Alın size "Beka sorunu"; Sığınmacılar!..
Ekonomik durum kötü mü?
Evet, çok kötü!
Kamu yönetimi kötü mü?
Kötü!
Kurumsuzlaşma ve kuralsızlık var mı?
Evet var!
Kayırma, yolsuzluk, hırsızlık, haksızlık, helalsizlik var mı?
Evet, çok var!
Adaletsizlik, hukuksuzluk ve acımasızlık var mı?
Evet var!
Bir toplum, bir ülke, bir devlet, bir vatan için bunlar kötü, tehlikeli ve iç karartıcı şeyler mi?
Evet öyle…
Ama bunların hala ve hep tedavi edilebilir bir özelliği var!
Yani, kısa-orta vadede ve bir şekilde bu sorunlar tamamen veya büyük ölçüde halledilebilir.
Gelmek istediğim nokta başka…
Vahamet derecesinde ve artık kronikleşme noktasına giden ve belki de bir-iki yıl içinde çözülmediği takdirde kangrenleşmeye dönüşüp kalıcılaşan bir sorun;
Mülteciler/Sığınmacılar veya resmi jargonda geçici koruma statüsündekiler diye ifade edilen yabancılar…
Efendiler!
Bu sorun terörden tehlikelidir!
Bu sorun ülkemizi 40 yıldır meşgul eden, kanımızı döken, Türk Devleti ve milletimize maddi manevi darbeler vuran PKK'dan daha tehlikelidir!
Bu sorun kanser gibidir;
Masumca bünyeye giren,
Rehavet veren,
Ve sinsice çoğalarak kalbe ve beyine doğru sirayet eden kanserli hücre gibidir!
Bu bir kuşatmadır, istiladır ve içerden çökertmedir!
Fiilen öldürmeyen ama yaşayan ölüye çeviren bir ölümcüllüktür!
Bakınız,
Bu sorunu görmezden gelmek gaflettir, dalalettir ve hatta hıyanettir!
Özellikle kendi geleceğimize ve çocuklarımıza hıyanettir!
Demografik yapıya,
İç güvenliğe,
Toplumsal huzur ve asayişe vurulan en büyük darbedir!
Ülkenin Pakistanlaşması, Lüblanlaşması, Afganistanlaşmasıdır!
Ey Ehl-i İnsav ve Vicdan,
Ey Ehl-i Vatan!
Sorun metastaz olmak üzere…
Sorun çözümsüzleşmek üzere…
Sorun ölümcülleşmek üzere; görmüyor musunuz!
İktidarperest muhafazakarlara ve güncelin şehvetine kapılıp istikbale gözünü kapatan bakar körlere sesleniyorum!
Öz yurdunda garip, öz vatanında paryalaşmak üzeresin!
Bu sorunu hafife almaya veya sorun olarak görmemeye devam edersen sokağa bile çıkmaz hale gelir,
Çocuklarının can, mal ve ırzından emin olamaz duruma düşersin!
Bu öyle yakıcı/yıkıcı ve süreklileşmeye başlayan bir sorundur ki;
Yarın-birgün ensar-muhacir hamasetine lanet edersin,
Bugün baştacı ettiğin ve başta tutmak için herşeyi mübah saydıklarının bunları bu ülkeye getirmesine kahredersin ama kahrettiğinle kalır; "neden bugünleri göremedim" diye sadece oturur ağlarsın!
Çünkü elinden bir şey gelmezleşir,
Çünkü azınlıklaşırsın!
Ve kendi ülkende yabancılaşırsın!
Yahu,
Osmanlıcılık yapıyorsunuz ama Osmanlı'nın son döneminde ve hatta Abdülhamit devinde bile yapılan muhacerat stratejisine biganesin, yabancısın!
O dönemin koşullarında,
93 Harbi dediğimiz Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında İstanbul sokakları mülteci dolmuştu.
Ve sayı, o günün konseptinde öyle yüksekti ki; akla ziyan miktarlara ulaşmıştı!
Ama "hasta adam" diye nitelenen Osmanlı o haldeyken bile derin devlet aklından taviz vermedi. Müthiş bir demografik strateji ve ince bir iskan politikasıyla harika bir adaptasyon içeren göç politikası uygulayabildi…
Ama şimdi?
Bir plan yok,
Strateji yok,
Kontrol yok, disiplin yok, inceleme yok!
Her şey kara düzen ilerliyor!
Kaldı ki,
Osmanlı devrinde gelenler ve hatta 1989'da Bulgaristan'dan gelenler birikimleriyle, çalışkanlıklarıyla, mesleki özellikleriyle örneklik ettiler,
Ve sadece katılım sağlamayıp; katkı da sağladılar, Türkiye'lileştiler ve Türkiye'yi geliştirdiler!
Ama şimdi ve şimdikiler?
İstisnalar haricinde sıfır elde var sıfır!
Kaostan beslenmekten imtina etmeyenler!
(İşinde-gücünde olanları, düzen ve kurallara riayet edenleri tenzih ediyorum ama en doğrusunun onların da ülkelerine dönmeleri gerektiğini düşünüyorum)
Yahu, neden görmüyorsunuz!
Kör müsünüz,
Hiç akletmez misiniz; felakete gidiyoruz felakete…
Bu sorun, ülkeyi freni boşalmış kamyon gibi yokuş aşağı götürüyor,
Neden görmezsiniz; 10-15 sene sonra Lübnan'dan beter hale düşeceğiz!
Suriyelilere ensar olalım derken Suriyelileşiyoruz; anlamıyor musunuz!
Kendi ülkesinin muhaciri olmaya doğru ilerliyoruz; neden fark etmiyorsunuz!
Yahu bir iktidar uğruna,
İktidarda kalmak uğruna bir ülkeye bu yapılır mı!
Bir seçim uğruna ülkenin geleceği karartılır mı!..
Bu sorun ülkenin sakalını tıraş etmiyor, kolunu kesiyor!
Efendiler!
Kesilen kol geri çıkmaz çıkmaz!
Yanlıştasınız, kandırıştasınız; kendi kendinizi aldatıştasınız!
Ulan var ya; ne haliniz varsa görün diyesim geliyor ama lanet olsun; dert-bela hepimizin başında!
Yarın olacaklar hepimizi yakacak,
Herkesin huzurunu kaçıracak,
Her kesimin geleceğini karartacak!
Göreceksiniz; merhamet maskeli siyasi fanteziniz, yarın-birgün hepimizi acınası bir hale düşürecek!
İşte o zaman eyvah ki eyvah denecek ama emin olun iş işten çoktan geçmiş olacak!
Sorunun sirayet etmediği organ kalmamış olacak!
Eğer ki;
"Beka" gibi bir derdiniz varsa,
Ülkenin bekası sizin de derdinizse,
Ve "beka sorunu" kaygınızsa; en büyük beka sorunu budur,
Ve bu sorun çözülmezse; bedeli, çok ama çok ağır olur!
Ziya Paşa der ki:
Eyvah, bu bâzîçede bizler yine yandık,
Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık!..
(Eyvah, bu oyunda bizler yine yandık,
Çünkü kayıp ortada, bilmem biz ne kazandık!)
Evet, çok kötü!
Kamu yönetimi kötü mü?
Kötü!
Kurumsuzlaşma ve kuralsızlık var mı?
Evet var!
Kayırma, yolsuzluk, hırsızlık, haksızlık, helalsizlik var mı?
Evet, çok var!
Adaletsizlik, hukuksuzluk ve acımasızlık var mı?
Evet var!
Bir toplum, bir ülke, bir devlet, bir vatan için bunlar kötü, tehlikeli ve iç karartıcı şeyler mi?
Evet öyle…
Ama bunların hala ve hep tedavi edilebilir bir özelliği var!
Yani, kısa-orta vadede ve bir şekilde bu sorunlar tamamen veya büyük ölçüde halledilebilir.
Gelmek istediğim nokta başka…
Vahamet derecesinde ve artık kronikleşme noktasına giden ve belki de bir-iki yıl içinde çözülmediği takdirde kangrenleşmeye dönüşüp kalıcılaşan bir sorun;
Mülteciler/Sığınmacılar veya resmi jargonda geçici koruma statüsündekiler diye ifade edilen yabancılar…
Efendiler!
Bu sorun terörden tehlikelidir!
Bu sorun ülkemizi 40 yıldır meşgul eden, kanımızı döken, Türk Devleti ve milletimize maddi manevi darbeler vuran PKK'dan daha tehlikelidir!
Bu sorun kanser gibidir;
Masumca bünyeye giren,
Rehavet veren,
Ve sinsice çoğalarak kalbe ve beyine doğru sirayet eden kanserli hücre gibidir!
Bu bir kuşatmadır, istiladır ve içerden çökertmedir!
Fiilen öldürmeyen ama yaşayan ölüye çeviren bir ölümcüllüktür!
Bakınız,
Bu sorunu görmezden gelmek gaflettir, dalalettir ve hatta hıyanettir!
Özellikle kendi geleceğimize ve çocuklarımıza hıyanettir!
Demografik yapıya,
İç güvenliğe,
Toplumsal huzur ve asayişe vurulan en büyük darbedir!
Ülkenin Pakistanlaşması, Lüblanlaşması, Afganistanlaşmasıdır!
Ey Ehl-i İnsav ve Vicdan,
Ey Ehl-i Vatan!
Sorun metastaz olmak üzere…
Sorun çözümsüzleşmek üzere…
Sorun ölümcülleşmek üzere; görmüyor musunuz!
İktidarperest muhafazakarlara ve güncelin şehvetine kapılıp istikbale gözünü kapatan bakar körlere sesleniyorum!
Öz yurdunda garip, öz vatanında paryalaşmak üzeresin!
Bu sorunu hafife almaya veya sorun olarak görmemeye devam edersen sokağa bile çıkmaz hale gelir,
Çocuklarının can, mal ve ırzından emin olamaz duruma düşersin!
Bu öyle yakıcı/yıkıcı ve süreklileşmeye başlayan bir sorundur ki;
Yarın-birgün ensar-muhacir hamasetine lanet edersin,
Bugün baştacı ettiğin ve başta tutmak için herşeyi mübah saydıklarının bunları bu ülkeye getirmesine kahredersin ama kahrettiğinle kalır; "neden bugünleri göremedim" diye sadece oturur ağlarsın!
Çünkü elinden bir şey gelmezleşir,
Çünkü azınlıklaşırsın!
Ve kendi ülkende yabancılaşırsın!
Yahu,
Osmanlıcılık yapıyorsunuz ama Osmanlı'nın son döneminde ve hatta Abdülhamit devinde bile yapılan muhacerat stratejisine biganesin, yabancısın!
O dönemin koşullarında,
93 Harbi dediğimiz Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında İstanbul sokakları mülteci dolmuştu.
Ve sayı, o günün konseptinde öyle yüksekti ki; akla ziyan miktarlara ulaşmıştı!
Ama "hasta adam" diye nitelenen Osmanlı o haldeyken bile derin devlet aklından taviz vermedi. Müthiş bir demografik strateji ve ince bir iskan politikasıyla harika bir adaptasyon içeren göç politikası uygulayabildi…
Ama şimdi?
Bir plan yok,
Strateji yok,
Kontrol yok, disiplin yok, inceleme yok!
Her şey kara düzen ilerliyor!
Kaldı ki,
Osmanlı devrinde gelenler ve hatta 1989'da Bulgaristan'dan gelenler birikimleriyle, çalışkanlıklarıyla, mesleki özellikleriyle örneklik ettiler,
Ve sadece katılım sağlamayıp; katkı da sağladılar, Türkiye'lileştiler ve Türkiye'yi geliştirdiler!
Ama şimdi ve şimdikiler?
İstisnalar haricinde sıfır elde var sıfır!
Kaostan beslenmekten imtina etmeyenler!
(İşinde-gücünde olanları, düzen ve kurallara riayet edenleri tenzih ediyorum ama en doğrusunun onların da ülkelerine dönmeleri gerektiğini düşünüyorum)
Yahu, neden görmüyorsunuz!
Kör müsünüz,
Hiç akletmez misiniz; felakete gidiyoruz felakete…
Bu sorun, ülkeyi freni boşalmış kamyon gibi yokuş aşağı götürüyor,
Neden görmezsiniz; 10-15 sene sonra Lübnan'dan beter hale düşeceğiz!
Suriyelilere ensar olalım derken Suriyelileşiyoruz; anlamıyor musunuz!
Kendi ülkesinin muhaciri olmaya doğru ilerliyoruz; neden fark etmiyorsunuz!
Yahu bir iktidar uğruna,
İktidarda kalmak uğruna bir ülkeye bu yapılır mı!
Bir seçim uğruna ülkenin geleceği karartılır mı!..
Bu sorun ülkenin sakalını tıraş etmiyor, kolunu kesiyor!
Efendiler!
Kesilen kol geri çıkmaz çıkmaz!
Yanlıştasınız, kandırıştasınız; kendi kendinizi aldatıştasınız!
Ulan var ya; ne haliniz varsa görün diyesim geliyor ama lanet olsun; dert-bela hepimizin başında!
Yarın olacaklar hepimizi yakacak,
Herkesin huzurunu kaçıracak,
Her kesimin geleceğini karartacak!
Göreceksiniz; merhamet maskeli siyasi fanteziniz, yarın-birgün hepimizi acınası bir hale düşürecek!
İşte o zaman eyvah ki eyvah denecek ama emin olun iş işten çoktan geçmiş olacak!
Sorunun sirayet etmediği organ kalmamış olacak!
Eğer ki;
"Beka" gibi bir derdiniz varsa,
Ülkenin bekası sizin de derdinizse,
Ve "beka sorunu" kaygınızsa; en büyük beka sorunu budur,
Ve bu sorun çözülmezse; bedeli, çok ama çok ağır olur!
Ziya Paşa der ki:
Eyvah, bu bâzîçede bizler yine yandık,
Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık!..
(Eyvah, bu oyunda bizler yine yandık,
Çünkü kayıp ortada, bilmem biz ne kazandık!)
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Cemal KAŞIK
Nejla.
Egemen Tuna