''Telekulak Cumhuriyeti'' (Mi)!
Oysa, bu ''utanç'' dolu ''dinleme'' eylemleri, milletimiz tarafından oldum olası yadırganıyor.
Yani, Türkiye Cumhuriyeti asla ne ''telekulak'' ne ''istihbarat edinme'' ne de ''gizli ses arşivleri'' düzenleme ülkesi olmak istemiyor.
Bu tür girişimlere şiddetle karşı çıkılıyor.
Hatta Başbakanlar bile ''Yüce Divan''lık oluyor.
Ne var ki, son aylarda, bir ''telekulak'' furyası Türkiye'yi kaplamış bulunuyor.
Gerçekten de, ''endişe'' verici günler yaşanıyor.
Genelkurmay Başkanlığı karargahından tutun ana muhalefet partisi CHP'nin Genel Merkez binasına kadar ''dinleme'' veya ''dinlenme'' olayları, ihbarları, kuşkuları birbirini izliyor.
Öyle bir hava yaratılmış bulunuyor ki, sanki dinlenmeyen hiçbir telefon veya ev bulunmuyor.
Kim kimi, niçin, neden, dinliyor, bu tür eylemlerin kaçı yasal gibi sorular, endişeler ülkeyi ''güvensiz'' hale yavaş yavaş getiriyor.
Üst üste meydana gelen bilinen ''dinlenme'' olaylarından sonra CHP Genel Sekreteri Sav'ın ''telekulak'' iddiaları, beraberinde bir çok meçhulü ve kuşkuyu da getiriyor.
Nitekim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin de dinlenebileceğinden kuşku duyduğunu açıkça beyan ediyor.
Öte yandan, hükümet böylesine bir ''dinleme''nin bahis konusu olmadığını kesinlikle açıklıyor.
Hatta İçişleri Bakanı, savcıları göreve davet ederek kararlılığını sergiliyor.
Nereden bakılırsa bakılsın maalesef bir ''şaibe'' ortamı yaşanıyor.
Böylesi bir ''şaibe'' ve ''kargaşa'' ortamı, ulusun hem güvenliğini, hem huzurunu, hem de siyasi ve ekonomik geleceğine ''olumsuz'' bir şekilde etkiliyor.
Biran önce, gereken kovuşturmaların yapılmasının yanı sıra acil önlemlerin alınması gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti'ne asla ''telekulak'' tabiri yakışmıyor.
Unutulmamalıdır ki, ''Badel harap ül Basra'' (Basra harap olduktan sonra) hiçbir önlemin önemi kalmıyor.
kakin@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/01-07.Haziran.2008/Sayı:75/Sayfa:06
Gazete baskısı için tıklayınız.
Yani, Türkiye Cumhuriyeti asla ne ''telekulak'' ne ''istihbarat edinme'' ne de ''gizli ses arşivleri'' düzenleme ülkesi olmak istemiyor.
Bu tür girişimlere şiddetle karşı çıkılıyor.
Hatta Başbakanlar bile ''Yüce Divan''lık oluyor.
Ne var ki, son aylarda, bir ''telekulak'' furyası Türkiye'yi kaplamış bulunuyor.
Gerçekten de, ''endişe'' verici günler yaşanıyor.
Genelkurmay Başkanlığı karargahından tutun ana muhalefet partisi CHP'nin Genel Merkez binasına kadar ''dinleme'' veya ''dinlenme'' olayları, ihbarları, kuşkuları birbirini izliyor.
Öyle bir hava yaratılmış bulunuyor ki, sanki dinlenmeyen hiçbir telefon veya ev bulunmuyor.
Kim kimi, niçin, neden, dinliyor, bu tür eylemlerin kaçı yasal gibi sorular, endişeler ülkeyi ''güvensiz'' hale yavaş yavaş getiriyor.
Üst üste meydana gelen bilinen ''dinlenme'' olaylarından sonra CHP Genel Sekreteri Sav'ın ''telekulak'' iddiaları, beraberinde bir çok meçhulü ve kuşkuyu da getiriyor.
Nitekim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin de dinlenebileceğinden kuşku duyduğunu açıkça beyan ediyor.
Öte yandan, hükümet böylesine bir ''dinleme''nin bahis konusu olmadığını kesinlikle açıklıyor.
Hatta İçişleri Bakanı, savcıları göreve davet ederek kararlılığını sergiliyor.
Nereden bakılırsa bakılsın maalesef bir ''şaibe'' ortamı yaşanıyor.
Böylesi bir ''şaibe'' ve ''kargaşa'' ortamı, ulusun hem güvenliğini, hem huzurunu, hem de siyasi ve ekonomik geleceğine ''olumsuz'' bir şekilde etkiliyor.
Biran önce, gereken kovuşturmaların yapılmasının yanı sıra acil önlemlerin alınması gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti'ne asla ''telekulak'' tabiri yakışmıyor.
Unutulmamalıdır ki, ''Badel harap ül Basra'' (Basra harap olduktan sonra) hiçbir önlemin önemi kalmıyor.
kakin@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/01-07.Haziran.2008/Sayı:75/Sayfa:06
Gazete baskısı için tıklayınız.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.