Terör siyaseti ve 'mütareke basını'
Terör siyaseti yapan partileri, terörü usturuplu dille yaldızlayan medyayı, yazar ve yazıları gördük. Demokrasi denilen onurlu umdeyi kullanarak, onun şemsiyesi altına sığınarak, terör ve teröristi himaye edici, övücü ve parlatıcı siyaset ve –sözüm ona- entelektüel yorumlar, yazılar analizler okuduk ve gördük.
Ama geldiğimiz noktada yaşadıklarımızı,duyduklarımızı, yakın geçmişimizde bile hiç görmedik. Terörü böylesine aymazca, umursuzca, pervasızca aleniyet içinde övenleri, rasyonalize edenleri ve terörizm üzerinden siyaset yapanları hiç görmedik. Günümüzde terör siyaseti yapan siyasanın, siyasilerin ve siyasi partilerin tavrı, davranışı ve küstahlığı Milli mücadele döneminde kurulan zararlı cemiyet ve derneklerde bile görülmemişti. O kritik dönemde, o dernek ve cemiyetler bile ihanetlerini, kahpeliklerini, ve ruhlarına sinen canavarlığı bu kadar aşikare ortaya koyamamışlardı.
Kürt Teali Cemiyeti bile, İngiliz muhipleri Cemiyeti bile, İslam Teali Cemiyeti bile; günümüz HDP’si ve onlarla ortak düşmanlık cephesinde fikirdaş başka bazı siyasiler, akıl hocaları kalemşörler ve “bedduacı hocalar” kadar ülkenin birlik ve beraberliğine kastedememişlerdir. Milli mücadeleye, emin olun ki; bunların ülkemize verdiği tahribat kadar zarar verememiş ve bunlar kadar ihanetlerini aleni ve hayasızca gösterememişlerdir.
Ve ne acıdır ki; bu noktada yine Necip Fazıl’ın doğru ama bir o kadar da içimizi acıtan tesbiti akla geliyor: “bugün bizdeki muhalefet iktidarı düşürmek için, vatanı düşürmeye bile razıdır”
Durum maalesef aynı, senaryo aynı, sahne aynı, zihniyet aynı…
Değişen hiçbir şey yok…
Milli Mücadele döneminde Atatürk’e ve onun vefakar, fedakar arkadaşlarına olan husumet ve kinlerini, cansiperane verilen bir Kurtuluş savaşı ve sonrasında acıyla, kanla, gözyaşıyla kurulan yüce devletin darbe almasını umursamayacak şekilde, vatanın birliğine kastederek gösterenlerden şimdikilerin farkı yok hatta fazlası bile vardır.
O dönemde de arazlı, muhteris, patalojik zihniyetle, kurucu iradeye düşmanlık edenlerin, iktidarı devirmek için vatanın ve devletin büyüklüğüne, kudretine ve bekasına kasteden bugünkü zihniyetten hiçbir farkı yoktur.
Düşünce aynı; “yeter ki iktidar düşsün, yeter ki hükümet gitsin, vatan darbe yerse yesin” şeklindeki psikopatik ve ihanet kokan bir yaklaşım..
Tayyip Erdoğan’ı veya Ak partiyi veya hükümeti sevmeyebiliriz, hoşlanmayabiliriz ve hatta –hastalıklı bir hal de olsa- nefret bile edebiliriz. Ama unutulmasın ve bilinsin ki; devletimizi, vatanımızı, ülkemizi sevmek zorundayız, mecburuz ve buna mahkumuz. Cebinde TC kimliğini taşıyıp, ülkenin havasını teneffüs edip, ekmeğini yiyip suyunu içip, sonra da demokrasi havaliğine soyunarak vatana kastedilemez, buna müsaade edilmez, buna izin verilmez..
Bir parti çıkıyor; “sırtımızı teröre dayadık” diyor, teröristin tabutunu omuzluyor, silahı ve silahlı teröristi savunuyor , sonra da biz demokratik siyaset yapıyoruz diyor.
Yemezler, yemezler, yemezler…
Sevsinler sizin demokratik siyasetinizi,
İhanet siyasetinin adı ne zamandır demokratik siyaset olmuş,
Kan damlayan ve adına dünyanın her yerinde terörizm denilen vahşetin adı ne zamandır demokratik siyasal zemin olmuş,
Siz kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz bre gafiller…
Bunun yanında bir de “mütareke basını” diyeceğimiz bir medya var. Hayasızca HDP’ ye oy vereceğini söyleyebilen, kaleminden kan damlayan ve kan dökenleri öven, parlatan ve teröristi “özgürlük savaşçısı” gibi göstermeye çalışan ihanet medyası var.
“Neden oyum HDP’ye…?” diye yazısına başlık atarak yediği herzeleri izah küstahlığını gösterenler var.
Daha önce zıt kutuplarda yer alıp, şimdi ise; iktidarı devirmek uğruna ittifak eden, şer cephesi, ihanet şürekası var.
Günümüze kadar hiçbir müştereği ve ittifakı olmayan oluşumların, grupların, zihniyetlerin “ortak düşman” kabul ettikleri iktidarı yıkmak için hezeyanik ittifakı var.
Türkiye Türkiye olalı böylesi bir ihanet görmedi. Günümüzdeki ihanetlerin yanında, Cumhuriyet tarihimizde kara bir leke gibi isimleri yer alan Kurtuluş Mücadele dönemi hainlerinin ihanetleri bile az kalır.
Milli mücadelemizdeki zararlı cemiyetler ve “mütareke basını” bile gördüğümüz ihanet siyaseti ve medyası kadar fütursuzca ihanet üzere olamamışlardır.
İslam Teali Cemiyeti bile “paralel yapı” kadar zararlı olamamıştır, ihanetini bu düzeyde sergileyememiştir, bunlar kadar kahpelik ve kalleşlik edememiştir.
İngiliz muhibbi ,Peyman-ı sabah gazetesi ve gazeteci kisveli Ali Kemal’ler, Emin Süreyya’lar, Mehmet Refet’ler bile, günümüz medyasının “ Amiral gemisi” olduğunu iddia edenler kadar alçakça, ihanet ve hainlik kokan bir muhalefet içinde olamamışlardır.
Askerimiz, polisimiz şehit olurken, ocaklara ateşler düşerken, yürekler kan ağlarken, kalkıp bu fiilleri, katliamları, kalleş pusuları yapanları tebrie edip onları temize çıkartmak isteyenleri tarih ve bu millet asla affetmeyecektir. Bu kanlı ve kalleş duruşu sergileyenler de, geçmişte ihanet edenlere olduğu gibi bugün ve yarınlarımızda sadece ihanetleriyle anılacaklardır.
Çünkü; “güneş balçıkla sıvanmaz”. Türkiye cumhuriyeti güneş gibidir, yarasa misali olan karanlık varlıklarının güneşten gözleri kamaşır. Gözleri yumarak da gece olmaz, gece sadece gözünü yumana olur.
İçlerinde taşıdıkları kin ve ihtirasla beyinleri uyuşmuş, gözleri kör olmuş, ruhları kararmış, vatan mefhumunun anlamını idrakten uzaklaşmış, hırslarının ve intikam güdülerinin esiri olmuş, heva ve heveslerinin kurbanı olmuş, “Anadolu” olgusunun tarihsel ve kutsi anlam ve derinliğini anlamaktan uzaklaşmış, yüce dinimizi kişisel emellerine alet etmiş, demokrasi adına demokrasiye kastetmekten imtina etmemiş, güneşe gözlerini yumarak gece yapmaya çalışan, yarasa misali küçücük beyinciklere, hain iflah olmaz ve ihanetin bedeli er ya da geç ödetilir diyerek, Atatürk’ün şu sözüyle sesleniyorum;
“...Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”
Ama geldiğimiz noktada yaşadıklarımızı,duyduklarımızı, yakın geçmişimizde bile hiç görmedik. Terörü böylesine aymazca, umursuzca, pervasızca aleniyet içinde övenleri, rasyonalize edenleri ve terörizm üzerinden siyaset yapanları hiç görmedik. Günümüzde terör siyaseti yapan siyasanın, siyasilerin ve siyasi partilerin tavrı, davranışı ve küstahlığı Milli mücadele döneminde kurulan zararlı cemiyet ve derneklerde bile görülmemişti. O kritik dönemde, o dernek ve cemiyetler bile ihanetlerini, kahpeliklerini, ve ruhlarına sinen canavarlığı bu kadar aşikare ortaya koyamamışlardı.
Kürt Teali Cemiyeti bile, İngiliz muhipleri Cemiyeti bile, İslam Teali Cemiyeti bile; günümüz HDP’si ve onlarla ortak düşmanlık cephesinde fikirdaş başka bazı siyasiler, akıl hocaları kalemşörler ve “bedduacı hocalar” kadar ülkenin birlik ve beraberliğine kastedememişlerdir. Milli mücadeleye, emin olun ki; bunların ülkemize verdiği tahribat kadar zarar verememiş ve bunlar kadar ihanetlerini aleni ve hayasızca gösterememişlerdir.
Ve ne acıdır ki; bu noktada yine Necip Fazıl’ın doğru ama bir o kadar da içimizi acıtan tesbiti akla geliyor: “bugün bizdeki muhalefet iktidarı düşürmek için, vatanı düşürmeye bile razıdır”
Durum maalesef aynı, senaryo aynı, sahne aynı, zihniyet aynı…
Değişen hiçbir şey yok…
Milli Mücadele döneminde Atatürk’e ve onun vefakar, fedakar arkadaşlarına olan husumet ve kinlerini, cansiperane verilen bir Kurtuluş savaşı ve sonrasında acıyla, kanla, gözyaşıyla kurulan yüce devletin darbe almasını umursamayacak şekilde, vatanın birliğine kastederek gösterenlerden şimdikilerin farkı yok hatta fazlası bile vardır.
O dönemde de arazlı, muhteris, patalojik zihniyetle, kurucu iradeye düşmanlık edenlerin, iktidarı devirmek için vatanın ve devletin büyüklüğüne, kudretine ve bekasına kasteden bugünkü zihniyetten hiçbir farkı yoktur.
Düşünce aynı; “yeter ki iktidar düşsün, yeter ki hükümet gitsin, vatan darbe yerse yesin” şeklindeki psikopatik ve ihanet kokan bir yaklaşım..
Tayyip Erdoğan’ı veya Ak partiyi veya hükümeti sevmeyebiliriz, hoşlanmayabiliriz ve hatta –hastalıklı bir hal de olsa- nefret bile edebiliriz. Ama unutulmasın ve bilinsin ki; devletimizi, vatanımızı, ülkemizi sevmek zorundayız, mecburuz ve buna mahkumuz. Cebinde TC kimliğini taşıyıp, ülkenin havasını teneffüs edip, ekmeğini yiyip suyunu içip, sonra da demokrasi havaliğine soyunarak vatana kastedilemez, buna müsaade edilmez, buna izin verilmez..
Bir parti çıkıyor; “sırtımızı teröre dayadık” diyor, teröristin tabutunu omuzluyor, silahı ve silahlı teröristi savunuyor , sonra da biz demokratik siyaset yapıyoruz diyor.
Yemezler, yemezler, yemezler…
Sevsinler sizin demokratik siyasetinizi,
İhanet siyasetinin adı ne zamandır demokratik siyaset olmuş,
Kan damlayan ve adına dünyanın her yerinde terörizm denilen vahşetin adı ne zamandır demokratik siyasal zemin olmuş,
Siz kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz bre gafiller…
Bunun yanında bir de “mütareke basını” diyeceğimiz bir medya var. Hayasızca HDP’ ye oy vereceğini söyleyebilen, kaleminden kan damlayan ve kan dökenleri öven, parlatan ve teröristi “özgürlük savaşçısı” gibi göstermeye çalışan ihanet medyası var.
“Neden oyum HDP’ye…?” diye yazısına başlık atarak yediği herzeleri izah küstahlığını gösterenler var.
Daha önce zıt kutuplarda yer alıp, şimdi ise; iktidarı devirmek uğruna ittifak eden, şer cephesi, ihanet şürekası var.
Günümüze kadar hiçbir müştereği ve ittifakı olmayan oluşumların, grupların, zihniyetlerin “ortak düşman” kabul ettikleri iktidarı yıkmak için hezeyanik ittifakı var.
Türkiye Türkiye olalı böylesi bir ihanet görmedi. Günümüzdeki ihanetlerin yanında, Cumhuriyet tarihimizde kara bir leke gibi isimleri yer alan Kurtuluş Mücadele dönemi hainlerinin ihanetleri bile az kalır.
Milli mücadelemizdeki zararlı cemiyetler ve “mütareke basını” bile gördüğümüz ihanet siyaseti ve medyası kadar fütursuzca ihanet üzere olamamışlardır.
İslam Teali Cemiyeti bile “paralel yapı” kadar zararlı olamamıştır, ihanetini bu düzeyde sergileyememiştir, bunlar kadar kahpelik ve kalleşlik edememiştir.
İngiliz muhibbi ,Peyman-ı sabah gazetesi ve gazeteci kisveli Ali Kemal’ler, Emin Süreyya’lar, Mehmet Refet’ler bile, günümüz medyasının “ Amiral gemisi” olduğunu iddia edenler kadar alçakça, ihanet ve hainlik kokan bir muhalefet içinde olamamışlardır.
Askerimiz, polisimiz şehit olurken, ocaklara ateşler düşerken, yürekler kan ağlarken, kalkıp bu fiilleri, katliamları, kalleş pusuları yapanları tebrie edip onları temize çıkartmak isteyenleri tarih ve bu millet asla affetmeyecektir. Bu kanlı ve kalleş duruşu sergileyenler de, geçmişte ihanet edenlere olduğu gibi bugün ve yarınlarımızda sadece ihanetleriyle anılacaklardır.
Çünkü; “güneş balçıkla sıvanmaz”. Türkiye cumhuriyeti güneş gibidir, yarasa misali olan karanlık varlıklarının güneşten gözleri kamaşır. Gözleri yumarak da gece olmaz, gece sadece gözünü yumana olur.
İçlerinde taşıdıkları kin ve ihtirasla beyinleri uyuşmuş, gözleri kör olmuş, ruhları kararmış, vatan mefhumunun anlamını idrakten uzaklaşmış, hırslarının ve intikam güdülerinin esiri olmuş, heva ve heveslerinin kurbanı olmuş, “Anadolu” olgusunun tarihsel ve kutsi anlam ve derinliğini anlamaktan uzaklaşmış, yüce dinimizi kişisel emellerine alet etmiş, demokrasi adına demokrasiye kastetmekten imtina etmemiş, güneşe gözlerini yumarak gece yapmaya çalışan, yarasa misali küçücük beyinciklere, hain iflah olmaz ve ihanetin bedeli er ya da geç ödetilir diyerek, Atatürk’ün şu sözüyle sesleniyorum;
“...Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.