Emaneti ehline veriniz..
Bahadıroğlu "Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğerleri" yazısında devletin başı ile gövdesi arasında uyum olmadığını anlattı. Her yükün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'a ihale edildiğini düşünen yazar, devletin gövdesinde çalışanların makamlarının hakkını vermesini istedi.
Yavuz Bahadıroğlu "Canlarını dişlerine takmış, durup dinlenmeden çırpınıyorlar, saat kavramı olmaksızın çalışıyorlar, uğraşıp didiniyorlar; büyük bir sorumluluk duygusu, heyecan ve moral ile hedefe koşuyorlar. Gerektiği zaman risk alıyor, hem kendi canlarını hem de aile efratlarını tehlikeye atıyorlar. Bir tarafları PKK,DAEŞ, bir tarafları PYD-YPG, FETÖ, Esad güçleri, Rusya, İsrail, Amerika, AB, Irak, İran, Haşdi Şabi militanları... Diğer tarafları Batı medyası, yerli işbirlikçiler, algı operasyonları... Hepsine yetişmeye çalışıyorlar... Buna karşılık bürokratik cephede aynı idealizm yok: İdealizm olmayınca gayret de yok: Bazı bakanlıklarla yıllanmış bürokratlar ve bazı belediyeler anlaşılmaz bir rahatlık içinde... Şer odaklarıyla mücadeleyi Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan'a bırakmışlar, keyif çatıyorlar." diyor..
Doğuştan Demokrat, vatan millet sevdalısı muhterem yazarımız haklı olarak, bürokrasideki duyarsızlığa sinirleniyor.
Uzun yıllar bürokraside görev yaptım. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nda çalışırken, Yeni müfredatın hayata geçirilmesi, Mesleki Eğitim Müfredatının yenilenmesi ve Modernizasyonu, Eğitimde Bilgisayar Teknolojilerinin kullanılması ve Türkiye'de Projecilik anlayışının yerleşmesinde hasbelkader çalışmalarımın olduğunu düşünmekteyim
Lakin,
içimdeki "Özgür ve Demokrat Ruh" nedeniyle "Rızık Allah'tandır" dedik memuriyetten ayrıldık.
Bürokrasinin en rahat dönemi
Bu süreç zarfında, dışardan içeriye söyle bir bakıyorum da, gaile, fikir ve iddiadan yoksun kesimler için tam bürokrat olunacak dönemleri yaşıyoruz.
31 Mayıs 2013 tarihinde başlayan Gezi olayları,
Arkasından gelen 17-25 Aralık Operasyonları,
30 Mart Mahalli İdareler Seçimi,
Cumhurbaşkanlığı Seçimi,
7 Haziran ve 1 Kasım Genel Seçimleri,
15 Temmuz hain darbe kalkışması,
Terör olayları,
Ve.,
Şimdi de başlayan Yeni Anayasa Süreci, sistem tartışmaları nedeniyle;
Tüm hükümet üyeleri oradan oraya savrulmakta, siyasi gelişmeleri takip etmekten, asıl yapmaları gereken işlere konsantre olamamaktadırlar.
Bu arada fikir ve iddiadan yoksun yorgun bürokratlar da kebap yapmaya devam etmekteler.
Koalisyon döneminde illerde Valiler ve İl müdürlerinin, Ankara'da Genel Müdür ve üzeri bürokratların ömrü 2 yılı geçmezdi. Çünkü her hükümet kendi bürokratını atardı.
AK Parti döneminde istikrar gelince, 10 yılın üzerinde görev yapan bürokrat bolluğu yaşanmaya başladı.
Genel Müdür deyip geçmeyin, alırlar o sihirli rakamı ,6.400, görevden alınsalar bile hep şanları Sn. Genel Müdürüm, Sn. Müsteşarım'dır.
Havaalanında, Hastanede, Postanede her kapı açılır onlara..
Ölünceye kadar o ünvanı kullanırlar.
15 yıl boyunca, AK Parti döneminde bu kaymağı yemişlerdir. Ve dahi yemeye devam edeceklerdir.
15 Temmuz Gecesi VİP Bürokratlar ne yapıyordu?
15 Temmuz Şehitlerinin anlatıldığı bir belgeselde izlemiştim.
Şehidimiz eşi anlatıyordu. "(Şehidimiz) Kapıdan çıkarken dedi ki; "Sen beni uzman Çavuşluğa göndermedin. Aha bende Şehit olmaya gidiyorum. dedi." Diyor.
Şimdi sevgili dostlar,
Uzman çavuş olmaya çalışan kimdir?
Muhtemelen, belli düzgün bir işi olmayan kişidir.
Şimdi O şehit oldu.
Allah Rahmet eylesin.
Hakkını helal etsin.
Hayatta düzgün bir işi olamayanlar, ikinci kurtuluş savaşını yaptılar..
Şehit oldular..
Gazi oldular.
Acaba;
O gece, AK Parti'nin VİP Bürokratları ne yapıyordu?
Yiyecek stoklayanlar var mıydı?
15 Temmuz gecesi, sosyal medya hesaplarında neler paylaştılar?
Özel konuşmalarında neler dediler?
Sokağa çıktılar mı?
Yada dizi film mi seyrettiler..
Mesela ben, öncelikle üyesi olduğum tüm hesaplarda STK'larda halkı sokaklara çağırdım.
Yetmedi,
Arayan dostlara da açık ve net şunları söyledim.
"Sabah darbeciler başarılı olursa zaten bizi alırlar. Tek şansımız sokaklar"..
Şimdi tekrar soralım..
O gece, bürokrat hazretleri ne yapıyordu?
Araştırdınız mı?
Yola çıkarken, arkanızı sağlam alacaksınız..
Yoksa arkadan vurulursunuz.
Son büyükelçi suikastı bunu elzem hale getiriyor artık.
Bizden hatırlatması..
Emaneti Ehline Veriniz
Değerli Dostlar, Ülke olarak öyle zorlu bir süreçten geçiyoruz ki,
AK Parti bu süreçte, özellikle askeri ve sivil bürokraside sadece kendi kadrolarını değil, tüm vatanperver ve liyakatli ve heyecanını kaybetmeyen kadrolarla çalışmak zorundadır.
Başka yolu yok..
Tabii,
Konu gelmişken, en büyük hastalığımızdan "illa benim adamım olsun" hastalığından bahsetmemek olmaz..
İslam Aleminin en büyük hastalığı.
Slogan Müslümanlığından öteye gidemedik ne yazık ki..
Doğru İslamı öğrenemedik ve hayatımıza tatbik edemedik ne yazık ki..
Üstad Bediüzzazaman Said Nursi, 100 yıl önce, Meşrutiyetin ilanı ile Doğu'ya gider. Memleketindeki aşiretlere, Meşrutiyeti anlatmaya çalışır.
Münazarat isimli eseri bu çalışmalarının sonucu ortaya çıkar.
Sorarlar Üstad Hazretlerine. Çok enteresandır. 21. Yüzyıl Müslümanları hala bu çizgiye gelememişlerdir.
(Müceddit olmak böyle bir şey demek ki)
SUAL: Ermeniler kaymakam ve vali oluyorlar, nasıl olur?
CEVAP: Saatçi ve makineci ve süpürgeci oldukları gibi... zira meşrutiyet, hâkimiyet-i millettir. Hükümet hizmetkârdır. Meşrutiyet doğru olursa; kaymakam ve vali, reis değil, belki ücretli hizmetkârdır.
Yaaa,
Nasıl ki saatçi, süpürgeci olabiliyorlar. Vali dahi olabilirler. Yeter ki Liyakatli olsunlar. Sadakatli olsunlar.
Osmanlı'yı ayakta tutan sır bu değil mi zaten?
Başka bir yer de de, "Saatiniz bozulunca nereye gidersiniz. Elbette ki saatçiye. İmama değil.." diyor.
Kabenin Anahtarını taşıyan Sahabi
Osman bin Talhâ, Mekke'de Kâbe Kayyımlığı ile vazîfeliydi. Sülâlesi câhiliye devrinde Kâbe'nin hicâbet vazîfesini yapardı, ya'nî kapı anahtarını taşırdı. Peygamber Efendimiz, hicretten önce Osman'ı da bizzat îmâna da'vet etti. Osman:
- Yâ Muhammed! Sen kavminin dînine aykırı davranmış ve ortaya yeni bir dîn çıkarmış bulunuyorsun. Doğrusu, benim sana tâbi olacağımı ümit etmen şaşılacak şeydir, diyerek îmâna gelmedi.
Bir defasında Resûlullah Efendimiz, îmân edenlerle birlikte Kâbe'ye girmek istemişlerdi. Osman Kâbe'ye de sokmak istemediği gibi sert de davrandı.
Fakat Resûlullah efendimiz onun bu hareketini sükûnetle karşılayıp, şöyle buyurdu:
- Ey Osman! Ümit ederim ki, bir gün sen beni, bu anahtarı nereye isterseniz koyarsınız, kime isterseniz verirsiniz diyeceğin bir mevkide de göreceksin!
- O zaman Kureyş mahvolmuş, kıymetten düşmüş olur.
- Hayır! Asıl o zaman, Kureyş yaşayacak ve kıymetlenecektir.
Osman bin Talhâ, Uhud harbine müşriklerin safında katıldı. Babası, kardeşleri ve akrabası öldürülünce, Kâbe'nin hicâbet vazîfesi tek başına üzerinde kaldı.
Mekke'nin fethinden altı ay önce Amr bin Âs ve Hâlid bin Velid ile birlikte Medine-i münevvereye gelerek, Müslüman oldu. Fetihten önce îmâna gelen Muhâcirlerin derecelerine kavuştu.
Emâneti ehline veriniz
Mekke'nin fethine katılıp, Resûlullahın yanında bulundu. Kâbe'nin anahtarını Resûlullaha arzetti, beraber girdiler. Burada Resûlullah efendimiz iki rek'at namaz kıldı. Beyt-i şerîften çıkarken, Resûlullah efendimiz, Nisâ sûresinin, ( Allahü teâlâ size emânetleri ehline vermenizi emreder) meâlindeki 58. âyet-i kerîmesini okuyup, anahtarı Osman bin Talha'ya ve amcasının oğlu Şeybe'ye verdi. Ona buyurdu ki:
- Ey Ebû Talhâ evlâdı! Ceddinizden kalma olan emâneti sizde payidar ve bâki olmak üzere alınız. Bunu zâlim olmaksızın hiçbir kimse sizden alamaz.
Bakın ne diyor Kur'an da Hz. Allah.
Ne buyuruyor Hz. Peygamber.
Allah size, mutlaka emanetleri [işleri] ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.) [Nisa 58]
Müminler övülürken, (Emanetlerine [dinin emir ve yasaklarına] riayet ederler ve verdikleri sözleri yerine getirirler) buyuruluyor.(Müminun 8)
Bir işi yaparken de aralarında istişare ettikleri, birbirine danışarak yaptıkları bildiriliyor. (Şura 38)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(İş ehli olmayana [layık olmayana] tevdi edildiği [verildiği] zaman, kıyameti bekle.) [Buhari]
(Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin. "Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?" denince, (Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin) buyurdu. (Buhari)
Allah'a Emanet olun sevgili dostlar..
Yavuz Bahadıroğlu "Canlarını dişlerine takmış, durup dinlenmeden çırpınıyorlar, saat kavramı olmaksızın çalışıyorlar, uğraşıp didiniyorlar; büyük bir sorumluluk duygusu, heyecan ve moral ile hedefe koşuyorlar. Gerektiği zaman risk alıyor, hem kendi canlarını hem de aile efratlarını tehlikeye atıyorlar. Bir tarafları PKK,DAEŞ, bir tarafları PYD-YPG, FETÖ, Esad güçleri, Rusya, İsrail, Amerika, AB, Irak, İran, Haşdi Şabi militanları... Diğer tarafları Batı medyası, yerli işbirlikçiler, algı operasyonları... Hepsine yetişmeye çalışıyorlar... Buna karşılık bürokratik cephede aynı idealizm yok: İdealizm olmayınca gayret de yok: Bazı bakanlıklarla yıllanmış bürokratlar ve bazı belediyeler anlaşılmaz bir rahatlık içinde... Şer odaklarıyla mücadeleyi Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan'a bırakmışlar, keyif çatıyorlar." diyor..
Doğuştan Demokrat, vatan millet sevdalısı muhterem yazarımız haklı olarak, bürokrasideki duyarsızlığa sinirleniyor.
Uzun yıllar bürokraside görev yaptım. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nda çalışırken, Yeni müfredatın hayata geçirilmesi, Mesleki Eğitim Müfredatının yenilenmesi ve Modernizasyonu, Eğitimde Bilgisayar Teknolojilerinin kullanılması ve Türkiye'de Projecilik anlayışının yerleşmesinde hasbelkader çalışmalarımın olduğunu düşünmekteyim
Lakin,
içimdeki "Özgür ve Demokrat Ruh" nedeniyle "Rızık Allah'tandır" dedik memuriyetten ayrıldık.
Bürokrasinin en rahat dönemi
Bu süreç zarfında, dışardan içeriye söyle bir bakıyorum da, gaile, fikir ve iddiadan yoksun kesimler için tam bürokrat olunacak dönemleri yaşıyoruz.
31 Mayıs 2013 tarihinde başlayan Gezi olayları,
Arkasından gelen 17-25 Aralık Operasyonları,
30 Mart Mahalli İdareler Seçimi,
Cumhurbaşkanlığı Seçimi,
7 Haziran ve 1 Kasım Genel Seçimleri,
15 Temmuz hain darbe kalkışması,
Terör olayları,
Ve.,
Şimdi de başlayan Yeni Anayasa Süreci, sistem tartışmaları nedeniyle;
Tüm hükümet üyeleri oradan oraya savrulmakta, siyasi gelişmeleri takip etmekten, asıl yapmaları gereken işlere konsantre olamamaktadırlar.
Bu arada fikir ve iddiadan yoksun yorgun bürokratlar da kebap yapmaya devam etmekteler.
Koalisyon döneminde illerde Valiler ve İl müdürlerinin, Ankara'da Genel Müdür ve üzeri bürokratların ömrü 2 yılı geçmezdi. Çünkü her hükümet kendi bürokratını atardı.
AK Parti döneminde istikrar gelince, 10 yılın üzerinde görev yapan bürokrat bolluğu yaşanmaya başladı.
Genel Müdür deyip geçmeyin, alırlar o sihirli rakamı ,6.400, görevden alınsalar bile hep şanları Sn. Genel Müdürüm, Sn. Müsteşarım'dır.
Havaalanında, Hastanede, Postanede her kapı açılır onlara..
Ölünceye kadar o ünvanı kullanırlar.
15 yıl boyunca, AK Parti döneminde bu kaymağı yemişlerdir. Ve dahi yemeye devam edeceklerdir.
15 Temmuz Gecesi VİP Bürokratlar ne yapıyordu?
15 Temmuz Şehitlerinin anlatıldığı bir belgeselde izlemiştim.
Şehidimiz eşi anlatıyordu. "(Şehidimiz) Kapıdan çıkarken dedi ki; "Sen beni uzman Çavuşluğa göndermedin. Aha bende Şehit olmaya gidiyorum. dedi." Diyor.
Şimdi sevgili dostlar,
Uzman çavuş olmaya çalışan kimdir?
Muhtemelen, belli düzgün bir işi olmayan kişidir.
Şimdi O şehit oldu.
Allah Rahmet eylesin.
Hakkını helal etsin.
Hayatta düzgün bir işi olamayanlar, ikinci kurtuluş savaşını yaptılar..
Şehit oldular..
Gazi oldular.
Acaba;
O gece, AK Parti'nin VİP Bürokratları ne yapıyordu?
Yiyecek stoklayanlar var mıydı?
15 Temmuz gecesi, sosyal medya hesaplarında neler paylaştılar?
Özel konuşmalarında neler dediler?
Sokağa çıktılar mı?
Yada dizi film mi seyrettiler..
Mesela ben, öncelikle üyesi olduğum tüm hesaplarda STK'larda halkı sokaklara çağırdım.
Yetmedi,
Arayan dostlara da açık ve net şunları söyledim.
"Sabah darbeciler başarılı olursa zaten bizi alırlar. Tek şansımız sokaklar"..
Şimdi tekrar soralım..
O gece, bürokrat hazretleri ne yapıyordu?
Araştırdınız mı?
Yola çıkarken, arkanızı sağlam alacaksınız..
Yoksa arkadan vurulursunuz.
Son büyükelçi suikastı bunu elzem hale getiriyor artık.
Bizden hatırlatması..
Emaneti Ehline Veriniz
Değerli Dostlar, Ülke olarak öyle zorlu bir süreçten geçiyoruz ki,
AK Parti bu süreçte, özellikle askeri ve sivil bürokraside sadece kendi kadrolarını değil, tüm vatanperver ve liyakatli ve heyecanını kaybetmeyen kadrolarla çalışmak zorundadır.
Başka yolu yok..
Tabii,
Konu gelmişken, en büyük hastalığımızdan "illa benim adamım olsun" hastalığından bahsetmemek olmaz..
İslam Aleminin en büyük hastalığı.
Slogan Müslümanlığından öteye gidemedik ne yazık ki..
Doğru İslamı öğrenemedik ve hayatımıza tatbik edemedik ne yazık ki..
Üstad Bediüzzazaman Said Nursi, 100 yıl önce, Meşrutiyetin ilanı ile Doğu'ya gider. Memleketindeki aşiretlere, Meşrutiyeti anlatmaya çalışır.
Münazarat isimli eseri bu çalışmalarının sonucu ortaya çıkar.
Sorarlar Üstad Hazretlerine. Çok enteresandır. 21. Yüzyıl Müslümanları hala bu çizgiye gelememişlerdir.
(Müceddit olmak böyle bir şey demek ki)
SUAL: Ermeniler kaymakam ve vali oluyorlar, nasıl olur?
CEVAP: Saatçi ve makineci ve süpürgeci oldukları gibi... zira meşrutiyet, hâkimiyet-i millettir. Hükümet hizmetkârdır. Meşrutiyet doğru olursa; kaymakam ve vali, reis değil, belki ücretli hizmetkârdır.
Yaaa,
Nasıl ki saatçi, süpürgeci olabiliyorlar. Vali dahi olabilirler. Yeter ki Liyakatli olsunlar. Sadakatli olsunlar.
Osmanlı'yı ayakta tutan sır bu değil mi zaten?
Başka bir yer de de, "Saatiniz bozulunca nereye gidersiniz. Elbette ki saatçiye. İmama değil.." diyor.
Kabenin Anahtarını taşıyan Sahabi
Osman bin Talhâ, Mekke'de Kâbe Kayyımlığı ile vazîfeliydi. Sülâlesi câhiliye devrinde Kâbe'nin hicâbet vazîfesini yapardı, ya'nî kapı anahtarını taşırdı. Peygamber Efendimiz, hicretten önce Osman'ı da bizzat îmâna da'vet etti. Osman:
- Yâ Muhammed! Sen kavminin dînine aykırı davranmış ve ortaya yeni bir dîn çıkarmış bulunuyorsun. Doğrusu, benim sana tâbi olacağımı ümit etmen şaşılacak şeydir, diyerek îmâna gelmedi.
Bir defasında Resûlullah Efendimiz, îmân edenlerle birlikte Kâbe'ye girmek istemişlerdi. Osman Kâbe'ye de sokmak istemediği gibi sert de davrandı.
Fakat Resûlullah efendimiz onun bu hareketini sükûnetle karşılayıp, şöyle buyurdu:
- Ey Osman! Ümit ederim ki, bir gün sen beni, bu anahtarı nereye isterseniz koyarsınız, kime isterseniz verirsiniz diyeceğin bir mevkide de göreceksin!
- O zaman Kureyş mahvolmuş, kıymetten düşmüş olur.
- Hayır! Asıl o zaman, Kureyş yaşayacak ve kıymetlenecektir.
Osman bin Talhâ, Uhud harbine müşriklerin safında katıldı. Babası, kardeşleri ve akrabası öldürülünce, Kâbe'nin hicâbet vazîfesi tek başına üzerinde kaldı.
Mekke'nin fethinden altı ay önce Amr bin Âs ve Hâlid bin Velid ile birlikte Medine-i münevvereye gelerek, Müslüman oldu. Fetihten önce îmâna gelen Muhâcirlerin derecelerine kavuştu.
Emâneti ehline veriniz
Mekke'nin fethine katılıp, Resûlullahın yanında bulundu. Kâbe'nin anahtarını Resûlullaha arzetti, beraber girdiler. Burada Resûlullah efendimiz iki rek'at namaz kıldı. Beyt-i şerîften çıkarken, Resûlullah efendimiz, Nisâ sûresinin, ( Allahü teâlâ size emânetleri ehline vermenizi emreder) meâlindeki 58. âyet-i kerîmesini okuyup, anahtarı Osman bin Talha'ya ve amcasının oğlu Şeybe'ye verdi. Ona buyurdu ki:
- Ey Ebû Talhâ evlâdı! Ceddinizden kalma olan emâneti sizde payidar ve bâki olmak üzere alınız. Bunu zâlim olmaksızın hiçbir kimse sizden alamaz.
Bakın ne diyor Kur'an da Hz. Allah.
Ne buyuruyor Hz. Peygamber.
Allah size, mutlaka emanetleri [işleri] ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.) [Nisa 58]
Müminler övülürken, (Emanetlerine [dinin emir ve yasaklarına] riayet ederler ve verdikleri sözleri yerine getirirler) buyuruluyor.(Müminun 8)
Bir işi yaparken de aralarında istişare ettikleri, birbirine danışarak yaptıkları bildiriliyor. (Şura 38)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(İş ehli olmayana [layık olmayana] tevdi edildiği [verildiği] zaman, kıyameti bekle.) [Buhari]
(Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin. "Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?" denince, (Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin) buyurdu. (Buhari)
Allah'a Emanet olun sevgili dostlar..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.