Bana Müsaade Demek Gerekebilir!
Fakat günümüzde mesleğimizde sapla samanın karıştırılması, mesleğe gönülden bağlı olanları derinden yaralamaktadır.
Çocukluk yıllarımda eve her gün gazete gelirdi.
Babam her gün gazetelerden gündemi takip eder bende resimlere bakardım. O yıllarda evimizin vitrininde duran anahtar amblemli MSP'nin çay bardaklarının gölgesinde babamın eşiyle dostuyla yaptığı siyasi sohbetlere pek anlam veremesem de zaman zaman evin içinde yaşanan tatlı kavgaların sebebinin siyaset olduğunu anlayabiliyordum.
Kitap okuyan bir ailenin çocuğu olduğum için, kitap da okuyordum. Mesela Yalan söyleyen tarih utansın kitabını babamın tavsiyesi üzerine okumuştum.
Doğup, büyüdüğüm, Mevlana kapı'daki mezarlıklarda ağaçtan ciklenbit toplama mücadelelerimizden birinde iki kişinin cesetini gördüğümüzde arkadaşlarımızla çok korkmuş ve tirim tirim titremiştik. Mezarlık bekçisinden bu kişilerin sağ sol savaşı yüzünden öldürüldüğünü öğrendiğimde o yıllarda siyasetten tam anlamıyla iğrenmiştim.
Siyasetin hizmet etme yarışı değil adam öldürme yarışı olduğunu zannediyordum o yıllarda...O zamanki siyasetin çirkinliğinde herkes ile herkesimin suçu olduğu gibi bazı gazetecilerin de payı olduğunu biliyorum.
1992 yılında HBB televizyonun kuruluş çalışmalarında bulunduğumda medyanın ayna vazifesi olarak çalışma mekanizmasını hayranlıkla seyrederdim.
Gün oldu devran döndü küçük yaşlarda eleştirdiğim bazı basın mensuplarının arenasında buldum kendimi hem de birçoğundan farklı düşünerek, Üstat hayranlığıyla başladık yazmaya çizmeye... Lakin girdiğim medya hem zamanımdan, hem de sosyal hayatımdan çok şey kopardığının farkına çok erken vardım.
Gazetecilik, memurluk gibi sabah saat 9 ile 5 arasında geçen bir iş değildir. 24 saat boyunca icra edilen bir meslek olduğu için de belirli macera yönleri de var ama bu maceralar kısa bir zaman sonra insana acı vermeye başlıyor.
Mesela bir gece kalkıp çoluk çocuğu evde yalnız bırakıp habere gidiyorsunuz veya eşinizle dostunuzla, ailenizle vakit geçirdiğiniz anda bir telefonla bulunduğunuz ortamdan kopuyorsunuz.
Herkes sizden bir şey bekliyor ve sizin de bir insan olduğunuzu unutuyorlar.
Eşiniz dostunuz sizin tanıdıklarınızdan kendileri için aracı olmanızı istiyor aracı olmayınca da size küsüyorlar. Mesleğiniz sevdiğiniz insanlarla yollarınızı ayırıyor.
TÜRKİYE DE GAZETECİ OLMAK ÇOK ZOR
Cumhurbaşkanı veya başbakan ile görüşmek önemli bir şey değil. Önemli olan, gazetecinin İstanbul'daki küçük bir semtle ilgili küçük bir haberi yazması, oradaki olumsuzluğu dile getirmesidir. Esas zor olan küçük semtlerde ayna vazifesi görebilmektir.
9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel ile röportaj yaptığımı dün gibi hatırlıyorum, keyifli ve bende hoş seda bırakan bir görüşmeydi ama kolaydı.
İstanbul'un bir ilçesinde belediye başkanı veya muhtarla gazeteci olarak görüştüğümüzde zorlanıyor ve mesleğimizi icra etmekte bazen engellerle karşılaşıyoruz.
Süleyman Demirel ile veya Rauf Denktaş ile röportaj yaptığımda gerçek anlamda herhangi bir tabu ve yasak olmadan gazetecilik mesleğimi icra etmekte zorlanmadım.
Ama tabana indikçe yapılan tüm görüşmelerin zorlandığını ve hatta çirkinleştiğini görüyoruz.
GAZETECİLİK PARA İÇİN YAPILAN BİR MESLEK DEĞİL AMA PARA İÇİN MESLEĞİMİZİ İCRA EDER HALE GELİYORUZ
Türkiye'deki yapılış tarzıyla gazeteciliğin bireysel tatmini ne yazık ki kişisel şan, şöhret ve bol para kazanma durumunda sağlanmaktadır.
Oysa gazetecilik para kazanmak için yapılan bir meslek değildir. Normalde, gücü olmayan, haksızlığa uğrayan insanların hak sahibi olmasına hizmet etmek, kamu yararı için çalışmak olsa gerek. Mana için yapılması gerekliyken, madde için gazetecilik yapılmaktadır. Ama ne yazık ki Türkiye'de gazetecilik bu konumdadır.
Gazetecilik, yönetenleri kamu yararına rahatsız etmediği sürece, gazetecilik değildir.
Ama bu rahatsızlık vermek kamu yararına zarar vermeyen yöneticilere yapılırsa gazetecilik değil, kalemşorluktur.
Yakın bir zamanda medyadan bana müsaade diyerek ayrılırsam bunun yegâne sebebi manadan maddeye intikalime engel olmak ve mesleğime kara bir leke çalmamak için olacaktır.
ferhatyildirim@ogunhaber.com
CRA 02.Mart.2009 Pazartesi - 03:56:00
Gazete baskısı için tıklayınız..
Çocukluk yıllarımda eve her gün gazete gelirdi.
Babam her gün gazetelerden gündemi takip eder bende resimlere bakardım. O yıllarda evimizin vitrininde duran anahtar amblemli MSP'nin çay bardaklarının gölgesinde babamın eşiyle dostuyla yaptığı siyasi sohbetlere pek anlam veremesem de zaman zaman evin içinde yaşanan tatlı kavgaların sebebinin siyaset olduğunu anlayabiliyordum.
Kitap okuyan bir ailenin çocuğu olduğum için, kitap da okuyordum. Mesela Yalan söyleyen tarih utansın kitabını babamın tavsiyesi üzerine okumuştum.
Doğup, büyüdüğüm, Mevlana kapı'daki mezarlıklarda ağaçtan ciklenbit toplama mücadelelerimizden birinde iki kişinin cesetini gördüğümüzde arkadaşlarımızla çok korkmuş ve tirim tirim titremiştik. Mezarlık bekçisinden bu kişilerin sağ sol savaşı yüzünden öldürüldüğünü öğrendiğimde o yıllarda siyasetten tam anlamıyla iğrenmiştim.
Siyasetin hizmet etme yarışı değil adam öldürme yarışı olduğunu zannediyordum o yıllarda...O zamanki siyasetin çirkinliğinde herkes ile herkesimin suçu olduğu gibi bazı gazetecilerin de payı olduğunu biliyorum.
1992 yılında HBB televizyonun kuruluş çalışmalarında bulunduğumda medyanın ayna vazifesi olarak çalışma mekanizmasını hayranlıkla seyrederdim.
Gün oldu devran döndü küçük yaşlarda eleştirdiğim bazı basın mensuplarının arenasında buldum kendimi hem de birçoğundan farklı düşünerek, Üstat hayranlığıyla başladık yazmaya çizmeye... Lakin girdiğim medya hem zamanımdan, hem de sosyal hayatımdan çok şey kopardığının farkına çok erken vardım.
Gazetecilik, memurluk gibi sabah saat 9 ile 5 arasında geçen bir iş değildir. 24 saat boyunca icra edilen bir meslek olduğu için de belirli macera yönleri de var ama bu maceralar kısa bir zaman sonra insana acı vermeye başlıyor.
Mesela bir gece kalkıp çoluk çocuğu evde yalnız bırakıp habere gidiyorsunuz veya eşinizle dostunuzla, ailenizle vakit geçirdiğiniz anda bir telefonla bulunduğunuz ortamdan kopuyorsunuz.
Herkes sizden bir şey bekliyor ve sizin de bir insan olduğunuzu unutuyorlar.
Eşiniz dostunuz sizin tanıdıklarınızdan kendileri için aracı olmanızı istiyor aracı olmayınca da size küsüyorlar. Mesleğiniz sevdiğiniz insanlarla yollarınızı ayırıyor.
TÜRKİYE DE GAZETECİ OLMAK ÇOK ZOR
Cumhurbaşkanı veya başbakan ile görüşmek önemli bir şey değil. Önemli olan, gazetecinin İstanbul'daki küçük bir semtle ilgili küçük bir haberi yazması, oradaki olumsuzluğu dile getirmesidir. Esas zor olan küçük semtlerde ayna vazifesi görebilmektir.
9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel ile röportaj yaptığımı dün gibi hatırlıyorum, keyifli ve bende hoş seda bırakan bir görüşmeydi ama kolaydı.
İstanbul'un bir ilçesinde belediye başkanı veya muhtarla gazeteci olarak görüştüğümüzde zorlanıyor ve mesleğimizi icra etmekte bazen engellerle karşılaşıyoruz.
Süleyman Demirel ile veya Rauf Denktaş ile röportaj yaptığımda gerçek anlamda herhangi bir tabu ve yasak olmadan gazetecilik mesleğimi icra etmekte zorlanmadım.
Ama tabana indikçe yapılan tüm görüşmelerin zorlandığını ve hatta çirkinleştiğini görüyoruz.
GAZETECİLİK PARA İÇİN YAPILAN BİR MESLEK DEĞİL AMA PARA İÇİN MESLEĞİMİZİ İCRA EDER HALE GELİYORUZ
Türkiye'deki yapılış tarzıyla gazeteciliğin bireysel tatmini ne yazık ki kişisel şan, şöhret ve bol para kazanma durumunda sağlanmaktadır.
Oysa gazetecilik para kazanmak için yapılan bir meslek değildir. Normalde, gücü olmayan, haksızlığa uğrayan insanların hak sahibi olmasına hizmet etmek, kamu yararı için çalışmak olsa gerek. Mana için yapılması gerekliyken, madde için gazetecilik yapılmaktadır. Ama ne yazık ki Türkiye'de gazetecilik bu konumdadır.
Gazetecilik, yönetenleri kamu yararına rahatsız etmediği sürece, gazetecilik değildir.
Ama bu rahatsızlık vermek kamu yararına zarar vermeyen yöneticilere yapılırsa gazetecilik değil, kalemşorluktur.
Yakın bir zamanda medyadan bana müsaade diyerek ayrılırsam bunun yegâne sebebi manadan maddeye intikalime engel olmak ve mesleğime kara bir leke çalmamak için olacaktır.
ferhatyildirim@ogunhaber.com
CRA 02.Mart.2009 Pazartesi - 03:56:00
Gazete baskısı için tıklayınız..
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.