İSTANBUL -Erdoğan Türkiye’nin AB üyeliği süreci konusunda, “Türkiye’nin AB üyeliğine yaklaştığını ifade eden Erdoğan, Sarkozy ile görüşmesinde Türkiye’nin AB üyeliği süreci, G20 ile yapılabilecekler, ikili ilişkiler, bölgesel ilişkiler, İran, Irak, Afganistan ve Orta Doğu konularını ele aldıklarını ifade etti. Sarkozy’nin Türkiye’ye bir ziyaret düzenleyeceğini de ifade eden Erdoğan, “Hiçbir ülke, AB üyesi olmadan Gümrük Birliği’ne üye olamamıştır.
Türkiye AB üyesi olmadan 1996’da Gümrük Birliği üyesi olmuştur. Aslında Türkiye dolaylı olarak AB’nin içindedir. Gümrük Birliği nedeniyle şuanda da ne adaydır ne üyedir, müzakerecidir. Temenni ediyorum ki bu süreci devam ettireceğiz. Fransa ile diğer ülkelerle müzakerelerimizi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu. Yatırım için güvenin gerekli olduğunu ifade eden Erdoğan, “Bir yatırım için güven aranır, güvenlik aranır, istikrar aranır. Türkiye'de zaten bunlar var. Bu zeminde bizler girişimcileri ülkemize bekliyoruz. Ajansımız tek pencereden bu yatırımcıların orada işlerini kolaylaştırmak için çalışmaları sürdürmekte ve onların emrindedir. Takıldıkları her yerde bunları taşıyarak bir neticeye vardırmanın bir gayreti içerisinde olacaktır. Pozitif görüntü sergileyen tek ülke Türkiye oldu.
Türkiye artış kaydederek yılı kapattı. 2010 yılı çok daha pozitif olacak. Bu vesile ile hem Fransız turistleri daha fazla davet ediyoruz hem de Fransız turizm sektöründe olanları ülkemize bekliyoruz” diye konuştu. Erdoğan, “Türkiye mevsiminin kapanışını gerçekleştirdik. 1 Temmuz’da Sayın Gül ve Sarkozy ile başlayan süreç dün akşam tamamlanmış oldu. Önceleri 400 olarak öngörülen ancak 600’ü aşan kültürel, ekonomik ve akademik faaliyetler düzenlendi. Fransız halkının Türkiye mevsimi etkinliklerine ilgisinin son derece sevindirici boyutta olduğunu gördük. Bu etkinlikler dolayısıyla Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerinin gelişmesinden memnuniyet duydum.
Türkiye ile Fransa ilişkilerinin derin bir geçmişi var. Her iki ülke de bölgelerinin güçlü birer üyesi olarak tarih boyunca işbirliği içerisinde oldular. Türkiye mevsimi etkinlikleri bu ilişkilerin güçlenmesi için bir vesile oldu. Etkinliklerinin bitmiş olması mevsimin bittiği anlamına gelmiyor. Fransız ve Türk şirketler bu yakınlığı devam ettirmelidir” dedi. Fransa ve Türkiye’nin ciddi potansiyele sahip olduğunu ifade eden Erdoğan, “Ticari ve ekonomik güçlerimizi birleştirmesi halinde geleceğe yönelik ne tür bir kabiliyete sahip oldukları açık ortadadır. Fransa dünyanın en büyük 5’inci Avrupa'nın en büyük 3’üncü Türkiye ise dünyanın 17’nci Avrupa’nın 6’nci büyük ekonomik gücüdür. Müşterek olarak yapabileceğimiz birçok şeyler var. Dünyanın en çok uluslararası yatırım alan ve yatırım yapan 3’üncü ülkesi Fransa. Fransa aynı zamanda BM'nin daimi üyesi, AB'nin kurucusu lokomotifi.
Türkiye G-20 ülkesi olarak Fransa ile orada birlikteyiz. Öbür taraftan BM Geçici üyesi olarak birlikteyiz, NATO'da beraberiz. Medeniyetler ittifakının girişimci eş başkanı olarak attığımız bir adımla burada İspanya ile AB'yi merkez almış bir adımın içerisindeyiz” diye konuştu. Fransa ile Türkiye arasındaki turistik ilişkilere de değinen Erdoğan, 2009 sonu itibariyle yaklaşık 1 milyon Fransız’ın Türkiye’yi ziyaret ettiğini bunun da iki ülke arasındaki turizm kabiliyetini gösterdiğini ifade etti. Türkiye ile ilgili algılamaların zaman zaman Türkiye'nin gerçekleri ile bağdaşmadığını gördüğünü ifade eden Erdoğan, “Bazı hususların altını çizmek istiyorum. Tarihin en büyük küresel finans krizlerinden birini yaşıyoruz. dünya ile entegre olmuş hemen her ülke az yada çok etkilendi.
Küresel kriz bizim açımızdan ekonomimizi test etmek açısından farklı bir fırsat teşkil etti. İktidarda bulunduğumuz 7,5 yıl boyunca ekonomide de tarihi reformlar yaptık” diye konuştu. Erdoğan, “Küresel kriz döneminde iktidarda bulunduğumuz 7.5 yıl boyunca ekonomide tarihi reformlara imza attık. Finans krizi başladığında bu finans krizi Türkiye’yi teğet geçecek dedim. Şimdilerde finans sektörü içinde olanlar gerçekten teğet geçtiğini söylüyorlar. 200 yıllarının krizinde bu dersi aldık iyi çalıştık mali disiplinden asla taviz vermedik. Bakkal dükkanı açar gibi banka açılmasına fırsat vermedik. Ama bizden önce öyleydi o yüzden de 21 banka fona devretti. Biz bunlara fırsat vermedik kararlı ve bu noktada her şey reel ekonominin gereklerine uygun finans noktasında da reel ekonomi ile dayanışma içerisinde yürümesini istedik. Şu anda bize gelenler oluyor banka açabilir miyiz tabii açabilirsin tabi açabilirsin ama ortaya bir şeyler koyman lazım. 10 milyon dolar ile kimse banka açamaz. Varsa 200-300 milyon doların o zaman olabilir, düşünürüz.
Türkiye'nin kronik sorunlarını çözmek için yoğun gayret gösterdik. 7.5 yıl öncesinde küresel her dalgalanmadan olumsuz etkilenen kendi iç siyasi tartışmaları nedeniyle ekonomisinin dengesi sürekli bozulan bir devlet vardı. Denetim diye bir şey yoktu. O yüzden bankalar battı. Kılıf uydurdular görev zararı dediler adına. Devletin en güçlü bankası neredeyse batıyordu. Şimdi Türkiye’nin en güçlü bankası haline geldi. Mali disipline dikkat edilirse, bundan taviz verilmezse, finans sektörü kazanır. Finans sektörünün reel sektör üzerinde kılıcını sallamasın istiyoruz. Onların ayakta kalmasını sağlayan reel sektörün kredi musluklarını açması gerekiyor, bunu açarken de işini sağlama alması gerekiyor. Yatırımın önü böylece açılmış olacak. Bozulan Türkiye’de reformların ardından dirençli bir yapıya kavuştuk. Devam eden krizde hiçbir banka ve finans sektörü zarar yaşamadı” dedi. Erdoğan, “Yatırım olmadan, istihdam olmadan bir ülkenin ayağa kalkması mümkün değil. Bütün bu bozulan Türkiye'de son derece dirençli bir yapıya kavuştu. Devam etmekte olan kriz nedeniyle hiçbir banka ve finans kuruluşu sıkıntı yaşamadı. Finans sektörü yüzde 8,5 büyüdü. OECD ülkeleri arasında finans sektörüne ihtiyaç duymayan tek ülke Türkiye'dir. İMKB Avrupa'da en çok kazandıran borsa olurken, dünya genelinde de 7. oldu.
Güven ortamı oluşmuştur. Türkiye ekonomisi 2009'un son çeyreğinde yüzde 6 büyüme katetti. Önceki çeyreklerdeki daralma nedeniyle ekonomimiz yüzde 4 oranında daralma kaydetti. Türkiye üçüncü çeyrekten itibaren pozitif büyümeye geçmiştir. Türkiye'nin 2010 - 2011 yıllarında en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer alacağı dünyadaki finansal kuruluşlarca da belirtilmiştir. Türkiye borç oranında AB'nin ortalamalarının çok çok altında bir seviyeyi yakalamış durumunda. Türkiye'nin kredi notunun görünümünün pozitif yönde değiştirildiğini de hatırlatmak isterim” şeklinde konuştu.
Türkiye'nin ihracatında Fransa’nın, Almanya'nın ardından ikinci sırada olduğunu ifade eden Erdoğan, “Türkiye'de 900'e yakın Fransız sermayeli şirket faaliyet gösteriyor. Fransa ülkemize en fazla doğrudan yatırım yapan üçüncü ülke. Çok boyutlu enerji stratejimiz çerçevesinde biz kendi enerji stratejimizi sağlarken AB'ye de katkıda bulunmak istiyoruz.
Özellikle Fransız firmaları ile atacağımız adımlar ki Enerji'de Fransız şirketlerin konumu Gazdofrance önemli bir adım attı. Kocaelinde özelleştirme girip aldılar. Şimdi yeni özelleştirmeler var. Gayet güzel neticeler aldık. Ankara geliyor, İstanbul ki bunlar önemli. Piyasaları olan doğalgaz dağıtım illerimiz. Bu yarış içerisinde Gazdofrance da bu şirketler arasında yerini alacaktır. Bütün mesele kazan kazan ilkesine göre bu adımları atabilmektir” ifadelerini kullandı.