Madem Evdeyiz..!
Kıçtan takma deniz motoru kullanmayı...
Kızlı erkekli doğum günü partilerini, okul çaylarını...
Pul kolleksiyonu yapmayı...
Aya seyahati radyodan naklen dinlemeyi...
1. Boğaz köprüsünün açılışını, ilk çevre yollarını hayretle izlemeyi...
Haftada iki saat yayın yapan siyah beyaz televizyonu...
Elde kayıt yapabilen portatif teybi...
Teyp kasetini...
Cep fotoromanını...
Liseler arası müzik yarışmalarını...
Kollu Facit hesap makinesini...
Mahalledeki şahsi otomobillerin çoğalmasını...
Senetle ev, arsa, beyaz eşya satışlarını, bankaların hesap açtırsanlara çekilişle ev, araba vermesini...
Banker Kastelli olayını...
Kıbrıs savaşını...
Amerikan ambargosunu...
1960, 1971, 1980 ihtilallerini, sağ sol kavgalarını...
Aydınların Sivas’ta yakılmasını...
Kahramanmaraş olaylarını...
Ankara İstanbul’u 10 saatte otobüsle seyahati...
Yataklı treni,Mavi treni...
Pervaneli uçakla seyahati...
İstanbul'dan Rize'ye kadar, İstanbul'dan İskenderun'a kadar vapur yolculuklarını...
Truva feribotuyla İzmir'e seyahati...
Karaköy Tünel arası eski tünel vagonunun yenilenmesini...
Eminönü vapur iskelesinde sandallarda pişen hakiki uskumru ekmek yemeyi...
Beyoğlu'nda Bab Kafeterya’da yemek yemeyi (muhteşem bir yerdi hala öyle bir mekan yok),
Para atıp müzik dolabından plak dinlemeyi...
Manuel fotoğraf makinesi ile slayt çekip slayt banyosu için Avrupa’ya yollayıp gelmesini beklemeyi...
Siyah beyaz fotoğrafları agrandizörle tab etmeyi...
Taksim Bebek- Beşiktaş Şişli 9 kişilik "timsah" denen dolmuşa binmeyi...
Otobüslerdeki biletçileri, trenlerde bilet kontrolörlerini, biletin zımbayla delinmesini ya da yarım yırtılmasını...
Nişantaşı, Osmanbey, Şişli’deki meskenlerin giriş katlarının dükkanlara dönüşmesini...
Atalarda ilk yürüyen merdiveni...
Modern asansörleri...
Eskicilerin antikacılara dönüşmesini...
Kapalı çarşıdaki mağazalara önden para verip bir ay sonra gelen Levi's jean pantolonu beklemeyi...
Tophane’denki Amerikan pazarından Tanker marka içi kürk dışı asker yeşili mont almayı...
Osmanbeydeki Hachette’den yabancı dil kitap almayı...
Konak,Kent, Site, As gibi harika sinemaları...
Açık hava sinemalarında, filmden önce yaz konserlerini ya da Erkan Yolaç’ın Evet-Hayır’ını...
Galatasaray Lisesi’nin, hamam tarafındaki avlusunun yazları sinema oluşunu...
İlk otomatik çamaşır makinesini...
Cep hesap makinesini...
Renkli televizyonu...
Yabancı pek çok markanın Türkiye’de mağaza açmasını...
Kristal büfede hamburger yemeyi...
Cafe Boulevard’ı...
Onun yerine açılan ilk Mc Donald’s ’ı
İkinci boğaz köprüsünü...
İş bankası, Sabancı gökdelenlerinin inşasını...
Orta kesimin emekli ikramiyeleriyle ev araba sahibi olabilmelerini...
İlk tatil köyü Fransız tatil köyünü, Kuştur’u, Club Med’i...
Eskihisar Topçular arabalı vapur seferlerinin başlamasını ( körfezi dolaşmayı önledi )...
Kartal-Yalova arabalı vapurunu...
Paşabahçe, Dolmabahçe, Fenerbahçe vapurlarıyla Heybeliada-Büyükada-Yalova ekspres seferleri...
Pansiyonları...
Yaz tatillerinin tatil köylerinde geçirilmesi modasını...
İlk cep telefonunu...
İlk kredi kartını...
İlk bilgisayarı...
İlk interneti...
İlk dijital fotoğraf makinesini...
Hafta sonu kahvaltılarının dışarda yapılmaya başlaması, brunch modasını...
CNN’den naklen Irak-Kuveyt savaşını...
Naklen ikiz kulelerin vurulmasını...
İslamcı partinin iktidara gelmesini...
Dizüstü Bilgisayarı...
İnternet üzerinden Skyp programıyla bilgisardan görüntülü görüşmeyi...
Akıllı telefonu...
Her yerde herkesin akıllı telefonlarla fotoğraf çekmesini...
Tablet bilgisayarları...
Whats Up- Facebook- İnstagram ile bütün dünyadan haberdar olup kullanmayı...
Arabalarda navigasyon...
Cruz kontrolla gaza basmadan araba kullanmayı...
Covid -19 ile bütün dünyanın çok insan kaybettiğini, ülkelerin panikte olduğunu...
Atladığım şeylerde vardır mutlaka...ne çok farklılık görmüş bizim nesil.
Siz de bunları görmüş ve yaşamış biriyseniz, riskli guruptasınız.
Evde kalın lütfen.
Dışarı Çıkmak
Ya da Çıkmamak
Konunun dışarı çıkabilmek veya çıkamamak, bir yere gidememek ya da gidebilmek ile yakından uzaktan alakası yok.
Herkes, özgürlüğü elinden alınmış gibi davranırken, hiç kimse
"Önceden özgür müydüm?" sorusunu sormuyor.
Özgürlük ne?
Evde kaldığım sürede gördüm ki;
Kültür seviyesi gelişmiş gibi gözükenler, evlerinden yaşam tarzı "pazarlıyor".
Komik tarafı; sahip ya da sahibi (!) oldukları izleyici kitlelerinin hala "alışveriş" yapıyor olması.
Şaka değil.
Kanıtlı.
Datalı.
"Sahtesin" diyene "kıskanıyorsun" diyorlar.
Tüketim toplumu error verdi görmüyor, farkında değil.
Herkes üzerindeki etiketleri sergiliyor.
"Mış"gibi davrananlar, birlik olduk derken sadece kendi etrafını gördüğü için,yanılıyor.
O yüzden, birazdan gözünüze takılacak birkaç kavramın içi, kavramların gerçeklerini saptıranlar tarafından boşaltılmış.
Başka bir kavrama karşı, sadece karşı olmak adına savunulanlar...
Üretilen yanlış içerik,
asıl bilgiyi tüketmiş.
Kimse doğru düzgün bir şey okumamış.
Çoğunlukla neyi savunduğunu bilmeyen bir dünya.
Orası ve burası oynuyor.
Ezberledikleri cümleleri mırıldanıyorlar.
Düşüncelerin hepsi,
ilk ve saf hallerini yitirmiş.
İnsan yüzünden.
Çıkar için...
Yarış için...
Pasta payı için...
Anlamını yitiren, sahte ama normal hale gelmiş gerçekler.
Sahte bir dünyayı izlerken,
anlamını bilmeden savunduğu şeylerle değişime ayak uydurmaya çalışan insanlar.
Tek...gerçek...enerji...inanç...iman...
milliyetçi...liberal...sosyalist...
muhafazakar...kapitalist...sanat...
edebiyat...evlilik...sol...sağ... yaratıcılık...yahudi...ilişki...
fitness...habercilik...özgürlük...
erkek...kadın...eşcinsel...sosyal medya...anne...baba...aşk...kabala..feminist...diyet...influencer...eril... kitap...müslüman...entellektüel... sağlık...mutluluk...sinema...sevgi... vegan...aktivist...ünlü...meditasyon.
seks...politika...hristiyan...dişil... farkındalık...punk...moda...tasavvuf.
şiir...medya ve...
Muhtemelen aklıma gelmeyen daha birçok kavram.
Fazla içerik, bilgiyi yedi.
Kızlı erkekli doğum günü partilerini, okul çaylarını...
Pul kolleksiyonu yapmayı...
Aya seyahati radyodan naklen dinlemeyi...
1. Boğaz köprüsünün açılışını, ilk çevre yollarını hayretle izlemeyi...
Haftada iki saat yayın yapan siyah beyaz televizyonu...
Elde kayıt yapabilen portatif teybi...
Teyp kasetini...
Cep fotoromanını...
Liseler arası müzik yarışmalarını...
Kollu Facit hesap makinesini...
Mahalledeki şahsi otomobillerin çoğalmasını...
Senetle ev, arsa, beyaz eşya satışlarını, bankaların hesap açtırsanlara çekilişle ev, araba vermesini...
Banker Kastelli olayını...
Kıbrıs savaşını...
Amerikan ambargosunu...
1960, 1971, 1980 ihtilallerini, sağ sol kavgalarını...
Aydınların Sivas’ta yakılmasını...
Kahramanmaraş olaylarını...
Ankara İstanbul’u 10 saatte otobüsle seyahati...
Yataklı treni,Mavi treni...
Pervaneli uçakla seyahati...
İstanbul'dan Rize'ye kadar, İstanbul'dan İskenderun'a kadar vapur yolculuklarını...
Truva feribotuyla İzmir'e seyahati...
Karaköy Tünel arası eski tünel vagonunun yenilenmesini...
Eminönü vapur iskelesinde sandallarda pişen hakiki uskumru ekmek yemeyi...
Beyoğlu'nda Bab Kafeterya’da yemek yemeyi (muhteşem bir yerdi hala öyle bir mekan yok),
Para atıp müzik dolabından plak dinlemeyi...
Manuel fotoğraf makinesi ile slayt çekip slayt banyosu için Avrupa’ya yollayıp gelmesini beklemeyi...
Siyah beyaz fotoğrafları agrandizörle tab etmeyi...
Taksim Bebek- Beşiktaş Şişli 9 kişilik "timsah" denen dolmuşa binmeyi...
Otobüslerdeki biletçileri, trenlerde bilet kontrolörlerini, biletin zımbayla delinmesini ya da yarım yırtılmasını...
Nişantaşı, Osmanbey, Şişli’deki meskenlerin giriş katlarının dükkanlara dönüşmesini...
Atalarda ilk yürüyen merdiveni...
Modern asansörleri...
Eskicilerin antikacılara dönüşmesini...
Kapalı çarşıdaki mağazalara önden para verip bir ay sonra gelen Levi's jean pantolonu beklemeyi...
Tophane’denki Amerikan pazarından Tanker marka içi kürk dışı asker yeşili mont almayı...
Osmanbeydeki Hachette’den yabancı dil kitap almayı...
Konak,Kent, Site, As gibi harika sinemaları...
Açık hava sinemalarında, filmden önce yaz konserlerini ya da Erkan Yolaç’ın Evet-Hayır’ını...
Galatasaray Lisesi’nin, hamam tarafındaki avlusunun yazları sinema oluşunu...
İlk otomatik çamaşır makinesini...
Cep hesap makinesini...
Renkli televizyonu...
Yabancı pek çok markanın Türkiye’de mağaza açmasını...
Kristal büfede hamburger yemeyi...
Cafe Boulevard’ı...
Onun yerine açılan ilk Mc Donald’s ’ı
İkinci boğaz köprüsünü...
İş bankası, Sabancı gökdelenlerinin inşasını...
Orta kesimin emekli ikramiyeleriyle ev araba sahibi olabilmelerini...
İlk tatil köyü Fransız tatil köyünü, Kuştur’u, Club Med’i...
Eskihisar Topçular arabalı vapur seferlerinin başlamasını ( körfezi dolaşmayı önledi )...
Kartal-Yalova arabalı vapurunu...
Paşabahçe, Dolmabahçe, Fenerbahçe vapurlarıyla Heybeliada-Büyükada-Yalova ekspres seferleri...
Pansiyonları...
Yaz tatillerinin tatil köylerinde geçirilmesi modasını...
İlk cep telefonunu...
İlk kredi kartını...
İlk bilgisayarı...
İlk interneti...
İlk dijital fotoğraf makinesini...
Hafta sonu kahvaltılarının dışarda yapılmaya başlaması, brunch modasını...
CNN’den naklen Irak-Kuveyt savaşını...
Naklen ikiz kulelerin vurulmasını...
İslamcı partinin iktidara gelmesini...
Dizüstü Bilgisayarı...
İnternet üzerinden Skyp programıyla bilgisardan görüntülü görüşmeyi...
Akıllı telefonu...
Her yerde herkesin akıllı telefonlarla fotoğraf çekmesini...
Tablet bilgisayarları...
Whats Up- Facebook- İnstagram ile bütün dünyadan haberdar olup kullanmayı...
Arabalarda navigasyon...
Cruz kontrolla gaza basmadan araba kullanmayı...
Covid -19 ile bütün dünyanın çok insan kaybettiğini, ülkelerin panikte olduğunu...
Atladığım şeylerde vardır mutlaka...ne çok farklılık görmüş bizim nesil.
Siz de bunları görmüş ve yaşamış biriyseniz, riskli guruptasınız.
Evde kalın lütfen.
Dışarı Çıkmak
Ya da Çıkmamak
Konunun dışarı çıkabilmek veya çıkamamak, bir yere gidememek ya da gidebilmek ile yakından uzaktan alakası yok.
Herkes, özgürlüğü elinden alınmış gibi davranırken, hiç kimse
"Önceden özgür müydüm?" sorusunu sormuyor.
Özgürlük ne?
Evde kaldığım sürede gördüm ki;
Kültür seviyesi gelişmiş gibi gözükenler, evlerinden yaşam tarzı "pazarlıyor".
Komik tarafı; sahip ya da sahibi (!) oldukları izleyici kitlelerinin hala "alışveriş" yapıyor olması.
Şaka değil.
Kanıtlı.
Datalı.
"Sahtesin" diyene "kıskanıyorsun" diyorlar.
Tüketim toplumu error verdi görmüyor, farkında değil.
Herkes üzerindeki etiketleri sergiliyor.
"Mış"gibi davrananlar, birlik olduk derken sadece kendi etrafını gördüğü için,yanılıyor.
O yüzden, birazdan gözünüze takılacak birkaç kavramın içi, kavramların gerçeklerini saptıranlar tarafından boşaltılmış.
Başka bir kavrama karşı, sadece karşı olmak adına savunulanlar...
Üretilen yanlış içerik,
asıl bilgiyi tüketmiş.
Kimse doğru düzgün bir şey okumamış.
Çoğunlukla neyi savunduğunu bilmeyen bir dünya.
Orası ve burası oynuyor.
Ezberledikleri cümleleri mırıldanıyorlar.
Düşüncelerin hepsi,
ilk ve saf hallerini yitirmiş.
İnsan yüzünden.
Çıkar için...
Yarış için...
Pasta payı için...
Anlamını yitiren, sahte ama normal hale gelmiş gerçekler.
Sahte bir dünyayı izlerken,
anlamını bilmeden savunduğu şeylerle değişime ayak uydurmaya çalışan insanlar.
Tek...gerçek...enerji...inanç...iman...
milliyetçi...liberal...sosyalist...
muhafazakar...kapitalist...sanat...
edebiyat...evlilik...sol...sağ... yaratıcılık...yahudi...ilişki...
fitness...habercilik...özgürlük...
erkek...kadın...eşcinsel...sosyal medya...anne...baba...aşk...kabala..feminist...diyet...influencer...eril... kitap...müslüman...entellektüel... sağlık...mutluluk...sinema...sevgi... vegan...aktivist...ünlü...meditasyon.
seks...politika...hristiyan...dişil... farkındalık...punk...moda...tasavvuf.
şiir...medya ve...
Muhtemelen aklıma gelmeyen daha birçok kavram.
Fazla içerik, bilgiyi yedi.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
eser noyan👒
cüneyt Aksu
Halil Bolkan