İmamoğlu doğru söylüyor ve size söylüyor..
Özünü, kökünü kaybettiği zaman da selin önündeki kütük gibi sürüklenmekten, rüzgarın önündeki yaprak gibi savrulmaktan kurtulamaz.
Bunu bilen dost; her zaman öze, köke, öz benliğe, öz değerlere vurgu yapar, hatırlatır, güçlendirmek ister. Düşman ise önce ve bizzat onlara saldırır, sarsmak, bozmak ister.
Osmanlının son döneminde, Cumhuriyet tarihimizin tamamına yakınında yaşanan sosyal, siyasal mücadelenin aslı, özü budur.
Seçim dönemlerinde bu tartışmalar ayyuka çıkar, sonrasında ise sessiz ve derinden, samanların altından yürütülür.
Siyaset, siyasetçi, siyasal kurumlar, bu mücadelelerin meşru kaleleridir.
31 Mart günü ülke genelinde bir seçim yaşadık. 23 Haziranda İstanbul'u ilgilendiriyor gibi görünen ama tüm ülke sathında propagandası yapılan bir seçim daha yapılacak.
Tüm toplum yakından ilgilendiğine, tüm ülke çapında propagandası yapıldığına göre, seçim sadece İstanbul seçimi değil.
İki parti, iki aday arasında yapılan bir yarış değil. Bu ülkenin imanına, hayatına, ahlakına, özüne, köküne, benliğine, maddi manevi tüm değerlerine etki etmiş iki dünya görüşünün yarışması, kapışması, hesaplaşmasından başka bir şey değil.
Nasıl ki 1453 de İstanbul'u almak sadece İstanbul'u almak olmadığı gibi, bugün de değil.
Ülke insanımız ikiye ayrılmış durumda. Anormal bir durum olarak da görmüyorum bunu. İşin aslı, özü de bu.
Demokrat Parti ve CHP zamanında yaşanan iki kutuplu siyasete döndü toplumumuz.
CHP; adıyla, sanıyla, ruhuyla, ilkeleriyle, amblemiyle, ideolojisiyle, eylem ve söylemleriyle, parti programıyla aynı CHP olduğunu iddia diyor, ilan ediyor.
Öbür taraf, adı, amblemi farklı olsa da, CHP ideolojisinin karşısında, milletin milli, manevi değerlerinin yanında, arkasında durduğunu ilan eden, ifade eden ve bunu pek çok defa ispat eden AK Parti ve MHP liderliğinde yol almaya çalışan Cumhur İttifakı var.
Siyaset demagojiyi, akıl oyunlarını, ayak oyunlarını iyi bilir, sever ve çok kullanır.
Özellikle sol örgütler, sol yapılar propaganda konusunda uzmandır. Dile, söze hakimdir, sözün sihrini bilir, sözü illüzyon gibi kullanmakta mahirdir, muhatabını ustaca etkiler, kandırır, gözünü, aklını ve algısını boyar.
Bu günlerde yaşanan siyasi tartışmalar, kutuplaşmalar, söz dalaşları vb. hepsi bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya seriyor. İki gün önce sosyal medyada, 80 öncesi sol gruplara karşı kelle koltukta vatan, millet, din, iman mücadelesi yapan, yaşı yetmişe yanaşmış iki ülkücü adeta kavga ediyorlar. İmamoğlu'na laf söyledi diye kadim dostuyla kavga ediyor, hakaret ediyor.
CHP tüm varlığı, tüm benliğiyle ortada duruyorken, CHP’ye benzediniz diye AK Parti'yi yerin dibine sokuyor Saadetli bir başkası. “CHP ile ittifak içinde olduğunu unutturarak.”
PKK’nın uzantısı bir parti ile ittifak kurduğu, aynı zamanda 2009-2015 yılları arası sürdürülen Oslo Süreci, Çözüm Süreci, Barış Süreci diye adlandırılan sürecin, bu ülkenin Arap Baharı rüzgarıyla sarsılıp darmadağın olmamasını sağlayan dahiyane bir hareket olduğunu umursamadan o süreçte yaşanan üç beş olumsuzluğu diline pelesenk edip CHP propaganda korosunda avazı çıktığı kadar bağırıyor, kendini has ve öz ülkücü zanneden, addeden İYİ partili ülkücüler.
O süreç olmasaydı, Arap Baharı ülkemize Kürt Baharı olarak girecek, bırakın doğu illerini, başta İstanbul Ankara olmak üzere Mersin, Aydın, Yalova gibi pek çok şehrimiz savaş alanına dönecek, oluk gibi kan akacak, ülke Cehennem gibi yanacaktı.
Bu başarıyı göremeyen, idrak edemeyen, adeta büyülenmiş akıllara, akıllılara diyor aslında İmamoğlu 'Basitlik' yapıyor diye.
İmamoğlu'nun sayın valiye hitaben söylediğini ifade ettiği o söz için bin kılıf uyduran milliyetçi, muhafazakâr kesim, o sözün masum bir söz olduğunu kabul ediyorlarsa, kendilerini muhatap etsinler o söze.
Bu ülke etrafında dönen oyunları, kurulan kumpasları göremeyen, CHP zihniyetinin genini, bu ülkeye yaptıklarını unutanlar basitlik yapmıyorlar mı?
CHP’ye ve adayına zerrece eleştiri yöneltmeyip, şeytan taşlar gibi AK Parti’yi ve Binali Yıldırım'ı sürekli eleştirenlerin hangi kritere göre iki adayı kıyaslayıp, keser gibi CHP ye yontmaları basitlik, basit bir nazar değil mi?
Oysa, dünyadaki hangi ölçü, tartı ve değer birimiyle ölçerseniz ölçün, tüm olumlu değerlerde Binali bey İmamoğlu’nu on kere tartar, AK Parti CHP’yi on kere tartar…
Bunu bu ülkedeki en sıradan insan anlayıp kabul edecekken, inadına CHP’yi cilalayanların bakışları, söylemleri, tavırları, duruşları basitlik değil midir?
AK Parti hata yapmıyor mu?
Elbette yapıyor, yapacak. Hatasız insan mı var, kurum mu var? CHP’yi melekler teşkilatı mı zannediyorsunuz?
Milyonlarca üyesi olan bir parti hatasız olabilir mi?
İşi için, makam mevki ve rant için, güce yaslanmayı adet edinen ambar fareleri hangi partide yok, olmadı, olmayacak?
Onları gördüğü, bildiği halde onlara kızıp partiye kükremek basitlik değil mi?
FETÖ ile, PKK ile ortak bir projenin parçası olmanın vicdan azabını hafifletmek için 'eskiden siz neden onlarla iş yaptınız, görüşme yaptınız' diye efelenmek basitlik değil mi?
İhanetini gördüğü için kocasının boşadığı bir kadınla aşk hayatı, metres hayatı yaşayan bir adamın, yavuklusunun eski kocasına, 'bu kadın kötüydü madem, neden nikahladın, neden evlendin, yıllarca birlikte yaşadın' diye hesap sorması kadar basitlik değil mi?
Sayın İmamoğlu doğru söylüyor ama bence sayın valiye değil, size söylüyor..!
Tüm geçmişini, tüm değerlerini ayaklar altına alıp, sırt dönüp cemaziyülevveli malum bir zihniyete payandalık yapmak az basitlik değildir.
Her gün, hayatın her anında, her alanında, her yerde onlarca yanlışa, ayıba, arsızlığa, hırsızlığa şahit olup birine bile dur diyemeyen, belki bizzat göz yuman, yardım eden insanların devleti yönetenlere şuursuzca, bilinçsizce hırsız diyebilmesi az basitlik değildir…
İmamoğlu haklı…
Bunu bilen dost; her zaman öze, köke, öz benliğe, öz değerlere vurgu yapar, hatırlatır, güçlendirmek ister. Düşman ise önce ve bizzat onlara saldırır, sarsmak, bozmak ister.
Osmanlının son döneminde, Cumhuriyet tarihimizin tamamına yakınında yaşanan sosyal, siyasal mücadelenin aslı, özü budur.
Seçim dönemlerinde bu tartışmalar ayyuka çıkar, sonrasında ise sessiz ve derinden, samanların altından yürütülür.
Siyaset, siyasetçi, siyasal kurumlar, bu mücadelelerin meşru kaleleridir.
31 Mart günü ülke genelinde bir seçim yaşadık. 23 Haziranda İstanbul'u ilgilendiriyor gibi görünen ama tüm ülke sathında propagandası yapılan bir seçim daha yapılacak.
Tüm toplum yakından ilgilendiğine, tüm ülke çapında propagandası yapıldığına göre, seçim sadece İstanbul seçimi değil.
İki parti, iki aday arasında yapılan bir yarış değil. Bu ülkenin imanına, hayatına, ahlakına, özüne, köküne, benliğine, maddi manevi tüm değerlerine etki etmiş iki dünya görüşünün yarışması, kapışması, hesaplaşmasından başka bir şey değil.
Nasıl ki 1453 de İstanbul'u almak sadece İstanbul'u almak olmadığı gibi, bugün de değil.
Ülke insanımız ikiye ayrılmış durumda. Anormal bir durum olarak da görmüyorum bunu. İşin aslı, özü de bu.
Demokrat Parti ve CHP zamanında yaşanan iki kutuplu siyasete döndü toplumumuz.
CHP; adıyla, sanıyla, ruhuyla, ilkeleriyle, amblemiyle, ideolojisiyle, eylem ve söylemleriyle, parti programıyla aynı CHP olduğunu iddia diyor, ilan ediyor.
Öbür taraf, adı, amblemi farklı olsa da, CHP ideolojisinin karşısında, milletin milli, manevi değerlerinin yanında, arkasında durduğunu ilan eden, ifade eden ve bunu pek çok defa ispat eden AK Parti ve MHP liderliğinde yol almaya çalışan Cumhur İttifakı var.
Siyaset demagojiyi, akıl oyunlarını, ayak oyunlarını iyi bilir, sever ve çok kullanır.
Özellikle sol örgütler, sol yapılar propaganda konusunda uzmandır. Dile, söze hakimdir, sözün sihrini bilir, sözü illüzyon gibi kullanmakta mahirdir, muhatabını ustaca etkiler, kandırır, gözünü, aklını ve algısını boyar.
Bu günlerde yaşanan siyasi tartışmalar, kutuplaşmalar, söz dalaşları vb. hepsi bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya seriyor. İki gün önce sosyal medyada, 80 öncesi sol gruplara karşı kelle koltukta vatan, millet, din, iman mücadelesi yapan, yaşı yetmişe yanaşmış iki ülkücü adeta kavga ediyorlar. İmamoğlu'na laf söyledi diye kadim dostuyla kavga ediyor, hakaret ediyor.
CHP tüm varlığı, tüm benliğiyle ortada duruyorken, CHP’ye benzediniz diye AK Parti'yi yerin dibine sokuyor Saadetli bir başkası. “CHP ile ittifak içinde olduğunu unutturarak.”
PKK’nın uzantısı bir parti ile ittifak kurduğu, aynı zamanda 2009-2015 yılları arası sürdürülen Oslo Süreci, Çözüm Süreci, Barış Süreci diye adlandırılan sürecin, bu ülkenin Arap Baharı rüzgarıyla sarsılıp darmadağın olmamasını sağlayan dahiyane bir hareket olduğunu umursamadan o süreçte yaşanan üç beş olumsuzluğu diline pelesenk edip CHP propaganda korosunda avazı çıktığı kadar bağırıyor, kendini has ve öz ülkücü zanneden, addeden İYİ partili ülkücüler.
O süreç olmasaydı, Arap Baharı ülkemize Kürt Baharı olarak girecek, bırakın doğu illerini, başta İstanbul Ankara olmak üzere Mersin, Aydın, Yalova gibi pek çok şehrimiz savaş alanına dönecek, oluk gibi kan akacak, ülke Cehennem gibi yanacaktı.
Bu başarıyı göremeyen, idrak edemeyen, adeta büyülenmiş akıllara, akıllılara diyor aslında İmamoğlu 'Basitlik' yapıyor diye.
İmamoğlu'nun sayın valiye hitaben söylediğini ifade ettiği o söz için bin kılıf uyduran milliyetçi, muhafazakâr kesim, o sözün masum bir söz olduğunu kabul ediyorlarsa, kendilerini muhatap etsinler o söze.
Bu ülke etrafında dönen oyunları, kurulan kumpasları göremeyen, CHP zihniyetinin genini, bu ülkeye yaptıklarını unutanlar basitlik yapmıyorlar mı?
CHP’ye ve adayına zerrece eleştiri yöneltmeyip, şeytan taşlar gibi AK Parti’yi ve Binali Yıldırım'ı sürekli eleştirenlerin hangi kritere göre iki adayı kıyaslayıp, keser gibi CHP ye yontmaları basitlik, basit bir nazar değil mi?
Oysa, dünyadaki hangi ölçü, tartı ve değer birimiyle ölçerseniz ölçün, tüm olumlu değerlerde Binali bey İmamoğlu’nu on kere tartar, AK Parti CHP’yi on kere tartar…
Bunu bu ülkedeki en sıradan insan anlayıp kabul edecekken, inadına CHP’yi cilalayanların bakışları, söylemleri, tavırları, duruşları basitlik değil midir?
AK Parti hata yapmıyor mu?
Elbette yapıyor, yapacak. Hatasız insan mı var, kurum mu var? CHP’yi melekler teşkilatı mı zannediyorsunuz?
Milyonlarca üyesi olan bir parti hatasız olabilir mi?
İşi için, makam mevki ve rant için, güce yaslanmayı adet edinen ambar fareleri hangi partide yok, olmadı, olmayacak?
Onları gördüğü, bildiği halde onlara kızıp partiye kükremek basitlik değil mi?
FETÖ ile, PKK ile ortak bir projenin parçası olmanın vicdan azabını hafifletmek için 'eskiden siz neden onlarla iş yaptınız, görüşme yaptınız' diye efelenmek basitlik değil mi?
İhanetini gördüğü için kocasının boşadığı bir kadınla aşk hayatı, metres hayatı yaşayan bir adamın, yavuklusunun eski kocasına, 'bu kadın kötüydü madem, neden nikahladın, neden evlendin, yıllarca birlikte yaşadın' diye hesap sorması kadar basitlik değil mi?
Sayın İmamoğlu doğru söylüyor ama bence sayın valiye değil, size söylüyor..!
Tüm geçmişini, tüm değerlerini ayaklar altına alıp, sırt dönüp cemaziyülevveli malum bir zihniyete payandalık yapmak az basitlik değildir.
Her gün, hayatın her anında, her alanında, her yerde onlarca yanlışa, ayıba, arsızlığa, hırsızlığa şahit olup birine bile dur diyemeyen, belki bizzat göz yuman, yardım eden insanların devleti yönetenlere şuursuzca, bilinçsizce hırsız diyebilmesi az basitlik değildir…
İmamoğlu haklı…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.