Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
Bilge Kral İzzetbegoviç tarihi konuşmasında şu ifadelere yer vermişti; “Srebrenitsa’da faşizmin en korkunç biçimlerinin uygulandığı çok büyük bir soykırım yapılmış ve şu an hala devam etmektedir. Dünya’nın bu vahşeti görmemesi için kör olması gerekir. Ya dünya gerçekten kör yada bu katliamı gerçekten onaylıyor”
Cumhurbaşkanımızın, “Ey NATO neredesin? Niye gelmiyorsun? 911 kilometre sınırları olan Türkiye tehdit altında niye gelmiyorsun? İsim mi açıklayacağım? Adil davranın adil. Gel. Samimi olun, dürüst olun, üzerinize düşen görevi yerine getirin" sözlerinin cevabını 1995 yılı Temmuz ayında Aliye İzzetbegoviç vermişti.
O yıllarda Srebrenitsa’da yapılan Sırp katliamını onaylayan Avrupa devletleri bugün Türkiye sınırında oluşan tehdidi de destekliyor.
Yakın tarihimizde Saraybosna’da, Azerbaycan’da, Kerkük’te, Doğu Türkistan’da, Myanmar’da, Türkmen Dağı’nda Türklerin katledilmesi sırasında sessiz kalan bu şeytanlar coğrafyamızda planlanan ve uygulanan çirkinlikleri sadece seyretmektedirler.
Batılı güçler vahşet yapılan Türkler ve Müslümanlar olunca her zaman tepkisiz kalmaktadır.
Peki bizler bu çirkinliklere karşı neler yapıyoruz. Bosna katliamı yapılırken 20’li yaşlarda idim. Bizler kendi aramızda organize olarak kardeşlerimize her türlü destekte bulunuyorduk. Hatta şanslı bir çok arkadaşımız gönüllü olarak Sırplarla savaşma şansına sahip oldular. Çok iyi hatırlıyorum devletimizde katkı sağlıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ataları gibi nerede bir zulüm varsa onun karşısında dim dik durmuştur her zaman…
Allah gani gani rahmet eylesin, Muhsin Yazıcıoğlu ve Alparslan Türkeş’in destekleri ile kayıtlı veya kayıt dışı yardımlar Azerbaycan’a, Irak Türkmenlerine, Doğu Türkistan’a, Kıbrıslı Türklere, Bosna’ya ulaştırılıyordu.
Bugünde geçmişte olduğu gibi dünyanın her yerinde yaşanan zulümlere karşı yalnızca tek karşı duran biziz.
Esasında ana hedefte olanın da Türkiye olduğunun da bilincindeyiz…
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" (Hadis-i Şerif)
GÖKTEKİ HİLALDEN DAHA YÜKSEĞE DİKMEDİKLERİ SÜRECE SORUN YOK..
Bosna Savaşı esnasında, Osmanlı yadigârı Mostar Köprüsü’nün bulunduğu Mostar şehrinde Hırvat komutanla görüşen Aliya İzzetbegoviç’e komutan, tehdit havasında dağın tepesine dikilen devasa büyüklükteki haçı gösterir.
“Bak, biz haçı nasıl diktik. Şimdi sizin hilâlden daha yukarıda bir haçımız var. Bunu kaldırmaya gücünüz yeter mi?” diye manalı bir soru sorar. Aliya İzzetbegoviç’de, bu söz karşısında meseleyi gülümseyerek geçiştirir, “Hele bir gün geceye dönsün” der.
Akşam karanlığı basınca da onu dışarıya çağırıp, şahadet parmağını göğe kaldırarak tüyleri diken diken eden şöyle konuşur: “Sayın komutan, şimdi sen de bir semaya bakıver! Şu hilâli ve yıldızı görüyor musunuz? Senin onları yok etmeye gücün yeter mi? Ne kadar yükseklere haç dikseniz de onu geçemezsiniz ve asla onu oradan da indiremezsiniz. Onlar semada olduğu müddetçe biz de inşallah varlığımızı devam ettireceğiz!..”
BİLGE KRAL'IN HALKINA TAVSİYESİ
Bu günleri gösteren yüce Allah'a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar.
Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik.
Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah'ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada herşey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah'a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüzbinler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın.
Cumhurbaşkanımızın, “Ey NATO neredesin? Niye gelmiyorsun? 911 kilometre sınırları olan Türkiye tehdit altında niye gelmiyorsun? İsim mi açıklayacağım? Adil davranın adil. Gel. Samimi olun, dürüst olun, üzerinize düşen görevi yerine getirin" sözlerinin cevabını 1995 yılı Temmuz ayında Aliye İzzetbegoviç vermişti.
O yıllarda Srebrenitsa’da yapılan Sırp katliamını onaylayan Avrupa devletleri bugün Türkiye sınırında oluşan tehdidi de destekliyor.
Yakın tarihimizde Saraybosna’da, Azerbaycan’da, Kerkük’te, Doğu Türkistan’da, Myanmar’da, Türkmen Dağı’nda Türklerin katledilmesi sırasında sessiz kalan bu şeytanlar coğrafyamızda planlanan ve uygulanan çirkinlikleri sadece seyretmektedirler.
Batılı güçler vahşet yapılan Türkler ve Müslümanlar olunca her zaman tepkisiz kalmaktadır.
Peki bizler bu çirkinliklere karşı neler yapıyoruz. Bosna katliamı yapılırken 20’li yaşlarda idim. Bizler kendi aramızda organize olarak kardeşlerimize her türlü destekte bulunuyorduk. Hatta şanslı bir çok arkadaşımız gönüllü olarak Sırplarla savaşma şansına sahip oldular. Çok iyi hatırlıyorum devletimizde katkı sağlıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ataları gibi nerede bir zulüm varsa onun karşısında dim dik durmuştur her zaman…
Allah gani gani rahmet eylesin, Muhsin Yazıcıoğlu ve Alparslan Türkeş’in destekleri ile kayıtlı veya kayıt dışı yardımlar Azerbaycan’a, Irak Türkmenlerine, Doğu Türkistan’a, Kıbrıslı Türklere, Bosna’ya ulaştırılıyordu.
Bugünde geçmişte olduğu gibi dünyanın her yerinde yaşanan zulümlere karşı yalnızca tek karşı duran biziz.
Esasında ana hedefte olanın da Türkiye olduğunun da bilincindeyiz…
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" (Hadis-i Şerif)
GÖKTEKİ HİLALDEN DAHA YÜKSEĞE DİKMEDİKLERİ SÜRECE SORUN YOK..
Bosna Savaşı esnasında, Osmanlı yadigârı Mostar Köprüsü’nün bulunduğu Mostar şehrinde Hırvat komutanla görüşen Aliya İzzetbegoviç’e komutan, tehdit havasında dağın tepesine dikilen devasa büyüklükteki haçı gösterir.
“Bak, biz haçı nasıl diktik. Şimdi sizin hilâlden daha yukarıda bir haçımız var. Bunu kaldırmaya gücünüz yeter mi?” diye manalı bir soru sorar. Aliya İzzetbegoviç’de, bu söz karşısında meseleyi gülümseyerek geçiştirir, “Hele bir gün geceye dönsün” der.
Akşam karanlığı basınca da onu dışarıya çağırıp, şahadet parmağını göğe kaldırarak tüyleri diken diken eden şöyle konuşur: “Sayın komutan, şimdi sen de bir semaya bakıver! Şu hilâli ve yıldızı görüyor musunuz? Senin onları yok etmeye gücün yeter mi? Ne kadar yükseklere haç dikseniz de onu geçemezsiniz ve asla onu oradan da indiremezsiniz. Onlar semada olduğu müddetçe biz de inşallah varlığımızı devam ettireceğiz!..”
BİLGE KRAL'IN HALKINA TAVSİYESİ
Bu günleri gösteren yüce Allah'a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar.
Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik.
Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah'ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada herşey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah'a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüzbinler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.