Eksiklere rağmen oldukça yenilik kapsıyor.

Dengeler gözetilmiş.

Eski yeni harmanlaması yapılmış.

Kritik dönemlerde görev yapanlar meclis çatısı altına alınmak istenmiş.

FETÖ, yolsuzluk, rehavet vb. gibi olgularla ilintili olanlar epeyce tasfiye edilmiş.

Yaş ortalaması gençleşmiş.

Eski-yeni harmanlamasına dikkat edilmiş.

İlinde problem çıkartan, birbiriyle sorun yaşayan vekiller tasfiye edilip toptan değiştirilmiş.

Çekirdek kadro korunmuş.

Ama pek çok ilde maalesef eksikler hala var.

Beklenen ve yeterli değişiklik yapılmamış.

Halktan kopuk, seçmenle müştereği olmayan ve ilinde seçkinci elitist davranan sözde şehirliler(!) yine listelerde yer almış.

Liste başlarında yeni isimlerin daha çok olacağını düşünmüştüm.

AK Parti grubunda 200’den fazla değişiklik bekliyordum doğrusu.

Sadece yarısı yenilenmiş.

Artık bir liste var ve ne olacağını bekleyip göreceğiz.

Çünkü denemesi olmayan bir sistemin oylamasına gidiyoruz.

İlk defa hem Cumhurbaşkanı hem parlamento aynı seçimle belirlenecek.

O yüzden listelerin çok önemli olduğu bir seçime gidiyoruz.

Bu seçimde hiç olmadığı kadar vekil adaylarının ismi, kişiliği, halk nezdindeki kabul görebilirliği ve performansı ön plana çıkacak.

Çünkü başkanın alacağı oyla partinin alacağı oy arasında oluşacak makas veya örtüşme sonraki sürecin ve yönetsel istikrarın belirleyicisi olacaktır.

Ama buna rağmen yapılan değişiklikleri görmezden gelmemek lazım.

Yetmez ama evet diyebiliriz.

Ama bunun yeteceğini veya yetmeyeceğini seçim sonunda göreceğiz.

Bakalım görelim.

AK Parti ve Erdoğan açısından asıl sürpriz galiba yeni kabinede olacak görünüyor.

Mevcut kabine birkaç isim haricinde sadece vekil olabilecek.

Mehmet Şimşek, Faruk Özlü, Ömer Çelik, Naci Ağbal, Nihat Zeybekçi haricindekilerin bakan olması ortadan kalkmış görünüyor.

Görünen o ki; mevcut durumda kabinenin 20’si değişecek.

Eğer bakanlık sayısı azalacak olursa, kabinenin üçte ikisi yeni isimlerden oluşacak.

Ve tam da bu durumda, sürpriz tercihler ve isimler görebileceğiz.

Bakanlar başta olmak üzere, bürokrasi yeni baştan dizayn edilecek gibi görünüyor.

Yapılacak kamu yönetimi reformuyla, değişik isim ve yönetsel mentalitenin devlet yapısına hakim olacağı bir süreci yaşayacağız.

Erken seçim kararı alınmasıyla başlayan süreçte yeni bir evreye girdik.

Doğru veya yanlış; listeler belli oldu.

Bundan sonra tartışmanın bir alemi yok.

Artık tam yol seçime doğru ilerliyoruz.

24 Mayıs’ta “Seçim Beyannamesi”ni takip edeceğiz.

İşin püf noktası asıl o zaman belli olacak.

Erdoğan’ın manifestosu ana prensipleri vaaz etti.

Seçim Beyannamesi ise işin teknik boyutunu, her konuya dair plan ve programları ve kısa-orta-uzun vadeli projeksiyonları ortaya koyacak.

Şuanda iç ve dış güvenlik kaygılarımızdan öteye geçen, reel ve psikolojik bazda en büyük risk görünen bir ekonomi var karşımızda.

Seçim Beyannamesi’nin en önemli içeriğini ekonomi oluşturacaktır/oluşturmalıdır.

Bugüne kadar şu veya bu şekilde gelindi.

24 Mayıs’ta Erdoğan’ın ekonomiye ve ekonomi psikolojisine dair teskin edici, sakinleştirici ve güven verici söz, söylem ve planları dile getirilmesi şarttır.

Özellikle yurtdışı kaynaklı ekonomist yorumları, makaleler ve değerlendirme kuruluşlarınca dile getirilen kriz ve sıkıntı enstrümanlarının pek çoğu hasmane ve manipülatiftir.

Oluşturulacak sağlıklı bir ekonomi yönetimi, bütüncül ve her boyutlu politikalarla piyasalar ve kamuoyu teskin edilerek güven tesis edilebilir.

Bunun için de Erdoğan’ın vereceği mesajlar ve oluşturacağı ekonomik güven psikolojisi herşeyden daha belirleyici ve önemli olacaktır.

Kısaca ve özetle bu Seçim Beyannamesi yukarıda dile getirdiğim seçim sonrası sürecin ana işaretleri; ekonomiye, diplomasiye, iç ve dış güvenliğe, yargıya ve diğer tüm konu ve sorunlara dair her konuyu ve çözüm planlarını kapsayacaktır.

24 Mayıs’ta daha geniş kapsamlı bir değerlendirme yapma imkanımız olacaktır.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.