Hendek siyasetinin iflası ve yaklaşan seçimler..
Ülkemizde, Kürtlerden kopuk birkaç kalemşör, kendini aydın sanan müsveddeler ve HDP’yle, onların arkasını dayadıkları PKK, hendek siyasetiyle ölümcül bir hata yaptıklarını kendileri de gördüler.
Ütopik bir “Kobani savunması” algısı oluşturarak Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de -sözüm ona- “Kobani’cilik” oynamaya kalktılar.
Ama tutmadı, tutmaz, tutmayacak…
Çünkü Kobani’deki durum sanki bir senaristin yazdığı senaryonun filme dönüştürülmesi gibiydi. Filmde rol alan figüranların ve onlara hayranlık besleyenlerin kendilerini oyuna fazla kaptırarak oyunu gerçek sanmaları ve bunu ülkemizde pratiğe geçirme hayalleri ölümcül bir hata oldu.
Gerçek farklıdır, gerçeğin senaryosu olmaz; çok ciddi, farklı ve beklenmedik sonuçlar doğurur.
Bu bağlamda; 20-25 Mayıs tarihleri arasında Sur’da yapılan bir çalışmadan bazı kesitleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
•Bölgedekilerin % 90 civarının hendek siyasetini yanlış bulduğunu dile getirmeleri manidardır. HDP’nin 1 Kasım’da Diyarbakır’da % 72 oy aldığını düşünürsek, bu partiye oy verenlerin bile bu stratejiye karşı olduklarını görmek oldukça dikkat çekicidir.
•Çatışmaların şehirlere ve yerleşim yerlerine çekilmesini de yine %90’lar nispetinde yanlış buluyorum. Ve bölgenin sorunu terördür diyen % 73’e yakın bir neticenin çıkması da HDP ve PKK’nın son bir yılda ortaya koydukları terör siyasetinin bölge halkı tarafından
asla tasvip edilmediğini göstermektedir.
•Yine çok ilginç bir sonuç da HDP’li belediyelerle alakalı kısımdır. Halkın yaklaşık % 75’inin bu süreçte belediyelerin tutumunu ve hendek siyasetine destek veren tavrını yanlış buluyor olması, bu partiye oy verenlerin bile yaşananları tasvip etmediğini ortaya koymaktadır. Kaldı ki; HDP’ye oy veren kitlenin de yarısının yaşananlardan sonra siyasi tercihlerini değiştirebileceğini söylemesi bu partinin bölgesel politikaları açısından ciddi bir kırılmadır.
•HDP ve DBP’nin özyönetim ilanına karşıyız diye verilen % 68 oranındaki cevaplar da, yine HDP ile bölge halkı arasındaki kopukluğun en büyük işaretlerinden biridir. Zaten HDP’li politikacıların bölgeye gitmelerinde gösterilen vatandaş tepkileri ve onların toplantılarına katılmayıp itibar etmemeleri de fotoğrafa dair net kanaatler vermektedir.
•Bu sorunun çözümüne dair verilen cevaplar ise daha da manidardır. Kitlenin bu konuda Erdoğan, Ak Parti ve devleti esas alan olumlu görüşleri, HDP açısından yine bir sönüşün göstergesidir.
•%53 Erdoğan’ı, % 27’lik kısmın ise hükümeti işaret etmesi ve HDP ye dair olumlu kanaat belirtenlerin ise % 10 bile olmaması Kürtlerin tercihlerinin şifrelerini içermektedir.
•Hele bu çatışma ve bölgesel sorunun çözümüne dair muhatap olarak ve çözümü gerçekleştirecek unsur boyutunda % 75 HDP’ye oy verilen bu bölgede, çözüm HDP’dedir diyenlerin sadece % 2’de kalması ve genel itibarla %50 üstündeki bir kesimin HDP’den çözüme dair bir muhataplık kabul etmemesi son derece dikkat çekicidir.
•Ve son bir dikkat çekici oran ise, bölgedeki sorunun çözüm yerinin neresi olduğuna dair soruya verilen cevaptır.
% 43 TBMM, % 30 Erdoğan ve % 18 Hükümet diye cevaplar çıkması ve toplamda % 90’lar nispetinde HDP dışı kanaat belirtilmesi, bu partinin Kürtler açısından da çözümün değil çözümsüzlüğün bir parçası olduğunun işaretidir.
Tüm bu oranlara, verilen cevaplara ve son bir yılda bölgede yaşananların bedellerinin halk nezdindeki sonuçlarına bakınca, HDP kazdığı hendeğe düşmüş, arkalarını dayadıkları terör örgütüyle beraber sadece devletten değil, bölge halkından da gereken tokadı yemiştir.
Bunların Kobani özentili taklitçilikleri ve ölü sevici politikaları tutmamış ve silah geri tepmiştir. Ütopik hayalperstliklerini tetikleyen ve kendilerine gaz veren Türkiye düşmanlarına aldanmalarının bedeli ağır olmuştur ve kuşku olmasın ki; daha da devam edecektir.
Şehirleri terörize etmenin bedeli siyaseten ve askeri olarak ağır ödetildi ve benzeri teşebbüslerde yine aynı sertlikte, zecri önlem ve müdahalelerle bunlara asla aman verilmeyecektir.
Sayın Cumhurbaşkanı’mızın geçen gün yaptığı Diyarbakır seyehati ve mitingi pek çok şeyin yansımasıdır. Gösterilen ilgi, içtenlik ve candan karşılama bölge halkının yaşadıklarından ne kadar muzdarip olduğunun yansımasıdır. Erdoğan’a olan güven, sevgi ve muhabbetlerinin artarak devam ettiğini göstermektedir.
HDP’li vekillerin dokunulmazlığının kaldırılması sonrasına denk gelen bu ziyaretin, aslında HDP açısından irdelenmesi gerekir. “Diyarbakır’a gideriz bölgesel parlamento kurarız” gibi fantastik bir siyasi refleksle söyledikleri sözlerin halk nezdinde pek de ciddiye alınmadığını ve alınmayacağını da göstermektedir.
Tüm bu yaşananlar HDP’nin siyaset ve terör şehvetinin iflasıdır ve silahın geriye tepmesinin dışavurumudur. Akıllarını başlarına toplamadıkları takdirde gün be gün yalnızlaşıyorlar ve bu negrofilik yalnızlık devam edecektir.
Not: Yaptıkları araştırma sonuçlarını benimle paylaşan Yorsam yetkilileri ve öğretim görevlisi arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Bu raporlar Sayın Cumhurbaşkanımada Diyarbakır'da iletilmiştir.
Diyarbakır öncesi Cumhurbaşkanımızın Kırşehir turu sonrası İstanbul Fetih şöleni ve Esenler toplu konut şölenleri ve son İzmir turu Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlığına olan kabul ve ilgiyi tasdiklemiştir.
Bu bağlamda gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın gözlerine bakarak aldığım izlenim,gerekse halkın son dönem netleşen taraf ve tevvecühü ülkemizde yakın zamanda bir kaç seçimin yapılacağını göstermektedir.
Ülkemin çok daha iyi günlere yürüyeceği inancı ile bir sonraki Bir Portrede buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
Ütopik bir “Kobani savunması” algısı oluşturarak Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de -sözüm ona- “Kobani’cilik” oynamaya kalktılar.
Ama tutmadı, tutmaz, tutmayacak…
Çünkü Kobani’deki durum sanki bir senaristin yazdığı senaryonun filme dönüştürülmesi gibiydi. Filmde rol alan figüranların ve onlara hayranlık besleyenlerin kendilerini oyuna fazla kaptırarak oyunu gerçek sanmaları ve bunu ülkemizde pratiğe geçirme hayalleri ölümcül bir hata oldu.
Gerçek farklıdır, gerçeğin senaryosu olmaz; çok ciddi, farklı ve beklenmedik sonuçlar doğurur.
Bu bağlamda; 20-25 Mayıs tarihleri arasında Sur’da yapılan bir çalışmadan bazı kesitleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
•Bölgedekilerin % 90 civarının hendek siyasetini yanlış bulduğunu dile getirmeleri manidardır. HDP’nin 1 Kasım’da Diyarbakır’da % 72 oy aldığını düşünürsek, bu partiye oy verenlerin bile bu stratejiye karşı olduklarını görmek oldukça dikkat çekicidir.
•Çatışmaların şehirlere ve yerleşim yerlerine çekilmesini de yine %90’lar nispetinde yanlış buluyorum. Ve bölgenin sorunu terördür diyen % 73’e yakın bir neticenin çıkması da HDP ve PKK’nın son bir yılda ortaya koydukları terör siyasetinin bölge halkı tarafından
asla tasvip edilmediğini göstermektedir.
•Yine çok ilginç bir sonuç da HDP’li belediyelerle alakalı kısımdır. Halkın yaklaşık % 75’inin bu süreçte belediyelerin tutumunu ve hendek siyasetine destek veren tavrını yanlış buluyor olması, bu partiye oy verenlerin bile yaşananları tasvip etmediğini ortaya koymaktadır. Kaldı ki; HDP’ye oy veren kitlenin de yarısının yaşananlardan sonra siyasi tercihlerini değiştirebileceğini söylemesi bu partinin bölgesel politikaları açısından ciddi bir kırılmadır.
•HDP ve DBP’nin özyönetim ilanına karşıyız diye verilen % 68 oranındaki cevaplar da, yine HDP ile bölge halkı arasındaki kopukluğun en büyük işaretlerinden biridir. Zaten HDP’li politikacıların bölgeye gitmelerinde gösterilen vatandaş tepkileri ve onların toplantılarına katılmayıp itibar etmemeleri de fotoğrafa dair net kanaatler vermektedir.
•Bu sorunun çözümüne dair verilen cevaplar ise daha da manidardır. Kitlenin bu konuda Erdoğan, Ak Parti ve devleti esas alan olumlu görüşleri, HDP açısından yine bir sönüşün göstergesidir.
•%53 Erdoğan’ı, % 27’lik kısmın ise hükümeti işaret etmesi ve HDP ye dair olumlu kanaat belirtenlerin ise % 10 bile olmaması Kürtlerin tercihlerinin şifrelerini içermektedir.
•Hele bu çatışma ve bölgesel sorunun çözümüne dair muhatap olarak ve çözümü gerçekleştirecek unsur boyutunda % 75 HDP’ye oy verilen bu bölgede, çözüm HDP’dedir diyenlerin sadece % 2’de kalması ve genel itibarla %50 üstündeki bir kesimin HDP’den çözüme dair bir muhataplık kabul etmemesi son derece dikkat çekicidir.
•Ve son bir dikkat çekici oran ise, bölgedeki sorunun çözüm yerinin neresi olduğuna dair soruya verilen cevaptır.
% 43 TBMM, % 30 Erdoğan ve % 18 Hükümet diye cevaplar çıkması ve toplamda % 90’lar nispetinde HDP dışı kanaat belirtilmesi, bu partinin Kürtler açısından da çözümün değil çözümsüzlüğün bir parçası olduğunun işaretidir.
Tüm bu oranlara, verilen cevaplara ve son bir yılda bölgede yaşananların bedellerinin halk nezdindeki sonuçlarına bakınca, HDP kazdığı hendeğe düşmüş, arkalarını dayadıkları terör örgütüyle beraber sadece devletten değil, bölge halkından da gereken tokadı yemiştir.
Bunların Kobani özentili taklitçilikleri ve ölü sevici politikaları tutmamış ve silah geri tepmiştir. Ütopik hayalperstliklerini tetikleyen ve kendilerine gaz veren Türkiye düşmanlarına aldanmalarının bedeli ağır olmuştur ve kuşku olmasın ki; daha da devam edecektir.
Şehirleri terörize etmenin bedeli siyaseten ve askeri olarak ağır ödetildi ve benzeri teşebbüslerde yine aynı sertlikte, zecri önlem ve müdahalelerle bunlara asla aman verilmeyecektir.
Sayın Cumhurbaşkanı’mızın geçen gün yaptığı Diyarbakır seyehati ve mitingi pek çok şeyin yansımasıdır. Gösterilen ilgi, içtenlik ve candan karşılama bölge halkının yaşadıklarından ne kadar muzdarip olduğunun yansımasıdır. Erdoğan’a olan güven, sevgi ve muhabbetlerinin artarak devam ettiğini göstermektedir.
HDP’li vekillerin dokunulmazlığının kaldırılması sonrasına denk gelen bu ziyaretin, aslında HDP açısından irdelenmesi gerekir. “Diyarbakır’a gideriz bölgesel parlamento kurarız” gibi fantastik bir siyasi refleksle söyledikleri sözlerin halk nezdinde pek de ciddiye alınmadığını ve alınmayacağını da göstermektedir.
Tüm bu yaşananlar HDP’nin siyaset ve terör şehvetinin iflasıdır ve silahın geriye tepmesinin dışavurumudur. Akıllarını başlarına toplamadıkları takdirde gün be gün yalnızlaşıyorlar ve bu negrofilik yalnızlık devam edecektir.
Not: Yaptıkları araştırma sonuçlarını benimle paylaşan Yorsam yetkilileri ve öğretim görevlisi arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Bu raporlar Sayın Cumhurbaşkanımada Diyarbakır'da iletilmiştir.
Diyarbakır öncesi Cumhurbaşkanımızın Kırşehir turu sonrası İstanbul Fetih şöleni ve Esenler toplu konut şölenleri ve son İzmir turu Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlığına olan kabul ve ilgiyi tasdiklemiştir.
Bu bağlamda gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın gözlerine bakarak aldığım izlenim,gerekse halkın son dönem netleşen taraf ve tevvecühü ülkemizde yakın zamanda bir kaç seçimin yapılacağını göstermektedir.
Ülkemin çok daha iyi günlere yürüyeceği inancı ile bir sonraki Bir Portrede buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.