Ne çok hainin varmış Türkiye'm..
Türkiye kimin kuyruğuna bastı ki, bunlar yaşanıyor Türkiye’de.
Türkiye kimleri ürküttü ki, bu kanlı oyunlar oynanıyor Türkiye’de.
Ne çok haini, kalleşi, ihanetçisi, yabancı maşası varmış aziz Türkiye’min.
Ne çok kahpe pusucusu varmış güzel Ülke’min.
Oyun büyük, oyun kanlı, oyun vahşi…
Oyun acımasız, zalim, vahşetlere denk.
Oyun kahpe, oyun kalleş, oyun ihanet kokulu…
Oyun içinde oyun var, oyunda oyun oynanıyor, bir taşla birkaç kuş vurmak istenilen bir oyun…
Oyunun ipini tutanlar dışarıdan, figüranları içeriden, şakşakçıları bizden.
Yapımcı tasarlıyor, senarist yazıyor ve içerideki kahpe maşası yönetmenlere gönderiyor, içeride de figüranlar bulunuyor, başrol oyuncuları, yardımcı roller temin ediliyor ve figüranlar tüm saflığıyla ölüme hazırlanıyor.
Figüran neye, kime ve niçin hizmet ettiğinden, neyin figüranlığını yaptığından bi haber. Figüran bir oyunun rolünü icra ettiğini sanıyor ama; oyundaki ölüm gerçek ölüm.
Rol gereği öleceğini sananların gerçek ölümlerini yaşıyoruz, oyun gerçeğe dönüşüyor, rolden ölümler gerçek ölüme dönüşüyor.
“Bir olayda katil, ölüm yerine ilk gelendir” derler. Geliyor terör ve teröristin himayecisi; sırtını teröre yaslayan HDP ve sahte matemcileri. Aynen celladın kurbana gelmesi gibi geliyor akbabalar, ölüm baronları, leş kargaları…
Geliyor katliam yerine.
Güya yaşanan vahşeti telin edecek, kınayacak.
Ama nafile… Gizleyemiyor timsah gözyaşları ve giydiği siyah matem kıyafeti ,onun içindeki vahşi sırıtışı.
Çünkü onun sırıtan sırtlan yüzünün arkasında matem yok, elem yok, üzülmek yok.
O amacına ulaştı, istediği ortamı yarattı, kaos senaryoları, yapımcıların isteği cihette icra edildi.
İçerideki “bizden” olan sırtlanlar “tiner çekenler” gibi uyuşmuş beyinleriyle, kan kokusunun verdiği hayvani ölümcül şehvetle, kana koştular.
“Bu meydan kanlı meydan” diye marş okutanlar amacına ulaştılar, meydanı kana buladılar. ‘’Tavşana kaç tazıya tut” diyen hayvanat bahçesi sahipleri, akbabaların, sırtlanların, çakalların kafes kapaklarını açtılar. Bu hayvancıklar da kana koştular, kan kokusuna yürüdüler.
Bir söz var; “Köpeğin kuyruğuna bastım, ama ses ağzından çıktı.”
Köpeğin kuyruğuyla ağzı arasındaki bağ ortaya çıktı, ihanet ve canilik kanla, gözyaşıyla ve ihanetle ortalığa saçıldı. Kim kimin adına tezgah kuruyor, kim kimin ekmeğine yağ sürüyor, kim kimin menfaatine hizmet ediyor, her şey ortaya çıkıyor, alenileşiyor. Yani kimin kuyruğuna basınca kimin ağzından ses çıktığı belli oluyor ve daha da belirginleşecek.
Ölümlerden kim medet umuyor, kim devlet düşmanlığı yapıyor, kim kandan besleniyor apaçık ortaya çıktı.
Ölüm yerine, olayın olduğu yere gelenlere bakın lütfen, bakın!
Demirtaş, eş başkanı ve avaneleri ellerde karanfillerle eserlerini görmeye geliyorlar.
Yüzlerdeki sahte matem havası fazla dayanmıyor, gizlenemiyor, saklanamıyor; gülümsemelere dönüşüyor ölenlerin bedenlerini dişlercesine. Negrofilik, ölüsevici sapkın zihniyetleri açığa çıkıyor sırtlan yüzlerindeki ifadelerle.
Kana doymuyorlar, doyamıyorlar, kandan can, kandan kan, kandan siyaset devşirmeye çalışıyorlar kan damlayan sözleriyle, kan damlayan gözleriyle.
Şehitlerimizin kanlarıyla doymadılar, kendi ve kendinden olanların kanlarını da içmeye başladılar merhum kafatası kaselerde.
Amaçları kaos, huzursuzluk, ihtilaf, karmaşa, birliğin ve dirliğin bozulması…
Türkiye kimin kuyruğuna bastı ki, bunlar yaşanıyor Türkiye’de.
Türkiye kimleri ürküttü ki, bu kanlı oyunlar oynanıyor Türkiye’de.
Ne çok haini, kalleşi, ihanetçisi, yabancı maşası varmış aziz Türkiye’min.
Ne çok kahpe pusucusu varmış güzel ülkemin.
Ankara’da yaşanan olaya bakınca “biz bu oyunu daha önce de görmüştük” demekten kendini alamıyor insan. Olayı anlamak için, katliamın kimin veya kimlerin değirmenine su taşıdığına bakmak lazım. Hal böyle olunca da her şey ortada. Olay sadece devletin, ülkemizin aleyhine tezahür eden bir sonuç veriyor. Şimdi gözlerinizi açın ve bakın; hangi paralel çete vuracak devlete, hangi medya saldıracak, hangi siyasi parti kusacak iğrenç kinini devletimize. Bunlara bakın ve olayın faillerini, sebeplenenlerini, sonuçlarını ve tezgahtarlarını göreceksiniz.
Olay ister IŞİD, ister DHKP-C, ister PKK, ister başka bir örgüt tarafından yapılmış olsun kazananları bellidir, kazananları Türkiye düşmanlarıdır, kazananı dışarıdaki düşmanlardır. Olay sonrası konuşmalara dikkatle bakın; kim devlet düşmanlığı yapıyor ise, devlete kinini kusuyor ise, devlet kurumlarına saldırıyor ise, olayın müsebbibi “timsah gözyaşı döken” o akbabalardır, leş kargalarıdır.
Ey terör örgütü PKK’nın siyasi uzantıları; bu kanın müsebbibi sizsiniz. Bu kan, gözyaşı ve acının, kaosun, korkunun sebebi sizsiniz.
Sen Demirtaş, sen ki; kanla beslenen bir figüransın, sen bu kahpe ve kanlı oyunun içerideki maşasısın. Sen ve şürekan sebebidir başkentteki bu olayın da, kahpe ve kalleş PKK’ya verilen şehitlerimizin de, ortaya çıkan karmaşa ve huzursuzluğun da…
Senin o masum görünen yüzünün arkasındaki vahşeti artık herkes görüyor, görmeyenler de görmeli, yeter döktürdüğün kan, yeter yok ettiğin can, yeter yıktığın ocak.
Sizlerin sırıtkan sırtlan yüzlerinizde katliamın detayları gizli, dökülen kanların izi belli, kaybolan canların sırrı saklı.
Barış, barış, barış diyerek kan,gözyaşı ve acı yaşattınız, yaşatıyorsunuz... Savaştan, kandan, gözyaşından barış mı olur? Sen ve partin ülkeye barış değil sadece kan, matem ve savaş getirdiniz, sana da, senin gibilere de, senin getireceğin –sözüm ona- “barış”a da lanet olsun. Çek uğursuz ve kanlı elini artık şu insanların üzerinden.
“Gölge etme başka ihsan istemez.”
Abdurrahman Dilipak diyor ki: “Bu olayları Paralel medyanın ve Doğan medyasının nasıl yorumlayacağına da bakmak gerek.”
Söz konusu mitingi kimler, niçin, nasıl tertiplediler onu da bir incelemek gerek.
Bakın bunun adı, kontrollü bunalım stratejisi. Birileri tavşana kaç, tazıya tut diyor olabilir.
Almanya Hitler döneminde Polonya’ya saldırmak için, Polonya askeri elbisesi giydirilmiş Alman istihbarat elemanları ile Polonya sınırındaki Alman sınır karakolunu basıp, Alman askerlerini öldürdü. Daha sonra da Polonya Almanya’ya saldırdı diye Polonya’yı işgal etti.
Bu işte bir oyun var. Birileri topyekün bir savaş başlattı. Amiral gemisindeki komutan kim göreceğiz.
Görelim el mi yaman, bey mi ?”
Türkiye kimleri ürküttü ki, bu kanlı oyunlar oynanıyor Türkiye’de.
Ne çok haini, kalleşi, ihanetçisi, yabancı maşası varmış aziz Türkiye’min.
Ne çok kahpe pusucusu varmış güzel Ülke’min.
Oyun büyük, oyun kanlı, oyun vahşi…
Oyun acımasız, zalim, vahşetlere denk.
Oyun kahpe, oyun kalleş, oyun ihanet kokulu…
Oyun içinde oyun var, oyunda oyun oynanıyor, bir taşla birkaç kuş vurmak istenilen bir oyun…
Oyunun ipini tutanlar dışarıdan, figüranları içeriden, şakşakçıları bizden.
Yapımcı tasarlıyor, senarist yazıyor ve içerideki kahpe maşası yönetmenlere gönderiyor, içeride de figüranlar bulunuyor, başrol oyuncuları, yardımcı roller temin ediliyor ve figüranlar tüm saflığıyla ölüme hazırlanıyor.
Figüran neye, kime ve niçin hizmet ettiğinden, neyin figüranlığını yaptığından bi haber. Figüran bir oyunun rolünü icra ettiğini sanıyor ama; oyundaki ölüm gerçek ölüm.
Rol gereği öleceğini sananların gerçek ölümlerini yaşıyoruz, oyun gerçeğe dönüşüyor, rolden ölümler gerçek ölüme dönüşüyor.
“Bir olayda katil, ölüm yerine ilk gelendir” derler. Geliyor terör ve teröristin himayecisi; sırtını teröre yaslayan HDP ve sahte matemcileri. Aynen celladın kurbana gelmesi gibi geliyor akbabalar, ölüm baronları, leş kargaları…
Geliyor katliam yerine.
Güya yaşanan vahşeti telin edecek, kınayacak.
Ama nafile… Gizleyemiyor timsah gözyaşları ve giydiği siyah matem kıyafeti ,onun içindeki vahşi sırıtışı.
Çünkü onun sırıtan sırtlan yüzünün arkasında matem yok, elem yok, üzülmek yok.
O amacına ulaştı, istediği ortamı yarattı, kaos senaryoları, yapımcıların isteği cihette icra edildi.
İçerideki “bizden” olan sırtlanlar “tiner çekenler” gibi uyuşmuş beyinleriyle, kan kokusunun verdiği hayvani ölümcül şehvetle, kana koştular.
“Bu meydan kanlı meydan” diye marş okutanlar amacına ulaştılar, meydanı kana buladılar. ‘’Tavşana kaç tazıya tut” diyen hayvanat bahçesi sahipleri, akbabaların, sırtlanların, çakalların kafes kapaklarını açtılar. Bu hayvancıklar da kana koştular, kan kokusuna yürüdüler.
Bir söz var; “Köpeğin kuyruğuna bastım, ama ses ağzından çıktı.”
Köpeğin kuyruğuyla ağzı arasındaki bağ ortaya çıktı, ihanet ve canilik kanla, gözyaşıyla ve ihanetle ortalığa saçıldı. Kim kimin adına tezgah kuruyor, kim kimin ekmeğine yağ sürüyor, kim kimin menfaatine hizmet ediyor, her şey ortaya çıkıyor, alenileşiyor. Yani kimin kuyruğuna basınca kimin ağzından ses çıktığı belli oluyor ve daha da belirginleşecek.
Ölümlerden kim medet umuyor, kim devlet düşmanlığı yapıyor, kim kandan besleniyor apaçık ortaya çıktı.
Ölüm yerine, olayın olduğu yere gelenlere bakın lütfen, bakın!
Demirtaş, eş başkanı ve avaneleri ellerde karanfillerle eserlerini görmeye geliyorlar.
Yüzlerdeki sahte matem havası fazla dayanmıyor, gizlenemiyor, saklanamıyor; gülümsemelere dönüşüyor ölenlerin bedenlerini dişlercesine. Negrofilik, ölüsevici sapkın zihniyetleri açığa çıkıyor sırtlan yüzlerindeki ifadelerle.
Kana doymuyorlar, doyamıyorlar, kandan can, kandan kan, kandan siyaset devşirmeye çalışıyorlar kan damlayan sözleriyle, kan damlayan gözleriyle.
Şehitlerimizin kanlarıyla doymadılar, kendi ve kendinden olanların kanlarını da içmeye başladılar merhum kafatası kaselerde.
Amaçları kaos, huzursuzluk, ihtilaf, karmaşa, birliğin ve dirliğin bozulması…
Türkiye kimin kuyruğuna bastı ki, bunlar yaşanıyor Türkiye’de.
Türkiye kimleri ürküttü ki, bu kanlı oyunlar oynanıyor Türkiye’de.
Ne çok haini, kalleşi, ihanetçisi, yabancı maşası varmış aziz Türkiye’min.
Ne çok kahpe pusucusu varmış güzel ülkemin.
Ankara’da yaşanan olaya bakınca “biz bu oyunu daha önce de görmüştük” demekten kendini alamıyor insan. Olayı anlamak için, katliamın kimin veya kimlerin değirmenine su taşıdığına bakmak lazım. Hal böyle olunca da her şey ortada. Olay sadece devletin, ülkemizin aleyhine tezahür eden bir sonuç veriyor. Şimdi gözlerinizi açın ve bakın; hangi paralel çete vuracak devlete, hangi medya saldıracak, hangi siyasi parti kusacak iğrenç kinini devletimize. Bunlara bakın ve olayın faillerini, sebeplenenlerini, sonuçlarını ve tezgahtarlarını göreceksiniz.
Olay ister IŞİD, ister DHKP-C, ister PKK, ister başka bir örgüt tarafından yapılmış olsun kazananları bellidir, kazananları Türkiye düşmanlarıdır, kazananı dışarıdaki düşmanlardır. Olay sonrası konuşmalara dikkatle bakın; kim devlet düşmanlığı yapıyor ise, devlete kinini kusuyor ise, devlet kurumlarına saldırıyor ise, olayın müsebbibi “timsah gözyaşı döken” o akbabalardır, leş kargalarıdır.
Ey terör örgütü PKK’nın siyasi uzantıları; bu kanın müsebbibi sizsiniz. Bu kan, gözyaşı ve acının, kaosun, korkunun sebebi sizsiniz.
Sen Demirtaş, sen ki; kanla beslenen bir figüransın, sen bu kahpe ve kanlı oyunun içerideki maşasısın. Sen ve şürekan sebebidir başkentteki bu olayın da, kahpe ve kalleş PKK’ya verilen şehitlerimizin de, ortaya çıkan karmaşa ve huzursuzluğun da…
Senin o masum görünen yüzünün arkasındaki vahşeti artık herkes görüyor, görmeyenler de görmeli, yeter döktürdüğün kan, yeter yok ettiğin can, yeter yıktığın ocak.
Sizlerin sırıtkan sırtlan yüzlerinizde katliamın detayları gizli, dökülen kanların izi belli, kaybolan canların sırrı saklı.
Barış, barış, barış diyerek kan,gözyaşı ve acı yaşattınız, yaşatıyorsunuz... Savaştan, kandan, gözyaşından barış mı olur? Sen ve partin ülkeye barış değil sadece kan, matem ve savaş getirdiniz, sana da, senin gibilere de, senin getireceğin –sözüm ona- “barış”a da lanet olsun. Çek uğursuz ve kanlı elini artık şu insanların üzerinden.
“Gölge etme başka ihsan istemez.”
Abdurrahman Dilipak diyor ki: “Bu olayları Paralel medyanın ve Doğan medyasının nasıl yorumlayacağına da bakmak gerek.”
Söz konusu mitingi kimler, niçin, nasıl tertiplediler onu da bir incelemek gerek.
Bakın bunun adı, kontrollü bunalım stratejisi. Birileri tavşana kaç, tazıya tut diyor olabilir.
Almanya Hitler döneminde Polonya’ya saldırmak için, Polonya askeri elbisesi giydirilmiş Alman istihbarat elemanları ile Polonya sınırındaki Alman sınır karakolunu basıp, Alman askerlerini öldürdü. Daha sonra da Polonya Almanya’ya saldırdı diye Polonya’yı işgal etti.
Bu işte bir oyun var. Birileri topyekün bir savaş başlattı. Amiral gemisindeki komutan kim göreceğiz.
Görelim el mi yaman, bey mi ?”
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.