TİC Holding Header
  • USD 32.382
  • EUR 34.98
  • Altın 2323.637
  • BIST 100 8880.09

Libya'ya acil, ama çok acil 'Askeri Müdahale' şart...!

Libya'ya acil, ama çok acil 'Askeri Müdahale' şart...!

Önce Libya’da son duruma bakmak lazım.
Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH)
Merkezi Başkent Trablus olan hükümet  BM, bazı AB ülkeleri, Türkiye, Katar ve birçok üye ülke tarafından destekleniyor.

Libya Ulusal Ordusu

Tobruk Merkezli Temsilciler Meclisi olarak adlandırılan bu oluşum General Hafter güçleri olarak da biliniyor.
Rusya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa tarafından destek görüyor.
Hafter’e, özellikle Rusya silah, mühimmat, paralı veya sözleşmeli asker şeklinde çok ciddi destek veriyor.
Tobruk, Derne ve Bingazi’yi hayalet şehirlere çeviren Hafter güçlerinin hedefi şimdi Trablus ve Ulusal Mutabakat hükümeti.

Geçen ay sonunda Türkiye ile Libya arasında Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile 'Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası' imzalanmıştı.
Bahse konu mutabakat ile Türkiye Akdeniz ve özellikle Doğu Akdeniz’de elini çok güçlendirdi.
Daha önce Türkiye’yi düşman ilan eden Hafter Güçleri anlaşma sonrası daha da saldırganlaşarak Trablus’u dört bir yandan kuşatmaya başladı.

Sadece Türkiye’den kayda değer destek alan Trablus Hükümeti çok zor durumda.
BM tarafından ülkenin meşru temsilcisi olarak kabul edilen Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin Dışişleri Bakanı Muhammed Syala da General Hafer'in başkenti ele geçirebileceği uyarısında bulundu.


Hal böyleyken şimdi ne olacak…
Rusya’nın paramiliter güçleri ve hibrit savaş tekniğiyle desteklediği Hafter Güçleri’nin bir şekilde durdurulması şart.

Durum oldukça aciliyet kesbediyor.
Bu noktada en büyük görev Türkiye’ye düşüyor.
Olursa BM kararıyla ve BM destekli, olmazsa da Trablus Hükümeti’nin davetiyle Rusya-Suriye ilişkisinde olduğu gibi Türkiye’nin hava-kara-deniz unsurlarıyla destek olması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Eğer Trablus ele geçirilip UMH ortadan kalkarsa Libya ile imzaladığımız mutabakatın da bir hükmü kalmayacaktır.

Bu ise yeni yaptığımız anlaşmayla Akdeniz’de elde ettiklerimizi yok hükmüne düşürecektir.
Libya ile tarihi güçlü bağlara da sahip ülkemizin bu duruma; Hafter Güçleri’nin Trablus’u ve dolayısıyla da ülkenin tamamını kontrole almalarına müsaade etmesi mümkün değildir.

İŞİD Musul’u işgal ederken Lozan Konferansı referanslı, soydaşların korunması gerekçesiyle müdahale imkanını berheva ettiğimiz gibi bu durumu da pas geçmemiz tarihi bir ıskalama olacak ve Libya gibi çok önemli coğrafyayı Rusya’ya teslim etmek olacaktır.

Keza Suriye’deki durum aşikar.
Akıllı ve akılcı bir diplomasi ve uluslararası ilişki yürütebilseydik; Suriye’de Rusya’nın yerinde belirleyici konumda Türkiye olabilirdi.

Sadece şiddetle kınamak, BM’yi göreve çağırmak, Uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmekle hiçbir sonuç alınmaz.

Atı alan Üsküdar’ı geçer misali Libya bir anda Rusya’nın arka bahçesi oluverir. Tıpkı Kırım’da, Suriye’de olduğu gibi.

1974’de Kıbrıs Barış Harekatı yapmasa idik bugün KKTC diye bir ülke olamazdı.

Zeytindalı ve Barış Pınarı Harekatları yapmasa idik şimdi Kuzey Suriye koridoru bir hançer gibi saplanır güney sınırlarımız kalbura dönerdi.

Diplomasi şart mı, evet şart.
Uluslararası kamuoyunun olumlu bakışı gerekli mi, evet gerekli.
Ama inanın dünya öyle bir hale geldi ki; önce "karıştır-savaş-elde et" sonra ise diplomasi diplomasi diye laflar sarfet.

Neden.?
Çünkü alan aldı, giden gitti ve alanın  aldığı yanına kar kalacak.
Libya'da elimiz güçlü.
BM’nin ve AB’nin tanıdığı bir hükümetle işbirliği içindeyiz.
Ve bu durumda açık, aleni ve doğrudan müdahale etmek kaçınılmaz.
Bunun için tek gerekli unsur Trablus Hükümeti’nin Türkiye’den destek istemesi.
Bugün veya yarın veyahut bir hafta içinde bunun  tesisi ve fiili müdahale tek yoldur.
Başkaca yol, yöntem, diplomasi, usul ve esas kalmamıştır.
Yoksa herşey için çok geç kalınmış olacaktır.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Hasan nuri şen
    Devlet kuzey afrika ve akdenize kıyısı olan diğer ülkelerle de aynı anlaşmaları yapmalı,libyaya katar gibi acilen bir üs kurmalı. Dikkat çektiğiniz konu çok önemli takıp ediyoruz,ve devlet aklınında dikkat etmesi için sizin temaslarınızı önemsiyoruz.
  • Mehmet mercan
    Libyaya gönderilecek askerlerin iconde önce senin ,kardesin, cocugun veya 1 ci dereceden akraban, sonra bskan,basbakan ,ve milletvekili çocuklarindan birer tane öne cikarsinlar arkadan biz gelelim, yok öyle fakir fukara çocuklarini savaşa gönderip kendiniz ve cocuklariniz rahat bir yasam sürdürmeye devam edin.
  • Mustafa Göktepe
    Rusya dan ilhamla 2 tugay komandoyu libyalı gibi giydirip topçu ve hava desteği ile 1 ayda bu iş biter. Paralı asker şirketi kurarak da yapabiliriz
  • Ege Başak
    Fikirlerinizin tamamına katılıyorum. Ancak bu müdahale sonrası Dünya'nın Türkiye'ye sergileyeceği tutumu da iyi tartmak gerekir.
  • Figen Erik
    Kaleminize sağlık. Güzel bakış açısı ile güzel yorumlar.
  • Bünyamin
    Güne güzel bilgilendirmeler ile başladım. Teşekkürler.
  • Hasan
    Güzel bilgiler. Teşekkürler.
  • Orkun Ö.
    Kaleminize sağlık. Bilgilendirme için teşekkürler.
  • Mutlu E.
    Mükemmel yazı olmuş. Hem olaya anında tepki hemde yol gösterici.
  • Ferhat P.
    25 yıldır (halen) Libya’da ve Libya ile çalışan biri olarak bu yazı için sizi tebrik ediyorum sevgili abim. Çok güzel ve yerinde bir yazı olmuş Burada birkaç küçük düzeltme ve ekleme yapmak isterim: 1. Şu andaki Trablus hükumeti, Birleşmiş Milletler’in ve uluslar arası toplumun sadece tanıdığı değil, bizzat kurdurduğu bir hükumettir. Feyyaz Sarraj hükumeti UNSMIL (United Nations Support Mission of Libya - Birleşmiş Millerler Libya Destek Misyonu) tarafından 3,5 yıl süren bir çaba ile ve tarafların (doğu-batı-güney) mutabakatı ile kurdurulmuştur. 2. Bu hükumetin kurulmasını takiben güvenoyu vermesi beklenen temsilciler meclisi (HOR), ilgili desteği “bir sebepten” vermeyi reddederek ve Trablus’taki paramiliter cihatçi güçlerin sözde tehdidinden kaçarak Tobruk’a yerleşmiş, yani bir nevi Hafdar’a ve onun dışarıdaki destekçilerine (Mısır, BAE vs) sığınmıştır 3. Kıbrıs’ta dün “yes be annem” deme “hıyanetini” Avrupa’ya entegre olma bahnesiyle Kıbrıs Türklerinin meşrû hakkı olarak görmeye, göstermeye çalışanların bugün Denktaş’tan bile daha fazla NO NO NO’cu olmaları tesadüf değildir. Burasa Rahmetli Mümtaz Soysal’ı (hani şu Telekom’un özelleştirilmesi hıyanetinin önünde tek başına duran ve ayrıca AKLINI KIBRIS’LA BOZMAK kitabını yazan büyük vatansever) ve altını çizdiği ve Türkiye’nin Akdeniz’deki çıkarlarının sadece ekonomik değil aynı zamanda hayatî anlamda askerî mecburiyetlerinden kaynaklandığı gerçeğini anmak isterim. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de önce Mavi Vatan tatbikatı ile başlayan (143 parça muhrip deniz unsuru) ve son olarak Mümhasır Ekonomik Bölge ilanımıza Lahey nezdinde de imkan tanıyacak mutabakat ve muhtıranın imzası ile taçlanan durum, belirtilen bölgenin karşı duvarı olan Libya’yı belirlememiz anlamına gelmiştir. Burada Yunanistan’ın Akdeniz’in bir bölümü olan Ege’ye burnunu uzatmış yarımada hali ve avuç içi kadar Meis adasını bahane ederek bizim deniz etkinlik sahamızda eşkıyalık etmesi engellenmiştir. 4. Bu noktada Feyyaz Sarraj hükumetinin Türkiye tarafından başından beri siyasi ve ekonomik olarak, ayrıca Mayıs 2019’da başlayan Hafdar taarruzuna karşı taarruzun ilk gününden beri askeri anlamda desteklenmekte olduğunu belirtmek isterim. Bu bilgiler ışığında Türkiye’nin, söz konusu Feyyaz Sarraj hükumetine askeri desteği zaten alenî olmakla beraber, eğer bu destek komuta seviyesiyle sınırlı tutulmayarak kıt’a görevlerine detaylandırılırsa, şu anda Rusya ile aramızdaki Suriye mecburiyetleri ve Astana süreçleri dolayısıyla, Hafdar’ı destekleme konusunda Rusya’yı saf değiştirmek ve Hafdar’dan desteğini çekmek zorunda bırakacaktır. Özetle, her ne kadar toprakların 77%’sine (boş alanlar) hakim olan Hafdar da olsa, National Oil Company (Milli Petrol Şirketi), Merkez Bankası, Sağlık ve Eğitim Bakanlıkları gibi unsurları elinde bulunduran Feyyaz Sarraj hükumetinin kesin bir galibiyetle Hafdar’dan kurtulması hem Libya’nın bölümmesini önleyecek, hem de yaklaşık 20 Milyar USD’lik iş hacmimizin ivedilikle aktifleşmesini ve daha da büyümesini sağlayacaktır.