TİC Holding Header
  • USD 32.324
  • EUR 35.124
  • Altın 2297.323
  • BIST 100 8880.09
Doç.Dr. Ömer Kul

Doç.Dr. Ömer Kul

Bugünü anlamanın yolu dünü bilmektir…

Bugünü anlamanın yolu dünü bilmektir…

Yer: Gulca/Doğu Türkistan
Tarih: 4-6 Şubat 1997

Bundan tam 24 yıl önceydi. Doğu Türkistan'ın Gulca şehrinde bir Ramazan ayı, Kadir gecesinde üç gün sürecek vahşetin kıvılcımı atılmış, bir nevi günümüzün soykırım kamplarına giden süreç fiili olarak başlatılmıştı.

Bilindiği üzere Doğu Türkistan en son 1949 yılında Mao Ze-dong liderliğindeki Komünist birlikler tarafından işgal edilmiş, Türk'ün ata diyarı, İslam medeniyetinin beşiği adım adım milli ve manevi benliğinden sistemli bir şekilde arındırılmaya başlanmıştı.

1955 yılına kadar yüzbinlerce insan sırf Komünist sistem muhalifi olmakla itham edilip ortadan kaldırılmış, ülkenin demografik yapısı değiştirilmek üzere Çinli göçmenlere peşkeş çekilmiş, halkın mümbit arazileri zorla gasp edilerek göçmen Çinlilere dağıtılmış, evin sahibi köle, göçmen Çinliler Komünist sistem marifetiyle efendi yapılmıştı.

Yaşananları bu satırlara sığdırmak mümkün olmasa da günümüzdeki soykırım kamplarına adım adım giden sürecin aslında başlangıcının 1949 işgali, sistematik hale getirilmesinin de 4-6 Şubat 1997 Gulca Katliamı olduğunu bugünden geriye baktığımızda söylemek abartı olmayacaktır.

1966-1976 yılları arasında "Kültür Devrimi" ile bütün Çin, Mao marifetiyle şekillendirilmek istenmiş ama asıl hedef düşman olarak görülen özerk bölgelerdeki azınlık milletler üzerine yoğunlaşılmıştı. Bu dönemde Tibetliler ve Moğollar kadar Doğu Türkistanlı Müslüman-Türkler de akla hayale gelmemiş zulümlere maruz kalmış, her geçen yıl milli ve manevi değerlerine savaş açan Komünist idareye rağmen hayata tutunabilme mücadelesine bütün imkansızlıklarına rağmen dört elle sarılmışlardı.

Kürtajdan, çocuk kotasına, alfabelerinin defalarca keyfi değiştirilmesinden, doğup büyüdükleri bahçelerinin Çinlilere peşkeş çekilmesinden ana dillerinin yasaklanmasına akla hayale gelmedik bir yok etme siyasetine...

Neler yaşamamıştı ki Doğu Türkistanlılar!

Bir gün düzelecek ümidi, birçoğunun bir daha dönmemek, dahası ana, baba, kardeş, evlat veya hayat arkadaşının sesini duymamacasına bir ayrılığa sebep olmuş, çıkabilenler dışarıda hayata tutunma mücadelesi verirken, içeridekiler ise hayatta kalabilmenin yollarını aramışlardı.

Derken Mao ölmüş, Batı, Sovyet Rusya’ya karşı güçlü bir müttefik oluşturmak üzere Çin ile ilişkilerini geliştirme yarışına girmiş, buna mukabil Komünist Çin yönetimi de elde ettiği uluslararası kazanımlar karşılığında 1982 yılında bir anayasa değişikliğine gitmişti.

Doğu Türkistanlıların "bir gün düzelecek ümidi" sanki hayata geçer gibi olmuş, 1982 anayasasının getirdiği azıcık özgürlük ortamı, Çin'de 1989'da Tiananmen öğrenci olaylarına sahne olmuştu.

1985 sonrası Doğu Türkistan'da ise doğum kontrolü yanında, zorunlu kürtaj, iki çocuktan fazlasına yasak getirilmesi yetmemiş gibi eğitim-öğretimin Çin dilinde mecbur edilmesi tansiyonu yükselttikçe yükseltmiş, 5 Nisan 1990 Barın ve 1995 Hoten olayları Çin kontrgerilla yapılanması marifetiyle birçok insanın hayatına mal olmuştu.

4 Şubat 1997 Gulca Katliamı ise 2000'li yıllar öncesinde Çin Komünist parti dikta rejiminin oynadığı ve aslında günümüzün "soykırım kamplarına" giden sürecin kaldırım taşlarını düşemeye başlamıştı.

Bu dönemde Doğu Türkistan toplumunun milli ve manevi değerlerinden uzaklaşmaları için başta alkol kullanımını teşvik eden Komünist idare, aynı zamanda toplumun kötü alışkanlıklardan uzaklaşmasını sağlayan, birlik ve beraberliğini pekiştiren değerleri de ortadan kaldırma çabasına girmişti.

Bu anlamda Doğu Türkistan toplumunun birlik ve beraberliğinin mihenk taşlarından biri olan "meşrep meclisleri"nin varlığından rahatsız olan Çinli yetkililer, 1995 sonrası bu yapının ortadan kaldırılması için adımlar atmaya başlamış, halkın önde gelenlerini tutuklamakla kalmamış, meşrebe katılanları da sıkı takibe almıştır.

4 Şubat 1997 gecesi bir Ramazan ayı Kadir gecesi meşrep meclisince tertip edilen ve hanımların geceyi ihya için toplananlarını apar-topar derdest eden Komünist yetkililer acımasızca insanları sokaklarda süründürmüş, karakola götürülenlerin akıbetini merak eden gençler gün aydınlanınca karakol önlerinden toplanmaya başlamıştır. Toplanan gençlerin üzerine tazyikli soğuk su ve yaylım ateşi açılmış, bir tarafta ölenler, bir tarafta tutuklananlar halkın galeyana gelmesine neden olmuştur.

Olayların üçüncü gününde hem ilk gece hem de ertesi gün tutuklananlar ile hayatını kaybedenlerin durumu öğrenmek için toplana kalabalığa karşı da kış mevsimi olmasına rağmen sıkılan soğuk tazyikli su, ortamı germiş, bu durum ipleri kopma noktasına götürmüştür.

Onca yaşanana rağmen Çinli yetkililer sadece 9 kişinin olaylarda hayatını kaybettiğini pişkinci ifade etmiş, görgü tanıklarının anlattıklarına göre ise aslında halka gözdağı vermek amacıyla katledilen Doğu Türkistanlılar sokak sokak dolaştırılarak teşhir edilmiştir.

Çinlilerin aksine, olayın şahitleri ve uluslararası insan hakları teşkilatları olaylarda 100'den fazla insanın hunharca katledildiğini, en az 4000 insanın tutuklandığını ve yine en az 200 insanın düzmece mahkemelerde ölüm cezasına çarptırıldığını ifade etmektedir.

Bilhassa 2016 sonrası sözde "eğitim", özde "soykırım" kamplarına tıkılan, tecavüzlerin sıradanlaştığı, işkencelerin pervasızlaştığı, insanların aşağılanıp, kısırlaştırıldığı, daha acısı köle işçi olarak çalıştırıldıkları ve organlarının birer ticari meta haline dönüştürüldüğü Doğu Türkistan'da günümüzde yaşananların temelleri işte bu Gulca katliamında atılmış, soykırım sistematik hale getirilmiştir.

Bugün mazlum ve mağdur Doğu Türkistan'da yaşananları anlayabilmenin yolu bilhassa 1990 Barın, 1995 Hoten, 1997 Gulca ve 2009 Urumçi olaylarını; sebepleri, sonuçları ve azmettiricileri gibi birçok cepheden teferruatlı bir şekilde ele almakla mümkün olabilecektir.

Kıt imkanlarla elde edilen bilgiler bile insanın tüylerini diken diken ederken, gün gelir Doğu Türkistan özgür bir ülke olduğunda, şayet bilgi ve belgeler Çinli yetkililer tarafından imha edilmezse, ortaya çıkartılacak gerçekler nasıl bir vahşiliğin yaşatılmış olduğunu da gözler önüne serecektir.

Bu vesile ile 4-6 Şubat 1997 tarihlerinde Çin Komünist parti devleti eliyle estirilen terör olaylarında hayatını kaybeden Doğu Türkistanlı kardeşlerimize Yüce Mevla’dan rahmet diliyor, Çin'i şiddet ve esefle kınıyor, şehit olanların bugün hayatta olan yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın