Durum böyle iken, geçmişi eşeliyerek, eyaletlerden bahsetmeler, Türk Silahlı Kuvvetleri ile hükümet arasında ''ihtilaflar'' doğurmak, sürecin vahametini daha da artırıyor. Her ne kadar, bazı gelişmeler kamuoyuna yansımıyor veya yansıtılmıyorsa da doğan tedirginlik yaygınlaşıyor. Özellikle seçim atmosferine girilirken AKP hükümetinin, Türk Silahlı Kuvvetlerine sert tutumu garipseniyor. 28 Şubat'tan nema aldığı iddia edilen AKP'nin simdi de olur olmaz ihtilaflar çıkarma çabası bir seçim yatırımı olarak değerlendiriliyor. Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın uyarı dolu sözlerini ''kişisel düşünce'' bazında değerlendirmeyi ''tercih'' eden Başbakan Erdoğan'ın aslında ''tehlikeli' de olsa ''Yüksek Siyaset'' yapma çabasından kaynaklandığı öne sürülüyor. ''Teröre destek verenle görüşmem'' diyen Org. Büyükanıt'a verilen ''Bunlar kişisel düşünceler, son sözü hükümet söyler'' cevabının ‘kaosa' neden olabileceği göz ardı ediliyor. Oysa Genelkurmay Başkanı'nın her konuşmasının, bütün orduya ait olduğu öteden beri biliniyor ve kabul ediliyor. Clausewits, 1812'de ''askeri kanunlar ve emirler adalet için değil, itaat içindir'' diyor. Aksi takdirde ordular yönetilemezdi. Nereden bakılırsa bakılsın, Türk Milleti'nin göz bebeği Türk Silahlı Kuvvetleri ile iktidarı ellerinde bulunduranların ''ihtilafı'' her şeyden önce aziz vatanımıza zarar veriyor. Önce anketleri sonra seçimleri bir kenara bırakıp, kaos yaratmamak öncelikle iktidara düşüyor.

kakin@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/06-12.Mart.2007/Sayı:10