Hata mı yapıldı yoksa hata yaptırıldı mı?

Hata mı yapıldı yoksa hata yaptırıldı mı?

İktidar cenahı aslında hazırlıklı idi…
İmamoğlu tutuklaması sonrası, neler olabileceğine dair mutlaka bir projeksiyon yapılmıştı.
Aksini düşünmek zaten safdillik olur ve olurdu.

Kanımca ağır basan ve en muhtemel öngörü şu idi:
“Elbette
Protestolar olacak...
Ama kuvvetle muhtemel ki sınırlı sayı ve süreli olacak; en fazla, bir hafta-üç hafta veya beş hafta sürecek,
Sonra sönecek ve bitecek…
Kaldı ki,
Bu esnada, gündemi meşgul edecek farklı ve başka enstrümanları da piyasaya süreceğimiz için Saraçhane Sürecinin sürdürülmesi imkansız olacaktır.”


Peki, ne oldu? Tablo nedir?
Sokaklar, İnsanlar ve Tepkiler…
İktidar cenahının öngörüsünü aşan bir boyut…
Sadece CHP’li, sadece İmamoğlucu olanlar ve sadece İstanbul’da yaşayanlar değil;
Herkesi ve her kesimi temsil eden bir tepkisellik ortaya çıktı…
İktidara karşıtı toplumsal bir öfke patlaması yaşandı…

Neden böyle oldu?
İktidar cenahı neden böyle bir hata yapsındı ki?

İlk akla gelen şu:
İktidar teorisyenleri/politika üreticileri/siyaset mühendisleri liyakat ve ehliyet noktasında yetersizler.
Pek çok parametreyi ve özellikle toplumsalda oluşan öfke birikimi ve buna sebebiyet veren faktörleri göz ardı ederek hatalı/yanlış ve acemice bir oyun planı oluşturdular.
CHP’nin parti içi ihtilaflarına ve ıskartaya çıkan kimi CHP’lilerin verdiği istihbarata fazlaca güvenmiş olmaları da bu hesap yanlışlığına katkı sağlamış olabilir.
Eğer böyle değilse,
Yani liyakat ve ehliyet noksanlığından kaynaklanan bir hata yapılmamışsa kaçınılmaz şekilde şu ihtimal öne çıkar:
İktidar teorisyen ve siyaset mühendisleri ya bu hatayı bilerek yaptılar,
Ya da birileri, bilinçli şekilde onlara yanlış bir oyun planı kurdurdular.
O birileri, oyun içine oyun yerleştirerek,
Bumerang etkisi hedeflemiş olabilirler…

İlginç ve dramatik olan ise şu:
Siyasal muhalefet ve özellikle CHP için ciddi bir problematik oluşmuştu.
Neydi bu?
Kendilerinin bile öngöremediği, amatör ve spontan bir şekilde sokağa taşan toplumsal öfke birikiminin nasıl yönetileceği,
Ve nasıl sürekli kılınacağı…
CHP, henüz bu duruma dair daha fikir jimnastiği yaparken, imdada iktidarın eksta pratikleri yetişti.
Sanki sürdürülebilir protesto için el verir gibi…

Nasıl?
Gelinen an ve ortaya çıkan tabloya rağmen daha agresif ve daha sertleşen müdahalelerle…
Birkaç örnek:
—RTÜK Başkanı ve aldığı kararlar…
—RTÜK önündeki CHP parti otobüsünün kaçırılmaya çalışılması,
—Muhalif kanallara akla ziyan cezalar verilmesi,
—Youtube üzerinden “FluTv ve Fatih Altaylı” ismi zikredilerek kişiye özel lisans talebinde bulunulması…
(FLuTV ve Altaylı, istese bu kadar büyük çaplı bir reklam yapamazdı)
—Gençlerin gözaltına alınması…
—Camide birkaç polisin birkaç siville top oynayıp paslaşması,
—Mezarlık üzerinden, dini ve manevi içerikli muhalefet eleştirisi,
—7 gazetecinin gözaltına alınması ve bırakılması,
—Gençlerle beraber Pikaçu’nun bile kovalanması...
Daha artırılabilir ama bu kadarı bile yeterli…
Tüm bunların tek bir etkisi oluyor:
Başta gençler olmak üzere, siyasal muhalefet ve toplumsalın öfkesini artırması ve canlı kılması…

Önemli bir nokta:
Yaşananlardan, ortaya çıkan durumdan pek çok iktidar milletvekili ve parti üst yönetiminin memnun olmadığı düşüncesindeyim.
Erdoğan’ın son grup konuşmasını izledim.
Vekillerin yüzünde oldukça tedirgin bir ifade vardı.
Kerhen ve mecburen alkışlasalar da/alkışlıyor gibi yapsalar da, Erdoğan’ın, daha da sertlik içeren cümlelerinden ve özellikle “heybe-turp” alegorisinden gizli bir memnuniyetsizlik olduğu çıplak gözle bile fark ediliyordu.
Çünkü,
Ak Parti’nin,
Ve özellikle de iktidar pratiklerinin artık toplumsalda rıza üretemediğini topluma en yakın noktada bulunan milletvekilleri en iyi biliyordu.
Bu arada,
İktidar cenahında “Parti-Külliye” şeklinde ciddi bir ayrışım söz konusu.
Parti, etkisizleşip sembolize hale gelirken, politika üretme/karar alma ve uygulama konusunda başat rol oynayan bir Külliye durumu oluştu…
Sessiz memnuniyetsizliğin bir sebebi de bu…
Üstelik son 10-15 gün içinde partiden pek kimsenin konuşmaması,
Konuşanların  ve hatta “neden kimse konuşmuyor” diye sitem ve şikayet edenlerin de neredeyse tamamının partiye değil de iktidara yakın olması pek çok şeyi anlatıyor.

Unutmadan,
CHP ile ilgili birkaç hususa değinmek istiyorum:
19 Mart’la başlayan yeni süreçte, CHP’yi daha büyük bir sınav bekliyor.
İktidar karşıtlığında müttefik ama öznel boyutla birbirine pek de benzemeyen kitleleri nasıl konsolide edecek?
Başka bir deyişle,
Hem kimseyi küstürmeyip, hem herkesi nasıl memnun edecek veya iktidar karşıtı birikmiş öfkeyi hangi payda üzerinden diri tutabilecek?
Ortak bir siyasi dil,
Veya kimsenin olmayan ama herkesin olabilen bir slogan,
Veya kimsenin söylemediği ama hiç kimsenin de itiraz etmediği bir yol haritası oluşturabilecek mi?
Çünkü kitlelerin sokağa çıkması süper bir fırsat olsa da aynı zamanda süper handikaplar barındıran bir olağandışılık…

İktidar cenahına,
Ve özellikle de siyaset kısmında yer alanlara şunu söylemek istiyorum:
-Ki, zaten kendileri de söyleyeceklerimin farkındalar ama susmayı tercih ediyorlar-
Eğer işler iyi gitmezse,
Yani, oyun daha da sarpa sarar ve muhalefet, toplumsalın her rengini barındıran protestoları iyi yönetirse;
Bugün TV’lerde bas bas bağıran yorumcuların,
Durumdan vazife çıkartan sertlik yanlısı vali ve emniyet müdürlerinin,
Askeri, yargısal ve diğer sivil bazı bürokratların,
Ve hatta polislerin,
Ve hatta din görevlilerinin,
Ve hatta kimi tarikat şeyhlerinin,
Ve hatta medya patronlarının,
Ve hatta sosyal medya yayıncılığı yapanların, nasıl bir anda susmaya başladığını veya saklandığını veya saf değiştirdiğini,
Ve hatta,
“Evet, yaptım! Ama hele bir sorun; neden yaptım? Beni zorladılar! Beni işimle eşimle aşımla tehdit ettiler!” diye savunmaya geçtiklerini hep birlikte göreceksiniz!

Nereden mi biliyorum?

Allame olmaya gerek yok.
Çok geriye değil; daha dünlerde yaşanan örneklere bakmak yeterli…
İnsan psikolojisi böyle…
Hele de,
Bir insanın temel motivasyonu güç ise; tapınmak için güç sahibinin kim olduğunun bir önemi yok.
Onların, felsefesi eksik felsefesi şu:
Kral öldü yaşasın kral…

Manidarlık
İmamoğlu Mahkeme-i Kübra’dan bahsediyor,
Maltepe Mitinginde, sunucu “Ezan-ı Muhammedi” başladı diyerek, bitene kadar sessizlik öneriyor,
Özgür Özel, bu ülkede başı örtülünün de, başı açık olanın da, ibadet özgürlüğünün de teminatı biziz diyor…
Vay be…
Nereden nereye…
Sahalarımızda görmek istediğimiz hareketler…

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • egemen
    İşte bu, kaleminize saglık
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet