Rusya ve ABD’nin hedefindeki petrol şehri: Kamışlı
Aslında; bu durumda her tarafın, memnun olmazsa bile "normal" bir pozisyon kazanabileceği iddia ediliyor.
Ne var ki; Kamışlı’nın, şimdilik bir türlü paylaşılmadığı sadece Türkiye’nin "devre dışı" bırakıldığı anlaşılıyor. Kamışlı’nın gerek ABD ve gerek Rusya tarafından titizlikle kovalandığı, toprak sahibi Suriye’nin de bu konuda çok "hassas" olduğu öteden beri biliniyor.
Çünkü, Kamışlı’da hem petrol yataklarının bulunduğu, hem ileride çok değerli olacak su, tabii gaz kaynaklarının da buradan kontrolü mümkün görünüyor.
Bunu, daha şimdiden ABD Başkanı Trump itiraf ederek, petrol kaynaklarının başına ulaştıklarını açıkça söylüyor ve Kürt teröristleri kışkırtıyor.
Zaten, Kamışlı ve dolaylarında zengin petrol yataklarının olması, öteden beri bölgenin cazibesini yükseltiyor.
Öte yandan, Rusya’nın Kamışlı’ya göz koyduğunu Ocak 2016 tarihinde "Rusya neden Kamışlı’yı seçti!" başlıklı yazımızda her şey açıkça anlatılıyor:
Türkiye’nin sınırlarını geçen uçakları düşürmesi üzerine Rusya’nın her tür tepkileri sürerken şimdi de Kamışlı’yı istila planları ötesinde çok tehlikeli gelişmeleri getirmesi bekleniyor.
Lazkiye Üssü’nün yanı sıra önce Suriye’de bir kara parçası daha ele geçirilen Rusya’nın bu dehşet verici ve sinsi planı şimdi de kendini Kamışlı da gösteriyor.
Serin kanlı gözlemcilerin bile aylar önce "tahmin" ettiği tehlike ne yazık ki "sinsi" bir şekilde gelişiyor.
Rusya’da Kamışlı’daki "fiili durum" yaratma operasyonunun tamamen bir "toprak kazanılımı" veya bir avantaj olması sınırımıza dayanması ve en önemlisi zaten her şeyi açıklıyor.
Mardin’nin Nusaybin ilçesine komşu olan ve hatta bazı yapıları bile çıplak gözle görülebilen Kamışlı’ya 50 yıl kadar önce gitmiş bir gazeteci olarak, o sıralarda ortaya atılan “petrol var” iddialarının sonradan gerçekleşmesi ve şimdi de Rusya’nın buraya göz dikmesi galiba sadece Türkleri şaşırtıyor.
Kamışlı’nın, hem Türkiye’ye hem Irak’a ve Körfez Ülkeleri’ne çok yakın olması stratejik değerini arttırıyor.
Uzun yıllardan beri, Türkiye ile bir kara sınırı olmasına can atan Rusya’nın, Suriye’yi koruma şemsiyesi altında bu stratejik arzusuna geliştirme yani Kamışlı gibi hamlelerini yabana atmamak gerekiyor.”
Kamışlı’nın bir süre sonra yeni bir “ihtilaf” konusu olmadan özellikle Türkiye’ye zarar vermemesi, temennilerin başında geliyor.
Bu arada, dünyada bu kadar “yalnız” kaldığımız ve “prestij” kaybettiğimiz de hatırlanmıyor.
Üstelik, “küstah” bir mektupla tehdit edilmenin yanı sıra, silahların böylesine susmasının ne götürüp ne getireceği net olarak hem bilinmiyor hem de şimdiden tahmin edilemiyor.
Söz mektuptan açılmışken, İsrail’den sonra ABD’de TC Büyükelçi görevini yapan Namık Tan’ın da, “bir diplomat” gözüyle yaptığı konuşmalarından bazı paragraflara yer vermemiz icap ediyor.
Büyükelçi Namık Tan; her şeyden önce, uluslararası geleneksel kuralların çok "şekilci" olduğunu hatırlatırken ABD’nin bu mektup verişinde bile büyük hatalar ve gaflar işlediğine dikkatleri çekiyor.
Basın Konseyi’nin; Zonguldak, Çaycuma ve Amasra’ya yaptığı gezide yer alan emekli Büyükelçi Namık Tan, istek üzerine yaptığı kısa konuşmalarda, Amerika’nın hakikaten kabul edilmeyecek şekilde davranışlarda bulunduğunu, özellikle mektubun ağır ifadeler taşıdığını belirtirken” diplomasiye uymayan bir davranış” ibaresini kullanıyor.
Ayrıca, terör unsurlarını tamamen kontrol altına almadan kalıcı barışı sağlamak mümkün görünmediğini, harekatın gidişi Türkiye ile Suriye işbirliğini zorunlu kıldığını belirtiyor.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.