• Ekonomi

Covit-19’un arka planı ve ülkemiz ekonomisi üzerindeki etkileri

Avrasya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu, Çin’de başlayıp kısa sürede bütün dünyayı etkisi altına alan Covid-19 Küresel Salgını’nın arka planı ve ekonomik sonuçlarını değerlendirdi.
Covit-19’un arka planı ve ülkemiz ekonomisi üzerindeki etkileri
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Bocutoğlu, Covid-19 adlı virüsün kendiliğinden mi ortaya çıktığı yoksa biyolojik silah geliştirmeye çalışan laboratuvarlardan mı sızdığı konusunun henüz aydınlatılamadığını söyledi. Bocutoğlu "Küresel güçler bu sorunun doğru cevabını birlikte aramak yerine, birbirlerini suçlama ve salgını hegemonya mücadelelerinde kendi çıkarlarına uygun bir araç olarak kullanma eğilimine girmişlerdir. Nedeni ne olursa olsun küresel dünya tıpkı küresel ısınma gibi, küresel virüs salgınlarının tehdidi altında bulunmaktadır" dedi.
"Covid-19 gibi dışsal etkiler ekonomilerin normal şartlar altındaki işleyişini bozar, belirsizlik, panik ve karmaşaya yol açar" diyen Bocutoğlu "Belirsizlik ortamında tüketiciler ve üreticiler tüketim ve yatırım davranışlarını değiştirirler, nefeslerini tutarak beklemeye başlarlar. Halk elindeki ulusal parasını altın ve kuvvetli dövizlerle değiştirmeye çabalar. Dış ticaret ve turizm hareketleri zayıflar. Tedarik zincirleri kopar, talep ve üretim yavaşlar. Bu durumda kaçınılmaz olarak üretim ve istihdam azalır, büyüme hızı düşer. Borçlar çevrilemez, finans sistemi çökme tehlikesi ile yüz yüze kalır. Buna iktisadi kriz adı verilir. Demek ki dışsal değişkenler iktisadi krizlere yol açabilir. Bu tür iktisadi krizlerden ancak ve ancak devlet müdahalesi, devletin devreye girmesi ile çıkılabilir. Devlet müdahalesi olmaksızın hiçbir iktisadi kriz önlenemez. Ekonomilerini piyasa mekanizması ve devlet müdahalesi ile birlikte örgütleyen ülkeler, ekonomilerini tamamen piyasa mekanizmasına bırakmazlar; sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik gibi alanlarda devlet sorumluluk alır. Bu uygulamaya sosyal piyasa ekonomisi adı verilir ve halk arasında sosyal devlet olarak bilinir. Dışsal değişkenler ekonominin dengesini bozduğunda sosyal devlet bütün varlığı ile ekonomiye müdahale eder. İyi zamanlarda ve kötü zamanlarda devlet ekonomiyi gözetim altında tutar. Piyasa sistemine müdahale etmez ancak ona yol gösterir, altyapının kurulması ve stratejik sektörlerin geliştirilmesinde rol üstlenir. Almanya ve Türkiye bu sisteme örnek gösterilebilecek iki demokratik ülkedir" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu, Covid-19’un Türkiye ekonomisi üzerinde kısa dönemli ekonomik etkileri olacağını vurgulayarak "Türkiye ekonomisi teorik modellerle ve istatistik bilgileri ile anlaşılamayacak kadar karmaşık bir yapıya sahiptir. İmparatorluk mirası olarak kendisine dostane davranmayan komşularla çevrilidir. Bu nedenle milli savunma harcamaları yüksektir. 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan ve Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra pekiştirilen yeni dünya düzeninde küresel güçler tarafından kontrol altında tutulması gereken ve ekonomik gelişimine dışarıdan sürekli olarak müdahale edilen bir ülkedir. Türkiye 2016 darbe teşebbüsü sonrasında 2017 ve 2018 yılarında kendisine yapılan dış ekonomik müdahalelerin tahribatına karşı geliştirdiği Orta Vadeli Ekonomik Program ile makroekonomik dengelerini rayına sokup 2020 Nisanından itibaren normale dönmeyi planlarken, Covid-19 Küresel Salgını ile yüzyüze gelmiştir. Salgın küresel karakterli olup bütün ülkeleri benzer şekilde etkilemektedir. Sosyal devlet prensiplerini benimseyen ve sağlık alanına büyük altyapı yatırımları yapan iki ülke Almanya ve Türkiye, Covid-19 küresel salgını karşısında son derece hazırlıklı olduklarını göstermişlerdir. Türkiye sadece kendi salgınını kontrol altında tutmakla kalmamış, ihtiyaç duyan ülkelere tıbbi yardımda bulunarak ilginç bir ’küresel sosyal devlet’ örneği ortaya koymuştur" diye konuştu.

"Tedbirleri alarak, kurallara uyarak sonucu beklemek aklın gereğidir"
Türkiye Covid-19 ile mücadelede tıp biliminin ortaya koyduğu yol haritasını izlediğini belirten Bocutoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Türkiye Covid-19 ile mücadelede tıp biliminin ortaya koyduğu yol haritasını izlemektedir. Bu bir devlet politikasıdır ve iç politika çekişmelerine konu edilmemelidir. Yol haritasının önemli bir parçası olan sosyal mesafe ve karantina uygulamaları doğal olarak toplam talebin, üretimin, istihdamın ve büyüme hızının düşmesine yol açacaktır. Dış ticaret yavaşlayacak, kredilerin geri dönüşü zorlaşacak ve finans sistemi üzerinde bir baskı oluşacaktır. Turizm sektörü sıkıntıya girecektir. Bu öngörülen bir durumdur ve salgınla mücadelenin beklenen bir sonucudur. Devletin üç aylık bir süre için işçi çıkarmalarını yasaklaması, düşük gelir guruplarına gelir transferi yapması, mümkün olması durumunda çalışmaların evden yürütülmesi, mümkün olamaması durumunda çalışmaların durdurması salgınla mücadeledeki yol haritasının gereğidir. Devlet bu süre içindeki kayıpları telafi etmek üzere ağır bir sorumluluk almıştır. Bu sosyal devlet olmanın gereğidir. Millet olarak küresel salgınla mücadele devletin yanında durmamız, metanetle mücadelede ekilen tohumların yeşermesini beklememiz gerekir. Virüsü biz çıkarmadığımıza ve virüsle mücadelenin kesin süresini bilmediğimize göre, bilimsel tedbirleri almak ve kurallara uyarak sonucu beklemek aklın gereğidir."

"Covid-19’un etkilerini devletleri eleştirme gerekçesi olarak kullanılması ahlaksızlıktır"
Covid-19’un etkileri devletleri eleştirme gerekçesi olarak kullanılmasının ahlaksızlık olduğunu belirten Bocutoğlu, "Vergi gelirlerinin düşmesi, kamu harcamaları ve transfer ödemelerinin artması bu yolla bütçede açığın ortaya çıkması; dış ticaret ve turizm gibi döviz kazandırıcı sektörlerin durağanlaşması nedeniyle döviz rezervlerinin azalması; kredilerin geri ödenmesinde zaafların ortaya çıkması ve takipteki alacakların artması, Covid-19 adlı dışsal değişkenle mücadelenin yol açtığı beklenen sonuçlardır. Olağanüstü durumlarda ortaya çıkan bu çıktılara dayanarak ekonomiyi analiz etmek ve devletin zaaf içinde bulunduğu sonucuna varmak, iktisat mesleği için bir etik ihlalidir. Covid-19’un yol açtığı tahribatın iktisatçılar tarafından devletleri eleştirme gerekçesi olarak kullanılması ahlaksızlıktır. Olağanüstü durumlarda mesleğe düşen görev, devlete destek olmaktır. Çünkü tehdit altında olan Türkiye’dir ve başka Türkiye yoktur" dedi.

"IMF’ye yönlendirme tavsiyeleri art niyetlidir"
Bocutoğlu, ülkenin dış kaynak ihtiyacı için tekrar IMF’ye yönlendirme tavsiyeleri art niyetli olduğunu kaydederek, "Türkiye kendi imkânları ile ekonomiyi tekrar rayına sokacak bilgi birikimine ve iç kaynaklara sahiptir. Ülkenin dış kaynak ihtiyacı için tekrar IMF’ye yönlendirme tavsiyeleri art niyetlidir. Eğer Covid-19 ile küresel mücadelenin bir aşaması olarak IMF kaynaklarının bütün ülkelere kullandırılması bir tedbir olacak ise her devlet gibi ülkemizin de olağanüstü durumlarda bu kaynaklardan istifade etmesi kabul edilebilir. Ancak ısrarla Türkiye’nin IMF’ye yönelmesini tavsiye edip sonra bu uygulamayı devletin zaafı olarak kullanma tuzağı kabul edilemez. Türkiye ihtiyacı olan dış kaynağı bulmaya muktedirdir. Küresel salgınla mücadelenin yıllara yayılarak beklenenden uzun sürmesi durumunda, devlet-millet kaynaşmasının güzel bir örneği verilerek Milli Seferberlik ilan edilecek, Türk Milleti Milli Mücadelenin Tekâlif-i Milliye yükümlülüklerini yerine getirdiği gibi bu yeni durumda da üstüne düşeni yerine getirmekten çekinmeyecektir" ifadelerini kullandı.
Cem Sultan
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı Evden eve nakliyat