42. Başkan Clinton'U Hatırlamak
‘'HAYATIM''da aslında, ABD eski başkanlarından Bill Clinton'un renkli olduğu kadar ‘'gizemli'' serüveni anlatılıyor.
‘'Bay Başkan''ın kaleme aldığı, tam 1230 sayfalık ‘'Hayatım''da neler yok ki!
Eşi Hillary Clinton'un, yine epey ‘'hacimli'' olan ''Yaşayan Tarih'' en sonra, ailecek okuduğumuz ve elden ele dolaşan kitap, otobiyografik bir şaheser.
ABD Başkan Bush'un dünyaca özellikle İslam aleminde doğurduğu öfke ve kin dalga dalga yayılırken, Clinton'un kaleme aldığı kitap, yüreklere ''nispeten'' olsa da su serpiyor.
‘'Anneme, bana hayat verdiği için, Hillary',bana sevgi dolu bir hayat daha verdiği için,
Chelsea'ye, her şeye neşe ve anlam kattığı için, ne de olsa birbirimizden pek farkımız yok ‘'ithafı ile başlayan ''Hayatım'', sonuna kadar, ilgi çekici olaylar ve anılarla dopdolu...
Ne var ki, biz Türkiye'yi, Türk insanını ilgilendiren pasajlar üzerinde durarak Clinton'un dediklerini aktarmaya çalışalım.
Clinton'un yazdıklarından çoğu ''itiraf'' niteliğini taşıyor.
Konstantinopolis Patriği mi?
Çarpıcı olanlarından birinde ''Bay Başkan'', Barthalomeos'a ‘'Kaostantinopolis Patriği'' diyor. Paragrafta kelimeler aynen şöyle sıralanıyor:
‘'Uzlaşmayı desteklemek için yeni bir çaba göstererek tüm Ortodoks kiliselerinin ekümenik başı ve Konstantinopolis Patriği Barthalomeos'u ziyaret edip Türkler ‘in İstanbul'daki Ortodoks manastırını açmalarını istedim...''
Clinton, ''Kardak krizi'' ile ilgili olarak da geniş anılar aktarırken, kendisine devrin Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakan Çiller'in telefon ederek, ‘'Yunanistan ile çatışmanın kaçınılmazlığını'' anlattıklarını ve Yunanistan ile görüşerek savaşı durdurduğunu hatırlatıyor.
‘'Bay Başkan''ın konuyla ilgili son cümlesi ise insanı derin derin düşündürüyor:
‘'Bosna'da ya da Kuzey İrlanda'da barışı sağlamakta başarılı olayım ya da olmayayım, en azından Egeli birkaç keçinin hayatını kurtardığımı düşünüp kendimi gülmekten alamadım.''
Türkiye ve ‘'patlama''
Clinton, ''hayatım''ın 868. sayfasında bazı ekonomik konulara değinerek bakınız ne diyor: ‘'Yirmi birinci yüzyılda patlama yapmaları kesin olan Polonya, Türkiye, Brezilya, Arjantin, Güney Afrika, Endonezya gibi ‘gelişen' pazarlarda Amerikan ihracatının artması için çok çalışılmış...''
ABD eski Başkanı, Kıbrıs sorununa da değindiği hatıratında ‘'Eğer bir çözüme varılmazsa, o zaman görevden ayrılırken, Kıbrıs'ın, Yunanistan â€''Türkiye ilişkilerinin yumuşamasının ve Türkiye'nin Avrupa tarafından kucaklanmasının önünde bir engel olarak kalmasının üzüntüsünü yaşayacaktım'' şeklinde, endişelerini dile getiriyor.
Clinton'u çok etkilediği anlaşılan Türkiye ziyareti, kitapta ayrıntılı yer alıyor: ‘'Hillary ve Chelsea'yla birlikte Türkiye'ye alışılmadık derece uzun, beş günlük bir ziyaret için geldik. İki yıkıcı depremden sonra Türkler'i yüreklendirmek, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'yla işbirliğini sürdürmelerini desteklemek istiyorum. Türkiye, NATO müttefikimizdi ve Avrupa Birliği'ne üyelik çabalarını bütün gücümle destekliyordum.
Türkiye, tutacağı yön ile yirmi birinci yüzyıl dünyasına güçlü etki yapabilecek bir avuç ülkeden birisiydi. Eğer Yunanistan ile Kıbrıs sorununu çözebilir, hareketli ve bazen bastırılmış Kürt azınlığı ile bir uyum sağlayabilir ve laik, Müslüman, demokratik bir ülke kimliğini koruyabilirse, Türkiye, Batı'nın Ortadoğu'da barış, kabaran aşırı İslamcılık dalgasının kurbanı olacaksa, Türkiye bu dalganın Avrupa'ya yayılmasını önleyen dalgakıran rolünü oynayabilirdi.
Cumhurbaşkanı Demirel'i yeniden görmekten memnundum. Demirel, Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında köprü olmasını isteyen, geniş görüşlü bir devlet adamıydı. Bu vizyonu Başbakan Bülent Ecevit'le yaptığım görüşmede de, Büyük Millet Meclisi'ndeki konuşmamda da destekledim, tecrit politikasını ve milliyetçiliği bir yana bırakarak Kürtler ve Yunanistan'la olan sorunlarını çözümlemeleri, Avrupa Birliği üyeliğine yaklaşmaları çağrısında bulundum.
Ertesi gün aynı çağrıyı İstanbul'daki Türk ve Amerikan işadamlarına da yapmadan önce, İzmit yakınlarında depremden sağ kalanların barındıkları çadır kente uğradım. Her şeyini yitirmiş aileleri ziyaret ettikten sonra Yunanistan da dahil, deprem zedelere yardım eli uzatan bütün ülkelere teşekkür ettim. Türkiye'deki depremden kısa bir süre sonra Yunanistan bir deprem yaşayınca Türkler aynı yakınlığı gösterdi. Eğer deprem iki ülkeyi bir araya getirebiliyorsa, toprak durulduğunda da işbirliği yapmaları gerekirdi.
Türkler'in gözünde tüm seyahatim depremzedelere yaptığım ziyarete odaklandı. Küçük bir çocuğu kucağıma aldığımda yumurcak elini kaldırdı ve tıpkı emeklerken Chelsea'nın yaptığı gibi burnuma yapıştı. Fotoğrafçı bu görüntüyü kaçırmadı, ertesi günü resim bütün gazetelerde yer alıyordu. Gazetelerden birinin manşeti ‘Bizden biri'idi.''
Ön ve son söz
Kitap, gerçekten de son yılların ekonomik, siyasi ve sosyal olaylarını, bir ABD başkanının gözünden toparlıyor. Clinton, alabildiğine ‘'samimi'' olan kitabının başlangıcında şu satırlara da yer veriyor:
‘'İyi bir insan olup olmadığımın kararı, Allah'a ait elbette. Ne en güçlü destekçilerimin inandığı ya da umduğum kadar iyi, ne de sert karşıtlarımın iddia ettikleri kadar kötü biri olmadığımı biliyorum.
...../Büyük kitaba gelince,kimbilir?Güzel bir öykü olduğu kesin.'' ‘'Bay Başkan'' satırlarına da şöyle son veriyor: ‘'Pişmanlıklarım var mı? Elbette var, bu kitapta açıklamaya çalıştığım gibi, hem kişisel, hem de resmi pişmanlıklarım var. Terazinin kefelerini ayarlamayı başkalarına bırakıyorum. Ben sadece sevinçlerimin ve üzüntülerimin, düş ve endişelerimin, zafer ve bozgunlarımın öyküsünü anlatmaya çalıştım.''
Bir de, Clinton ‘un Davos'ta söylediklerinden sadece iki cümle, Bush ile olan farklılığını, ağırlığını ortaya koyuyor:
‘'ABD, Irak'tan çekilmeli. ABD İran'la savaşmamalı.''
...Ve zaman, Clinton'u haklı çıkarıyordu.
Bush'un tam anlamıyla yanlış ve tehlikeli politikaları 44. Başkan Obama'ya bile ''Miras'' kalıyor.
kakin@ogunhaber.com
CRA-16.Kasım.2008 Pazar - 03:12
Gazete baskısı için tıklayınız.
‘'Bay Başkan''ın kaleme aldığı, tam 1230 sayfalık ‘'Hayatım''da neler yok ki!
Eşi Hillary Clinton'un, yine epey ‘'hacimli'' olan ''Yaşayan Tarih'' en sonra, ailecek okuduğumuz ve elden ele dolaşan kitap, otobiyografik bir şaheser.
ABD Başkan Bush'un dünyaca özellikle İslam aleminde doğurduğu öfke ve kin dalga dalga yayılırken, Clinton'un kaleme aldığı kitap, yüreklere ''nispeten'' olsa da su serpiyor.
‘'Anneme, bana hayat verdiği için, Hillary',bana sevgi dolu bir hayat daha verdiği için,
Chelsea'ye, her şeye neşe ve anlam kattığı için, ne de olsa birbirimizden pek farkımız yok ‘'ithafı ile başlayan ''Hayatım'', sonuna kadar, ilgi çekici olaylar ve anılarla dopdolu...
Ne var ki, biz Türkiye'yi, Türk insanını ilgilendiren pasajlar üzerinde durarak Clinton'un dediklerini aktarmaya çalışalım.
Clinton'un yazdıklarından çoğu ''itiraf'' niteliğini taşıyor.
Konstantinopolis Patriği mi?
Çarpıcı olanlarından birinde ''Bay Başkan'', Barthalomeos'a ‘'Kaostantinopolis Patriği'' diyor. Paragrafta kelimeler aynen şöyle sıralanıyor:
‘'Uzlaşmayı desteklemek için yeni bir çaba göstererek tüm Ortodoks kiliselerinin ekümenik başı ve Konstantinopolis Patriği Barthalomeos'u ziyaret edip Türkler ‘in İstanbul'daki Ortodoks manastırını açmalarını istedim...''
Clinton, ''Kardak krizi'' ile ilgili olarak da geniş anılar aktarırken, kendisine devrin Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakan Çiller'in telefon ederek, ‘'Yunanistan ile çatışmanın kaçınılmazlığını'' anlattıklarını ve Yunanistan ile görüşerek savaşı durdurduğunu hatırlatıyor.
‘'Bay Başkan''ın konuyla ilgili son cümlesi ise insanı derin derin düşündürüyor:
‘'Bosna'da ya da Kuzey İrlanda'da barışı sağlamakta başarılı olayım ya da olmayayım, en azından Egeli birkaç keçinin hayatını kurtardığımı düşünüp kendimi gülmekten alamadım.''
Türkiye ve ‘'patlama''
Clinton, ''hayatım''ın 868. sayfasında bazı ekonomik konulara değinerek bakınız ne diyor: ‘'Yirmi birinci yüzyılda patlama yapmaları kesin olan Polonya, Türkiye, Brezilya, Arjantin, Güney Afrika, Endonezya gibi ‘gelişen' pazarlarda Amerikan ihracatının artması için çok çalışılmış...''
ABD eski Başkanı, Kıbrıs sorununa da değindiği hatıratında ‘'Eğer bir çözüme varılmazsa, o zaman görevden ayrılırken, Kıbrıs'ın, Yunanistan â€''Türkiye ilişkilerinin yumuşamasının ve Türkiye'nin Avrupa tarafından kucaklanmasının önünde bir engel olarak kalmasının üzüntüsünü yaşayacaktım'' şeklinde, endişelerini dile getiriyor.
Clinton'u çok etkilediği anlaşılan Türkiye ziyareti, kitapta ayrıntılı yer alıyor: ‘'Hillary ve Chelsea'yla birlikte Türkiye'ye alışılmadık derece uzun, beş günlük bir ziyaret için geldik. İki yıkıcı depremden sonra Türkler'i yüreklendirmek, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'yla işbirliğini sürdürmelerini desteklemek istiyorum. Türkiye, NATO müttefikimizdi ve Avrupa Birliği'ne üyelik çabalarını bütün gücümle destekliyordum.
Türkiye, tutacağı yön ile yirmi birinci yüzyıl dünyasına güçlü etki yapabilecek bir avuç ülkeden birisiydi. Eğer Yunanistan ile Kıbrıs sorununu çözebilir, hareketli ve bazen bastırılmış Kürt azınlığı ile bir uyum sağlayabilir ve laik, Müslüman, demokratik bir ülke kimliğini koruyabilirse, Türkiye, Batı'nın Ortadoğu'da barış, kabaran aşırı İslamcılık dalgasının kurbanı olacaksa, Türkiye bu dalganın Avrupa'ya yayılmasını önleyen dalgakıran rolünü oynayabilirdi.
Cumhurbaşkanı Demirel'i yeniden görmekten memnundum. Demirel, Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında köprü olmasını isteyen, geniş görüşlü bir devlet adamıydı. Bu vizyonu Başbakan Bülent Ecevit'le yaptığım görüşmede de, Büyük Millet Meclisi'ndeki konuşmamda da destekledim, tecrit politikasını ve milliyetçiliği bir yana bırakarak Kürtler ve Yunanistan'la olan sorunlarını çözümlemeleri, Avrupa Birliği üyeliğine yaklaşmaları çağrısında bulundum.
Ertesi gün aynı çağrıyı İstanbul'daki Türk ve Amerikan işadamlarına da yapmadan önce, İzmit yakınlarında depremden sağ kalanların barındıkları çadır kente uğradım. Her şeyini yitirmiş aileleri ziyaret ettikten sonra Yunanistan da dahil, deprem zedelere yardım eli uzatan bütün ülkelere teşekkür ettim. Türkiye'deki depremden kısa bir süre sonra Yunanistan bir deprem yaşayınca Türkler aynı yakınlığı gösterdi. Eğer deprem iki ülkeyi bir araya getirebiliyorsa, toprak durulduğunda da işbirliği yapmaları gerekirdi.
Türkler'in gözünde tüm seyahatim depremzedelere yaptığım ziyarete odaklandı. Küçük bir çocuğu kucağıma aldığımda yumurcak elini kaldırdı ve tıpkı emeklerken Chelsea'nın yaptığı gibi burnuma yapıştı. Fotoğrafçı bu görüntüyü kaçırmadı, ertesi günü resim bütün gazetelerde yer alıyordu. Gazetelerden birinin manşeti ‘Bizden biri'idi.''
Ön ve son söz
Kitap, gerçekten de son yılların ekonomik, siyasi ve sosyal olaylarını, bir ABD başkanının gözünden toparlıyor. Clinton, alabildiğine ‘'samimi'' olan kitabının başlangıcında şu satırlara da yer veriyor:
‘'İyi bir insan olup olmadığımın kararı, Allah'a ait elbette. Ne en güçlü destekçilerimin inandığı ya da umduğum kadar iyi, ne de sert karşıtlarımın iddia ettikleri kadar kötü biri olmadığımı biliyorum.
...../Büyük kitaba gelince,kimbilir?Güzel bir öykü olduğu kesin.'' ‘'Bay Başkan'' satırlarına da şöyle son veriyor: ‘'Pişmanlıklarım var mı? Elbette var, bu kitapta açıklamaya çalıştığım gibi, hem kişisel, hem de resmi pişmanlıklarım var. Terazinin kefelerini ayarlamayı başkalarına bırakıyorum. Ben sadece sevinçlerimin ve üzüntülerimin, düş ve endişelerimin, zafer ve bozgunlarımın öyküsünü anlatmaya çalıştım.''
Bir de, Clinton ‘un Davos'ta söylediklerinden sadece iki cümle, Bush ile olan farklılığını, ağırlığını ortaya koyuyor:
‘'ABD, Irak'tan çekilmeli. ABD İran'la savaşmamalı.''
...Ve zaman, Clinton'u haklı çıkarıyordu.
Bush'un tam anlamıyla yanlış ve tehlikeli politikaları 44. Başkan Obama'ya bile ''Miras'' kalıyor.
kakin@ogunhaber.com
CRA-16.Kasım.2008 Pazar - 03:12
Gazete baskısı için tıklayınız.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.