Avrupa'da lider kıtlığı ve yönetim'sizlik..
Son on yıldır Avrupa büyük bir “yönetişimsizlik” içinde kıvranıyor. Avrupa kötü yönetiliyor ve hatta yönetilmiyor, sanki yönetiliyormuş gibi... Bunun nedenlerinden birisi ve hatta en önemlisi “lider” sorunudur.
Yani “Kaht-ı Rical” meselesi…
Geçmişte karizmatik liderleri oldu Avrupa Ülkelerinin; Napolyon’dan De Guille’ye savaş ve siyasi kriz anlarının liderleri vardı.
Whinston Churchill vardı. Başarılı veya başarısız ama liderdi, siyasi ve yönetsel bir karizması vardı.
Bismarck vardı, Friedrich Ebert vardı, Konrad Adenauer vardı…
Talleyrand gibi diplomasi kurdu bir diplomat vardı.
Son çeyrek asırda ise; İngiltere’de Margaret Thatcher, Tony Blair, Fransa’da François Mitterand, Almanya’da Gerhard Schröder vardı.
Ama son yıllarda Avrupa ülkeleri ve dolayısıyla AB büyük bir liderlik sorunu yaşıyor. AB’nin lokomotifi olan Almanya, İngiltere ve Fransa “karizmatik devlet adamı kıtlığı” yaşıyor. Bu ise bütün Avrupa’yı derinden etkiliyor.
Lider eksikliği ve buna bağlı ortaya çıkan kötü yönetim AB’de ekonomik sıkıntılara, gelir adaletsizliklerine, siyasi karmaşıklığa ve ciddi yönetsel boşluklara sebebiyet vermektedir.
Silvio Berlusconi’ye bile rahmet okutacak bir lider acziyeti ve boşluğu oluşmuş haldedir. Bu ise “kötü yönetişimi” getirmekte, bunun sonunda da marjinal ve uç eğilimler güç kazanmaktadır.
ABD’de Trump’un Başkan’lığı kazanması sonrası Avrupa ülkelerinde yapılacak seçimlerde aşırı sağın, faşizan eğilimlerin beklenilmedik sonuçlar alması muhtemeldir.
Çünkü Avrupa devletleri yönetim açısından aciz ve çaresiz şekilde “otomatik pilotaja” bağlanmış uçak gibi kendi kendine yönetilmektedir. Düşünün Fransa Sarkozy gibi bir adamı yeniden devlet başkası seçmeyi düşünecek kadar çarnaçar hale gelmiş bulunmaktadır.
Tüm bu soruna rağmen Avrupa Birliği ne yapıyor…?
Kendi içlerindeki sorunu görüp, doğru tesbitlerde bulunup çareler üretmek yerine, Türkiye üzerinden sorunu unutturma, yok sayma ve kamuflaj peşinde adımlar atıyor.
Bakıyoruz AB Dışişleri bakanları Türkiye gündemli acil toplanıyor. Türkiye’deki insan hakları ve özgürlükleri konuşmak için….
AB liderleri toplanıyor Türkiye konulu…
AB parlamentosu Türkiye’de terör yapıcıları ve onların siyasi uzantılarını misafir ediyor.
2015’in ikinci yarısında AB Dönem başkanlığını Lüksemburg yapıyor ve 600 bin nüfuslu bu ülkenin başkanı Türkiye’ye ayar vermeye kalkıyor. Şuanda 5 milyon nüfuslu Slovakya AB’ye dönem başkanlığı yapıyor ve 1 Ocak 2017’den sonra ise altı ay 500 bin nüfuslu Malta başkanlığı yürütecek.
Kati Piri denen 37 yaşında, kendini Bayan Talleyrand, diplomasi ve insan hakları kompedanı sanan, Terör ve terörist siyasilere kol kanat germeyi maharet addeden ukala birisi AB’nin Türkiye Raportörü oluyor ve hazırladığı raporlarla 80 milyonluk Türkiye’ye ayar vermeye kalkıyor.
Federica Mogherini, Avrupa parlamentosu Başkanı Alman Martin Shultz verdikleri beyanatlarla Türkiye üzerinden prim yapmaya ve rüşt ispatı yapmaya çalışıyorlar.
Birinin kendini “lider” sanmasıyla lider olunmuyor. Türkiye’ye sürekli eleştiri getirmekle, devamlı atarlanmakla, “görüşmeleri durduralım, askıya alalım, şöyle edelim böyle edelim, Türkiye’deki gelişmelerden kaygılıyız, idam kararı kırmızı çizgimizdir” vb. gibi laflarla karizmatik lider olamazsınız. Bunları sürekli dile getirmek sizi AB veya kendi ülkelerinizde lider yapmaz.
AB yetkilileri bu tür söylem ve eylemlerle lider olunmayacağını bilmeli ve ülkelerindeki devlet adamı eksikliğinin farkına varmalıdırlar. Aksi takdirde öyle kişiler çıkacak ki; Hitler’e, Musollini’ye, Berlisconi’ye rahmet okutacaklardır.
AB ve özellikle de bu Birliğin lokomotifi olan Almanya ve Fransa aklını başına almalı ve “kötü yönetişim”den kurtulmanın çaresinin Türkiye’ye saldırmak olmadığını anlamalıdırlar. Kendi içlerindeki eksiklerin izalesini Türkiye aleyhtarlığı ve Terör Örgütlerine destek vererek kamufle etmeyi bırakmalıdırlar.
Şapka düştü kel göründü, Avrupa’nın özgürlük söylemlerinin sadece kendini düşünen bencilliğini kapatmaya artık gücü yetmiyor. Küresel Teröre karşı derken Küresel Terör yapıcısı ve hamisi oldukları ortaya çıktı.
Türkiye’nin artık size ihtiyacı ve müdanası yoktur. Siz önce kendi sorunlarınızı çözmelisiniz. Bir İngiltere’yi bile Birlikte tutamadınız. Onlar bile ayrılma kararını verdi. Türkiye’yi zaten almadınız. Bundan sonra da müzakereleri durdursanız ne önemi var.
AB’nin ve dolayısıyla Avrupa’nın yakın gelecekte ekonomik ve sosyal çöküşünü göreceğiz. Bunun işaret fişekleri atılmaya başladı. Hele de; bu kritik süreçte yaşanılan “lider, devlet adamı kıtlığı” bu sıkıntıyı ve çöküşü hızlandıracaktır.
Önümüzdeki yıllar Avrupa için çok ciddi kırılmalar, sıkıntılar ve karmaşaya hamiledir.
Bekleyip göreceğiz...
Yani “Kaht-ı Rical” meselesi…
Geçmişte karizmatik liderleri oldu Avrupa Ülkelerinin; Napolyon’dan De Guille’ye savaş ve siyasi kriz anlarının liderleri vardı.
Whinston Churchill vardı. Başarılı veya başarısız ama liderdi, siyasi ve yönetsel bir karizması vardı.
Bismarck vardı, Friedrich Ebert vardı, Konrad Adenauer vardı…
Talleyrand gibi diplomasi kurdu bir diplomat vardı.
Son çeyrek asırda ise; İngiltere’de Margaret Thatcher, Tony Blair, Fransa’da François Mitterand, Almanya’da Gerhard Schröder vardı.
Ama son yıllarda Avrupa ülkeleri ve dolayısıyla AB büyük bir liderlik sorunu yaşıyor. AB’nin lokomotifi olan Almanya, İngiltere ve Fransa “karizmatik devlet adamı kıtlığı” yaşıyor. Bu ise bütün Avrupa’yı derinden etkiliyor.
Lider eksikliği ve buna bağlı ortaya çıkan kötü yönetim AB’de ekonomik sıkıntılara, gelir adaletsizliklerine, siyasi karmaşıklığa ve ciddi yönetsel boşluklara sebebiyet vermektedir.
Silvio Berlusconi’ye bile rahmet okutacak bir lider acziyeti ve boşluğu oluşmuş haldedir. Bu ise “kötü yönetişimi” getirmekte, bunun sonunda da marjinal ve uç eğilimler güç kazanmaktadır.
ABD’de Trump’un Başkan’lığı kazanması sonrası Avrupa ülkelerinde yapılacak seçimlerde aşırı sağın, faşizan eğilimlerin beklenilmedik sonuçlar alması muhtemeldir.
Çünkü Avrupa devletleri yönetim açısından aciz ve çaresiz şekilde “otomatik pilotaja” bağlanmış uçak gibi kendi kendine yönetilmektedir. Düşünün Fransa Sarkozy gibi bir adamı yeniden devlet başkası seçmeyi düşünecek kadar çarnaçar hale gelmiş bulunmaktadır.
Tüm bu soruna rağmen Avrupa Birliği ne yapıyor…?
Kendi içlerindeki sorunu görüp, doğru tesbitlerde bulunup çareler üretmek yerine, Türkiye üzerinden sorunu unutturma, yok sayma ve kamuflaj peşinde adımlar atıyor.
Bakıyoruz AB Dışişleri bakanları Türkiye gündemli acil toplanıyor. Türkiye’deki insan hakları ve özgürlükleri konuşmak için….
AB liderleri toplanıyor Türkiye konulu…
AB parlamentosu Türkiye’de terör yapıcıları ve onların siyasi uzantılarını misafir ediyor.
2015’in ikinci yarısında AB Dönem başkanlığını Lüksemburg yapıyor ve 600 bin nüfuslu bu ülkenin başkanı Türkiye’ye ayar vermeye kalkıyor. Şuanda 5 milyon nüfuslu Slovakya AB’ye dönem başkanlığı yapıyor ve 1 Ocak 2017’den sonra ise altı ay 500 bin nüfuslu Malta başkanlığı yürütecek.
Kati Piri denen 37 yaşında, kendini Bayan Talleyrand, diplomasi ve insan hakları kompedanı sanan, Terör ve terörist siyasilere kol kanat germeyi maharet addeden ukala birisi AB’nin Türkiye Raportörü oluyor ve hazırladığı raporlarla 80 milyonluk Türkiye’ye ayar vermeye kalkıyor.
Federica Mogherini, Avrupa parlamentosu Başkanı Alman Martin Shultz verdikleri beyanatlarla Türkiye üzerinden prim yapmaya ve rüşt ispatı yapmaya çalışıyorlar.
Birinin kendini “lider” sanmasıyla lider olunmuyor. Türkiye’ye sürekli eleştiri getirmekle, devamlı atarlanmakla, “görüşmeleri durduralım, askıya alalım, şöyle edelim böyle edelim, Türkiye’deki gelişmelerden kaygılıyız, idam kararı kırmızı çizgimizdir” vb. gibi laflarla karizmatik lider olamazsınız. Bunları sürekli dile getirmek sizi AB veya kendi ülkelerinizde lider yapmaz.
AB yetkilileri bu tür söylem ve eylemlerle lider olunmayacağını bilmeli ve ülkelerindeki devlet adamı eksikliğinin farkına varmalıdırlar. Aksi takdirde öyle kişiler çıkacak ki; Hitler’e, Musollini’ye, Berlisconi’ye rahmet okutacaklardır.
AB ve özellikle de bu Birliğin lokomotifi olan Almanya ve Fransa aklını başına almalı ve “kötü yönetişim”den kurtulmanın çaresinin Türkiye’ye saldırmak olmadığını anlamalıdırlar. Kendi içlerindeki eksiklerin izalesini Türkiye aleyhtarlığı ve Terör Örgütlerine destek vererek kamufle etmeyi bırakmalıdırlar.
Şapka düştü kel göründü, Avrupa’nın özgürlük söylemlerinin sadece kendini düşünen bencilliğini kapatmaya artık gücü yetmiyor. Küresel Teröre karşı derken Küresel Terör yapıcısı ve hamisi oldukları ortaya çıktı.
Türkiye’nin artık size ihtiyacı ve müdanası yoktur. Siz önce kendi sorunlarınızı çözmelisiniz. Bir İngiltere’yi bile Birlikte tutamadınız. Onlar bile ayrılma kararını verdi. Türkiye’yi zaten almadınız. Bundan sonra da müzakereleri durdursanız ne önemi var.
AB’nin ve dolayısıyla Avrupa’nın yakın gelecekte ekonomik ve sosyal çöküşünü göreceğiz. Bunun işaret fişekleri atılmaya başladı. Hele de; bu kritik süreçte yaşanılan “lider, devlet adamı kıtlığı” bu sıkıntıyı ve çöküşü hızlandıracaktır.
Önümüzdeki yıllar Avrupa için çok ciddi kırılmalar, sıkıntılar ve karmaşaya hamiledir.
Bekleyip göreceğiz...
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.