TİC Holding Header
  • USD 32.334
  • EUR 35.091
  • Altın 2298.61
  • BIST 100 8880.09
  • Enerji

TÜSAD uyardı; 'Termik santrallare ek süre verilmemelidir'

40 yaş üzerindeki her 7 kişiden birinin KOAH olduğuna dikkat çeke TÜSAD KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici uyardı; ‘Termik santrallare ek süre verilmemelidir’
TÜSAD uyardı; 'Termik santrallare ek süre verilmemelidir'
HABER - NECDET EMRE AYGÜN -

Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) hava kirliliği, sigara kullanımı gibi nedenlere bağlı olarak görülme sıklığı artan KOAH hastalığının yaşlanmakta olan nüfusun en önemli sağlık sorunlarından biri olduğuna dikkat çekti. TÜSAD KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici, ülkemizde 40 yaş üzerindeki her 7-8 kişiden 1’inin KOAH hastası olduğunu belirtirken, kapatılması gereken termik santrallere ek süre verilmesinin doğru olmayacağını vurguladı.

Türkiye’nin en köklü uzmanlık derneği olarak 49 yıldır solunum sağlığı alanında faaliyet gösteren Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), Dünya KOAH Günü’nde termik santral ve hava kirliliği uyarısında bulundu. KOAH’ın (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) Türkiye’de ciddi bir sağlık sorunu olduğunu vurgulayan TÜSAD KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici, hal böyleyken termik santraller konusunda çok dahadenetleyici yasalar gerektiğini savundu.

Türkiye’de 5 milyon KOAH hastası bulunuyor

Vergi yasa teklifine eklenen madde ile gerekli çevresel yatırımları yapmadıkları için yılbaşında kapatılması gereken termik santrallare 2.5 yıl daha ek süre verilmesinin doğru olmayacağını dile getiren Mirici, bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı: “Solunum sağlığı günümüzde çok önemli bir problem. Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) özellikle 40 yaşından sonra görülen ve yaşın ilerlemesiyle birlikte sıklığı giderek artan bir halk sağlığı sorunu olarak karşımızda duruyor.

Ülkemizde yapılan saha çalışmaları 40 yaş üzerindeki her 7-8 kişiden 1’inin KOAH hastası olduğunu gösteriyor. 2016 yılı itibarı ile ülkemizde tanı konulmuş 3.3 milyon KOAH hastası bulunuyor, bugün bu sayının 5 milyonu bulduğu belirtiliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, KOAH dünya genelinde 2000'li yıllarda en sık görülen 4’üncü ölüm nedeni olarak saptandı ve 2020 yılında da 3’üncü sıraya çıkacağı öngörülüyor. Araştırmalara göre KOAH ülkemizdeki en sık görülen 3'üncü ölüm nedeni. Türkiye'de her yıl yaklaşık 150 bin kişinin KOAH nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.”

Kanun yapıcılara önemli görevler düşüyor

"Bu yüksek rakamlara rağmen, biz hekimler ısrarla KOAH’ın önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu anlatmaya çalışıyoruz" diyen Mirici, sözlerine şöyle devam etti: “Bunun için bireylere sigaradan ve tüm tütün ürünlerinden uzak durmalarını önerirken, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde iç ve dış ortamın hava kalitesi, işyeri ortamı ve hava kirliliğine kadar başka faktörlere de dikkat edilmesi gerektiğini sık sık dile getiriyoruz. Bu noktada kanun yapıcılara da önemli görevler düşüyor. Kamu otoriteleriçevrenin doğrudan hastalık nedeni olabileceği gibi mevcut hastalıkların gidişatını ve sonucunu etkileyebileceğini de dikkate alarak kararlarını ona göre almalı. Üstelik kömürlü termik santraller başka KOAH olmak üzere halkın solunum sağlığını tehdit etmekle birlikte, tarım alanları ve ormanları da olumsuz etkilediği için iki kere zarar veriyor. Bu noktada kapatılması gereken termik santrallere ek süre verilmesi yeniden düşünülmesi gereken bir karar.”  

Toplumumuz için en doğru olan tercih edilmeli  

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) bu yılki sloganının“KOAH’ı hepbirlikte yenebiliriz”olduğunu hatırlatan Mirici; sözlerini şöyle tamamladı: “Öyleyse biz de hep birlikte hareket etmeli, endüstrileşme, sanayileşme ve doğal yaşamın bilinçsiz tahrip edilmesinin yarattığı hava kirliliği ve iklim değişikliğine karşı tüm sivil ve resmi kuruluşlar olarakişbirliği yapmalı, ülkemiz ve toplumumuz için en doğru olanı tercih etmeliyiz. Ayrıca günümüzde kalkınmanın sadece ekonomik büyüme ile sağlanamayacağı biliniyor. İnsanın ve doğanın uyum içerisinde olduğu, biyoçeşitliliği ve yaşam kalitesinin yükselmesini amaç edinen sürdürülebilir bir kalkınma ve geleceğimiz için hep birlikte çalışmalıyız.”

Yorum Yazın