Kibir ve bencillik bizi ne hale getiriyor..
Kendi kendimizi yoruyoruz.
Başkalarının yerine de yaşayarak hem yoruyor hem yoruluyoruz.
Eş ve çocuklarımız namına yaşıyoruz önce.
Sonra, işyerinde beraber çalıştıklarımız veya maiyetimizde çalışanlar yerine yaşıyoruz.
Sonra, akraba, arkadaş, eş-dost namına yaşamaya başlıyoruz.
Öyle güçlüyüz ki..
Ölümden azade, ölümsüzlük iksiri içmişiz gibi.
(haşa)Tanrı sanıyoruz kendimizi adeta.
Başkalarının hayatlarını yaşarken, hep tarafgir ve benciliz.
“Evladımın kötülüğünü mü istiyorum ben…” diye başlarız; onun yerine de yaşadığımızı makulleştirmek için.
“Çalışanlarımın iyiliği için” deriz.
Sonra büyük, en büyük makamlara gelmişiz; “ne yapıyorsam, milletim için” diye başlarız söze.
Tüm bunları söylerken ve yaparken de, yarattığımız kendi doğrularımızı dikte etmek en temel amacımızdır.
Çünkü tarafgiriz, benciliz ve tek doğru biziz.
En doğru şey; bizim fikrimiz, bizim safımız ve bizim yanımızdır.
Çünkü biz, “sütten çıkmış ak kaşığız.”
Dinlemeyiz karşımızdakini.
Dinliyorum deriz ama sadece dinler gibi yaparız.
Bunu yaparken de, karşımızdakinin sözlerine dikkat bile etmeyiz.
“Kendi fikr-i sabitimi nasıl dayarım, onun söz ve söylemlerini nasıl çürütürüm, nasıl üste çıkarım” ı tasarlarız kafamızda.
Bu haldeyken, dinlediğimizi işitmeyiz bile.
Çünkü akıl kulağı sağırdır, o anda.
Tarafgiriz çünkü.
Ve kompleksli bir bencillik de başlar, cahilane.
Aklımız, fikrimiz, birikimimiz, galip gelme arzusuna esirdir.
Sürekli, bir mat etme çabasındayız.
Madara etme isteğindeyiz.
Ezme dürtüsündeyiz.
Bu dürtü ve güdü öyle bir hal alır ki; bir süre sonra yorarız, yoruluruz.
Sonra da başlarız şikayete; “Ben çocuklarım için, işyerim için, ülke için, millet için dişimle tırnağımla çalıştım. Ne yaptıysam halkım için yaptım. Kimse beni anlamıyor.” gibi gibi…
Halbuki, sen önce kendini bir anlamaya çalışsan,
Anlatmaya çalıştığını önce kendine anlatsan,
Önce atsan üzerinden; taraf olmak zorunluluğunun ve bencilliğin dayanılmaz yükünü.
Hafiflesen biraz,
Mahkum etmesen kendini; “benim söylediklerim ve inandıklarım tek doğrudur” saplantısına.
“Oradan öyle görünüyor olabilir, buradan böyle, şuradan şöyle ama benim baktığım yerden de böyle” diyerek relaks bir refleksle konuşsan.
İyi şeyler yaptım ama şimdi bırakma vakti, desen…
Hayat böyledir be ya…
Birimiz gideriz, birimiz geliriz.
Bazen Namık Kemal gibi; “Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten” demek gerekmez mi.!
Basit düşüneceksin basit.
Bırak, her sözünde bir keramet olmasın.
Bırak, söyleminde gizem, efsun ve derinlik olmasın.
Sade olsun,
Yalın olsun,
Yorgunsuz olsun,
Yormasın,
Yorulmayasın.
Bırak; “Vay anasını behhhh, adam ne söz etti” demesinler.
Nefes alır gibi konuş.
Nefes alarak dinle.
Gerekirse özür dile,
İlle, ben galip olmalıyım deme.
Mağlupken de öğrenirsin,
Düzeltirsin yanlışnı.
Kör eder, körü körüne inanç bizi,
Tarafgirlik, kör eder hepimizi.
Hırs, tarafgir eder cümlemizi,
Tarafgir, linç ediyor muhalifi.
Başlıyor kör dövüşü.
Gün aydınlanıyor, maskeler düşüyor, gerçek yüzler çıkıyor meydana.
Eyvahhhh diyoruz, eyvahlar olsun.
Aldanmışız, aldatılmışız,
Biz, bir yalana kanmışız,
Tarafgirce ne yapmışız,
Ruhumuzu satmışız,
Zulme ortak olmuşuz,
Hakka göz kapatmışız,
Uyanmakta geç kalmışız,
Yargısız infaz yapmışız,
Kulak sağır, dinlemişiz,
Tek doğru, biziz demişiz,
Tükenmeye başlamışız,
Yormuşuz, yorulmuşuz…
Başkalarının yerine de yaşayarak hem yoruyor hem yoruluyoruz.
Eş ve çocuklarımız namına yaşıyoruz önce.
Sonra, işyerinde beraber çalıştıklarımız veya maiyetimizde çalışanlar yerine yaşıyoruz.
Sonra, akraba, arkadaş, eş-dost namına yaşamaya başlıyoruz.
Öyle güçlüyüz ki..
Ölümden azade, ölümsüzlük iksiri içmişiz gibi.
(haşa)Tanrı sanıyoruz kendimizi adeta.
Başkalarının hayatlarını yaşarken, hep tarafgir ve benciliz.
“Evladımın kötülüğünü mü istiyorum ben…” diye başlarız; onun yerine de yaşadığımızı makulleştirmek için.
“Çalışanlarımın iyiliği için” deriz.
Sonra büyük, en büyük makamlara gelmişiz; “ne yapıyorsam, milletim için” diye başlarız söze.
Tüm bunları söylerken ve yaparken de, yarattığımız kendi doğrularımızı dikte etmek en temel amacımızdır.
Çünkü tarafgiriz, benciliz ve tek doğru biziz.
En doğru şey; bizim fikrimiz, bizim safımız ve bizim yanımızdır.
Çünkü biz, “sütten çıkmış ak kaşığız.”
Dinlemeyiz karşımızdakini.
Dinliyorum deriz ama sadece dinler gibi yaparız.
Bunu yaparken de, karşımızdakinin sözlerine dikkat bile etmeyiz.
“Kendi fikr-i sabitimi nasıl dayarım, onun söz ve söylemlerini nasıl çürütürüm, nasıl üste çıkarım” ı tasarlarız kafamızda.
Bu haldeyken, dinlediğimizi işitmeyiz bile.
Çünkü akıl kulağı sağırdır, o anda.
Tarafgiriz çünkü.
Ve kompleksli bir bencillik de başlar, cahilane.
Aklımız, fikrimiz, birikimimiz, galip gelme arzusuna esirdir.
Sürekli, bir mat etme çabasındayız.
Madara etme isteğindeyiz.
Ezme dürtüsündeyiz.
Bu dürtü ve güdü öyle bir hal alır ki; bir süre sonra yorarız, yoruluruz.
Sonra da başlarız şikayete; “Ben çocuklarım için, işyerim için, ülke için, millet için dişimle tırnağımla çalıştım. Ne yaptıysam halkım için yaptım. Kimse beni anlamıyor.” gibi gibi…
Halbuki, sen önce kendini bir anlamaya çalışsan,
Anlatmaya çalıştığını önce kendine anlatsan,
Önce atsan üzerinden; taraf olmak zorunluluğunun ve bencilliğin dayanılmaz yükünü.
Hafiflesen biraz,
Mahkum etmesen kendini; “benim söylediklerim ve inandıklarım tek doğrudur” saplantısına.
“Oradan öyle görünüyor olabilir, buradan böyle, şuradan şöyle ama benim baktığım yerden de böyle” diyerek relaks bir refleksle konuşsan.
İyi şeyler yaptım ama şimdi bırakma vakti, desen…
Hayat böyledir be ya…
Birimiz gideriz, birimiz geliriz.
Bazen Namık Kemal gibi; “Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten” demek gerekmez mi.!
Basit düşüneceksin basit.
Bırak, her sözünde bir keramet olmasın.
Bırak, söyleminde gizem, efsun ve derinlik olmasın.
Sade olsun,
Yalın olsun,
Yorgunsuz olsun,
Yormasın,
Yorulmayasın.
Bırak; “Vay anasını behhhh, adam ne söz etti” demesinler.
Nefes alır gibi konuş.
Nefes alarak dinle.
Gerekirse özür dile,
İlle, ben galip olmalıyım deme.
Mağlupken de öğrenirsin,
Düzeltirsin yanlışnı.
Kör eder, körü körüne inanç bizi,
Tarafgirlik, kör eder hepimizi.
Hırs, tarafgir eder cümlemizi,
Tarafgir, linç ediyor muhalifi.
Başlıyor kör dövüşü.
Gün aydınlanıyor, maskeler düşüyor, gerçek yüzler çıkıyor meydana.
Eyvahhhh diyoruz, eyvahlar olsun.
Aldanmışız, aldatılmışız,
Biz, bir yalana kanmışız,
Tarafgirce ne yapmışız,
Ruhumuzu satmışız,
Zulme ortak olmuşuz,
Hakka göz kapatmışız,
Uyanmakta geç kalmışız,
Yargısız infaz yapmışız,
Kulak sağır, dinlemişiz,
Tek doğru, biziz demişiz,
Tükenmeye başlamışız,
Yormuşuz, yorulmuşuz…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.