7 Haziran seçiminin temel dinamikleri
Şimdi bu önemli seçimi farklı açılardan ele almak istiyorum:
Ak Parti açısından
Ak Parti sekiz seçimdir sürdürdüğü “daha ileri daima ileri” ivmesine devamlılık açısından, sanki ilk seçim gibi bu seçime de yine aynı ciddiyetle eğilmektedir. Bu bağlamda 12 yıllık iktidarda olmaktan mütevellit; meclis grubunda ve teşkilatlarında yeni bir dinamizm ve tecdit (yenilenme) kazandırma düşüncesiyle hareket etmektedir. Partideki 3 dönem kuralı da dikkate alındığında, oldukça kapsamlı bir değişim dönüşüm ve yenilenme yaşayacak görünmektedir.
Sayın Erdoğan’nın partiye kazandırdığı en büyük özellik olan, “rehavetten uzak kalmak, atalete düşmemek, monotonlaşmamak, kendini yenileme ve pozitif boyutla değişim dönüşüm ve gelişim” şeklindeki hareket felsefesi; şu sıralar süren seçim öncesi aday tesbit çalışmalarında, 7Nisan sonrası seçim propagandası çalışmalarında belirgin bir halde görülmekte ve hatta seçim sonrası, seçim sonuçları da nazarı dikkate alınarak partideki yenilenme boyutunda oluşan perspektife hakim olmuş haldedir.
Sayın Erdoğan’nın halkla buluşmalarında “iktidara 400 vekil istiyorum” söylemi tüm Ak Partililerin kulağında küpe olup seçimin anlam ve önemine işaret etmektedir.
Bu bağlamda Ak Parti dokuzuncu seçime değil de; sanki ilk seçimine hazırlanır gibi ciddiyet, hassasiyet ve soğukkanlılıkla çalışmalarını yürütmektedir.
Muhalefet açısından
Muhalefet partileri yine ciddi sıkıntı ve kaygıyla seçime hazırlanma evresine girmiş bulunmaktadırlar. CHP ve MHP 2011 seçim sonuçlarının tekrarlanacağı düşüncesi içinde olup, seçim sonrası kendi içlerinde çıkması kesin olan tartışmaları nasıl karşılayacakları konusuyla meşgul görünmektedirler. Çünkü muhtemel sonucu şimdiden tahmin eder durumda olup özellikle ortaya çıkacak liderlik tartışmaları konusunda daha öncekilerden daha sert rüzgarların esmesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda 7 Haziran seçiminin Kılıçdaroğlu ve Bahçeli için çok zorlu bir dönemeç olacağı hepimiz ve kendileri için aşikaredir.
HDP için ise barajı aşıp aşamama sorunu başlı başına gündem olmaktadır. Hatta bu seçim sonucuna dair en çok merak edilen konu da budur. Çünkü HDP’nin barajı geçememesi Ak Partinin meclis grubu oluşması açısından da çok ciddi rakamsal değişikliğe zemin sağlayacaktır.
Her ne kadar böylesi seçim riskleri konusunda, HDP “şerbetli” olsa da, barajı aşamamak Demirtaş’ın liderliği konusunda ciddi sıkıntılar ortaya çıkartabilir. Ama HDP’nin son haftaya kadar duruma dair gözlem ve tesbit içinde olacağını ve Parti olarak seçime katılmanın yanında bir B planı olarak da bağımsız aday müraacatı yaptırma alternatifini kesinlikle kullanacakları ihtimalini asla göz ardı etmemek lazımdır.
Paralel Yapı açısından
Paralel Yapı’nın en büyük düşüncesinin, bu seçimlerde Ak Parti’yi zayıflatmak ve daha az sayıda vekille mecliste temsil edilmesine çalışmak üzere bir politikası olacağı kesindir. Çünkü bunu 30 Mart Yerel seçimleri ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de net bir şekilde gösterdiler.
Bu seçimde de bölgesel ve değişken bir plan içinde olacaklardır. Mesela: sahillerde CHP, orta Anadolu ve Karadeniz kıyısında MHP, doğu ve Güneydoğuda HDP demekten asla imtina etmeyeceklerdir. Ana amaçları Ak Parti düşmanlığı üzerine kurulu olduğu için bu amaca hizmet edecek her aktivite onlar için meşru ve makbul sayılacaktır.
Lakin, tüm bu çaba ve gayretlerine rağmen, daha önceki iki seçimde de görüldüğü gibi, çığırtkanca çıkan yüksek seslerinin sandığa yansımadığını bu defa yine göreceklerdir.7 Haziran seçimi, Paralel yapı için hiç de parlak günler getirmeyecektir. Çünkü, ülke açısından ortaya koymuş oldukları tehdit niteliği artık yadsınamaz hale gelmiştir. Milli güvenlik politikaları içerisinde de tehlike olarak yer alması bu “habis ur” için, artık sonun kaçınılmaz olduğunun en büyük işaretidir. Ki; bu mücadele artık iktidarın veya Ak Partinin mücadelesi olmaktan öteye geçmiş, devlete yönelen bir organize tehlikenin devlet aygıtı ve koruma refleksleriyle bertaraf edilmesi gereği noktasına gelmiştir.
Bu nedenle muhalefete verecekleri konjonktürel destek, Ak Partiye karşı karalama, iftira, çamur atma gibi saldırıları veya daha ince siyasetle “suret-i haktan” görünen o sinsi etvarla sızma politikaları, Ak Parti yönetiminin titiz çalışmaları ve Sayın Erdoğan’nın ciddi uyarılarıyla tutmayacak ve başarıya ulaşamayacaktır.
Ak Parti bu seçimden de, milletin basireti, feraseti ve “hazırı gayba değişmeyecek” yaklaşımı ve istikrardan yana düşüncesiyle, yüzünün akıyla çıkacaktır. Bu halk; sağduyusu ve aklı selimiyle Yeni anayasa yapılması ve ülkemizi daha ileri noktalara götürecek Başkanlık sistemine geçiş için, gerekeni bu seçimde de yapacaktır.
Ak Parti açısından
Ak Parti sekiz seçimdir sürdürdüğü “daha ileri daima ileri” ivmesine devamlılık açısından, sanki ilk seçim gibi bu seçime de yine aynı ciddiyetle eğilmektedir. Bu bağlamda 12 yıllık iktidarda olmaktan mütevellit; meclis grubunda ve teşkilatlarında yeni bir dinamizm ve tecdit (yenilenme) kazandırma düşüncesiyle hareket etmektedir. Partideki 3 dönem kuralı da dikkate alındığında, oldukça kapsamlı bir değişim dönüşüm ve yenilenme yaşayacak görünmektedir.
Sayın Erdoğan’nın partiye kazandırdığı en büyük özellik olan, “rehavetten uzak kalmak, atalete düşmemek, monotonlaşmamak, kendini yenileme ve pozitif boyutla değişim dönüşüm ve gelişim” şeklindeki hareket felsefesi; şu sıralar süren seçim öncesi aday tesbit çalışmalarında, 7Nisan sonrası seçim propagandası çalışmalarında belirgin bir halde görülmekte ve hatta seçim sonrası, seçim sonuçları da nazarı dikkate alınarak partideki yenilenme boyutunda oluşan perspektife hakim olmuş haldedir.
Sayın Erdoğan’nın halkla buluşmalarında “iktidara 400 vekil istiyorum” söylemi tüm Ak Partililerin kulağında küpe olup seçimin anlam ve önemine işaret etmektedir.
Bu bağlamda Ak Parti dokuzuncu seçime değil de; sanki ilk seçimine hazırlanır gibi ciddiyet, hassasiyet ve soğukkanlılıkla çalışmalarını yürütmektedir.
Muhalefet açısından
Muhalefet partileri yine ciddi sıkıntı ve kaygıyla seçime hazırlanma evresine girmiş bulunmaktadırlar. CHP ve MHP 2011 seçim sonuçlarının tekrarlanacağı düşüncesi içinde olup, seçim sonrası kendi içlerinde çıkması kesin olan tartışmaları nasıl karşılayacakları konusuyla meşgul görünmektedirler. Çünkü muhtemel sonucu şimdiden tahmin eder durumda olup özellikle ortaya çıkacak liderlik tartışmaları konusunda daha öncekilerden daha sert rüzgarların esmesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda 7 Haziran seçiminin Kılıçdaroğlu ve Bahçeli için çok zorlu bir dönemeç olacağı hepimiz ve kendileri için aşikaredir.
HDP için ise barajı aşıp aşamama sorunu başlı başına gündem olmaktadır. Hatta bu seçim sonucuna dair en çok merak edilen konu da budur. Çünkü HDP’nin barajı geçememesi Ak Partinin meclis grubu oluşması açısından da çok ciddi rakamsal değişikliğe zemin sağlayacaktır.
Her ne kadar böylesi seçim riskleri konusunda, HDP “şerbetli” olsa da, barajı aşamamak Demirtaş’ın liderliği konusunda ciddi sıkıntılar ortaya çıkartabilir. Ama HDP’nin son haftaya kadar duruma dair gözlem ve tesbit içinde olacağını ve Parti olarak seçime katılmanın yanında bir B planı olarak da bağımsız aday müraacatı yaptırma alternatifini kesinlikle kullanacakları ihtimalini asla göz ardı etmemek lazımdır.
Paralel Yapı açısından
Paralel Yapı’nın en büyük düşüncesinin, bu seçimlerde Ak Parti’yi zayıflatmak ve daha az sayıda vekille mecliste temsil edilmesine çalışmak üzere bir politikası olacağı kesindir. Çünkü bunu 30 Mart Yerel seçimleri ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de net bir şekilde gösterdiler.
Bu seçimde de bölgesel ve değişken bir plan içinde olacaklardır. Mesela: sahillerde CHP, orta Anadolu ve Karadeniz kıyısında MHP, doğu ve Güneydoğuda HDP demekten asla imtina etmeyeceklerdir. Ana amaçları Ak Parti düşmanlığı üzerine kurulu olduğu için bu amaca hizmet edecek her aktivite onlar için meşru ve makbul sayılacaktır.
Lakin, tüm bu çaba ve gayretlerine rağmen, daha önceki iki seçimde de görüldüğü gibi, çığırtkanca çıkan yüksek seslerinin sandığa yansımadığını bu defa yine göreceklerdir.7 Haziran seçimi, Paralel yapı için hiç de parlak günler getirmeyecektir. Çünkü, ülke açısından ortaya koymuş oldukları tehdit niteliği artık yadsınamaz hale gelmiştir. Milli güvenlik politikaları içerisinde de tehlike olarak yer alması bu “habis ur” için, artık sonun kaçınılmaz olduğunun en büyük işaretidir. Ki; bu mücadele artık iktidarın veya Ak Partinin mücadelesi olmaktan öteye geçmiş, devlete yönelen bir organize tehlikenin devlet aygıtı ve koruma refleksleriyle bertaraf edilmesi gereği noktasına gelmiştir.
Bu nedenle muhalefete verecekleri konjonktürel destek, Ak Partiye karşı karalama, iftira, çamur atma gibi saldırıları veya daha ince siyasetle “suret-i haktan” görünen o sinsi etvarla sızma politikaları, Ak Parti yönetiminin titiz çalışmaları ve Sayın Erdoğan’nın ciddi uyarılarıyla tutmayacak ve başarıya ulaşamayacaktır.
Ak Parti bu seçimden de, milletin basireti, feraseti ve “hazırı gayba değişmeyecek” yaklaşımı ve istikrardan yana düşüncesiyle, yüzünün akıyla çıkacaktır. Bu halk; sağduyusu ve aklı selimiyle Yeni anayasa yapılması ve ülkemizi daha ileri noktalara götürecek Başkanlık sistemine geçiş için, gerekeni bu seçimde de yapacaktır.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.