Doç.Dr. Ömer Kul

Doç.Dr. Ömer Kul

Doğu Türkistan'da Toplama Kamplarına Dair-3

​Son dönemlerde kamplara ve dolayısıyla uygulamalara gösterilen tepkilerin artması Çin'in yeni bir oyun başlattığını gösterdi.
Doğu Türkistan'da Toplama Kamplarına Dair-3
Bu oyunda muhtemelen yanlarında Çinli görevlilerin olduğu kişiler, bilhassa yurtdışında Doğu Türkistan'da yaşananları anlatan ve kamuoyunca takip edilen insanların yakınları, bir şekilde akrabalarını aramaya başladılar. Kısa telefon görüşmelerinde kendilerine dikte edilen cümleler kurdukları görüşmeleri yapanların dikkatinden kaçmamaya başlandı. Mesele Akikat Kaliolla adlı Doğu Türkistanlı bir Kazak Türkü, annesiyle yaptığı görüşmede Kazakça konuşmaya çalışınca annesi sadece Çince konuşabileceklerini söylüyor. Buradan muhtemelen annenin ne dediğini kontrol için yanında bulunan görevlinin Kazakça bilmemesi yüzünden Çince konuşmaya zorlandığını veya görevlinin nelerin konuşulduğunu anlamak için anneyi zorladığı söylenebilir.

Yine Razila Nural isimli kızcağızla annesinin yaptığı görüşmede “Beni kimsenin tuttuğu yok, dedikodulara inanmayın, ben kendi irademle çalışıyorum, her şeyim var, her şey iyi” demesini ve akabinde annesinin "bu numaradan kendisini arayıp arayamayacağını" sorması üzerine de kızımızın; “Siz arayamazsınız, ben ararım” demesini okurlarımızın değerlendirmesine bırakıyorum. (bkz. http://habernida.com/cinin-21-asir-distopyasi-dogu-turkistandaki-toplama-kamplari/18.02.2018)
Çinli yetkililerin toplama kamplarına dair en ciddiyetsiz açıklamalarından bir diğeri ise buraların "meslek edindirme işlevi gördüğü"ne dair ifadeleri teşkil etmektedir. Kamplara kimlerin alındığına dair elimizdeki veriler toplumun önde gelen insanlarının olduğu yönündedir. Mesele öğretmenler, doktorlar, avukatlar, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, iş adamları, toplumun kanaat önderleri… vs. Dahası bu kişiler içerisinde devlette veya özel sektörde çalışıp emekli olmuş insanların sayısı da bir hayli fazladır. Bu durumda "bu insanlara hangi mesleği öğretiyorsunuz?" veya "hangi mesleği öğretmen ihtiyacı duyuyorsunuz?" sorusu gelmektedir.  İşin gerçek yüzü ise Çin'in bu neviden insanları kamplara almasının arkasındaki sebep, topluma önderlik edebilecek insanları korkutma, sindirme, yapabilirse ölümlerine sebep olma ve bunun üzerinden toplumu dizayn etme gayelerine matuftur. Bu yönüyle kampları "soykırım" olarak nitelendirmek mümkündür. Zikredilen kesimin radikalizmle uzaktan veya yakından hiçbir ilgilerinin olmadığını sağır sultan bile duyup-bilmektedir. Bu kesimin bir başka özelliği ise hepsi Çince bilen veya profesyonel bir meslek sahibi olmalarıdır. Toplumun aydın kesiminin tamamen ortadan kaldırılması gibi sinsi bir proje bütün acımasızlığı ile Doğu Türkistan'da Çin yönetimi tarafından pervasızca uygulanmaktadır. 

Toplama kamplarını Çin'in ifade ettiği şekliyle "yeniden eğitim ve meslek edindirme kampları" olarak ifade etmek mümkün değildir. Nazi Almanya'nın veya Mao'nun Kültür Devrimi sırasındaki kamplarına birçok açıdan emsal teşkil edecek uygulamalar maalesef 2019 Dünyasında, bütün pervasızlığıyla yaşanmaya devam etmektedir. Ve henüz kampların içerisinde nelerin yaşandığına dair teferruatlı bilgiler kamuoyunun bilgisi dahilinde değildir. Birkaç küçük örnek bile kampların insani olmadığını zaten gözler önüne sermektedir. Ömer Bekali'nin kamplarda yaşananlara dair anlattıkları bile insanın tüylerini diken diken etmektedir. Bu anlamda birçok acıklı hikayenin ilerleyen dönemlerde ortaya çıkacağını da üzülerek ifade etmek isterim. İnsanlara kamplarda yaşananları dışarıda anlatmayacaklarına dair imzalatılan ahit bile olayın vahametini anlamamıza yetip de artmalıdır. Yaşananları dışarıda anlatanların ise başına nelerin gelebileceğini burada uzun uzadıya yazmaya gerek yoktur kanaatindeyim.

Bununla birlikte şuana kadar öğrenebildiğimiz sınırlı bilgiler ışığında bütün kampların aynı şekilde dizayn edilmediğini, bazı tanıkların ifadelerine göre kampların derecelendirildiğini öğrenmiş bulunmaktayız.  Yine tek bildiğimiz bu derecelendirmeye göre kamp şartlarının değişik zorlukları beraberinde getirdiğidir. Bir kişinin kampa alınma gerekçesi, onun kampta çektiği eziyetle ve yerleştirildiği kampla doğru orantılı olduğunu da söyleyebiliriz. Yine bölgeden bölgeye kamp şartlarının değişiklik gösterdiğini ifade edenler de bulunmaktadır. Mesela Turfan bölgesindeki kamplarda hayat şartlarının diğer bölgelere göre daha zorlu olduğuna dair şahitlikler de bulunmaktadır. Yine kamplarda her hareketin (yeme, yatma, tuvalet ihtiyacı, temizlik ..vs) bir sınırlaması olduğu, bunlara riayet etmeyenin veya belirlenen saat veya dakika aralığında yapılmayan iş ve işlemlerden sonra ağır işkencelere maruz kalındığına dair ifadeler de az olmakla beraber basına yansımış durumdadır. Mesela tuvalet ihtiyacı için iki dakikalık zaman verildiği, buna riayet etmeyenlerin yaşadıkları insan hafzalasının almayacağı bir uygulama örneğidir. 

Toplama kamplarıyla ilgili sınırlı sayıdaki bu bilgiler bile olayın vahametini ortaya koymaktadır. Bunun dışında yeni tanıklıklarla daha fazla bilgi sahibi olacağımız bir gerçektir. Kampların bir an evvel kapatılması için başta BM ve İİT olmak üzere uluslararası insan hakları örgütleri ivedilikle harekete geçmelidir. Bu anlamda Türkiye'ye bu işin öncülüğünü yapmasının yakışacağını da belirtelim. Hapishaneler ve kampların farkları, meslek edindiriyoruz gibi gayr-i ciddi açıklamalar üzerinden meselenin yeniden değerlendirilmesi yanında neredeyse bedavaya çalıştırılan insanların akıbetleri ile ev hapsi veya pasaportlarına el konulanların durumları da yakinen takip edilmelidir. Vakit çok geç olmadan, insan haklarına evrensel beyannamesi çerçevesinde konu ivedilikle çözüme kavuşturulmalıdır. 

Bu türden gayr-i insani ihlallerinin yaşandığı bölgede Çin'in uygulamaları Doğu Türkistanlıları daha fazla radikalleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Ümid ederim sağduyu ikliminin hakim olduğu bir dönemi en kısa zamanda ve hep beraber görmüş oluruz. Bu gerçekleşmediği takdirde, yani Çin yönetimi kendi vatandaşlarına dünya üzerindeki her bir insan gibi anayasal haklarını kağıt üzerinden uygulamaya geçirmediği müddetçe, birilerinin Doğu Türkistanlılar üzerinden oyun oynadığına dair feveranda bulunmaya başta Çin devletinin ve onunla beraber Çin sevicilerinin hakkı olmadığı gerçeğini kabul etmemiz gerekmektedir.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Bulent Altan
    Intihal iceren yazi bu mu?
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı