Muhammed Rıza Pehlevi
Batı yanlısı bir dış politika izleyen Pehlevi, İran'ın son monarşik lideridir. Şehinşah (Kralların Kralı) ve Sayeh-eh-Hodah (Allah'ın Yeryüzündeki Gölgesi) gibi imparatorluk unvanları vardır.
Pehlevi Hanedanı'nın kurucusu Rıza Pehlevi'nin en büyük oğluydu. İsviçre'de öğrenim gördükten sonra 1935-1938 arasında İran'da Askeri Akademi'de eğitim aldı. Sovyetler Birliği ve Britanya, Rıza Pehlevi'nin Nazi Almanyası'yla işbirliğini önlemek için İran'ı işgal etti. Büyük devletlerin baskısı sonucu babası Rıza Pehlevi'nin tahttan çekilmesi üzerine tahta çıktı
Gençliği
Pehlevi Hanedanı'nın kurucusu Rıza Pehlevi'nin en büyük oğluydu. İsviçre'de öğrenim gördükten sonra 1935-1938 arasında İran'da Askeri Akademi'de eğitim aldı. Sovyetler Birliği ve Britanya, Rıza Pehlevi'nin Nazi Almanyası'yla işbirliğini önlemek için İran'ı işgal etti. Büyük devletlerin baskısı sonucu babası Rıza Pehlevi'nin tahttan çekilmesi üzerine tahta çıktı (16 Eylül 1941).
Hükümdarlığı
Bu ülkelerle, işgal kuvvetlerinin kısa sürede geri çekilmesi karşılığında bir antlaşma imzalayarak 1943'te Almanya'ya savaş açtı. Bu arada sarsılan şahlık otoritesini Britanya desteğiyle ayakta tutmayı başardı.
Petrol Millileştirmeleri ve 1953 Darbesi
II. Dünya Savaşı sonrasında petrol yataklarının yabancı şirketlere açma politikası, Muhammed Musaddık önderliğinde güçlü bir milliyetçi hareketin doğmasına yol açtı. Mart 1951'de Anglo-Persian Oil Company'nin (AIOC) İran'daki mal varlığını millileştirmeye ilişkin bir yasayı meclisten geçirmeyi başaran Musaddık hızla güçlenmeye başladı. Nisan ayı sonunda Muhammed Rıza Şah, Muhammed Musaddık'ı başbakanlığa atamak zorunda kaldı. Ağustos 1953'te Musaddık'ı başbakanlıktan uzaklaştırma girişimi boşa çıktıktan sonra İran'dan kaçtı. Ancak kısa süre sonra güç dengesi Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) desteğiyle Şah'ın lehine değişti. ABD'nin desteklediği Musaddık karşıtlarının yarattığı karışıklıkların ardından geri dönerek yeniden iktidarı devraldı ve Musaddık tutuklandı (Ajax Operasyonu). Ardından Musaddık'ın millileştirme politikasına son verdi ve bir dizi antlaşma imzaladı. Batı'yla ekonomik ve siyasi işbirliğini artırmaya özen gösterdi. 1955'te İran'ın Bağdat Paktı'na katılma kararını aldı. 1957'de CIA destekli gizli polis örgütü SAVAK'ı kurdurdu.
Batı dünyasından aldığı destekle konumunu pekiştirdikten sonra 1961'de meclisi de dağıtarak bütün yetkileri elinde toplayan Muhammed Rıza, 1963'te, büyük toprak sahipleri ve Şii din adamlarının gücünü kırmak amacıyla, ABD desteğiyle Beyaz Devrim adını verdiği bir ulusal kalkınma programı uygulamaya girişti. Toprak sahiplerinin sanayi kuruluşlarına ortak olması karşılığında devletleştirilen araziler parçalanarak köylülere dağıtıldı. Ayrıca hava, kara ve demir yolları ağının genişletilmesini, bir dizi baraj ve sulama projesini, sıtma gibi hastalıkların kökünün kazınmasını, sanayinin geliştirlmesini ve toprak reformunu kapsayan bu programla birlikte kırsal alanlara sağlık ve eğitim hizmetlerini götürücek bir örgütlenmeyi başlattı. Beyaz Devrim'in mutlak hedefi; kapitalizmin oluşması için; "bazargan" adı verilen ve geleneksel olarak İran'ın siyasal, toplumsal yaşamında büyük önem taşıyan küçük ve orta sınıf esnafın sistem dışı bırakılarak; zenginlerin sanayi yatırımlarına yönlendirilmesiydi. Beyaz Devrim kırsal kesimde mülkiyet yapısını değiştirdiyse de tarımsal üretimde beklenen atılımı yaratamadı.
İran Ulusal Petrol Şirketi'nin çokuluslu bir Batı konsorsiyumuyla işbirliği yaparak yürüttüğü çalışmalar petrol ve petrokimya sanayilerinde önemli bir gelişme sağladı. Petrolden elde edilen yüksek gelir değişik sanayi alanlarında (petrokimya, nükleer santraller, demir-çelik kompleksleri, büyük altyapı çalışmaları vb.) büyük çaplı yatırımlara ve çok büyük askeri harcamalara (batılı devletlerden, özellikle ABD'den çok gelişmiş silahların satın alınması) olanak verdi.
Dış politikada ABD doğrultusunda bir çizgi izlemekle birlikte başka ülkelerle de ticari ve kültürel ilişkilerin geliştiren İran, Merkezi Antlaşma Teşkilatı(CENTO) ve Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği (RCD) gibi kuruluşlarda da önemli bir rol üstlendi. Yemen İç Savaşı'nda cumhuriyetçilere karşı kraliyet yanlılarını destek verdi. 1971'de, Basra Körfezi'ndeki bazı adalar üzerinde hak talep edip işgal etmesi körfez emirlikleri ile gerginlik yaşanmasına neden oldu; İran ordusu, bölgede giderek artan bir şekilde Batılılar'ın çıkarları yönünde jandarma rolünü oynadı. 1960'larda ve 1970'lerde daha bağımsız bir dış politikaya yönelerek SSCB ve Doğu Bloğu ülkeleriyle de iyi ilişkiler kurdu. Petrol sahaları ve Şatt-ül-Arap su yolu nedeniyle Irak ile yaşadığı sorunu bu ülkedeki Kürt ayrılıkçıları destekleyerek çözmeye çalıştı. Muhammed Rıza Şah iktidarı sırasında İran, Türkiye ile beraber İsrail'i tanıyan iki müslüman ülkeden biriydi.
1967'de şehinşah (Kralların Kralı) unvanını aldı ve 1971'de Pers İmparatorluğu'nun 2,500. yıldönümü kutlamak üzere bir tören düzenledi. Bu törende İran tarihinde yeni bir uygulama başlatarak karısıFarah Diba'ya imparatoriçe (şahbanu) tacı giydirdi. 1975'te çok partili siyasi yapıyı ortadan kaldırarak Rastahiz (Diriliş) Partisi'ni tek legal parti ilan etti.
İran İslam Devrimi
Modernleşme programını otoriter ve baskıcı bir yönetimle yürüten ve rejime karşı her türlü muhalefeti acımasızca bastıran Muhammed Rıza, kırsal kesimdeki hoşnutsuzlukları gideremediği gibi kentleşmenin yarattığı yeni sorunların da üstesinden gelemedi. 1970'lerin başında yaşanan petrol kriziyle İran'ın kasaları dolmasına rağmen, kırsaldan şehirlere olan yoğun göç şehirlerde bir işsiz kitlesi ortaya çıkardı. İşsizlik ve hayat pahalılığını azaltmaya yönelik alınan sert önlemler, toplumdaki genel hoşnutsuzluğu ticaret ve sanayi çevrelerine de yaydı. Beyaz Devrim reformlarını yetersiz bulan ve yavaş uygulanmasından yakınan liberal (öğrenciler, aydınlar, ticaret burjuvazisi) ve ilerici (işçiler, Tudeh, marksist-leninist Halkın Mücahitleri Örgütü) çevrelerin yanı sırabatılılaşmanın İslama karşı olduğunu savunan dini çevrelerin tepkileriyle karşılaştı. Bunlar dışında baskıcı yönetim biçimi, hükümetteki yolsuzluklar, petrol ihracından sağlanan gelirlerin dengesiz dağılımı ve bir korku figürü sayılan siyasi polis örgütü SAVAK'ın uygulamalarından dolayı, doğrudan Muhammed Rıza Pehlevi'yi hedef alan bir muhalefet de gelişti. Büyük ölçüde yeraltına geçen muhalefeti sindirmek için başvurduğu baskıcı yöntemler içeride ve dışarıda şahlık rejimi karşıtı güçlü bir birikim yarattı.
Şah yönetiminin 1977'de baskıları bir ölçüde yumuşatmasıyla başlayan açık siyasal etkinlikler ve protesto gösterileri ertesi yıl yaygınlaşarak kitlesel bir karakter kazandı. Bu sırada İran Şiiliği, ulusal kimliğin dinsel alanda ortaya çıkışı olarak yavaş yavaş kendini gösterdi. Dini çevreler, halkın toplumsal adaletsizliklere, despotluğa ve yabancı egemenliğine karşı mücadeleye çağırarak muhalefeti bir araya toplamayı başardılar. Şii din adamları arasında on binlerce molla, dini muhalefeti etkili bir örgütlenmeye kavuşturdu. Ayrıca, Devrimci İslamiyet anlayışını yaymaya çalışan Halkın Mücahitleri Örgütü yönetiminde gerilla hareketi gelişti.
Ocak 1978'de, on beş yıl önce İran'dan sürülen Şii topluluğun ruhani önderi Ruhullah Humeyni'ye karşı hakaret dolu bir makalenin yayımlanması, Kum kentinde bir protesto yürüyüşüne yol açtı. SAVAK kalabalığa ateş açarak yaklaşık yüz kişinin ölümüne neden oldu (9 Ocak). Bu olaydan sonra gittikçe daha fazla protestocuyu bir araya getiren gösteriler belli aralıklarla yinelendi (her kırk günde bir, Şiilerin yas süresi). Büyük kitle gösterilerinin ülke ekonomisini felç etmesiyle yeniden sertleşen yönetim 8 eylül 1978'de büyük kentlerde sıkıyönetim ilan etti. Kanlı bir şekilde bastırılmasına karşın gösteriler durmadı. Toplumda geniş destek bulan muhalefet, 1964'te sürgün edildikten sonra önce Irak'ta, ardından Fransa'da İslamcı hareketi yöneten Ayetullah Ruhullah Humeyni çevresinde toplandı.
Muhammed Rıza, reform vaatlerinde bulunarak ve ılımlı muhalefete açılarak rejimi kurtarmaya çalıştı; ocak 1979'da bu muhalefetin temsilcilerinden Şahpur Bahtiyar başbakan olmayı kabul etti, ama bu girişim, artık monarşi rejimiyle her tür uzlaşmayı reddeden tüm muhalefet tarafından kınandı. Durumunun ümitsizliğini gören Muhammed Rıza, 16 Ocak 1979'da kesin olarak ülkeyi terk etti; Şahpur Bahtiyar'ın muhalefetle uzlaşma çabaları da sonuçsuz kaldı. Humeyni'nin 1 Şubat 1979'da ülke dönüşüyle, son direnci de yıkılan şahlık rejimi çöktü. 1 Nisan 1979'da yapılan halk oylamasıyla İran İslam Cumhuriyeti ilan edildi. Bu arada mart ayında yeni rejim tarafından gıyabında idam cezasına çarptırıldı.
Sürgün hayatı ve ölümü
Bir süre Mısır, Fas, Bahamalar ve Meksika'da kalan şah, yakalandığı pankreas kanserinin tedavisi için 22 Ekim 1979'da ABD'ye gitti. İki hafta sonra İran'da hükümetten destek alan militan gruplar ABD Büyükelçiliğini basarak 50'den fazla Amerikalıyı rehin aldılar ve rehinelere karşılık Muhammed Rıza Pehlevi'nin İran'a iade edilmesini istediler. Bu isteğin kabul edilmemesine karşın, ABD'den ayrılarak Panama'ya giden Şah, Enver Sedat'ın çağrısı üzerine Kahire'ye geçti ve orada öldü (1980).
Evlilikleri ve çocukları
3 kez evlenen Muhammed Rıza Pehlevi ilk evliliğini 1939'da Mısır Kralı I. Fuad'ın kızı Fevziye, ikinci evliliğinide 1951'de Süreyya İsfendiyari Bahtiyari ile yapmıştır. Ancak iki evliliği de erkek varis olmadığı için bitirmiştir. 1959'da evlendiği üçüncü karısı Farah Diba'nın 1960'ta Rıza Pehlevi'yi doğurması ile Pehlevi Hanedanı bir erkek varis kazandı. Toplam 5 çocuğu vardır.
Pehlevi Hanedanı'nın kurucusu Rıza Pehlevi'nin en büyük oğluydu. İsviçre'de öğrenim gördükten sonra 1935-1938 arasında İran'da Askeri Akademi'de eğitim aldı. Sovyetler Birliği ve Britanya, Rıza Pehlevi'nin Nazi Almanyası'yla işbirliğini önlemek için İran'ı işgal etti. Büyük devletlerin baskısı sonucu babası Rıza Pehlevi'nin tahttan çekilmesi üzerine tahta çıktı
Gençliği
Pehlevi Hanedanı'nın kurucusu Rıza Pehlevi'nin en büyük oğluydu. İsviçre'de öğrenim gördükten sonra 1935-1938 arasında İran'da Askeri Akademi'de eğitim aldı. Sovyetler Birliği ve Britanya, Rıza Pehlevi'nin Nazi Almanyası'yla işbirliğini önlemek için İran'ı işgal etti. Büyük devletlerin baskısı sonucu babası Rıza Pehlevi'nin tahttan çekilmesi üzerine tahta çıktı (16 Eylül 1941).
Hükümdarlığı
Bu ülkelerle, işgal kuvvetlerinin kısa sürede geri çekilmesi karşılığında bir antlaşma imzalayarak 1943'te Almanya'ya savaş açtı. Bu arada sarsılan şahlık otoritesini Britanya desteğiyle ayakta tutmayı başardı.
Petrol Millileştirmeleri ve 1953 Darbesi
II. Dünya Savaşı sonrasında petrol yataklarının yabancı şirketlere açma politikası, Muhammed Musaddık önderliğinde güçlü bir milliyetçi hareketin doğmasına yol açtı. Mart 1951'de Anglo-Persian Oil Company'nin (AIOC) İran'daki mal varlığını millileştirmeye ilişkin bir yasayı meclisten geçirmeyi başaran Musaddık hızla güçlenmeye başladı. Nisan ayı sonunda Muhammed Rıza Şah, Muhammed Musaddık'ı başbakanlığa atamak zorunda kaldı. Ağustos 1953'te Musaddık'ı başbakanlıktan uzaklaştırma girişimi boşa çıktıktan sonra İran'dan kaçtı. Ancak kısa süre sonra güç dengesi Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) desteğiyle Şah'ın lehine değişti. ABD'nin desteklediği Musaddık karşıtlarının yarattığı karışıklıkların ardından geri dönerek yeniden iktidarı devraldı ve Musaddık tutuklandı (Ajax Operasyonu). Ardından Musaddık'ın millileştirme politikasına son verdi ve bir dizi antlaşma imzaladı. Batı'yla ekonomik ve siyasi işbirliğini artırmaya özen gösterdi. 1955'te İran'ın Bağdat Paktı'na katılma kararını aldı. 1957'de CIA destekli gizli polis örgütü SAVAK'ı kurdurdu.
Batı dünyasından aldığı destekle konumunu pekiştirdikten sonra 1961'de meclisi de dağıtarak bütün yetkileri elinde toplayan Muhammed Rıza, 1963'te, büyük toprak sahipleri ve Şii din adamlarının gücünü kırmak amacıyla, ABD desteğiyle Beyaz Devrim adını verdiği bir ulusal kalkınma programı uygulamaya girişti. Toprak sahiplerinin sanayi kuruluşlarına ortak olması karşılığında devletleştirilen araziler parçalanarak köylülere dağıtıldı. Ayrıca hava, kara ve demir yolları ağının genişletilmesini, bir dizi baraj ve sulama projesini, sıtma gibi hastalıkların kökünün kazınmasını, sanayinin geliştirlmesini ve toprak reformunu kapsayan bu programla birlikte kırsal alanlara sağlık ve eğitim hizmetlerini götürücek bir örgütlenmeyi başlattı. Beyaz Devrim'in mutlak hedefi; kapitalizmin oluşması için; "bazargan" adı verilen ve geleneksel olarak İran'ın siyasal, toplumsal yaşamında büyük önem taşıyan küçük ve orta sınıf esnafın sistem dışı bırakılarak; zenginlerin sanayi yatırımlarına yönlendirilmesiydi. Beyaz Devrim kırsal kesimde mülkiyet yapısını değiştirdiyse de tarımsal üretimde beklenen atılımı yaratamadı.
İran Ulusal Petrol Şirketi'nin çokuluslu bir Batı konsorsiyumuyla işbirliği yaparak yürüttüğü çalışmalar petrol ve petrokimya sanayilerinde önemli bir gelişme sağladı. Petrolden elde edilen yüksek gelir değişik sanayi alanlarında (petrokimya, nükleer santraller, demir-çelik kompleksleri, büyük altyapı çalışmaları vb.) büyük çaplı yatırımlara ve çok büyük askeri harcamalara (batılı devletlerden, özellikle ABD'den çok gelişmiş silahların satın alınması) olanak verdi.
Dış politikada ABD doğrultusunda bir çizgi izlemekle birlikte başka ülkelerle de ticari ve kültürel ilişkilerin geliştiren İran, Merkezi Antlaşma Teşkilatı(CENTO) ve Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği (RCD) gibi kuruluşlarda da önemli bir rol üstlendi. Yemen İç Savaşı'nda cumhuriyetçilere karşı kraliyet yanlılarını destek verdi. 1971'de, Basra Körfezi'ndeki bazı adalar üzerinde hak talep edip işgal etmesi körfez emirlikleri ile gerginlik yaşanmasına neden oldu; İran ordusu, bölgede giderek artan bir şekilde Batılılar'ın çıkarları yönünde jandarma rolünü oynadı. 1960'larda ve 1970'lerde daha bağımsız bir dış politikaya yönelerek SSCB ve Doğu Bloğu ülkeleriyle de iyi ilişkiler kurdu. Petrol sahaları ve Şatt-ül-Arap su yolu nedeniyle Irak ile yaşadığı sorunu bu ülkedeki Kürt ayrılıkçıları destekleyerek çözmeye çalıştı. Muhammed Rıza Şah iktidarı sırasında İran, Türkiye ile beraber İsrail'i tanıyan iki müslüman ülkeden biriydi.
1967'de şehinşah (Kralların Kralı) unvanını aldı ve 1971'de Pers İmparatorluğu'nun 2,500. yıldönümü kutlamak üzere bir tören düzenledi. Bu törende İran tarihinde yeni bir uygulama başlatarak karısıFarah Diba'ya imparatoriçe (şahbanu) tacı giydirdi. 1975'te çok partili siyasi yapıyı ortadan kaldırarak Rastahiz (Diriliş) Partisi'ni tek legal parti ilan etti.
İran İslam Devrimi
Modernleşme programını otoriter ve baskıcı bir yönetimle yürüten ve rejime karşı her türlü muhalefeti acımasızca bastıran Muhammed Rıza, kırsal kesimdeki hoşnutsuzlukları gideremediği gibi kentleşmenin yarattığı yeni sorunların da üstesinden gelemedi. 1970'lerin başında yaşanan petrol kriziyle İran'ın kasaları dolmasına rağmen, kırsaldan şehirlere olan yoğun göç şehirlerde bir işsiz kitlesi ortaya çıkardı. İşsizlik ve hayat pahalılığını azaltmaya yönelik alınan sert önlemler, toplumdaki genel hoşnutsuzluğu ticaret ve sanayi çevrelerine de yaydı. Beyaz Devrim reformlarını yetersiz bulan ve yavaş uygulanmasından yakınan liberal (öğrenciler, aydınlar, ticaret burjuvazisi) ve ilerici (işçiler, Tudeh, marksist-leninist Halkın Mücahitleri Örgütü) çevrelerin yanı sırabatılılaşmanın İslama karşı olduğunu savunan dini çevrelerin tepkileriyle karşılaştı. Bunlar dışında baskıcı yönetim biçimi, hükümetteki yolsuzluklar, petrol ihracından sağlanan gelirlerin dengesiz dağılımı ve bir korku figürü sayılan siyasi polis örgütü SAVAK'ın uygulamalarından dolayı, doğrudan Muhammed Rıza Pehlevi'yi hedef alan bir muhalefet de gelişti. Büyük ölçüde yeraltına geçen muhalefeti sindirmek için başvurduğu baskıcı yöntemler içeride ve dışarıda şahlık rejimi karşıtı güçlü bir birikim yarattı.
Şah yönetiminin 1977'de baskıları bir ölçüde yumuşatmasıyla başlayan açık siyasal etkinlikler ve protesto gösterileri ertesi yıl yaygınlaşarak kitlesel bir karakter kazandı. Bu sırada İran Şiiliği, ulusal kimliğin dinsel alanda ortaya çıkışı olarak yavaş yavaş kendini gösterdi. Dini çevreler, halkın toplumsal adaletsizliklere, despotluğa ve yabancı egemenliğine karşı mücadeleye çağırarak muhalefeti bir araya toplamayı başardılar. Şii din adamları arasında on binlerce molla, dini muhalefeti etkili bir örgütlenmeye kavuşturdu. Ayrıca, Devrimci İslamiyet anlayışını yaymaya çalışan Halkın Mücahitleri Örgütü yönetiminde gerilla hareketi gelişti.
Ocak 1978'de, on beş yıl önce İran'dan sürülen Şii topluluğun ruhani önderi Ruhullah Humeyni'ye karşı hakaret dolu bir makalenin yayımlanması, Kum kentinde bir protesto yürüyüşüne yol açtı. SAVAK kalabalığa ateş açarak yaklaşık yüz kişinin ölümüne neden oldu (9 Ocak). Bu olaydan sonra gittikçe daha fazla protestocuyu bir araya getiren gösteriler belli aralıklarla yinelendi (her kırk günde bir, Şiilerin yas süresi). Büyük kitle gösterilerinin ülke ekonomisini felç etmesiyle yeniden sertleşen yönetim 8 eylül 1978'de büyük kentlerde sıkıyönetim ilan etti. Kanlı bir şekilde bastırılmasına karşın gösteriler durmadı. Toplumda geniş destek bulan muhalefet, 1964'te sürgün edildikten sonra önce Irak'ta, ardından Fransa'da İslamcı hareketi yöneten Ayetullah Ruhullah Humeyni çevresinde toplandı.
Muhammed Rıza, reform vaatlerinde bulunarak ve ılımlı muhalefete açılarak rejimi kurtarmaya çalıştı; ocak 1979'da bu muhalefetin temsilcilerinden Şahpur Bahtiyar başbakan olmayı kabul etti, ama bu girişim, artık monarşi rejimiyle her tür uzlaşmayı reddeden tüm muhalefet tarafından kınandı. Durumunun ümitsizliğini gören Muhammed Rıza, 16 Ocak 1979'da kesin olarak ülkeyi terk etti; Şahpur Bahtiyar'ın muhalefetle uzlaşma çabaları da sonuçsuz kaldı. Humeyni'nin 1 Şubat 1979'da ülke dönüşüyle, son direnci de yıkılan şahlık rejimi çöktü. 1 Nisan 1979'da yapılan halk oylamasıyla İran İslam Cumhuriyeti ilan edildi. Bu arada mart ayında yeni rejim tarafından gıyabında idam cezasına çarptırıldı.
Sürgün hayatı ve ölümü
Bir süre Mısır, Fas, Bahamalar ve Meksika'da kalan şah, yakalandığı pankreas kanserinin tedavisi için 22 Ekim 1979'da ABD'ye gitti. İki hafta sonra İran'da hükümetten destek alan militan gruplar ABD Büyükelçiliğini basarak 50'den fazla Amerikalıyı rehin aldılar ve rehinelere karşılık Muhammed Rıza Pehlevi'nin İran'a iade edilmesini istediler. Bu isteğin kabul edilmemesine karşın, ABD'den ayrılarak Panama'ya giden Şah, Enver Sedat'ın çağrısı üzerine Kahire'ye geçti ve orada öldü (1980).
Evlilikleri ve çocukları
3 kez evlenen Muhammed Rıza Pehlevi ilk evliliğini 1939'da Mısır Kralı I. Fuad'ın kızı Fevziye, ikinci evliliğinide 1951'de Süreyya İsfendiyari Bahtiyari ile yapmıştır. Ancak iki evliliği de erkek varis olmadığı için bitirmiştir. 1959'da evlendiği üçüncü karısı Farah Diba'nın 1960'ta Rıza Pehlevi'yi doğurması ile Pehlevi Hanedanı bir erkek varis kazandı. Toplam 5 çocuğu vardır.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.