Ogün 'Bugün'dür
İstanbul’un görgü ve adabı ile fiziksel yapısından öte bu şehrin manevi atmosferini her zaman solumak gayretinde olduk.
Sarayburnu’ndan başlayan Divan Yolu’nun ilk tepesinde Topkapı Sarayı, Sultan Ahmet Camii ve Ayasofya Cami hafızamızda bizler için her zaman önemli yer tutmuştur. Çamlıca Tepesi ve Gülhane Parkı ile Belgrad Ormanı stres atılan, piknikler yapılan mesire alanları olarak ziyaret ederdik.
Saraylar ve köşklerde bulunan restoranlar o zamanlarda şimdi olduğu gibi bu ülkenin esas evlatlarına açık değildi. Buralara Osmanlı düşmanı sapkın hayalperestler rahatsız olmasın diye sade vatandaşlar alınmıyordu.
Yeni cami önünde el arabalarında kaset satan esnafın teyp kolonlarından Timurtaş Uçar hocaefendinin vaazları beleşe dinlenirken, ezilen ve hor görülen halk olarak Osmanlının yaptığı şaheserleri gururla ziyaret ederdik.
İstanbul’da ilk Osmanlı mimarisi örneklerinden birisi olan ikinci Mehmet’in yaptırdığı Fatih Camisi de çocukluğumda çok sık uğradığım bir manevi mekanlar arasındaydı.
Allah gani gani rahmet eylesin, Rahmetli babam atalarımızın eserlerini bizlere gezdirerek, Osmanlı aşkını en doğru biçimde aktarmaya ve aşılamaya gayret etmiştir.
Kocamustafapaşa, Cerrahpaşa ve Hekimoğlu Ali Paşa camilerini de evimize yakın olduğundan her daim ziyaret eder, bahçelerinde oyunlar oynardık.
Osmanlıyı andığımızda bazı kişilerin atalarımıza yaptığı saygısızlıklara üzülür, devletin milli ekranlarından yapılan hakaretlere de içerlenirdik.
Şerefli Devlet-i Aliyye Hanedan-ı Osman Üyelerinin ağır bir maddi ve manevi zulüm çerçevesinde ülkemizden sürgün edilmelerine de bir anlam veremezdik.
Osmanlı İmparatorluğu aşkı ve atalarımızın sevgisiyle bu gezintileri yaptığımız zamanlarda 1979 yılında İstanbul’un Fatih semtinde Osmanlı devletinin 34. Padişahı Serdar-ı Hakan Sultan İkinci Abdülhamid Hazretlerinin 4. Kuşak torunu olarak
Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu dünyaya gelmiş.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında ilk doğan şehzade olan Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu ile beni değerli abim Cengiz Aygün tanıştırmıştı.
Aynı semtte doğduğum şehzademiz ile tanışmam gerçekten benim için büyük bir gurur kaynağı olmuştu.
Her karşılaşmamızda yaptığımız sohbetlerimizde benim için çok ayrıcalıklı olmuştur.
Geçmişimiz ne kadar gizlenmeye çalışılırsa, çalışılsın, benim atamın bana öğrettiği bilgiler ile şehzademizin anlattıkları bire bir örtüşüyordu.
‘Yalan söyleyen tarih utansın’ kitabının evimizdeki kitaplığın en önemli yerinde durmasını da şimdilerde daha iyi anlayabiliyorum.
ŞEHZADE ABDÜLHAMİD KAYIHAN OSMANOĞLU GAZETEMİZDE YAZDIĞI YAZILARLA TARİHİMİZİ AYDINLATACAK
Geçmiş yıllarda Osmanlının ayak izlerini silmek için çaba harcayan zevatların Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’na ilkokul çağlarında yaşattıkları zulmü ve hanedan üyelerinin yaşam savaşı ile özellikle Abdülhamid Han Hazretlerini şehzademizin kendi kaleminden çıkan yazılarla gazetemizden takip edebileceksiniz.
Evet, atalarımızın izlerini taşıyan İstanbul’u seviyor, Cennet Mekân Sultan İkinci Abdülhamid Hazretlerinin 4. Kuşak torunu olarak Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’nu da atalarımızın bize ulaşan eli olarak saygıyla anıyorum.
Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’nun gazetemizde yazı yazmaya başladığı bu sayıyı da yeni bir milat kabul ederek, "Ogün Bugün'dür" şeklinde şehzademize hitaben "hoşgeldiniz" dileklerimi iletiyorum.
Sarayburnu’ndan başlayan Divan Yolu’nun ilk tepesinde Topkapı Sarayı, Sultan Ahmet Camii ve Ayasofya Cami hafızamızda bizler için her zaman önemli yer tutmuştur. Çamlıca Tepesi ve Gülhane Parkı ile Belgrad Ormanı stres atılan, piknikler yapılan mesire alanları olarak ziyaret ederdik.
Saraylar ve köşklerde bulunan restoranlar o zamanlarda şimdi olduğu gibi bu ülkenin esas evlatlarına açık değildi. Buralara Osmanlı düşmanı sapkın hayalperestler rahatsız olmasın diye sade vatandaşlar alınmıyordu.
Yeni cami önünde el arabalarında kaset satan esnafın teyp kolonlarından Timurtaş Uçar hocaefendinin vaazları beleşe dinlenirken, ezilen ve hor görülen halk olarak Osmanlının yaptığı şaheserleri gururla ziyaret ederdik.
İstanbul’da ilk Osmanlı mimarisi örneklerinden birisi olan ikinci Mehmet’in yaptırdığı Fatih Camisi de çocukluğumda çok sık uğradığım bir manevi mekanlar arasındaydı.
Allah gani gani rahmet eylesin, Rahmetli babam atalarımızın eserlerini bizlere gezdirerek, Osmanlı aşkını en doğru biçimde aktarmaya ve aşılamaya gayret etmiştir.
Kocamustafapaşa, Cerrahpaşa ve Hekimoğlu Ali Paşa camilerini de evimize yakın olduğundan her daim ziyaret eder, bahçelerinde oyunlar oynardık.
Osmanlıyı andığımızda bazı kişilerin atalarımıza yaptığı saygısızlıklara üzülür, devletin milli ekranlarından yapılan hakaretlere de içerlenirdik.
Şerefli Devlet-i Aliyye Hanedan-ı Osman Üyelerinin ağır bir maddi ve manevi zulüm çerçevesinde ülkemizden sürgün edilmelerine de bir anlam veremezdik.
Osmanlı İmparatorluğu aşkı ve atalarımızın sevgisiyle bu gezintileri yaptığımız zamanlarda 1979 yılında İstanbul’un Fatih semtinde Osmanlı devletinin 34. Padişahı Serdar-ı Hakan Sultan İkinci Abdülhamid Hazretlerinin 4. Kuşak torunu olarak
Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu dünyaya gelmiş.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında ilk doğan şehzade olan Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu ile beni değerli abim Cengiz Aygün tanıştırmıştı.
Aynı semtte doğduğum şehzademiz ile tanışmam gerçekten benim için büyük bir gurur kaynağı olmuştu.
Her karşılaşmamızda yaptığımız sohbetlerimizde benim için çok ayrıcalıklı olmuştur.
Geçmişimiz ne kadar gizlenmeye çalışılırsa, çalışılsın, benim atamın bana öğrettiği bilgiler ile şehzademizin anlattıkları bire bir örtüşüyordu.
‘Yalan söyleyen tarih utansın’ kitabının evimizdeki kitaplığın en önemli yerinde durmasını da şimdilerde daha iyi anlayabiliyorum.
ŞEHZADE ABDÜLHAMİD KAYIHAN OSMANOĞLU GAZETEMİZDE YAZDIĞI YAZILARLA TARİHİMİZİ AYDINLATACAK
Geçmiş yıllarda Osmanlının ayak izlerini silmek için çaba harcayan zevatların Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’na ilkokul çağlarında yaşattıkları zulmü ve hanedan üyelerinin yaşam savaşı ile özellikle Abdülhamid Han Hazretlerini şehzademizin kendi kaleminden çıkan yazılarla gazetemizden takip edebileceksiniz.
Evet, atalarımızın izlerini taşıyan İstanbul’u seviyor, Cennet Mekân Sultan İkinci Abdülhamid Hazretlerinin 4. Kuşak torunu olarak Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’nu da atalarımızın bize ulaşan eli olarak saygıyla anıyorum.
Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’nun gazetemizde yazı yazmaya başladığı bu sayıyı da yeni bir milat kabul ederek, "Ogün Bugün'dür" şeklinde şehzademize hitaben "hoşgeldiniz" dileklerimi iletiyorum.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.