Bir ömür nasıl yaşanır?
Merhaba Kıymetli Okurlar, yeni bir Kütüphane Köşesi yazımla sizlerin karşısındayım. Hemen hemen her bireyin kendi için her ebeveynin çocuğu için sorduğu soru vardır.
Bu meşhur soru ne ola ki diye soruyorsanız o da şudur:
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?, Hayatta Doğru Seçimler Nasıl Yapılır?
Bu soru(lar) hayatımızın her alanında zihnimizin bir köşesini kaplar ve hep daha iyisini yapmak için cevap arar dururuz. Cevap ararken de tavsiyeye ihtiyaç duyarız. Hele ki güngörmüş, ne dediğini bilen, dünyadan haberdar birine rastladıysak iki kere ihtiyaç duyarız. Hele de insan ömrünün son derece hızlı yaşandığı, tüketildiği, verimsiz kullanıldığı böyle bir devirde…
İşte bu nedenlerden ötürü bu yazımda birçoğumuzun tanıdığı, bildiği, görüşlerine itimat ettiği, yakinen takip ettiği İlber Ortaylı'nın söyleşi eşliğinde gerçekleştirdiği "Bir Ömür Nasıl Yaşanır?" adlı kitabı ele almak istedim.
İnceleyeceğimiz kitap, İlber Ortaylı'nın engin yaşam bilgisi ve görgüsünden süzülmüş, ömrünü verimli kullanmak, tadını çıkara çıkara güzel bir yaşam sürmek isteyen gencinden yaşlısına, öğrencisinden meslek sahibine, kadınından erkeğine herkese hitap edecek pratik tavsiyeler içeren bir kitaptır. Kitap 285 sayfa olup Kronik Kitap yayınevinden çıkmıştır. İlber Ortaylı ile gazeteci Yenal Bilici arasında geçen söyleşi tadında bir röportajdır. Önsözünü İlber Ortaylı yazmış ve o kısmı "Yüzünüz her zaman yaşadıklarınızın aynasıdır. Olgun ve bilge bir çehre edinmeniz dileğiyle…" şeklinde güzel dilekleri ile sonlandırmıştır. Sunuş kısmını ise Yenal Bilici kaleme almıştır. Soru cevap şeklinden oluşan kitap çeşitli öğüt ve tavsiyeleri içermekte olup sekiz bölümden meydana gelmektedir. Kitabı okumaya başladığınızda nasıl bittiğini anlayamayacağınız kadar akıcı ve düzenli bir şekilde hazırlanmıştır. İstediğinizde dilediğiniz bölümden okumaya başlamanız halinde asla kopukluk hissetmemeniz de kitabı önemli kılan bir diğer özelliğidir.
Bölüm başlıklarına kısaca değinilecek olursak, ilk bölümde "Bir Ömür Nasıl Yaşanır?" sorusuna cevap aranmış ve bu çerçevede sohbet edilmiştir. Ortaylı, her şeyin başında sağlıklı beslenmenin önemini vurgulamış ve insan hayatını dört evreye ayırmaktadır: 12-25 arası, 25-40 arası, 40-55 arası ve 55 sonrası. Öğrenmenin 12-25 yaşları arasında sağlam bir şekilde yapılıp akabinde eserler verilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. 25-40 arasında hayata karışır, söz söylemeye başlarsınız; 40-55 arası olgunluktur, otorite olma dönemidir; 55 ve sonrası ise dinlenme, demlenme zamanıdır, der. Ortaylı'nın bugünkü aklım olsa hem Doğu'yu hem Batı'yı öğreten bir üniversitede okur, sonra İtalya ve İran'da uzunca araştırmalar yaparım, demesi benim dikkatimi çekmiştir. Bunca yıldan, bunca tavsiyeden çıkardığı kanaat da şu olmuştur: Özel hayatınızla ilgili kimseyi dinlemeyeceksiniz! Anneniz babanız dâhil. (Her şeye, her söze kulak tıkayın değil, kendi yolunuzu kendiniz çizmeye çalışın.)
İkinci bölümde "Kimden, Ne Öğrenilir?" sorusuna cevaplar aranmıştır. Farklı insanlar arayıp bulun, dünyanız değişsin diyen Ortaylı, dilinizi, intibaınızı, tecrübe ve görgünüzü geliştiren; dünyaya bakışınızı değiştiren insanlarla bir araya gelmenin öneminden bahsetmektedir. Çünkü okulun dışında, emek isteyen, girişkenlik gerektiren, ilişkiler kurmanın ummadığınız farklı dünyalara girmeye, görgünüzün artmasına, bilginizin genişlemesine, bakışınız derinleşmesine vesile olacağını dile getirmektedir. Sonrasında iyi bir insan olmanın sevgi ile büyümekle mümkün olacağına ve yaşanmışlıkların insanın yüzünden kitap gibi okunabileceğine vurgu yapmaktadır. Özellikle monotonluktan kaçının, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin, bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın, yüzünüz ifadesiz kalmasın diye uyarır.
Üçüncü bölümde "İnsan Kendini Nasıl Yetiştirir?" sorusuna cevaplar aranmıştır. İlk olarak entelektüel kavramına vurgu yapan Ortaylı, bu kavramı üstüne vazife olmayan şeylerle ilgilenen, kendi dünyasının dışıyla ilgilenen, milletin halini dertlenen kişi olarak tanımlar. Bu kavramı kişi üzerinden örneklendirmeye giderek Fatih Sultan Mehmet'i ve Mustafa Kemal Atatürk'ü işaret eder. Buna ilaveten entelektüel olmanın en önemli şartının en az iki üç dil bilmek olduğunun altını çizen Ortaylı, dilin dünyamızı rahatlıkla değiştireceğini, belki de hayal bile edemeyeceğimiz yerlere taşıyabileceğini de vurgular. Karşındakini ancak bu şekilde susturabileceğini, çözümün şiddet ile değil zekâ ile olacağını eklemektedir. Öte yandan aydın olmak içinde şu üç şeyin muhakkak olması gerektiğinden bahsetmektedir: Yabancı dil, hukuk bilgisi, mukayese becerisi.
Dördüncü bölümde "Nasıl çalışmak gerekir?" sorusuna cevaplar aranmıştır. Yalnız kalmayı öğrenirseniz, düşünmeyi de öğrenirsiniz diye bölüme giriş yapan Ortaylı, Türkiye'nin çalışkan insanların yaşadığı bir ülke olduğu ancak bu çalışmanın ne yazık ki suiistimal edildiğinden yakınmaktadır. Bu bölümde beni heyecanlandıran birkaç cümlesine değinmek istiyorum. Her şeyin ötesinde İşinizi doğru seçin. Daha en başından âşık olduğunuz bir işi yapmaya gayret edin. Bunu yapmazsanız ne kadar çalışkan olsanız da hayattaki gayenizi kaybedersiniz, zihniniz uyuşur. Cesur olun. Kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında bir pencere açın. O pencereyi açıp dışarıda farklı dünyalar görebilirseniz, bir eşiği daha atlamış olursunuz.
En keyif aldığım bölüm diyebileceğim beşinci bölüm "Nasıl Seyahat Edilir, Nereleri Görmek Gerekir?" başlığını taşımaktadır. Dünyanın pek çok yerini gezmiş bir tarihçi olan İlber Ortaylı'nın buradaki tavsiyeleri ayrı bir önem taşımaktadır. Adeta bölümü okurken kitap üzerinden rehberinizin İlber Ortaylı olduğu önce Anadolu'dan başlayıp ardından adım adım bir dünya seyahatine çıkıyorsunuz. Seyahate bakış açınız tamamen değişiyor. Bu bölüm sonunda otomatik olarak bir seyahat listesi oluşturuyorsunuz zihninizde. Seyahat ile ilgili ilk tavsiyesi; Semerkand'ı, Floransa'yı, Buhara'yı, Roma'yı ve Kudüs'ü görmeden ölmeyin! Gezilecek yer ile ilgili emek sarf etmek, yorulmaktır. Yani buralarla ilgili haritalar, notlar edinmek, gidilecek yeri önceden tanımak gerekmektedir. Seyahat esnasında okumanın da ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulayan Ortaylı, yurt içi ve yurt dışında bulunan pek çok müze, gezilecek tarihi-turistik mekân ve özellikle görülmesi gerekilen il ve ülkelere yer vermekte ve bölüm sonunda bizlere yedi rota çizmektedir.
Altıncı bölümde "Eğitimde Hangi Tercihleri Yapmak Gerekir?" başlığı altında sohbet edilmiştir. Burada eğitimin öncelikle iyi müzik, dil, matematik ve spor ile olacağı söylenmektedir. Sonrasında ise rehberliğin önemine değinilmektedir. Kültüre, köklü bir kültüre yatırım yapmamız gerektiğinin bilincini aşılamaktadır. Çünkü bir millet krizle düşmez veya yükselmez; bir millet ancak insanın eğitim niteliği yüksekse yükselir, gelişir, zenginleşir. Sadece para harcayarak iyi bir çocuk yetiştirilip, iyi eğitim verilemeyeceğini aksine yeri geldiğinde ezber yaptırılıp yeri geldiğinde çocukla bağ kurarak, zoru kendisine göstererek eğitilmesi gerektiğini dile getirmiş ve bölüm sonunda eğitim sisteminin nasıl düzeltileceğinin, elit bir çocuk nasıl yetiştirileceğinin formüllerini de eklemiştir.
Yedinci bölüm "Ne İzlemeli?/ Ne Dinlemeli?/ Ne Okumalı?" ve buna paralel sekizinci bölüm "İnsan Yaşadığı Şehirden Nasıl Yararlanır?" başlıkları altında sohbet edilerek kitap tamamlanmıştır. Sinemada İtalyanlar, müzikte Almanlar, romanda Ruslar, şiirde İranlılar en yükseğe çıkmıştır. Zor yakalanacak, uçarıca bir ihtişama sahip Fransız edebiyatı da bir başka büyüktür, diyen Ortaylı, bu alanlarla ilgilenenler için hem yerli hem yabancı tavsiye listeler de yapmıştır. Son bölümde ise insanın yaşadığı şehri sokak sokak gezip tanıması, ondaki kültürel, sosyal faaliyetlerden istifade etmesi gerektiğini kendi tecrübeleri üzerinden anlatmış ve İstanbul şehrinden hareketle bir portre çizmiştir. Yer yer İstanbul ve Anadolu şehirleri ile ilgili eleştirilere tabi tutan Ortaylı, ideal bir şehir nasıl olmalı ve neler yapılmalı soruları üzerinden çözümler üretmiştir. Kitabın sonunda her şeye rağmen umutlu olduğunu dile getiren Ortaylı, renk renk gençlerin yetişmesi ile daha dolu dolu bir ülke olacağımıza inancının tam olduğunun da altını çizmektedir.
"Bir Ömür Nasıl Yaşanır?" adlı kitap içerdiği tecrübe, tavsiye ve bilgiler ile özellikle lise ve üniversiteli gençlerin mutlaka okuması gereken bir eserdir. Bunun yanında her yaştan her grubu da belirli yönlerden hitap ettiğini görmekteyiz. Kitabı bütünüyle okuduğunuzda karşınızda çayını yudumlayarak sizinle sohbet eden bir İlber Ortaylı görüyorsunuz. Tabularınız, algılarınız yıkılıyor bambaşka bir perspektif inşa ediyorsunuz. Kısa net ve açık anlatımıyla okuyucunun zihnine nakşoluyor her bir cümlesi. Hele ki bir tarihçi olması hasebiyle çizdiği seyahat rotaları, sizi geçmişin ışığında ve şimdiki zamanın uyumuyla farklı dünyaların pencerelerini aralıyor.
Kitabı okurken bir ömre bu kadar şeyin nasıl sığdırıldığını hayretle dinlerken, verilen tavsiyelerle bizler bir yandan üzülürken bir yandan da hiçbir şey için geç olmadığını fark ederek içimiz bir coşku ve heyecanla doluyor. Bundan sonra yapacaklarımızı daha kararlı, istikamet üzere ve entelektüel bir şahsiyet olma yolunda milletinin dertlisi olduğumuzun bilincinde oluyoruz.
Bu vesile ile dün başlayan 2021-2022 eğitim-öğretim yılının başta emektar öğretmenlerimiz olmak üzere öğrenci kardeşlerime ve kıymetli ailelerimize sağlıklı, hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Bir sonraki "Kütüphane Köşemiz" de buluşmak dileğiyle, Allah'a emanet olun..
Bu meşhur soru ne ola ki diye soruyorsanız o da şudur:
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?, Hayatta Doğru Seçimler Nasıl Yapılır?
Bu soru(lar) hayatımızın her alanında zihnimizin bir köşesini kaplar ve hep daha iyisini yapmak için cevap arar dururuz. Cevap ararken de tavsiyeye ihtiyaç duyarız. Hele ki güngörmüş, ne dediğini bilen, dünyadan haberdar birine rastladıysak iki kere ihtiyaç duyarız. Hele de insan ömrünün son derece hızlı yaşandığı, tüketildiği, verimsiz kullanıldığı böyle bir devirde…
İşte bu nedenlerden ötürü bu yazımda birçoğumuzun tanıdığı, bildiği, görüşlerine itimat ettiği, yakinen takip ettiği İlber Ortaylı'nın söyleşi eşliğinde gerçekleştirdiği "Bir Ömür Nasıl Yaşanır?" adlı kitabı ele almak istedim.
İnceleyeceğimiz kitap, İlber Ortaylı'nın engin yaşam bilgisi ve görgüsünden süzülmüş, ömrünü verimli kullanmak, tadını çıkara çıkara güzel bir yaşam sürmek isteyen gencinden yaşlısına, öğrencisinden meslek sahibine, kadınından erkeğine herkese hitap edecek pratik tavsiyeler içeren bir kitaptır. Kitap 285 sayfa olup Kronik Kitap yayınevinden çıkmıştır. İlber Ortaylı ile gazeteci Yenal Bilici arasında geçen söyleşi tadında bir röportajdır. Önsözünü İlber Ortaylı yazmış ve o kısmı "Yüzünüz her zaman yaşadıklarınızın aynasıdır. Olgun ve bilge bir çehre edinmeniz dileğiyle…" şeklinde güzel dilekleri ile sonlandırmıştır. Sunuş kısmını ise Yenal Bilici kaleme almıştır. Soru cevap şeklinden oluşan kitap çeşitli öğüt ve tavsiyeleri içermekte olup sekiz bölümden meydana gelmektedir. Kitabı okumaya başladığınızda nasıl bittiğini anlayamayacağınız kadar akıcı ve düzenli bir şekilde hazırlanmıştır. İstediğinizde dilediğiniz bölümden okumaya başlamanız halinde asla kopukluk hissetmemeniz de kitabı önemli kılan bir diğer özelliğidir.
Bölüm başlıklarına kısaca değinilecek olursak, ilk bölümde "Bir Ömür Nasıl Yaşanır?" sorusuna cevap aranmış ve bu çerçevede sohbet edilmiştir. Ortaylı, her şeyin başında sağlıklı beslenmenin önemini vurgulamış ve insan hayatını dört evreye ayırmaktadır: 12-25 arası, 25-40 arası, 40-55 arası ve 55 sonrası. Öğrenmenin 12-25 yaşları arasında sağlam bir şekilde yapılıp akabinde eserler verilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. 25-40 arasında hayata karışır, söz söylemeye başlarsınız; 40-55 arası olgunluktur, otorite olma dönemidir; 55 ve sonrası ise dinlenme, demlenme zamanıdır, der. Ortaylı'nın bugünkü aklım olsa hem Doğu'yu hem Batı'yı öğreten bir üniversitede okur, sonra İtalya ve İran'da uzunca araştırmalar yaparım, demesi benim dikkatimi çekmiştir. Bunca yıldan, bunca tavsiyeden çıkardığı kanaat da şu olmuştur: Özel hayatınızla ilgili kimseyi dinlemeyeceksiniz! Anneniz babanız dâhil. (Her şeye, her söze kulak tıkayın değil, kendi yolunuzu kendiniz çizmeye çalışın.)
İkinci bölümde "Kimden, Ne Öğrenilir?" sorusuna cevaplar aranmıştır. Farklı insanlar arayıp bulun, dünyanız değişsin diyen Ortaylı, dilinizi, intibaınızı, tecrübe ve görgünüzü geliştiren; dünyaya bakışınızı değiştiren insanlarla bir araya gelmenin öneminden bahsetmektedir. Çünkü okulun dışında, emek isteyen, girişkenlik gerektiren, ilişkiler kurmanın ummadığınız farklı dünyalara girmeye, görgünüzün artmasına, bilginizin genişlemesine, bakışınız derinleşmesine vesile olacağını dile getirmektedir. Sonrasında iyi bir insan olmanın sevgi ile büyümekle mümkün olacağına ve yaşanmışlıkların insanın yüzünden kitap gibi okunabileceğine vurgu yapmaktadır. Özellikle monotonluktan kaçının, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin, bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın, yüzünüz ifadesiz kalmasın diye uyarır.
Üçüncü bölümde "İnsan Kendini Nasıl Yetiştirir?" sorusuna cevaplar aranmıştır. İlk olarak entelektüel kavramına vurgu yapan Ortaylı, bu kavramı üstüne vazife olmayan şeylerle ilgilenen, kendi dünyasının dışıyla ilgilenen, milletin halini dertlenen kişi olarak tanımlar. Bu kavramı kişi üzerinden örneklendirmeye giderek Fatih Sultan Mehmet'i ve Mustafa Kemal Atatürk'ü işaret eder. Buna ilaveten entelektüel olmanın en önemli şartının en az iki üç dil bilmek olduğunun altını çizen Ortaylı, dilin dünyamızı rahatlıkla değiştireceğini, belki de hayal bile edemeyeceğimiz yerlere taşıyabileceğini de vurgular. Karşındakini ancak bu şekilde susturabileceğini, çözümün şiddet ile değil zekâ ile olacağını eklemektedir. Öte yandan aydın olmak içinde şu üç şeyin muhakkak olması gerektiğinden bahsetmektedir: Yabancı dil, hukuk bilgisi, mukayese becerisi.
Dördüncü bölümde "Nasıl çalışmak gerekir?" sorusuna cevaplar aranmıştır. Yalnız kalmayı öğrenirseniz, düşünmeyi de öğrenirsiniz diye bölüme giriş yapan Ortaylı, Türkiye'nin çalışkan insanların yaşadığı bir ülke olduğu ancak bu çalışmanın ne yazık ki suiistimal edildiğinden yakınmaktadır. Bu bölümde beni heyecanlandıran birkaç cümlesine değinmek istiyorum. Her şeyin ötesinde İşinizi doğru seçin. Daha en başından âşık olduğunuz bir işi yapmaya gayret edin. Bunu yapmazsanız ne kadar çalışkan olsanız da hayattaki gayenizi kaybedersiniz, zihniniz uyuşur. Cesur olun. Kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında bir pencere açın. O pencereyi açıp dışarıda farklı dünyalar görebilirseniz, bir eşiği daha atlamış olursunuz.
En keyif aldığım bölüm diyebileceğim beşinci bölüm "Nasıl Seyahat Edilir, Nereleri Görmek Gerekir?" başlığını taşımaktadır. Dünyanın pek çok yerini gezmiş bir tarihçi olan İlber Ortaylı'nın buradaki tavsiyeleri ayrı bir önem taşımaktadır. Adeta bölümü okurken kitap üzerinden rehberinizin İlber Ortaylı olduğu önce Anadolu'dan başlayıp ardından adım adım bir dünya seyahatine çıkıyorsunuz. Seyahate bakış açınız tamamen değişiyor. Bu bölüm sonunda otomatik olarak bir seyahat listesi oluşturuyorsunuz zihninizde. Seyahat ile ilgili ilk tavsiyesi; Semerkand'ı, Floransa'yı, Buhara'yı, Roma'yı ve Kudüs'ü görmeden ölmeyin! Gezilecek yer ile ilgili emek sarf etmek, yorulmaktır. Yani buralarla ilgili haritalar, notlar edinmek, gidilecek yeri önceden tanımak gerekmektedir. Seyahat esnasında okumanın da ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulayan Ortaylı, yurt içi ve yurt dışında bulunan pek çok müze, gezilecek tarihi-turistik mekân ve özellikle görülmesi gerekilen il ve ülkelere yer vermekte ve bölüm sonunda bizlere yedi rota çizmektedir.
Altıncı bölümde "Eğitimde Hangi Tercihleri Yapmak Gerekir?" başlığı altında sohbet edilmiştir. Burada eğitimin öncelikle iyi müzik, dil, matematik ve spor ile olacağı söylenmektedir. Sonrasında ise rehberliğin önemine değinilmektedir. Kültüre, köklü bir kültüre yatırım yapmamız gerektiğinin bilincini aşılamaktadır. Çünkü bir millet krizle düşmez veya yükselmez; bir millet ancak insanın eğitim niteliği yüksekse yükselir, gelişir, zenginleşir. Sadece para harcayarak iyi bir çocuk yetiştirilip, iyi eğitim verilemeyeceğini aksine yeri geldiğinde ezber yaptırılıp yeri geldiğinde çocukla bağ kurarak, zoru kendisine göstererek eğitilmesi gerektiğini dile getirmiş ve bölüm sonunda eğitim sisteminin nasıl düzeltileceğinin, elit bir çocuk nasıl yetiştirileceğinin formüllerini de eklemiştir.
Yedinci bölüm "Ne İzlemeli?/ Ne Dinlemeli?/ Ne Okumalı?" ve buna paralel sekizinci bölüm "İnsan Yaşadığı Şehirden Nasıl Yararlanır?" başlıkları altında sohbet edilerek kitap tamamlanmıştır. Sinemada İtalyanlar, müzikte Almanlar, romanda Ruslar, şiirde İranlılar en yükseğe çıkmıştır. Zor yakalanacak, uçarıca bir ihtişama sahip Fransız edebiyatı da bir başka büyüktür, diyen Ortaylı, bu alanlarla ilgilenenler için hem yerli hem yabancı tavsiye listeler de yapmıştır. Son bölümde ise insanın yaşadığı şehri sokak sokak gezip tanıması, ondaki kültürel, sosyal faaliyetlerden istifade etmesi gerektiğini kendi tecrübeleri üzerinden anlatmış ve İstanbul şehrinden hareketle bir portre çizmiştir. Yer yer İstanbul ve Anadolu şehirleri ile ilgili eleştirilere tabi tutan Ortaylı, ideal bir şehir nasıl olmalı ve neler yapılmalı soruları üzerinden çözümler üretmiştir. Kitabın sonunda her şeye rağmen umutlu olduğunu dile getiren Ortaylı, renk renk gençlerin yetişmesi ile daha dolu dolu bir ülke olacağımıza inancının tam olduğunun da altını çizmektedir.
"Bir Ömür Nasıl Yaşanır?" adlı kitap içerdiği tecrübe, tavsiye ve bilgiler ile özellikle lise ve üniversiteli gençlerin mutlaka okuması gereken bir eserdir. Bunun yanında her yaştan her grubu da belirli yönlerden hitap ettiğini görmekteyiz. Kitabı bütünüyle okuduğunuzda karşınızda çayını yudumlayarak sizinle sohbet eden bir İlber Ortaylı görüyorsunuz. Tabularınız, algılarınız yıkılıyor bambaşka bir perspektif inşa ediyorsunuz. Kısa net ve açık anlatımıyla okuyucunun zihnine nakşoluyor her bir cümlesi. Hele ki bir tarihçi olması hasebiyle çizdiği seyahat rotaları, sizi geçmişin ışığında ve şimdiki zamanın uyumuyla farklı dünyaların pencerelerini aralıyor.
Kitabı okurken bir ömre bu kadar şeyin nasıl sığdırıldığını hayretle dinlerken, verilen tavsiyelerle bizler bir yandan üzülürken bir yandan da hiçbir şey için geç olmadığını fark ederek içimiz bir coşku ve heyecanla doluyor. Bundan sonra yapacaklarımızı daha kararlı, istikamet üzere ve entelektüel bir şahsiyet olma yolunda milletinin dertlisi olduğumuzun bilincinde oluyoruz.
Bu vesile ile dün başlayan 2021-2022 eğitim-öğretim yılının başta emektar öğretmenlerimiz olmak üzere öğrenci kardeşlerime ve kıymetli ailelerimize sağlıklı, hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Bir sonraki "Kütüphane Köşemiz" de buluşmak dileğiyle, Allah'a emanet olun..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Muhittin IŞIK
ZEYNEL KILIÇDERE
Şükrü GELMEZ
Seyfullah kılıçdere
Abdullah Dinçer
Serenay Yıldız