Bize artık her gün 15 Temmuz...
Bugün “Gerçek” nedir?
Ölümler, katliamlar ve hain patlamalar… Ölüm kusup “kaos, ümitsizlik ve kargaşa” bekleyen, “Leş Kargaları” caniler.
“Gereklilik” nedir?
Katilleri, katliam yapıcıları, hainleri, yardım ve yataklık edenleri, “ölüm kusan şeytanları” imha etmek.
ABD ve Avrupa “Gerçek-ötecilik” yaşıyor.
Buralarda katliam yapanlar, caniler, masum canlara kıyanlar, hainler baş tacı ediliyor, “özgürlük isteyenler” olarak lanse ediliyor, ağırlanıyor, korunuyor, kollanıyor.
Terörle, teröristle, katille hainle mücadele ediyorsun, onlar buna “demokrasi” kılıflı rezervler koyuyor, “insan hakları” kisvesiyle öleni değil, öldüreni savunuyor.
Bu şaşırtıcı mı?
Değil tabi ki…
Çünkü Avrupa veya kısaca Batı, “Gerçekler”le değil de; kendi oportünizmleri çerçevesinde oluşturdukları ve menfaatlerine uygun olan hayali, sanal, soyut “Gerçekötesi” olgu ve algılarla hareket etmeyi tercih ediyorlar.
“Terörle mücadelenize destek veriyoruz.” diye başlayan göstermelik cümlelerinin ardından “Ama….” diye devam eden “terör sevici” söylemli teraneleri başlıyor.
İnsan hakkıymış?
Hangi insanın hakkı?
Ölenin mi yoksa öldürenin mi?
Demokrasi derken; kime demokrasi, kimin demokratik hakkı?
Özgürlük teranesi kimler için?
Masumun hakkı mı, yoksa katillerin özgürlüğü mü?
Artık her şey gün gibi ortada, takke düştü kel göründü ve artık “Medeni Batı”nın gerçek yüzü ortaya çıktı. Terör seviciliği bugün apaçık ortada…
Ölenler demokrasiyi ne yapsın,
Sizin lanse ettiğiniz, dayattığınız, “Ölüm demokrasisi”dir.
Sizin “insan hakkı” dediğiniz haini, katili, zalimi korumaya yönelik haktır.
“Milli Seferberlik İlanı”nı herkes, hepimiz ciddiye almalıyız.
Tarihsel bir kırılma noktasındayız. Artık kendi elimizle başımızı kaşıma dönemindeyiz.
Batı aynı batı, “Medeni(!) Batı bize ve mazlum milletlere karşı her geçen gün “ deni (alçak)”leşiyor.
Sloganik cümle gibi gelebilir ama bu işin nirengi noktası budur:
“Her kim ölüm kusuyor ise, Omuz üstünde baş durmamalıdır”
Evet bunu yaparken de; oluşturulmak istenen, tefrika, kaos, kargaşa, etnik veya mezhebi farklılıkların körüklenmesi, ülkemizde ihtilaf ve iç kavgaların çıkması gibi amaçlara asla müsaade etmeyeceğiz, birlik ve beraberliğimize halel getirtmeyeceğiz.
Bu nokta, bu mücadelenin en önemli nüansıdır ve mutlak anlamda en fazla itina göstermemiz gereken ana konusudur.
Artık ülkemizin her bölgesinde, ilinde, ilçesinde, noktasında topyekün “seferberlik” zihniyetiyle hareket etmek vaktidir.
Zaman artık katili yok etme, mazlumun yaşam hakkını koruma, devlete, millete, vatana yönelik saldırıları önleme ve bertaraf etme zamanıdır.
Bu görev sadece polisin, askerin, resmi yetkililerin görevi değildir. Bu ülkede yaşayan hepimizin görevidir, sorumluluğudur, vatandaşlık borcudur.
15 Temmuz’dan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu bilinçle hareket etmek zorunda ve mecburuz
Çünkü 15 Temmuz Türkiye ve Türk Milletinin uyandığının ilanıdır. Bu uyanışı gören hasım devletler, Haçlılar, “Eski dünya, Yeni dünya bütün Akvam-ı Beşer” saldırılarını daha da artırdılar ve artıracaklar.
Bunun karşısında her günümüz bir nevi 15 Temmuz günü gibi olmalıdır.
Dahili ve Harici alçaklara, hainlere, düşmanlara her gün müteyakız, dikkatli ve uyanık olmak zorundayız.
Artık bir “Varlık ve Var olma” mücadelesiyle yüz yüzeyiz.
Her geçen gün yaşadığımız yeni alçak saldırılar, masum kanlarının dökülmesi, devletimize ve bekamıza olan düşmanlık bizi buna mecbur kılmaktadır.
Ya mücadele edip var olacağız veya her gün yeni acı, gözyaşı ve ölümlerle yüz yüze kalacağız.
Artık ölmemek için “negrofilik (ölüsevici)” katilleri yok etmeye mecburuz.
“Batı ne der, ABD ne söyler, dış basın ne yorum yapar, AB bizimle görüşmeleri keser mi?” gibi söz ve söylemleri bir kenara koyup “Varlık” mücadelemizi, tavizsiz, müsamahasız ve acımasız sürdürmek zorundayız.
Katilin bıçağı boğazımızda, hainin hançeri sırtımızda…
“Medeni Avrupa” ise “demokrasiye dikkat edin, insan (pardon terörist) hakları, özgürlükler (katliam özgürlüğü)" diyor…
S.çayım senin demokrasi anlayışına, insan hakları algına ve özgürlük fikrine…
Mezarda neyleyim ben demokrasiyi bre şerefsiz, “mim’siz medeni”, şerefsizlik ve katillik abidesi Batı…
Evet Ey Türkiye ve Ey Türk Milleti…
Bir daha görüyoruz ki; sadece “Biz Bizeyiz”, acımızla, kederimizle, sorunumuzla biz bizeyiz. “Türk’ün Türk’den başka dostu yok”
Bu yüzden de;
“Gerçekler” ortada….
“Gereklilik” dediğimiz yapılması gereken de ortada…
Başka çaremiz yok; maalesef bizden giden gidiyor zaten…
Artık gereğini yerine getireceğiz.
Biz de; birlik-beraberlik ve omuz omuza, bizden alanlardan alacağız, almalıyız.
Bize artık her gün 15 Temmuz...
Ölümler, katliamlar ve hain patlamalar… Ölüm kusup “kaos, ümitsizlik ve kargaşa” bekleyen, “Leş Kargaları” caniler.
“Gereklilik” nedir?
Katilleri, katliam yapıcıları, hainleri, yardım ve yataklık edenleri, “ölüm kusan şeytanları” imha etmek.
ABD ve Avrupa “Gerçek-ötecilik” yaşıyor.
Buralarda katliam yapanlar, caniler, masum canlara kıyanlar, hainler baş tacı ediliyor, “özgürlük isteyenler” olarak lanse ediliyor, ağırlanıyor, korunuyor, kollanıyor.
Terörle, teröristle, katille hainle mücadele ediyorsun, onlar buna “demokrasi” kılıflı rezervler koyuyor, “insan hakları” kisvesiyle öleni değil, öldüreni savunuyor.
Bu şaşırtıcı mı?
Değil tabi ki…
Çünkü Avrupa veya kısaca Batı, “Gerçekler”le değil de; kendi oportünizmleri çerçevesinde oluşturdukları ve menfaatlerine uygun olan hayali, sanal, soyut “Gerçekötesi” olgu ve algılarla hareket etmeyi tercih ediyorlar.
“Terörle mücadelenize destek veriyoruz.” diye başlayan göstermelik cümlelerinin ardından “Ama….” diye devam eden “terör sevici” söylemli teraneleri başlıyor.
İnsan hakkıymış?
Hangi insanın hakkı?
Ölenin mi yoksa öldürenin mi?
Demokrasi derken; kime demokrasi, kimin demokratik hakkı?
Özgürlük teranesi kimler için?
Masumun hakkı mı, yoksa katillerin özgürlüğü mü?
Artık her şey gün gibi ortada, takke düştü kel göründü ve artık “Medeni Batı”nın gerçek yüzü ortaya çıktı. Terör seviciliği bugün apaçık ortada…
Ölenler demokrasiyi ne yapsın,
Sizin lanse ettiğiniz, dayattığınız, “Ölüm demokrasisi”dir.
Sizin “insan hakkı” dediğiniz haini, katili, zalimi korumaya yönelik haktır.
“Milli Seferberlik İlanı”nı herkes, hepimiz ciddiye almalıyız.
Tarihsel bir kırılma noktasındayız. Artık kendi elimizle başımızı kaşıma dönemindeyiz.
Batı aynı batı, “Medeni(!) Batı bize ve mazlum milletlere karşı her geçen gün “ deni (alçak)”leşiyor.
Sloganik cümle gibi gelebilir ama bu işin nirengi noktası budur:
“Her kim ölüm kusuyor ise, Omuz üstünde baş durmamalıdır”
Evet bunu yaparken de; oluşturulmak istenen, tefrika, kaos, kargaşa, etnik veya mezhebi farklılıkların körüklenmesi, ülkemizde ihtilaf ve iç kavgaların çıkması gibi amaçlara asla müsaade etmeyeceğiz, birlik ve beraberliğimize halel getirtmeyeceğiz.
Bu nokta, bu mücadelenin en önemli nüansıdır ve mutlak anlamda en fazla itina göstermemiz gereken ana konusudur.
Artık ülkemizin her bölgesinde, ilinde, ilçesinde, noktasında topyekün “seferberlik” zihniyetiyle hareket etmek vaktidir.
Zaman artık katili yok etme, mazlumun yaşam hakkını koruma, devlete, millete, vatana yönelik saldırıları önleme ve bertaraf etme zamanıdır.
Bu görev sadece polisin, askerin, resmi yetkililerin görevi değildir. Bu ülkede yaşayan hepimizin görevidir, sorumluluğudur, vatandaşlık borcudur.
15 Temmuz’dan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu bilinçle hareket etmek zorunda ve mecburuz
Çünkü 15 Temmuz Türkiye ve Türk Milletinin uyandığının ilanıdır. Bu uyanışı gören hasım devletler, Haçlılar, “Eski dünya, Yeni dünya bütün Akvam-ı Beşer” saldırılarını daha da artırdılar ve artıracaklar.
Bunun karşısında her günümüz bir nevi 15 Temmuz günü gibi olmalıdır.
Dahili ve Harici alçaklara, hainlere, düşmanlara her gün müteyakız, dikkatli ve uyanık olmak zorundayız.
Artık bir “Varlık ve Var olma” mücadelesiyle yüz yüzeyiz.
Her geçen gün yaşadığımız yeni alçak saldırılar, masum kanlarının dökülmesi, devletimize ve bekamıza olan düşmanlık bizi buna mecbur kılmaktadır.
Ya mücadele edip var olacağız veya her gün yeni acı, gözyaşı ve ölümlerle yüz yüze kalacağız.
Artık ölmemek için “negrofilik (ölüsevici)” katilleri yok etmeye mecburuz.
“Batı ne der, ABD ne söyler, dış basın ne yorum yapar, AB bizimle görüşmeleri keser mi?” gibi söz ve söylemleri bir kenara koyup “Varlık” mücadelemizi, tavizsiz, müsamahasız ve acımasız sürdürmek zorundayız.
Katilin bıçağı boğazımızda, hainin hançeri sırtımızda…
“Medeni Avrupa” ise “demokrasiye dikkat edin, insan (pardon terörist) hakları, özgürlükler (katliam özgürlüğü)" diyor…
S.çayım senin demokrasi anlayışına, insan hakları algına ve özgürlük fikrine…
Mezarda neyleyim ben demokrasiyi bre şerefsiz, “mim’siz medeni”, şerefsizlik ve katillik abidesi Batı…
Evet Ey Türkiye ve Ey Türk Milleti…
Bir daha görüyoruz ki; sadece “Biz Bizeyiz”, acımızla, kederimizle, sorunumuzla biz bizeyiz. “Türk’ün Türk’den başka dostu yok”
Bu yüzden de;
“Gerçekler” ortada….
“Gereklilik” dediğimiz yapılması gereken de ortada…
Başka çaremiz yok; maalesef bizden giden gidiyor zaten…
Artık gereğini yerine getireceğiz.
Biz de; birlik-beraberlik ve omuz omuza, bizden alanlardan alacağız, almalıyız.
Bize artık her gün 15 Temmuz...
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.