Suna Keskin... Dile kolay, tam 60 yıldır Türk tiyatrosunun parlayan yıldızlarından... Sahnede yarattığı karakterlerle derin bir iz bırakan... Sadece sanatın estetiğiyle sınırlı kalmayan; duyguların, kimliklerin ve toplumsal meselelerin derinlemesine işlendiği bir alan sunan...

İzleyiciyi düşündürürken aynı zamanda duygusal bir yolculuğa çıkaran... Her sahnesi, insan ruhunun karmaşasını ve derinliklerini açığa çıkaran... Ortaya koyduğu karakterler marifetiyle, oyununa gelen her bir seyirciye, başkalarının yaşamlarının farkına vardıran; kendi mücadelelerinin ise yansımalarını bulduran... Sanatın toplumsal bir güç ve direniş vesilesi olduğunu gösterirken, izleyicilerine umut ve cesaret aşılayan, onları empati kurmaya ve insan olmanın zorluklarına tanıklık etmeye davet eden...

Geleneksel temaları modern bir bakış açısıyla harmanlayarak, tiyatromuzun zenginliğini arttıran... Sadece bir oyuncu değil; bir fikrî ve hissî bir yol gösterici, kültürel bir hafıza olan... Yani geçmişle bugünü buluşturan köprüler kuran... Bu sayede izleyiciyi kendi hikâyesini ve geçmişini yeniden gözden geçirmeye sevk eden...

Sunduğu katkılarla, bireyi bir katarsisle dönüştürmekle kalmayıp, dönüşen insanları bir araya getiren ve birbirleri arasında bir bağ oluşturan... Sadece oyun izletmeyen, aynı zamanda yaşamın anlamını ve neşesini arayan bir yolculuğa çıkaran... Hülasa, Türk tiyatrosunda parlamaya, şık yaymaya ve yol göstermeye devam edecek yıldızlardan... Suna Keskin.

Nice yıllara, nice oyunlara, nice alkışlara Suna Ablam… Kesintisiz bir şekilde sahnelerden bize seslendiğin 60. yılın kutlu olsun!