10 oyun…
2023-2024 tiyatro sezonu, pandemi denilen türlü desisenin de birlikte yürütüldüğü dönemin ve ne yazık ki yerinde tabiriyle asrın felaketi olan depremin tesirinden kaynaklı çok sönük geçen son dört sezona göre daha verimli geçiyor. İstanbul çapında tespit ettiğim 150 küsur yeni oyun seyirciyle buluşuyor. Bu, hem izleyici hem de tiyatrocular açısından baş gösteren nice maddî sıkıntıya rağmen yine de çok iyi bir sayı…
Konservatuvarlardan ya da nitelikli tiyatro okullarından mezun olan gençlerin şevkle yeni çalışmalar yaptığı, yerli yazarların daha fazla üretime geçtiği, yeni yazarlarla tanıştığımız, tiyatromuzun lokomotifi sayılan Devlet Tiyatroları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının adeta silkelenerek kendi repertuvarlarında hem klâsiklerin başarılı yorumlarına hem yeni çevirilere hem de yerli metinlere yer verdiği, sahne ve ışık tasarımlarının daha ergonomik olduğu görece başarılı bir sezon içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Fakat bu teatral nitelik bağlamında hâlâ eksiklerimizin olmadığı, her şeyin güllük gülistanlık olduğu anlamına gelmez. Dünya sahnelerinde neler olup bittiği konusunda araştırmalar yapmak yerine, kalite anlamında epeyce zayıf kalan rejilerin olması; kendi kültürümüzden ve topraklarımızdan izler taşıyan oyunlar yazmak ve sahnelemektense yabancı gestusların taklit edilmesi; “yüze vurumcu tiyatro (in your face)” adı altında biricikmiş gibi eşcinselliğin övülüp heteroseksüelliğin adeta yerden yere vurulması, anne babaya ve sağlıklı toplumsal kaidelere ve düzenlere bile itaatsizliğin teşvik edilmesi, hiçbir bilgi sahibi olmadan sadece temelsiz duyum ve düşüncelerle bölgesel ayrımcılığa sebebiyet veren ucuz işlerin yapılması; farklı olma ve deneme adı altında seyirciye anlamsız ve mesnetsiz çalışmaların sunulması; eleştirmen olmayan, hiçbir tiyatro eğitimi almayan ve sadece oyun tanıtımı yapan kişilerin “eleştirmenim” diye ortalıkta dolanması; seyircilerin şöhret kişilerin oynadığı oyunlara daha çok teveccüh göstermesi; belediyelerin sahne sayısını arttırmaması ve yöneticilerin maddî açıdan grupları yeteri kadar desteklememesi gibi gerçekler ne yazık ki buz gibi eksi şeklinde karşımızda duruyor! Bu olumsuzluklara rağmen türlü sıkıntıların üstesinden bir şekilde gelerek başarılı oyunlar çıkaran sanatçıların varlığı, umudumuzu diri tutmamıza vesile oluyor.
Bu sezon şimdiye kadar onlarca oyun izledim. İzlediklerimin bir kısmının eleştirisini yazdım. Doğru olsun ya da olmasın, sahnede gördüğüm metin eğer menfi ya da müspet bir şekilde beni heyecanlandırmıyorsa o metinle ilgili bir yazı yazmamın çok da anlamı olmadığını düşündüğüm için her oyun için klavyemin başına geçmedim ama olabildiğince yazmaya gayret ettim. Jüri üyesi olduğum organizasyonlar ve o organizasyonlardaki ödül kategorileri için notlarımı tafsilatlı biçimde aldım. Yazdığım oyun kritiklerinden dolayı tiyatro sanatına katkı sunduğum açıklamasıyla bir de ödül aldım.
Bu yazıda, 2024 yılına girerken, her sene yaptığım gibi tiyatro severlere bir ipucu verebilmek ve oyun seçimlerine katkı sunabilmek için ilk 10 listemi, oyun ismine göre alfabetik sırayla paylaşacağım. Nitelikli yapımların ve oyunların artmasını, seyircilerin daha bilinçli seçimlerle oyunlara gitmesini, salonların dolup taşmasını ve tiyatroyu çok daha fazla konuştuğumuz sanat dolu bir yıl olmasını dileyerek kendi listemi yazıyorum.
1. KATS Sahne – Ceasear
2. İstanbul Devlet Tiyatrosu – Çarpışma
3. İBB Şehir Tiyatroları – Gidiş Dönüş Moskova
4. Sarı Sandalye – Kral Übü
5. İBB Şehir Tiyatroları – Kuğunun Şarkısı
6. BKM – Neyzen
7. İstanbul Devlet Tiyatrosu - Othello
8. Tiyatro Keyfi – Söz Veriyorum
9. Tiyatro Kare – Veda
10. Tiyatro Kedi – Yaprak Dökümü
Konservatuvarlardan ya da nitelikli tiyatro okullarından mezun olan gençlerin şevkle yeni çalışmalar yaptığı, yerli yazarların daha fazla üretime geçtiği, yeni yazarlarla tanıştığımız, tiyatromuzun lokomotifi sayılan Devlet Tiyatroları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının adeta silkelenerek kendi repertuvarlarında hem klâsiklerin başarılı yorumlarına hem yeni çevirilere hem de yerli metinlere yer verdiği, sahne ve ışık tasarımlarının daha ergonomik olduğu görece başarılı bir sezon içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Fakat bu teatral nitelik bağlamında hâlâ eksiklerimizin olmadığı, her şeyin güllük gülistanlık olduğu anlamına gelmez. Dünya sahnelerinde neler olup bittiği konusunda araştırmalar yapmak yerine, kalite anlamında epeyce zayıf kalan rejilerin olması; kendi kültürümüzden ve topraklarımızdan izler taşıyan oyunlar yazmak ve sahnelemektense yabancı gestusların taklit edilmesi; “yüze vurumcu tiyatro (in your face)” adı altında biricikmiş gibi eşcinselliğin övülüp heteroseksüelliğin adeta yerden yere vurulması, anne babaya ve sağlıklı toplumsal kaidelere ve düzenlere bile itaatsizliğin teşvik edilmesi, hiçbir bilgi sahibi olmadan sadece temelsiz duyum ve düşüncelerle bölgesel ayrımcılığa sebebiyet veren ucuz işlerin yapılması; farklı olma ve deneme adı altında seyirciye anlamsız ve mesnetsiz çalışmaların sunulması; eleştirmen olmayan, hiçbir tiyatro eğitimi almayan ve sadece oyun tanıtımı yapan kişilerin “eleştirmenim” diye ortalıkta dolanması; seyircilerin şöhret kişilerin oynadığı oyunlara daha çok teveccüh göstermesi; belediyelerin sahne sayısını arttırmaması ve yöneticilerin maddî açıdan grupları yeteri kadar desteklememesi gibi gerçekler ne yazık ki buz gibi eksi şeklinde karşımızda duruyor! Bu olumsuzluklara rağmen türlü sıkıntıların üstesinden bir şekilde gelerek başarılı oyunlar çıkaran sanatçıların varlığı, umudumuzu diri tutmamıza vesile oluyor.
Bu sezon şimdiye kadar onlarca oyun izledim. İzlediklerimin bir kısmının eleştirisini yazdım. Doğru olsun ya da olmasın, sahnede gördüğüm metin eğer menfi ya da müspet bir şekilde beni heyecanlandırmıyorsa o metinle ilgili bir yazı yazmamın çok da anlamı olmadığını düşündüğüm için her oyun için klavyemin başına geçmedim ama olabildiğince yazmaya gayret ettim. Jüri üyesi olduğum organizasyonlar ve o organizasyonlardaki ödül kategorileri için notlarımı tafsilatlı biçimde aldım. Yazdığım oyun kritiklerinden dolayı tiyatro sanatına katkı sunduğum açıklamasıyla bir de ödül aldım.
Bu yazıda, 2024 yılına girerken, her sene yaptığım gibi tiyatro severlere bir ipucu verebilmek ve oyun seçimlerine katkı sunabilmek için ilk 10 listemi, oyun ismine göre alfabetik sırayla paylaşacağım. Nitelikli yapımların ve oyunların artmasını, seyircilerin daha bilinçli seçimlerle oyunlara gitmesini, salonların dolup taşmasını ve tiyatroyu çok daha fazla konuştuğumuz sanat dolu bir yıl olmasını dileyerek kendi listemi yazıyorum.
1. KATS Sahne – Ceasear
2. İstanbul Devlet Tiyatrosu – Çarpışma
3. İBB Şehir Tiyatroları – Gidiş Dönüş Moskova
4. Sarı Sandalye – Kral Übü
5. İBB Şehir Tiyatroları – Kuğunun Şarkısı
6. BKM – Neyzen
7. İstanbul Devlet Tiyatrosu - Othello
8. Tiyatro Keyfi – Söz Veriyorum
9. Tiyatro Kare – Veda
10. Tiyatro Kedi – Yaprak Dökümü
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.