ANKARA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. İşte Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:
Türkiye’nin CHP’ye her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Hemen şunu söyleyeyim. Bu çalışmalar bir ilk. Bölgesel düzeyde bu çalışmaları sürdüreceğiz. Yazarlarla çizerlerle kanaat önderleriyle bir araya geleceğiz. Onların algılarını, CHP’yle ilgili yanlış algılarını yerle bir edeceğiz. Buna da kararlıyız. Biz Türkiye’nin partisiyiz.
Bir acı gerçek. Geçen hafta sınır ötesi operasyonlar dolayısıyla TBMM’de gizli oturum yapıldı. Gizli oturumu isteyen Adalet ve Kalkınma Partisi. Biz de herhalde ciddi şeyler var, bakanlar gidiyorlar, görüşmeler yapıyorlar. Acaba TBMM’ye, yasama organına acaba lütfedip doğru dürüst bir bilgi verecekler mi diye. Gazete haberlerinin içeriği daha dolu arkadaşlar. Bu kadar boş ve sığ kapalı oturumu ilk kez dinliyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin gerçekleri gizlemek için bir takkiye yöntemiyle kapalı oturum istediklerini hemen anladım.
Bir grup başkanvekili oturmuş gizli oturumda twitter’da mesaj gönderiyor. Dışarıya çıktığımda Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin dışarıda maç izlediklerini gördük. Şu milletin haline bakın, şu parlamentonun haline bakın. Böyle parlamento olabilir mi? Çünkü onlar konuşamazlar, onların dilleri yoktur, onlar duyamazlar, onların kulakları yoktur. Onlar düşünemezler, onların yerine başkaları düşünür. Böyle bir anlayış olabilir mi?
Ama sizlere söylüyorum. Tanık oldunuz gördünüz. AKP’nin getirdiği parlamento bu. Kendileri çalar kendileri oynarlar. Böyle bir parlamento olmaz.
"ŞİLİ'DE ÖLMEYEN İŞÇİ TÜRKİYE'DE NEDEN ÖLÜYOR"
Şili’de önemli bir gelişme oldu. Yerin 700 metre altındaki madenciler çıkarıldı. Bütün dünya izledi bunu. Bizim gazetelerde birinci sayfadan verdiler. Bizde ne oldu? Bizde de 17 Mayıs 2010’da kaza oldu. İşçilerimiz hayatlarını yitirdiler. İki işçimizi cesedi hala çıkarılamadı. Başbakan kader diyordu. Şili’de ölmeyen maden işçisi Türkiye’de niye ölüyor? Çünkü orada akıl var mantık var. Ama sayın Başbakan’ın bu taraflarla işi yok. Başbakan’a göre onların kaderi ölmektir. Başbakan’ın anlayışı budur, insana bakış açısı, alın terine bakış açısı budur.
Karabük’teki durumu biliyorum. Çalışanların üretenlerin AKP hükümeti tarafından sevilmediğini de biliyoruz biz. “Size ne çalışmaktan, siz oturun, sürekli yoksul kalın ve AKP’ye bağlı hale gelin, seçimlerde de gidin oy verin.” Getirmek istedikleri mantık bu. Ama biz direneceğiz. Sizinle beraber mücadele edeceğiz.
Bu coğrafyada bir tek çocuk bile yatağa aç girmeyecek. Herkes çalışacak diyeceğiz. Herkes üretecek. Bizim felsefemiz amacımız bu. Alın teri kutsaldır, emek kutsaldır. Emeğin örgütlenmesini de istiyoruz biz. AKP’nin yan kolu olarak değil, yeri geldiği zaman direnen bir işçi olacak, işçi sendikaları olacak.
HSYK SEÇİMLERİ
Yargıda ciddi bir sorun yaşadık. HSYK seçimleri yapıldı. Benim bildiğim kadarıyla defalarca ama defalarca hep söyledik. Dedik ki, AKP sıradan bir parti değildir. AKP demokrasiyi özgürlükleri hakları genişletmek isteyen bir parti değildir. Gizli gündemi olan bir partidir. Bunu unutmayın dedik. Bize dediler ki hadi canım o da bir siyasi parti, o da halktan oy aldı. Hiçbir şey de yok dediler. Anlatamadık. Ve bunun sonucu ortaya çıktı. Somut bir şekilde ortaya çıktı. Ne diyordu AKP. Yargı tarafsız ve bağımsız değil, öyle olması lazım diyordu. Yargı derneklerini suçluyordu. Hakimlere yargıçlara müdahale ediliyordu. Onların bağımsızlık ve tarafsızlık anlayışıyla, bizimki farklıydı. Ama aynı sözcükleri kullanıyorduk. Bunun için bazı tuzu kuru aydınlar, yahu AKP’ye özgürlük istiyor, niçin itiraz ediyorsunuz diyorlardı.
12 Eylül Anayasası’nın getirdiği anayasa sisteminde yargı bağımsızlığı yok dedik. HSYK’da Adalet Bakanı olmayacak, müsteşarı olmayacak, ayrı bütçesi olacak, adalet bakanlığı teftiş kurulu doğrudan doğruya HSYK’ya bağlı olacak. Yani yargıyı da yargıçlar denetleyecek. Adalet akademisi de HSYK’ya bağlanacaktı. Programımıza koyduk, herkes de dile getirdi.
Önce HSYK’yı çalıştırmadılar. Sayın Başbakan kalktı, elinizden tutan mı vardı niye çalışmadınız dedi. Yasada diyor ki bakan ve müsteşar ikisi katılmazsa, zaten kurul toplanamıyor, yasa böyle çünkü. Hem suçlu hem güçlü. Niye toplanmadınız diyor. Sayın bakanına sayın müsteşarına niye sormuyorsun bunu? İşine gelmediği için sormuyor.
Sonra ne oldu? Bazı bakanlar belli hakimlere savcılara telefon etmeye başladılar. Gözaltına alınanlara serbest bırakın demeye başladılar. Bir AKP milletvekili soruşturma yapan bir savcıya mektup yazıyor. Sayın savcı diyor o konuyu ben daha önce onu inceledim zaten, yolsuzluk yok diyor. Bu kişiler daha sonra mahkum oldu. Bu kişi hala TBMM’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nde milletvekilliği yapıyor.
“YAPARSANIZ SİZİ BOĞARLAR”
AB sıcak mesajlar gönderdi. “Anayasa değişikliğinde yapılanlar reformdur” diye.
Brüksel’de onlara şunu söylemiştim. Bunlar reform değil mi dedim. Evet dediler. Peki siz kendi ülkenizde niye uygulamıyorsunuz dedim. Çünkü siz bunları yapsanız, sizi boğarlar dedim. Şimdi onların da ayakları yere değmeye başladı. Burada bir değil, çok sorun var.
Seçimler yapıldı. Önceden bakan ve müsteşar buraya üye diye şikayet ederdim. Şimdi Adalet bakanlığı müsteşar yardımcısı da geldi. Bunun yükselişi de çok enteresan. 2002-2004’te daire başkanı, 2007’de personel müdür yardımcısı, sonra personel genel müdürü, sonra da HSYK’da görev alıyor. Bu kişi Adalet Bakanlığı’nın yaptığı tüm şaibeli sınavlarında sorumlusudur. Personel genel müdürü de geldi artık. Şimdi o da artık HSYK’da yer alıyor.
Sınavları ben yapacağım, onları işe alacağım. Sonra da onlarda oy isteyeceğim.
Siz sınava gireceksiniz, hakim savcı alacaksınız. Sonra onlardan oy isteyeceksiniz. Ben sizi seçtim, siz de bana oy verin demektir. Bunun ahlaki dönemi var mı?
Deniz Feneri davasına bakan hakim de geldi. Almanya ikinci deniz feneri davasını açmak üzere, biz daha ilkini bilmiyoruz. Ama takip edeceğiz. Bizi yıldıramazlar. Sonuna kadar takip edeceğiz. Öyle “HSYK değişti, buraya bir yargıç geldi, o yargıç bizim dediğimizi yapacak” diyenler unutmasınlar bu ülkede hak hukuk arayanlar var.
Kendi atadıkları Adalet Akademisi’nden birilerini de getirdiler. Böyle de HSYK, Adalet Bakanlığı’nın yan kuruluşu haline geldi.
Destek veren her aydına soruyorum. Elinizi vicdanınıza koyun.
Bu HSYK, 12 Eylül Anayasası’nın getirdiği yargıdan daha mı bağımlı, daha mı bağımsız. O değişikliklere destek veren bir yazarımız, bile bunun sakıncasını yazdı bugün.
“ALİ DİBOCU’DAN ADALET BAKANI MI OLUR?”
Hep Adalet Bakanı’yla konuşursanız, size gerçek bilgileri vermezler. Ali Dibocu’dan adalet bakanı olur mu? Biz söyleyince kızıyorlar. Hatay’da gittin, ihale dağıtımında kendi el yazınla yazdın, senin arkadaşın notere onaylattın. Sen uygar bir toplumda, adalet bakanı değil, milletvekili olamazsın.
Listeler çıktı. Zaten dağıtıldı. Bizim elimizde de vardı. Ve Milliyet gazetesi’nin bugün birinci sayfasında fotoğraf var. Bakanlığın listesi çıkarılmış, seçim sonuçları kontrol ediliyor. Şimdi liste ortaya çıktı. Efendim sayın bakan demiş ki, liste iddiası seçim iradesine saygısızlıktır demiş. Seçim iradesine saygısızlık o listeyi hazırlamaktır sayın bakan. Asıl hazırlayanlar saygısız. Yargıya hukuka demokrasiye saygısızlıktır.
Şimdi bunları söyledik ya bizi eleştiriliyordu. Siz demokrasinin gelmesine, hukukun üstünlüğüne karşısınız, siz statükocu bir partisiniz diyorlardı. Demokrat yargı derneği eş başkanı dayanamamış artık. Ne diyor? Adalet Bakanlığı kendi bürokratları seçtirmek için, iki bin kişiyle sahada çalışma yürüttü. Liste hazırlayacaksınız, bütün savcılara göndereceksiniz. Propagandalar yapacak. İki bin kişi sahaya inecek, yeni fark edilecek. Ve şunu söylüyor. Hakim ve savcıların üstünde bakanlık baskısı var. Yeni mi öğrendin?
KILIÇ'A SERT ELEŞTİRİ
Hukuk ahlaktır. Konuşanların da ahlaktan nasip alması lazımdı. Haşim Kılıç. Hülle yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne atananlara nasıl yemin ettirdin?
Hukuk fakültesinde okumayan biri bana hukuk dersi verme hakkı yok. Sayın başkan, hukukun haliç bölümünde yaşıyor. Kokulara alıştın.
Faili meçhul cinayetlerin araştırılması önergelerimiz demokrasi diyen AKP’lilerin oylarıyla reddedildi.
Birazda esprili bir konu. Kadın erkek eşitliği için Biz fiziki eşitlikten söz ediyoruz dedi.