Cem Özer

Cem Özer

Turne notları 2

Türkiye’nin gündemi iki yazı arasında değişti.
Turne notları 2
Olsun ben değiştirmeyip, devam edeceğim.

Bir kere, “Vatan Bölünmez” diye sloganlar atıyor ve bu uğurda mücadele veriyoruz ya; vatan değil ama millet fena halde bölünmüş.

Bu vatanın bölünmesi kadar, hatta belki de daha tehlikeli.

İnsanlar iki kampa ayrılmış vaziyette ve bu iki kamp bırakın bir arada yaşamayı birbirinden nefret etmekte.

Daha önce kendini mazlum hisseden kamptakiler, bu kez ülkenin sahibi biziz ve biz izin verdiğimiz için sizzler barınabiliyorsunuz. İşinize gelirse, gelmezse kapı orada edasında dolaşıyor ve konuşuyor.

Daha önce böyle davrananlar ise; her an kovulacakmış gibi diken üstündeler ve her an başlarına bir bela gelecekmiş gibi tedirginler.

Sanki mazlumla zalim yer değiştirmiş ama yer değiştirenlerden başka bir değişim olmamış.

Geçmişte bu ayırım devlet yönetiminde olurdu. Münferit vakaların dışında toplumda bir ayrımcılık yoktu.

2002 de pek çok şeyle birlikte devlet yönetimi de değişti ama yine de son 4-5 seneye kadar toplum içinde keskin bir kamplaşma, ayırımcılık, ötekileşme ve ötekileştirme, nefrete varan sevgisizlik, kabulsüzlük yoktu.

Ben böyle yaşamak istiyorum”dan, “Sen de böyle yaşamalısın”a, “Ben dilediğim şekilde düşünmek ve düşüncemi söylemek istiyorum” dan, “Sen de benim gibi düşünmelisin, yoksa vatan hainisin” e yatay geçiş yapılmış.

Coğrafyanın iç kesimlerine girildikçe ve rakım yükseldikçe bağnazlık artıyor. 

Düşünmek, analiz etmek angarya haline geliyor.

Yüksekte oksijen düşüyor, deniz seviyesinde daha yükseliyor olduğu için mi acaba sahillerde düşünce ve yaşam iklimi daha ılımanlaşıyor ?

Geçinemediği halde çocuklar yüzünden ayrılamayan ebeveyn mutsuzu var her kesimdeki insanımızda.

Sanki herkes bir vade bekliyormuş gibi.

Halinden memnu değil kimse.

Memnunsa da mutsuzluk, neşesizlk, sevimsizlik, negatiflik, en kötüsü de umutsuzluk sarmış ruhları.

Sanki ülkeyi ya da muhalefeti ben yönetiyormuşum gibi gittiğimiz her yerde insanlar bana dert yanıyorlar.

Her tip insan ama.

Oysa ki ben hepsinden yorgun ve bezginim haberleri yok.

Tiyatro oyunu izlemeye yaklaşımları ise 40 yılda hemen hemen hiç değişmemiş.

Tek fark; çocuklar ortalıkta koşuşturmuyor, ebeveynlerinin kucağında yaramazlık yapıyor ve avazlanıyorlar.

Tiyatroya küçük çocuğunu getirip küfürden müstehcenlikten rahatsız olup şikayet eden ebeveynlere ne demeli?

Kardeş; dünyanın hiç bir yerinde tiyatroya 13-15 yaşın altındaki çocukla gidilmez. 
Görgü olarak gidilmez.
Bu yüzden çocuk tiyatrosu var.

Sen çocuk tiyatrosuna çocuğunla gidiyorsun diye o da seninle gelebilir demek değildir.

Bir de dikkatimi çeken şu oldu:
Cahillik artmış.
Hayır artmamış. Nüfusa oranı yine 20 yıl önceki gibi. Aynı oranda cahilimiz var da, nedense cüretleri artmış ve kendilerini daha değerli, daha önemli hissedip fazlasıyla görünür olmuşlar.

Hele kendini solcu, sosyalist, demokrat sananlar, dindar ve milliyetçi sananlardan daha da çekilmez halde.

Çok değerli insanlara da denk geldik.

Anlattıklarımın 180 (ki bazıları 360 der) derece tersi düşünen, davranan, yaşayan insanlar da var.

Kendine, farklı düşünene, sanata, hayata saygılı olan insanlar.

Bazı yörelerimizde bu insan profile ezici çoğunluktaydı.

Yanlış anlaşılmasın. Siyasi değil, insani, sosyal bir profilden söz ediyorum.

Yöre, il, ilçe, kent ismi vermeyeceğim.

Ama en medeni sandığınız yerlerde bağnazlığın, tutuculuğun başka bir formunu görüyorsunuz. Bu kadarını söyleyeyim.

Ha bir de; misafirperverliğin yerini ticaretperverlik almış.

Sizi dükkanına davet ediyor, binbir dil döküyor, hayranınızmış ve oraya gelmenizi bekliyormuş duygusu veriyor, size hediye (ler) vermek istediğini söylüyor. Siz de getirin burada verin diyorsunuz, ısrarla dükkana çağrıyor, kendiniz ne isterseniz seçin diyor, arkadaşlarınızda gelsin diyor ve sizden hediyeler karşılığında ortalama 1.000,00TL bir ticaret yapıyor.

Sonunda bir turistik yörede yine aynı şey olunca tepem attı ve ben kendim ‘Hediyelerim’i aldım !

Ama yine tersi de var ve orada da durum yine saçma.

Kırık dökük yoksul bir yerden alış veriş yapıyorsunuz, siz ısrarla parasını ödemek istiyorsunuz, amca ya da teyze ısrarla almıyor.

Ha bu arada Bakü’de de fazlasıyla itibar gördük.

Velhasıl renkli, güzel bir ülkeyiz, milletiz.

Ne olur dikkat edelim. Daha da güzelleşmeye doğru gidelim.

Şikayet ettiğimiz ne varsa önce kendimizde değiştirelim. Olmaz mı?..

Ha bu arada Fenerbahçe - Beşiktaş maçı için söyleyeceklerim şundan ibaret.

Beşiktaş, bırakın maça çıkmayı, zahmet edip Ülker ARENA’ya gitmemeli bile.

Fenerbahçe’nin Vodafon PARK’a ilk gelişinde ise; yöneticileri, futbolcuları ve taraftarı , bizim güzel taraftarımız çiçeklerle karanfillerle karşılasın.

Bir de Gül için bir şey diyeyim:

O kadar seviyorsanız turşusu olmaz ama reçelini yapın.

Fethullah sever gül reçelini.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı