Siyasetin uzman hekimi Erdoğan ne yapacak/ Nasıl bir tedavi yöntemi başlatacak?
CHP zafer sarhoşluğunda…
Yapılan devir-teslim törenleriyle galibiyet kutluyorlar.
Yakında onlarda da galibiyet sahipleniciler birbirine yüklenmeye başlar.
Seçim ve CHP'ye daha sonraki yazılarımızda geleceğiz.
Şimdi ana konumuz AK Parti…
Bu cenahtaki durum/kişi ve yaklaşımları üç başlıkta toplayabiliriz.
Birincisi:
"Ben demiştim"ciler.
Bunlar bukalemun gibidirler, her renge girerler.
Hiçbir zaman net konuşmazlar. Lafları her yere çekilebilir.
Seçim öncesi de böyle davrandılar. "Aman be ya!/Neyime!/Genel ve her yöne çekilebilecek sözler edeyim de seçim kazanılsa da kaybedilse de haklılık payesi çıkartabileyim." diye yazar ve konuşurlar.
Şimdi de yaptıkları budur.
Seçim öncesi yazdıkları muğlak ve yuvarlak söylem ve yazılarını hatırlatıp "Ben, bu günlerin geleceğine hep işaret ettim ama kimse beni dinlemedi ki!" kabilinden konuşmaya başladılar bile…
İkincisi:
Nimetciler/Rantçılar
Bunlar için eleştiri falan yoktur.
Çok rahat şekilde dün ak dediklerine bugün kara diyebilirler.
"En Erdoğancı benim!" diyebilmek için her türlü taklayı atarlar/saldırganlaşırlar ve televizyon ekranlarını evlerinden daha çok kullanırlar.
Ekran müdavimlikleri nedeniyle neredeyse tiksinti oluştururlar ama umurlarında bile olmaz. Yeter ki sergiledikleri "En Erdoğancılık"larıyla değirmenlerine gelen su kesilmesin!
Bu kesim, öyle keskin/radikal ve acımasızdır ki hakkaniyet boyutunda veya yaklaşan seçimlerde karşılaşılması muhtemel derin hezimeti dile getirme bağlamında konuşan herkesi ihanetle suçlarlar, FETÖ dili kullanmakla itham ederler ve ağzını açtığına pişman edip sonra da "…herifi nasıl susturduk ama…" diye salyalar akıtırlar.
Bu türler, seçim sonrası nasıl davranıyorlar?
Reis, yenilmez,
Erdoğan hep Erdoğan'dır,
CHP aslında kazanmadı, sadece millet iktidara sarı kart gösterdi,
Erdoğan sonucu zaten biliyordu,
Reis'in kafasında planı zaten hazır,
Bu CHP 1989'da da yine böyle kazanmıştı ama 1994 yerel seçimlerinde beterin beteri hale düşmedi mi? Merak etmeyin yine öyle olacak!" gibi gibi laflarla geçiştirme ve dolayısıyla da "…ben bu süreçte bile Erdoğancı görüneyim de nimetim kesilmesin!" havasında!
Nasılsa Erdoğan dört yıl daha iktidarda!
En tehlikeli/rezil ve müptezel kesim bunlardır.
Ve öyle sinsidirler ki ayrık otu gibi AK Partinin aşağıdan yukarıya her noktasına sirayet etmişlerdir.
Ekranlarda kaplan saldırganlığında olan bu türler ekran arkasında kediye/kuzuya dönüşürler ve el-etek öpmekte çok mahirdirler!
Üçüncüsü:
Hâlâ vicdanlıdırlar ve azap çekebilen bir vicdana sahiptirler,
Hâlâ akıl gözleri körleşmemiştir.
Hâlâ Reis'e insanî/vicdanî ve manevi boyutla muhabbet içindedirler.
Lekelenmekten/itibar suikastından ve şirretlerin şerrinden korkarlar.
İşte bu kesim, bahsettiğim "nimetlenmeci" kesimin partiyi neredeyse ele geçirmişliklerinden dolayı sustular.
Sustular ama içleri de kan ağladı.
Neden sustular?
Çünkü dile getirdikleri ikaz ve negatifliklerden dolayı itildiler/kakıldılar ve aşağılandılar.
Doğruyu söyledikleri için ötelendiler/evlatları gibi gördükleri partide üveyleştirildiler!
Hal böyle olunca bu insanlar kenara/köşelerine çekildiler. Çünkü karşılarında cürüm işlemekten korkmayan, Allah korkusu olmayan ve sadece elde ettikleri-edecekleri "nimeti" düşünen ve her geçen gün büyüyüp partiyi ele geçiren kesimin şerrinden korktular!
Ana hatlarıyla özetlediğim karakterlerden oluşan süreç, bugünlere geldi.
Seçim oldu ve ortada vahim bir tablo var…
"Ben dememiş miydim?"cilerin dilinde hiç sevmediğim ve realiteden çok uzak bir de terane var.
"AK Parti fabrika ayarlarına dönmeli…"
Gerçeklikle bağdaşmayan ve pratiğe dönüştürülmesi hiç mümkün olmayan fantastik bir öneri.
Neden?
Arkadaşlar!
AK Partinin kuruluşunun üzerinden 22-23 yıl geçti.
O dönemin koşulları/zemini ve geçer akçesi değişti. Günümüz siyaseti bambaşka bir kimliğe büründü.
Sosyoloji/toplumsal yapı ve demografi 2002'ye göre çok farklı noktalarda ve reflekste.
O yüzden de hamaseti/lafazanlığı ve boşlukta kalacak önerileri bir kenara koyun.
Gerçekçi olmak ve realize olabilecek önlemlere odaklanmak lazım.
Erdoğan tam bir Winner (Kazanan)
Seçim matematiği ve kazanma konusunda bir şampiyon.
İç siyaset dinamiklerini iddia ediyorum ki Erdoğan kadar gözlemleyen/bilen ve bunu sandığa yansıtabilen başka bir lider yok.
Hâlâ istediği an gündemi değiştirebilir,
Hâlâ ipleri eline alabilir,
Hâlâ kaybetmeyi durduran lider olabilir.
Ki bence olacak da…
Hezimetin ana başlığını "Ekonomi" olarak bir önceki yazımızda dile getirmiş ve sizlerle paylaşmıştım.
Onu bir kenara koyup diğer başlığına döner ve sıralarsak şunları görürüz:
—Yanlış adaylar,
Yani liyakatsizlik.
—Yanlış bürokrasi,
Yani liyakatsizlik.
—Seçim sürecinin yanlış yönetilmesi,
Yani liyakatsizlik.
—Yanlış danışmanlar,
Yani liyakatsizlik…
Bunların sayısını artırmak çok mümkün maalesef!
—Bunun yanında adalet kavramına olan inancın sarsılması.
Yargı'nın kötü durumu.
—Yaşanan rehavet ve kibir.
"Bana ne? Başkası yapsın!" yaklaşımı içinde yapıyor gibi görünenler ve iş paye çıkartmaya gelince, kendini bir Erdoğansanan kifayetsiz muhterislerin bencil ve üstenci şekilde fakir-fukara/garip-gureba üzerinde tatmin etmeye çalışmaları.
Kişilik zafiyetlerini oturdukları makamlarla, bindikleri makam araçlarıyla ve harcadıkları meşruiyeti/helalliği belirsiz paralarla kamufle etmeye çalışanlar…
—Özeleştiriden uzaklaşılması/her sıkıntılı süreç sonrası …mış gibi yapılması ve doğru ile yanlışın yer değişmesi/sinsilerce yer değiştirilmesi.
Anketlerden tutun da halkın yaşadığı dramın yukarılara aktarımında "sıkıntı yok/kontrol bizde/her şey yolunda/yine kazanırız" şeklinde yalan-yanlış raporlama!
AK Parti'nin son on yılını baz alırsak aklıma gelen hastalıkların bir kısmını dile getirdim.
Bir nevi siyasal epikriz raporu.
Bilirsiniz ki bir hastanın geçmişini ve hastalığın bugüne geliş safahatını bilmezseniz hastayı tedavi etmekte de çok zorlanırsınız.
Ama hastanın geçmişini bilirseniz tedavi/çözüm/iyileştirme bağlamında ne yapacağınızı da bilirsiniz.
Hatta en deneyimsiz hekim bile hastayı tedavi edebilir.
Çözüm önerisi mi dediniz?
Hastalıkları ve nedenlerini/yanlış tedavileri/hastalığın ihmal noktalarını/hastalığa sebebiyet veren virüsleri/sırf kazandıkları para kesilmesin diye tedavi sürecinde bir şey yapmayıp bir şeyler yapıyor gibi gözükenleri anlattım, gösterdim.
Gerisi siyasetin uzman hekimi Erdoğan'da artık!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yapılan devir-teslim törenleriyle galibiyet kutluyorlar.
Yakında onlarda da galibiyet sahipleniciler birbirine yüklenmeye başlar.
Seçim ve CHP'ye daha sonraki yazılarımızda geleceğiz.
Şimdi ana konumuz AK Parti…
Bu cenahtaki durum/kişi ve yaklaşımları üç başlıkta toplayabiliriz.
Birincisi:
"Ben demiştim"ciler.
Bunlar bukalemun gibidirler, her renge girerler.
Hiçbir zaman net konuşmazlar. Lafları her yere çekilebilir.
Seçim öncesi de böyle davrandılar. "Aman be ya!/Neyime!/Genel ve her yöne çekilebilecek sözler edeyim de seçim kazanılsa da kaybedilse de haklılık payesi çıkartabileyim." diye yazar ve konuşurlar.
Şimdi de yaptıkları budur.
Seçim öncesi yazdıkları muğlak ve yuvarlak söylem ve yazılarını hatırlatıp "Ben, bu günlerin geleceğine hep işaret ettim ama kimse beni dinlemedi ki!" kabilinden konuşmaya başladılar bile…
İkincisi:
Nimetciler/Rantçılar
Bunlar için eleştiri falan yoktur.
Çok rahat şekilde dün ak dediklerine bugün kara diyebilirler.
"En Erdoğancı benim!" diyebilmek için her türlü taklayı atarlar/saldırganlaşırlar ve televizyon ekranlarını evlerinden daha çok kullanırlar.
Ekran müdavimlikleri nedeniyle neredeyse tiksinti oluştururlar ama umurlarında bile olmaz. Yeter ki sergiledikleri "En Erdoğancılık"larıyla değirmenlerine gelen su kesilmesin!
Bu kesim, öyle keskin/radikal ve acımasızdır ki hakkaniyet boyutunda veya yaklaşan seçimlerde karşılaşılması muhtemel derin hezimeti dile getirme bağlamında konuşan herkesi ihanetle suçlarlar, FETÖ dili kullanmakla itham ederler ve ağzını açtığına pişman edip sonra da "…herifi nasıl susturduk ama…" diye salyalar akıtırlar.
Bu türler, seçim sonrası nasıl davranıyorlar?
Reis, yenilmez,
Erdoğan hep Erdoğan'dır,
CHP aslında kazanmadı, sadece millet iktidara sarı kart gösterdi,
Erdoğan sonucu zaten biliyordu,
Reis'in kafasında planı zaten hazır,
Bu CHP 1989'da da yine böyle kazanmıştı ama 1994 yerel seçimlerinde beterin beteri hale düşmedi mi? Merak etmeyin yine öyle olacak!" gibi gibi laflarla geçiştirme ve dolayısıyla da "…ben bu süreçte bile Erdoğancı görüneyim de nimetim kesilmesin!" havasında!
Nasılsa Erdoğan dört yıl daha iktidarda!
En tehlikeli/rezil ve müptezel kesim bunlardır.
Ve öyle sinsidirler ki ayrık otu gibi AK Partinin aşağıdan yukarıya her noktasına sirayet etmişlerdir.
Ekranlarda kaplan saldırganlığında olan bu türler ekran arkasında kediye/kuzuya dönüşürler ve el-etek öpmekte çok mahirdirler!
Üçüncüsü:
Hâlâ vicdanlıdırlar ve azap çekebilen bir vicdana sahiptirler,
Hâlâ akıl gözleri körleşmemiştir.
Hâlâ Reis'e insanî/vicdanî ve manevi boyutla muhabbet içindedirler.
Lekelenmekten/itibar suikastından ve şirretlerin şerrinden korkarlar.
İşte bu kesim, bahsettiğim "nimetlenmeci" kesimin partiyi neredeyse ele geçirmişliklerinden dolayı sustular.
Sustular ama içleri de kan ağladı.
Neden sustular?
Çünkü dile getirdikleri ikaz ve negatifliklerden dolayı itildiler/kakıldılar ve aşağılandılar.
Doğruyu söyledikleri için ötelendiler/evlatları gibi gördükleri partide üveyleştirildiler!
Hal böyle olunca bu insanlar kenara/köşelerine çekildiler. Çünkü karşılarında cürüm işlemekten korkmayan, Allah korkusu olmayan ve sadece elde ettikleri-edecekleri "nimeti" düşünen ve her geçen gün büyüyüp partiyi ele geçiren kesimin şerrinden korktular!
Ana hatlarıyla özetlediğim karakterlerden oluşan süreç, bugünlere geldi.
Seçim oldu ve ortada vahim bir tablo var…
"Ben dememiş miydim?"cilerin dilinde hiç sevmediğim ve realiteden çok uzak bir de terane var.
"AK Parti fabrika ayarlarına dönmeli…"
Gerçeklikle bağdaşmayan ve pratiğe dönüştürülmesi hiç mümkün olmayan fantastik bir öneri.
Neden?
Arkadaşlar!
AK Partinin kuruluşunun üzerinden 22-23 yıl geçti.
O dönemin koşulları/zemini ve geçer akçesi değişti. Günümüz siyaseti bambaşka bir kimliğe büründü.
Sosyoloji/toplumsal yapı ve demografi 2002'ye göre çok farklı noktalarda ve reflekste.
O yüzden de hamaseti/lafazanlığı ve boşlukta kalacak önerileri bir kenara koyun.
Gerçekçi olmak ve realize olabilecek önlemlere odaklanmak lazım.
Erdoğan tam bir Winner (Kazanan)
Seçim matematiği ve kazanma konusunda bir şampiyon.
İç siyaset dinamiklerini iddia ediyorum ki Erdoğan kadar gözlemleyen/bilen ve bunu sandığa yansıtabilen başka bir lider yok.
Hâlâ istediği an gündemi değiştirebilir,
Hâlâ ipleri eline alabilir,
Hâlâ kaybetmeyi durduran lider olabilir.
Ki bence olacak da…
Hezimetin ana başlığını "Ekonomi" olarak bir önceki yazımızda dile getirmiş ve sizlerle paylaşmıştım.
Onu bir kenara koyup diğer başlığına döner ve sıralarsak şunları görürüz:
—Yanlış adaylar,
Yani liyakatsizlik.
—Yanlış bürokrasi,
Yani liyakatsizlik.
—Seçim sürecinin yanlış yönetilmesi,
Yani liyakatsizlik.
—Yanlış danışmanlar,
Yani liyakatsizlik…
Bunların sayısını artırmak çok mümkün maalesef!
—Bunun yanında adalet kavramına olan inancın sarsılması.
Yargı'nın kötü durumu.
—Yaşanan rehavet ve kibir.
"Bana ne? Başkası yapsın!" yaklaşımı içinde yapıyor gibi görünenler ve iş paye çıkartmaya gelince, kendini bir Erdoğansanan kifayetsiz muhterislerin bencil ve üstenci şekilde fakir-fukara/garip-gureba üzerinde tatmin etmeye çalışmaları.
Kişilik zafiyetlerini oturdukları makamlarla, bindikleri makam araçlarıyla ve harcadıkları meşruiyeti/helalliği belirsiz paralarla kamufle etmeye çalışanlar…
—Özeleştiriden uzaklaşılması/her sıkıntılı süreç sonrası …mış gibi yapılması ve doğru ile yanlışın yer değişmesi/sinsilerce yer değiştirilmesi.
Anketlerden tutun da halkın yaşadığı dramın yukarılara aktarımında "sıkıntı yok/kontrol bizde/her şey yolunda/yine kazanırız" şeklinde yalan-yanlış raporlama!
AK Parti'nin son on yılını baz alırsak aklıma gelen hastalıkların bir kısmını dile getirdim.
Bir nevi siyasal epikriz raporu.
Bilirsiniz ki bir hastanın geçmişini ve hastalığın bugüne geliş safahatını bilmezseniz hastayı tedavi etmekte de çok zorlanırsınız.
Ama hastanın geçmişini bilirseniz tedavi/çözüm/iyileştirme bağlamında ne yapacağınızı da bilirsiniz.
Hatta en deneyimsiz hekim bile hastayı tedavi edebilir.
Çözüm önerisi mi dediniz?
Hastalıkları ve nedenlerini/yanlış tedavileri/hastalığın ihmal noktalarını/hastalığa sebebiyet veren virüsleri/sırf kazandıkları para kesilmesin diye tedavi sürecinde bir şey yapmayıp bir şeyler yapıyor gibi gözükenleri anlattım, gösterdim.
Gerisi siyasetin uzman hekimi Erdoğan'da artık!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Ertan Karaman
ERAY
R. Ş.
Ömer
S. B.
Dursun
R. Ş.
Yasin
Şefika
Aylah Ç.