Erkan Yılmaz

Erkan Yılmaz

Tevfik Fikret: Beşerin böyle delaletleri var, putunu kendi yapar kendi tapar!..

Tevfik Fikret: Beşerin böyle delaletleri var, putunu kendi yapar kendi tapar!..
Müslüman bir toplumsa,
Toplum okumuyorsa,
Veya okuduğunu anlamıyorsa,
Kitab-ı Kutsal'ı yüzünden okumayı maharet sayıyorsa,
Lütfedip, "acaba Tanrım kitabında ne demiş ki" deme gereği hissetmiyor ve "en doğrusunu büyüklerimiz/din büyüklerimiz bilir" demeyi seçiyorsa;
O toplum, din üzerinden kandırılmaya hazır ve dünden razı demektir.
Böyle olunca muhafazakar mahalle,
Ve mahallenin gözde siyasetçileri durur mu…
Asr-ı Saadet'ten başlar
"Peygamberimiz şöyle buyurmuş ki" diye söze girer,
Camiden çıkmaz, minareden inmez,
Mezarlıkta tilavetten vazgeçmez,
Ebubekir'in sadakati Ömer'in adaletinden dem vurur; kandırır da kandırır.
Dinsel bir pazar kurar; oy ister, iman dağıtır!
Tutar mı bu?
Tutar, tuttu, tutuyor!
Oy alır mı?
Hem de nasıl…

Dün aklıma geldi,
Yeniden okudum,
Ömer'i ve yönetim ilkelerini yine ve yeniden hatırladım!
Ne demiş Ömer;
İstişare demiş; Müslüman olmayandan bile fikir almaktan geri durmamış.
Adalet demiş ve mülkün temeli yapmış.
Liyakat demiş, ehliyet demiş; kimse benden başka bir şey beklemesin diye tembihlemiş!
"Kim ki bir adamı sırf sevdiği veya yakın akrabası olduğu için kamu görevine tayin ederse Allaha, Rasul'üne ve müminlere hainlik yapmış olur.
Kim kötü huylu facir bir adamı huyunu bile bile kamu görevine tayin ederse oda tayin ettiği şahıs gibidir." demiş.
Beytül Mal demiş; uzanan el benim elim bile olsa kırarım demiş!
Denetim demiş, teftiş eylemiş,
Mal beyanı istemiş sonra atamış; görev bitince de karşılaştırma yapmış, fazlası varsa almış hazineye katmış!
Hediye olmaz demiş; kamu görevlisine hediyeyi yasak etmiş!
Yolsuzluk yapana, adaletten uzaklaşana, kamu malını korumayana en ağır kırbaç olmuş ve müsamaha etmemiş!

Bir de bugüne gelelim ve bir bakalım;
Adalet; süresiz sürgünde, güçlünün kontrolünde…
İstişare; pardon o ne idi, eskidendi çok eskidendi…
Liyakat-Ehliyet; inek içti, dağa kaçtı, yandı bitti kül oldu…
Beytül Mal (devlet Malı); ganimetler muzaffer olanlara… Çalıyor ama çalışıyor…
Mal beyanı; her türlü haksız kazanç itina ile gizlenir, saklanır ve kaçırılır…

Hal böyleyken,
Siyasetçinin, dini siyasete alet edişini ve din üzerinden siyaset devşirişini bir nebze olsun anlıyorum ama ona ulviyet atfedip, fahiş yalanlarına kanıp oy veren bir kesimi anlamakta zorlanıyorum!
Çünkü muhafazakar siyasetçi Makyavelli'ye söver ama izinden gitmeyi asla ihmal etmez.
Hak, hakikat, hukuk der ama kendisine ram eder.
"Milletim" der ama milletin değeri oy'undan geçer.
Devleti ganimet görür,
Ganimet bana hak der….
Bu riyakar siyaset, İslam toplumlarına Emevilerden kalan bir lanettir,
Ve maalesef, bugün de popülaritesini sürdürmektedir!
Ama gel gelelim bahsettiğim tabi ve muti kesime…
Suyu üfleyerek içen fakat bu bahsettiğim tarz siyasetçiye toz kondurmayan ilimsel dinlilere…
İlmini, siyasetçiyi yüceltmeye adamış, ilmiyle amel etmeyen teolojik bilgelere…
Benim bir abim var,
Çok güzel bir adam…
Yediği her kuruşun hak ve hakkı olmasına riayetkar birisi...
Yüzü yok Allah'ı var; bu konuda özen ve ihtimamı müthiş…
Dönüp kendisine Ömer'in yönetim ilkelerini sorsan; saygıyla eğilir, amenna der.
Ama iktidarın yönetsel ilkesizliğinden bahsetsen; ses çıkartmaz, lal kesilir!
İkrardan gelen bir suskunlukla konuşmaz.
Konuşsa da, "ama-fakat" diye başlayan cümleler kurmaktan başka bir şey yapmaz!
Yanlışa yanlış der,
Kötüye kötü…
Haksızlığı lanetler,
Yolsuza-yolsuzluğa küfreder.
Ama gider; bunların hepsini irtikap edene,
Emevici zihniyete,
Beytül Malı payimal edene,
Kötü yönetene,
Devleti ganimet görene oy verir!
Oy vermekle de kalmaz; oyunu dinselleştirir ve oy devşirmek için içinden bir canavar çıkar!
Vermem diyene kızar,
Kızmakla da kalmaz; akılsızlaştırır,
"Sizin aklınız ermez" diyerek; kerameti kendinden menkul bir mürşitleşmeye dönüşür!

Yahu arkadaş,
El vicdan be yahu!
Bu kadar mı körleştiniz,
Hakikat apaçık ortadayken bu kadar mı iktidarperestleştiniz,
Bir kere yahu, bir kere açın gözünüzü ve görün artık; neredeydiniz nerelere geldiniz!
Yahu görmez misiniz,
Devlet tel tel dökülmekte,
İsraf almış başını gitmekte,
Kör tuttuğunu becermekte,
Devletin malı denizleşmekte,
Herkes domuzdan bir kıl kopartma telaşesinde,
Din feryatta,
Hak ve hakkı konuşanlar susturulmakta,
Olanları görenler dinden uzaklaşmakta!..
Yahu bu kadar mı tatlı geldi ganimet,
Bu kadar mı gözünüzü kör etti kamusal nimet!
Siz ne ara bu hale geldiniz,
Ağzım kurusun; siz böyle değildiniz,
Devleti deniz, yemeyeni keriz bellemezdiniz!
Güzel insanlardınız; "biz onlar gibi olmayacağız" derdiniz,
"Onlar" dediklerinizden beterleştiniz, beterin beteri bir haldesiniz!
Biz muhabbet fedaileriyiz, kalbimizde husumete yer yok diye söylerdiniz,
Yalanı, iftirayı ve nefreti yağ ile bal eylediniz!
Siyasetin şerrinden Allaha sığınmayı prensip ederdiniz,
Siyasetin şerriyle nikah kıydınız, dans eder haldesiniz!
Ne oldu size!
Neden böylesiniz!
Hani nefis emmareydi; nefsin atına binmemeliyiz derdiniz!
Hani, "benim yolum doğrudur ama tek doğru benim yolumdur demek doğru değil" diye caka satardınız!
Hani, "saatin bozulursa kim iyi yaparsa -bu bir gayrimüslim dahi olsa- git ona yaptır" prensibindeydiniz!
Hani ilmin izzeti vardı, hakkın hatırı ali ve hiçbir hatıra feda edilemezdi!
Ne oldu Efendiler, ne oldu size!
Ömer'in devlet malı hassasiyetine ne oldu!
Bir tarafta, kendi işini yaparken devlete ait mumu söndüren Ömer örneği,
Diğer tarafta milletvekili adayı olup da bakanlığı bırakmayan ve devletin tüm imkanlarını tepe tepe kullanan dindar nesil gerçeği!..
Hani, analar Ömerler-Osmanlar doğururdu!
Hani, sizler hakkı gözetir hakikata delalet ederdiniz!
Yazık çok yazık!
Ömer'in adaletinden dem vurup beşerî dalalete esir mi düştünüz!

Efendiler!
Siz var ya siz;
Hakka ve devlete hidemat yerine İktidar nimetleriyle sarhoşluğu seçtiniz,
Esirleştiniz, ecirleştiniz!
Yalana, talana, dolana sustunuz; nimetlenmeci dincilikle kendinizden geçtiniz!
Utanın bence; kaldıysa utanmanız!..
Demedi demeyin; hakikat ay gibi doğunca zaten utanacaksınız!
Ama yanlışınızdan, yanlışta ısrarınızdan, bakar körlüğünüzden değil; bugün utanmadığınızdan dolayı utanacaksınız.
Size bir şey demiyorum!
Eğer bir Tanrı varsa (ki, amenna),
Eğer Adalet-i İlahiye er geç doğarsa (ki, amenna),
Saçılan siyasi kir, kin ve sis dağılınca, ortalık aydınlanınca,
Hakikatler gün gibi aşikareleşince; gaflet ve hamakatınıza ne yüzle bakacaksınız!
Gidin yine,
Durmayın gidin ve yine verin!
Ehvenüşşer deyin,
Hasenatı seyyiatına tereccuh ediyor deyin,
Alemi aptal kendinizi akîl belleyin,
Gidin ve yine oy verin!
Allah sizi bildiği gibi yapsın diyeceğim ama "haşa" O bile "akletmeyen" kuluna ne yapsın ki!

Tevfik Fikret der ki:
Beserin böyle delaletleri var;
Putunu kendi yapar kendi tapar!..

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • M.Beyaz
    Kaleminize sağlık...
  • Cemal KAŞIK
    Göklerdennn gelennnn biiirrrrr kararrrrrr vardırrrrrr…. Hangi karar mı??? Alman kökenli Amerikalı bilim adamı Einstein dünyanın en zeki insanlarından biriydi. Bir toplantıda ona sordular: “Delilik nedir?” “Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuç beklemektir.” “Sizce dünya nasıl yönetiliyor?” “Dünyayı ahmaklık, salaklık, korku ve açgözlülük yönetir.” “Dünyada yaşam nasıldır?” “Dünyamızda üst sınıf yaşar, orta sınıf şikâyet eder, alt sınıf şükreder.” “Ya inanç durumu?” “Dünyada üst sınıf paraya, orta sınıf lidere, alt sınıf da Tanrı’ya tapar.”
  • Ercan A.
    Kaleminize sağlık...
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı