TİC Holding Header
  • USD 32.329
  • EUR 35.157
  • Altın 2302.146
  • BIST 100 8880.09
Cem Özer

Cem Özer

Gelenek mi, din mi?

Şekil itibarıyla bakıldığında, üç büyük dinin de birbirine benzer yanları oldukça çoktur.
Bunun sebebi; üçünün de Arap Yarımadası’da ortaya çıkmış olması olabilir mi?

Yani öz olarak birbirinden farklılık gösterse de, başlangıçta uygulamadaki benzerlik ve aşırı muhafazakarlık yerel Arap geleneğinden kaynaklanıyor olabilir mi?

Bugün dünyaya Hristiyan toplumlar hakimse, reform ve rönesansı yaşayıp, ortaçağ zihniyetini aşıp, bilim ve sanata yönelebilmeleri olabilir mi?

Yanlış anlaşılmasın. Din; bilim ve sanata karşı değildir. Tam tersi destekler. 

Çünkü bilimi de, sanatı da insan aklı üretir ve Allah, diğer tüm canlılardan ayrı tutarak insana akıl vermiştir. 

Kullanması için elbette.         

Gelin o akılı kullanalım biz de. 

Dini en çok deforme edenler, o dini amaçları uğruna kullananlar olabilir mi?

Mesela Ortaçağ’da Hristiyanlık Allah’ın dinini mi yoksa insanın dinini mi uyguluyordu?

Yani; rahiplerin, Kardinallerin, piskoposların, patriklerin dini miydi yoksa Allah’ın İsa aracılığıyla gönderdiği din miydi?

Din adamları, ruhban sınıfı denen ekabir kendine ilahi bir rol edinip, buradan bir güç elde edip, zenginlik ve refah içinde, dilediğince, pervasızca ve her türlü ahlaksızlığı kimselere hesap vermeden yaşayarak toplumu yoksulluğa ve itaate razı ediyorlardı. 

Bunun Allah’ın dini gereği olduğunu, karşı çıkanın günahkar olacağını söylüyorlardı. 

Hatta yetinmeyip ‘ Engizisyon ‘ mahkemeleri kurdular ve insanları Allah adına yargılama küstahlığında bulundular. 

Daha fazla güç ve zenginlik uğruna dini bahane ederek savaşlar çıkardılar, Haçlı seferleri yaptılar. 

İnsanları yönetmenin ve inandırmanın en kolay yolu inançlarıdır. 

Bu yalnız dini anlamda değildir. 

Bir insan anne ve babasına körü körüne inanıyorsa, onların kötü olduğuna asla inandıramazsınız. Hangi kanıtı sunarsanız sunun. 

Bir insan, bir futbol takımının taraftarıysa, aklı devre dışıysa, o kulubün haksızlık yaptığına asla inandıramazsınız. 

Egemenler, insanların karşısına sürekli yeni ‘kutsal’lar çıkartırlar ki itiraz edilmesin. 

Ortaçağ’da Hristiyanlık’ın yaşadığı en büyük sorun yönetici olan ruhban sınıfıydı. 

İnsanlar bu sınıfı kendi sınırları içine çekilmek zorunda bıraktılar ve ilerleme kaydettiler. 

Ortaçağ’da bu egemen ruhban sınıfı önce kadını baskılayarak ve daha sonra sonuç olarak kadını kadına baskılatarak zorbalığının önünü açtı. 

Kendi şehvetini denetleyemeyen, engelleyemeyen erkek ruhbanlar kadını ‘korumak’ adına etrafına duvarlar ördükçe ördü ve onu ‘koruma’ hapishanesine tıktı. 

Günümüzde aynı sıkıntıyı İslam yaşamaktadır. 

Arap Yarımadası’ndan dünyaya ‘İslam’ diye yayılmış olan, evrilmemiş 7. Yüzyıl Arap gelenekleri ve toplumsal yönetim biçimleri ‘İslam’ adı altında İslam’ın karşısına dikilmiş, İslam’ın en büyük düşmanıdır. 

Araplar’ın, İslam’ın öz sahibi ve kriter belirleyicisi gibi davranmaları ise Arap egemenlerinin erklerini kaybetmemeleri için baş vurdukları bir sistematiktir. 

Günümüzde, etrafımdaki, etrafınızdaki pek çok ‘Müslüman’ a inancının kaynağı sorulduğunda; dini, İslami kaynaklar ve sözüm ona ‘alimler’ denen ulema cevabının alınıyor olması şaşırtıcı değil midir?

Bir dinin yegane kaynağı o dinin Kutsal Kitabı değil midir?

Bir ‘alim’in Kuran’ı kendi bakışı ve iç dünyası doğrultusunda yorumlayıp, eksiltip ya da katarak aktaracağı su götürmez bir gerçektir. 

Her birimiz, aynı filmden, kitaptan, haberden, köşeyazısından kendimize göre çıkarımlarda bulunmuyor muyuz?

Allah ilk emir olarak ‘Oku’ demiştir. 

Bu emirden kasıt çizgi roman değildir herhalde. 

İlk kasıt Kuran’dır. 

Önce onu okuyacaksın, sonra diğerlerini dinleyeceksin kendi öz fikrin de olsun. 

Etrafınızda Müslüman olduğunu söyleyen, camiye giden, başını örten, pek çok şartı yerine getirenlere sorun Kuran’ı okudun mu, anladın mı diye. 

Kuran basit bir kitaptır. 

Yani anlaması basittir. Kolaydır. Alim olmayı gerektirmez. 

Biz zavallı ‘Alim’ olmayan, sıradan, ortalama, basit insanlar anlasın diye inmiştir. 

O yüzden ‘alim’lere, yorumculara, anlatıcılara, fetvacılara ihtiyacı yoktur. 

Zaten Kuran bunları da yasaklamıştır. 

Aracısız tek dindir İslam. 

İslam’ı yaymak isteyen bir Müslüman’ın yapması emredilen tek şey Kuran’ı okutmaktır. 

Bir Müslüman’ın dini ise okuduğu Kuran’dan Allah’ın verdiği akılla anladığıdır. 

Allah’ın verdiği akıl kadarıyla anladığın şekilde davranmak ya da davranmamak kişinin günahı ya da sevabıdır. 

Kutsal sorgulanmaz. 

Bu yüzdendir ki Arap egemenleri kendilerini Ortaçağ ruhbanları gibi kutsallaştırmışlardır. Dini vesayet altına alarak bilimin,sanatın önünü keserek aydınlanmanın kandilini söndürmüş, sorgusuz sualsiz inanılmasını sağlayarak gelenek yaratmış ve tiranlıklarını 7.Yüzyıldan beri sürdüregelmişlerdir. 

Dünyadaki Müslüman nüfusun çoğunluğunu oluşturan Arap ülkelerindeki huzursuzluğun, geri kalmışlığın sebebi İslam değil ‘Vesayet Dini’ ya da ‘Fetva Dini’ dir. 

Benim üniversite yıllarımda Marx’ı okumamış Komünistler,Adam Smith’i okumamış Kapitalistler, Kavgam’ı okumamış Faşistler vardı. Broşürlerden öğrenmişlerdi. 

Okumadan öğrenmek mümkün mü?

Nazım Hikmet’i okumadan Nazım’ı,

Necip Fazıl Kısakürek’i okumadan Necip Fazıl’ı öğrenmek, tanımak, anlamak mümkün mü?

Başkalarının anlattığıyla ‘Vatan Haini’ oldu bir, ‘Faşist’ oldu diğeri. 

Etrafınıza sorun ‘Müslümanım’ diyen kaç kişi Kuran’ı okumuştur. 

O yüzden, bir istatistik yapılsa Türkiye’nin kaçta kaçı Kuran’ı okumuş çıkar merak ediyorum. 

%99 çıkar mı?

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın