Ne yaparsın işte… İt ürür kervan yürür!..

Ne yaparsın işte… İt ürür kervan yürür!..
Eşek

Bir inek, bir at ve bir eşek,
"Şimdi etrafa dağılalım ve 3 yıl sonra tekrar buluşalım ama buluşunca her birimiz bu zaman zarfında başından geçenleri anlatacak" diyerek sözleşip ayrılırlar.
3 yıl geçer.
İlk, inek ve at buluşur.
Halleri hal değil; perişan haldeler…
Önce inek anlatmaya başlar;
"Sorma at kardeş,
İnsanlar bana çok kötü davrandı.
Birbirine sattılar. Sürekli sütümü sağdılar.
Hatta yanıma bir inek daha koyup tarla sürdürdüler.
Bu da yetmedi, az kalsın keseceklerdi; zor kurtuldum ellerinden…"

Derin bir ah çeken At başlar yaşadıklarını anlatmaya;
"Senin çektiklerin de ne ki,
Benim ağzıma bir demir geçirdiler.
Ağır yükler vurdular,
Biri indi öbürü bindi.
Binmedikleri zaman zincire bağladılar.
Çok acı çektim inek kardeş, çok…"

At ve inek yaşadıkları dram/acı ve eziyetleri konuşurlarken bir de ne görsünler
eşek kendilerine doğru geliyor.
Ve ilginç bir şekilde gayet iyi görünüyor.
Öyle ki; ıslık çala çala, hoplayıp zıplayarak, keyif içinde…
Çok şaşırırlar.
Merakla, "anlat bakalım; sen neler yaşadın" derler,
Bakımlı/semirmiş ve daha bir canlanmış olan eşek, 3 yıllık macerasını başlar anlatmaya;
"Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım.
Bir de ne göreyim; birisi yukarı bir noktaya çıkmış bağırıyor ve o bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu.
Önce şaşırdım ama düşününce bu durumu lehime çevirebileceğimi fark ettim.
Kendi kendime, "ben bundan daha iyi bağırırım" dedim ve çıktım bir tepenin üstüne; başladım bağırmaya…
Artık bağırma mı/böğürme mi/anırma mı; ne derseniz deyin…
Bilirsiniz bağırdığım zaman yeri göğü inletirim.
Sesimi duyan yanıma koştu,
Duymayan, duyandan haber aldı.
Onlar geldikçe dinleyen arttı, arttıkça ben daha çok bağırdım…
Meğerki, buranın ahalisi çok bağırabileni en çok severmiş."

Merakla dinleyen İnek ve At aynı anda sorarlar;
—Eee,
Sonra ne oldu?
—Beni baş tacı ettiler,
Ben bağırdıkça onlar beni daha çok tuttular.
Bana öyle baktılar, öyle güzel beslediler ki; yediğim önümde yemediğim arkamda…
Gördüğünüz gibi keyiften dört köşeyim…
—Peki, kimse anlamadı mı senin eşek olduğunu?
Eşek;
–Orasını karıştırma.
Evet, anlayan oldu ama ben bunu fark ettikçe daha yüksek tonda bağırmaya devam ettim,
Bu sayede, anlayanlar diğerlerine seslerini duyuramayıp benim eşek olduğumu anlatamadılar!

Şu fıkraları çok seviyorum…
Sayfalarca yazsan, anlatılamayacak anlam ve mesajları birkaç cümleyle çok güzel anlatır.
Peki, ben bu fıkrayı neden anlattım?

Arkadaşlar,
Devir sosyal medya devri,
(Sakın karşı olduğumu da düşünmeyin ha…)
Ama öyle ilginç, öyle acınası ve öyle rezil bir yanı var ki; boş atıp dolu tutanların da arenası…
Tıpkı fıkramızdaki eşeğin gittiği memlekette olduğu gibi; çok bağıranın çok alkışlandığı/beslendiği/semirtildiği ve anırtısının bile takdir gördüğü bir platforma da dönüşebilmesi gibi…

Eşeğin tek avantajı nedir?
Rahatsız edici derecede çıkarttığı ses,
Yani anırması,
Yani böğürmesi…
Ve maalesef sosyal medya da böyle pirim yapan,
Anlam ve önemi, tıklanma sayısıyla ölçülen,
Er meydanından kaçıp şarlatanlık edenlerin varlık sahasına dönüşebiliyor!

Arkadaşlar,
Bir şarkı var;
"Çok kara kışlar gördüm ben yine pes etmedim,
Çok ayrılıklar gördüm ben yine yenilmedim…" der orada.
Aynen o misal…
Neler yaşadım neler,
Hesap da verdim, hesap da sordum,
Hayrı da yaşadım, şerri de gördüm,
Zaman oldu ki; dönemin başbakanınca tehdit bile edildim!
Kimler geldi kimler geçti,
Ama hepsinde "it ürür kervan yürür" dedim ve yoluma devam ettim!
Eğer ki ben, sesi çok çıkanlara/çok konuşup boş anlatanlara ve böğürmesiyle kendini bir halt sananlara pirim verseydim; ne inandığım gibi yaşardım, ne inandığım gibi yazardım, ne de bugünlere kadar gelebilirdim!
Biri çıkar içeriden,
Bir başkası kaçıp gittiği yabancı memleketten,
Silahlısı dağdan,
Dilini silah yaptığını sanan FETÖ artıkları inlerinden, ağzından akan salyalarla saldırdıklarını ve korkutup sindireceklerini sanırlar.
Sizler gibi münafıklar devletin imkanlarıyla caka satıp PKK ile ihanet işbirliği yaparken, devletin sırlarını satarken/Türkiye düşmanlığı yaparken; ben, alnım açık-başım dik şekilde ilk günden beri, "Diyarbakır Anneleri"ne destek çıktım ve Allah ömür verdikçe de çıkmaya devam edeceğim.

Hey yavrum hey…
Ben, daha 17-25 Aralık Süreci gelmeden, cemaat denen yapının tehlikesine parmak basan,
17-25 Aralık süreci ve sonrası "Paralel Yapı"yla mücadelenin olmazsa olmazlığına vurgu yapan/yazılarıyla uyaran ikaz eden,
Bu nedenle, en tepenizdekilerden direk ve dolaylı yollardan gelen tehditlere papuç bırakmayan,
Ve, "FETÖ'ye Rehavet Devlete İhanet"tir diye, avazı çıktığı kadar bağıran,
15 Temmuz'la birlikte mücadeleye devam diyen biriyim.

Ben sizler gibi,
Siz küçük beyinliler gibi,
Küçücük beyniyle alemi aptal, kendini akil sanan şark kurnazları gibi kaçarak/saklanarak/tırsarak sinsi sırtlanlar gibi yaşam seçenleri çok gördüm.
Sizler, evindeki dolapları kıran/ambarları boşaltan/paraları çalan ve gidip ecnebiye satan; yediği haltlar ortaya çıkınca da evi barkı terk edip ardına bakmadan kaçan ve düşmanına sığınan "dul annenin ziyankâr evlatları" gibisiniz!
Sizler kedisiz evdeki farelersiniz. Vatanı talan eden/ekmeğini yiyip-suyunu içen semirdikçe semiren ama kediyi görünce suyun öte yakasına geçen leşçillersiniz!

Ben, 40 yıldır bu ülkede ve bu hayat sahnesindeyim.
12 Eylül İhtilalini ve kudretli paşaları da gördüm,
Özal'lı yılları da yaşadım,
90'lı yılların koalisyonlarına da şahitlik ettim.
Ama ne ülkemden sıvıştım,
Ne ülkemin mahkemesinden kaçtım…
Hukuksa hukuk,
Kanunsa kanun,
Devletimin/vatanımın uygulama ve pratiği, usul ve esası neyse kabulümdür dedim; o birileri gibi terk-i diyar etmedim ve bakın, hem de çok iyi bakın; ben hala ülkemdeyim/dimdik yürüyor/sokaklarda arkama bakmadan gezebiliyor/bu ülke insanlarıyla selamlaşıp, hal hatır sorabiliyorum!

Ama "o birileri" sinsi çakallar/kunduzlar ve oklarını saklayan kirpiler gibi, dün bu ülkedeyken öz vatanına yaptıkları ihanetin benzerini, şimdi uzaklardan bu ülke insanlarına cerahat kusarak yapmak istiyor/yapmaya çalışıyorlar!

Yahu, alayınız gelse/konuşsa/saldırsa kaç yazar,
Gerçi gelmeye/gelip de dikilmeye/burada diklenmeye maçaları yemez onların!
Onların tıyneti böyle; çamur at izi kalsın!
Yel kayadan ne koparır; sizin atalarınız/ağa-babalarınız/abi ve ablalarınız size öğretmedi mi hiç bunu!
Bazen düşünüyorum da; inanın, bazılarının yüzüne tükürsem tükürdüğüme acırım..
Artık hangi ihanetin acısıyla,
Hangi kuyruğun sancısıysa, böğürdükçe böğürüyor, o birileri!..

Aslında sadece gülüyorum; bu asalakların acınası bağırtılarına…
Acı acı gülümsüyor ve diyorum ki;
Kimse elinden geleni ardına koymasın,
Dilin kemiği yok,
Ama unutulmasın;
Keser döner sap döner, bir gün de hesap döner!..

Sonuç:
Bakınız,
Ölümden korkarak yaşarsan, sadece korkak olduğunla kalırsın ama ölmekten kurtulamazsın.
Ben ölümden korkmadım, çok şükür.
Çünkü eninde sonunda "her nefis ölümü tadacaktır".
En büyük şansım ve nasibim, inşallah ben ülkemde öleceğim; sizler gibi kaçıp gittiğiniz, nefret ve kinden başka bir şey kusmadığınız Türkiye husumetiyle dolu ülkelerde değil!

Bir farkla;
Ben, hayatlarına dokunduğum/dertlerine koştuğum/tebessümlerine birazcık olsun vesile olduğum insanların dualarıyla…
Sizler ise, ihanet ettiğiniz 80 milyonun bedduaları/ahları ve lanetleriyle…
Ama bu demek değildir ki; sizler gibi çakalların iftiralarına boyun eğeceğim!
Asla…
Bir şekilde ve eninde sonunda bu ülkenin kanunları karşısında hesap vereceksiniz ve ben de bu hesabın takipçisi olacağım.
Yok öyle yağma…
Yaptığınız yanınıza kâr kalacak sanmayın!
Bunları derken de, size düşmanlık bile beslemiyorum.
Çünkü siz, düşmanlık edilecek kalibrede bile olmayan aciz/zavallı ve aşağılıklarsınız!

Ben sadece düşmanlığa düşmanım,
Türkiye düşmanlarının düşmanıyım.
Bu toprakların ekmeğini yiyip/suyunu içip/bütün imkanlarını tepe tepe kullanıp; sonra da ihanet eden/askerini katleden/milletin dini duygularını sömüren ve kahpece kaçan hainlere düşmanım!
Bu konuda da, gözünü kırpan namert olsun!
Sıradaki gelsin, sıradaki…


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • T. Yılmaz
    Yel kayadan ancak toz alır...
  • Bulgurlu
    Ne yaptım satırları kırpamadım. Selâm ve duâ ile. Muhteşem yazı.
  • M. E.
    Konuyu bilmiyorum ama canınızı sıkan sizi üzen kim olursa olsun ister burda ister dışarda olsun Allah'ın izniyle her yerde dünyayı onların başına yıkacak yüzlerce kardeşiniz var ve tüm samimiyetimle söylüyorum nerde ne zaman ne gerekirse emirlerini bekleriz
  • Mustafa Baş
    Bir solukta okudum çok güzel yazmışsınız. Selamlar saygılar.
  • Salim
    Tarih sizi dik durulşunuzla ve asaletli isyanınızla hatırlayacaktır
  • Serhat Ak
    Çok dokunaklı ve adrese teslim yazı olmuş yüreğinize sağlık, sizi üzen devleti üzer size düşman olan devlete düşmandır. Tüm kötülerin her kötülükleri su yüzüne mutlak çıkmıştır ve dahada çıkacaktır. Allah sıradaki düşmanlara fırsat vermesin.
  • Utku
    Ne yazı olmuş. Harikasınız. Ve evet, yüzüne gülümseme verdiğin ve duasını aldığın o adamlardan biri de benim çok şükür. İte köpeğe pabuç bırakmadık şimdiye kadar. Bundan sonra da bırakmayız. Gittiğimiz yol farklı olsa da gittiğimiz yer aynıdır. Öperim ellerinden... Allah senden razı olsun daima. Selametle.
  • Halit O.
    it ürür kervan yürür Allah'ın izniyle garibanların duası size yerer
  • Mustafa Bilgi
    Kendinizi bu hengamenin içinde bilgi kirliliğine tutulmadan küçük hesaplar yapmadan kınayanın kınamasından çekinmeden bu topluma dokunmaktan aldığınız keyfi satır arasında ne güzel ifade etmişsiniz. İns okuyanlara ilham kaynağı olur.
  • Gökhan
    Kaleminize sağlık
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı