileyici. Bu oyunda da öyle. Adeta ışıklarla dans etmiş. Duyguların her birine sanki ayrı bir ışık tasarımı yapmış. Oyunun genel bir ışık tasarımından öte her bir duyguya ve dönüşüme ayrı bir tasarım yapmak için kafa patlattığı bariz. Alev Topal ismini ilerleyen yıllarda daha çok duyacağımızdan eminim ancak keşke vakti bu kadar da geç gelmese.
Müzikler Karahan Kadırman’ın… Şairin hayatındaki dönüm noktalarına ayrı bir vurgu çeken müzikler, her bir sahnede bizi oyunun içine içine çekiyor. Müzik sayesinde, Furuğ’un yaşadıklarını yürekten hissetmemizi sağlıyor.
Furuğ Ferruhzad’a sahnede can veren oyuncu; Derya Günaydın… Oyunun başından sonuna kadar temposu çok iyi olan oyuncu, enerjisini bir an bile düşürmeden seyirciyi selâmlıyor. Plastiği ve devinimleri gayet başarılı.
Fakat bütün bunların yanında ciddi mânâda rahatsız eden yönleri de yok değil. Furuğ gibi önemli bir şairin şiirlerini yorumlamak gerçekten cesaret ister. Bu cesaretinden ötürü genç oyuncuyu tebrik etmek gerekir lâkin cesaretinin arkasını sadece fiziksel performans ile değil de her anlamda doldurması mühim. Örneğin, vurgu ve tonlamalara çok dikkat etmesi, artikülasyon ve fonetikle ilgili hataları yapmaması lâzım. Şiirlerden oluşan ve tek kişilik olan bir oyunda, bu tarz diksiyon hataları kulağı çok ciddi şekilde tırmalar. Bu tarz oyunların, elzem olan yönlerinden biri de diksiyonun, vurguların ve tonlamaların düzgünlüğüdür. Bütün bunlarla beraber; bizler yönetmenin uyarlamasından ve derlemesinden anlıyoruz ki oyundaki en temel maksatlardan biri, şairin dönüşümünü sahne üzerine taşımak. Maalesef biz oyuncuda bu dönüşümü göremiyoruz. Daima sert ve agresif bir oyunculukla karşı karşıya kalıyoruz. Bir insanın hayatında hiç mi yumuşak noktalar olmaz; hele ki Furuğ gibi hayata daima ümit penceresinden bakmış birinin… İnsanoğlu, sürekli bir zıtlıklar içerisindedir. Onu sahnede göstermek lâzım. Biraz daha dönüşümler ve diksiyon hataları üzerinde çalışması, hem Furuğ Ferruhzad gibi kıymetli bir şairin hayatını sahneye taşıma sorumluluğu hem de oyunun başarısı açısından iyi olacaktır diye düşünüyorum.
Belirttiğim nüanslar haricinde genel olarak sezonun izlenebilir oyunlardan olan Furuğ Ferruhzad, başka edebiyatçı, sanatçı ve düşünürlerin de hayatlarının biyografik biçimde sahneye taşınmasının daha da önünü açar diye ümit ediyorum.
Yönetmen Güzeloğlu, yaşamında umudu ve acıyı aynı anda kardeş kılmasını bilen; karşılaştığı olumsuzluklara, çektiği sıkıntılara ve gördüğü baskılara rağmen hiç eziklik duygusu yaşamayıp, bilâkis hep dik durma ve o zorluklardan bir çıkış yolu arama derdinde olan şairi çok iyi anlamış. Furuğ Ferruhzad’ın şiirlerini ve beraberinde hayatını sahneye aktarırken, salt feminist ve sloganik bir bakış açısıyla bir kadının güçlükler ve yobaz bakış açıları karşısındaki duruşundan daha öte, bir insanın mücadelesini bizlere anlatmış. Yönetmen bununla beraber, şiirleri çok iyi derlemiş ve sıralamasını çok iyi yapmış.
Oyun, adeta baştan sona bir kronoloji ile gidiyor, zira başta da belirttiğim gibi, sadece bir şiir okumasından ibaret değil; oyunda şiirlerle beraber, oyuncunun anlatımıyla şairin yaşamından kesitler de sunuluyor.
Güzeloğlu, aynı zamanda oyunun sahne tasarımını yapmış. Bir küvet var sahnenin ortasında ama bana göre o bir gemi; güzelliğin, temizliğin, parlaklığın ve bütün renklerin toplandığı bir gemi. O küvete/gemiye doğru sahnenin sağından solundan gelen renk renk kumaşlar var. Her biri tıpkı Furuğ’un hayata tutunduğu renkler ve umut yolları gibi…
Oyunun ışık tasarımları Alev Topal’a ait. Topal, çok başarılı bir ışık tasarımcısı ama ısrarla tiyatro eleştirmenlerinin ve ödül jürilerinin görmedikleri bir sanatçı. Velki bu, Topal’ın çok umursadığı bir şey olmayabilir lâkin herkesin hakkını ve emeğinin karşılığını muhakkak teslim etmek gerekir. Tasarımını yaptığı neredeyse bütün oyunlarını gördüm. Her biri diğerinden daha yaratıcı ve etkileyici. Bu oyunda da öyle. Adeta ışıklarla dans etmiş. Duyguların her birine sanki ayrı bir ışık tasarımı yapmış. Oyunun genel bir ışık tasarımından öte her bir duyguya ve dönüşüme ayrı bir tasarım yapmak için kafa patlattığı bariz. Alev Topal ismini ilerleyen yıllarda daha çok duyacağımızdan eminim ancak keşke vakti bu kadar da geç gelmese.
Müzikler Karahan Kadırman’ın… Şairin hayatındaki dönüm noktalarına ayrı bir vurgu çeken müzikler, her bir sahnede bizi oyunun içine içine çekiyor. Müzik sayesinde, Furuğ’un yaşadıklarını yürekten hissetmemizi sağlıyor.
Furuğ Ferruhzad’a sahnede can veren oyuncu; Derya Günaydın… Oyunun başından sonuna kadar temposu çok iyi olan oyuncu, enerjisini bir an bile düşürmeden seyirciyi selâmlıyor. Plastiği ve devinimleri gayet başarılı.
Fakat bütün bunların yanında ciddi mânâda rahatsız eden yönleri de yok değil. Furuğ gibi önemli bir şairin şiirlerini yorumlamak gerçekten cesaret ister. Bu cesaretinden ötürü genç oyuncuyu tebrik etmek gerekir lâkin cesaretinin arkasını sadece fiziksel performans ile değil de her anlamda doldurması mühim. Örneğin, vurgu ve tonlamalara çok dikkat etmesi, artikülasyon ve fonetikle ilgili hataları yapmaması lâzım. Şiirlerden oluşan ve tek kişilik olan bir oyunda, bu tarz diksiyon hataları kulağı çok ciddi şekilde tırmalar. Bu tarz oyunların, elzem olan yönlerinden biri de diksiyonun, vurguların ve tonlamaların düzgünlüğüdür. Bütün bunlarla beraber; bizler yönetmenin uyarlamasından ve derlemesinden anlıyoruz ki oyundaki en temel maksatlardan biri, şairin dönüşümünü sahne üzerine taşımak. Maalesef biz oyuncuda bu dönüşümü göremiyoruz. Daima sert ve agresif bir oyunculukla karşı karşıya kalıyoruz. Bir insanın hayatında hiç mi yumuşak noktalar olmaz; hele ki Furuğ gibi hayata daima ümit penceresinden bakmış birinin… İnsanoğlu, sürekli bir zıtlıklar içerisindedir. Onu sahnede göstermek lâzım. Biraz daha dönüşümler ve diksiyon hataları üzerinde çalışması, hem Furuğ Ferruhzad gibi kıymetli bir şairin hayatını sahneye taşıma sorumluluğu hem de oyunun başarısı açısından iyi olacaktır diye düşünüyorum.
Belirttiğim nüanslar haricinde genel olarak sezonun izlenebilir oyunlardan olan Furuğ Ferruhzad, başka edebiyatçı, sanatçı ve düşünürlerin de hayatlarının biyografik biçimde sahneye taşınmasının daha da önünü açar diye ümit ediyorum.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.