Yazsam olmuyor, sussam içim içimi yiyor!
Susayım diyorum,
Yazmayayım, biraz sakin kalayım diyorum,
Ama arkadaş;
Taş olsa çatlar,
Bu kadar da olmaz yani!
Yahu, iktidarın dahi "asrın felaketi" dediği bir deprem olmuş,
Şehirlerimiz yerle yeksan,
Binlerce ev enkaza dönmüş,
On binlerimiz enkaza gömülmüş ve ölmüş,
Ertesi gün rektör efendinin biri, Mimarlık Fakültesine bir İlahiyatçıyı dekan atıyor.
Üstelik henüz, enkaza dönen şehirlerde ölüm dumanı tüterken,
Evlerde baykuş öterken,
Utanmadan arlanmadan çiçek takdimi eşliğinde tebessümlerle, "Fakültemizde Dekanlık devir-teslim töreni yapıldı" diyerek, bunu üniversitenin internet sitesine koyabiliyorlar!
Bir de mehter takımı getirseydiniz tam olurdu hocam!
Hadi Allah'tan korkmuyor kuldan utanmıyorsunuz,
Bari çocuklarınızdan utanın!
İnsan, utancından yerin dibine geçer ama Muhterem Hocamız; "ben mimarlık eğitimi almış, mimarlık bilgisine sahip değilim ama kalem oynattığım söz söylediğim, ders verdiğim bir alan" demesi yok mu; bunu duyunca vallahi ben utandım!
Utanmayı ne ara bu kadar unuttuk diye, insanlığımdan utandım!
Bre Muhterem!
Eve gittiğinde çocuğun sana, "baba mimar mı oldun sen" diye dalgasını geçtiğinde,
Ona da, "…öyle deme çocuğum; kalem oynatmışlığım, söz etmişliğim var" mı diyecektin!
Arkadaş,
O pek muhterem Rektör Efendi seni bu göreve yazarken, "...olmaz Hocam; ben İlahiyatçıyım ve bu görevi asla kabul edemem-etmem" desen ne olurdu!
Yaldızların mı dökülürdü!
Ulan, bir Allah'ın kulu çıkıp da; liyakati ve ehliyeti gözetmez mi ya!..
Yemin ederim sizin gibiler yüzünden pek çok İlahiyatçı, İlahiyatçı olduğunu söylemekten imtina ediyordur!
Ben ne diyeyim ki sana ve senin gibi "her göreve hazırım" diyen kifayetsizlerin koltuk ve makam açlığından dolayı İlahiyatı tartıştıran muhterislere!
El İnsaf, El Vicdan!
Edep yahu! Allah sizi bildiği gibi yapsın!
Bir de rektör efendinin açıklaması var ki, sanki, dibine kadar hakkaniyet ilkesine uymuş ve eleştirenler kendisine haksızlık etmiş ama kendisi günün anlam ve ehemmiyetine binaen alicenaplık yapıyormuşcasına; çıldırtan, saç-baş yoldurtan cinsten!
"…o işin uzmanı olmaya gerek yoktur. Hocamız daha fazla yıpranmasın diye istifasını istedim"
Allah aşkına bakar mısınız,
Özrü kabahatinden beter!
Rektör Efendi, Rektör Efendi!
Şehirler bitmiş, yerlere serilmiş, yıpranmanın tillahı yaşanıyor;
Sen kalkmışsın, "Hocamız daha fazla yıpranmasın" diye istifa ettirdim diyorsun!
Yuh yani, gerçekten yuh!
Bence "hoca" değil; sen istifa etmeliydin,
Hatta YÖK, senin istifanı istemeliydi,
Hatta ve hatta, buna onay veren YÖK Başkanı'nın istifası istenmeliydi!
Tevazu içinde Tekebbür Abidesi Yine Konuşmuş
Seçimin ivedilikle ertelenmesi gereğini söyleyen Bülent Arınç gelen tepkilere hayret ediyormuş ve demiş ki:
"…Seçimlerin ertelenmesi savaş hali dışında olmazmış. Ayet-i kerime mi var?.."
Başka bir zaman olsa buna ancak gülerdim ama halet-i ruhiyem buna hiç uygun değil!
Ey Ulu kişi,
Hem nalına hem mıhına vuran Bilge Adam (!)
Ayet-i Kerime olsa, nedir ki sizin için!
Mehmet Akif'i örnek gösterir ve;
"Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhâmı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı." der ve mütedeyyin bir müfessir edasıyla, asrın idrakine değil de; siyasetinizin lehine söyletirsiniz İslam'ı!
Size göre ne var,
Din de dahil; siz varsanız var!
Kaldı ki Ayet-i Kerime;
Kayırma diyor,
Kul hakkı yeme diyor,
Zulmetme diyor,
Adaletsizlik etme diyor,
Kibirlenme, mütekebbir olma diyor,
Riyakarlık yapma,
Beytül Mal'e el uzatma diyor…
Tüm bunlara bakınca da, insanın "Ayet-i Kerime" mi demiştin Muhterem diyesi geliyor!
Not Etmek
AKP Sözcüsü Ömer Çelik:
"…Bunları not ediyoruz…"
Benim bildiğim devlet,
Hatta benim bildiğim de değil; bir nebze olsun, hukuk ve kanun uygulaması olan her devlet, suçu not etmez ve suçluyu bekletmez.
Anında müdahale eder,
Muhakeme başlatır ve adaleti tecelli ettirir.
Ama nedense şimdilerde yüce devletlülerde bir "not etme" sevdası ve trendi başladı.
Bence de not edin Sayın Çelik.
Ama "asrın felaketi" dediğiniz depreme nasıl gelindiğini de not edin!
Uzmanların sözlerini not etmediğinizi not edin!
Elazığ deprem notlarını unuttuğunuzu,
Bingöl deprem dersini, hatırlamadığınızı,
İzmir depreminden ders alınmadığını ve bu yüzden Maraş depremi için tedbir alınmayıp, binlerce insanımızın hayatını kaybettiğini de not edin!
Ama eğer, "not etmek" derken bizim kastımız başka diyorsanız;
Her türlü imkansızlığa rağmen yüreği yanan ve kendi imkanlarıyla bölgeye giden gönüllülerin isimlerini de not edin!
Pazarcık'ın köyünde 3-4 gün boyunca kimse gelmedi diye ağlayan yaşlı teyzeyi de not edin!
Samandağı'nda feryat eden amcayı da,
Hassa'da, "bir çadır yok mu oğlum" diyen nineyi de,
İslahiye'de kızını arayan babayı da,
Yaşadığı acıyla Akşener'den-Kılıçdaroğlu'ndan-İmamoğlu'ndan yardım isteyen vatandaşı da not edin!
Hatta,
"Bugüne kadar not etmeniz gerekenleri not etseydiniz felaketi bu boyutta yaşamazdık" diyen herkesi de not edin!
AFAD
Gündemde, AFAD ve dile getirilen eksikleri, kusurları var.
Bence AFAD'ın uzmanları yapması gerekenleri son üç yıldır ziyadesiyle yapmışlar.
2020 yılından beri, muhtelif defalar hazırladıkları ve not ettikleri raporlarla Maraş depremine işaret etmişler,
Üstelik en ince detayına kadar…
"Önlemlerimiz zayıf,
Eksiklerimiz fazla,
Muhtemel bir depremde, çok büyük kayıplar yaşarız" demişler.
Buna rağmen, bugün olanları yaşıyorsak,
AFAD'ın ihmal, kusur ve eksiklerini konuşuyorsak; çürümüş bir şeyler var şu AFAD Krallığında…
Öyle sanıyorum ve düşünüyorum ki;
AFAD'ın bu raporları Sayın Cumhurbaşkanına iletilmemiştir,
Depremin risklerine dair bilgilendirilmemiştir.
Ve hatta, bu ve benzeri pek çok şey (nedenini-niçinini ben bilemem ama) Sayın Cumhurbaşkanının bilgisine sunulmamıştır!
Hatta ve hatta, bir şey daha söyleyeyim,
Karabük Üniversitesindeki atamadan Cumhurbaşkanı'nın haberi bile yoktur!
Eminim, bu absürt atama ve zamanlaması medyaya yansıyıp Erdoğan'ın kulağına varınca, gazabı çok sert olmuştur!
Tüm bunlardan sonra,
Önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı'nın kılıcı çekip çok fazla kelle alacağını düşünüyorum.
Deprem bölgesindeki valiler,
Parti gözetmeksizin, belediye başkanları ve belediyelerin imar müdürleri,
Hatta AKP'nin bazı il ve ilçe başkanları,
Çevre ve Şehircilik ile AFAD il müdürleri bu gazaptan payını ziyadesiyle alacaktır.
Kanımca bununla da kalmayacak;
Ankara'da pek çok kurumun tepe yöneticileri ve bazı bakanların dahi topun ağzında olduğu düşüncesindeyim!
Eminim, Cumhurbaşkanı deprem bölgesini görüp, depremle birlikte ortaya çıkan acı gerçekleri duyup ve ihmalleri farkedince;
"Benim bunlardan neden haberim yok…" diye çok büyük sinirlenmiş ve "ilgisi olan herkes bedelini ödeyecektir" demiştir!
Çünkü bir Cumhurbaşkanı bu olanlara, yaşananlara, ülkesinin ve milletinin düştüğü bu hale asla müsamaha göstermez!
Yazmayayım, biraz sakin kalayım diyorum,
Ama arkadaş;
Taş olsa çatlar,
Bu kadar da olmaz yani!
Yahu, iktidarın dahi "asrın felaketi" dediği bir deprem olmuş,
Şehirlerimiz yerle yeksan,
Binlerce ev enkaza dönmüş,
On binlerimiz enkaza gömülmüş ve ölmüş,
Ertesi gün rektör efendinin biri, Mimarlık Fakültesine bir İlahiyatçıyı dekan atıyor.
Üstelik henüz, enkaza dönen şehirlerde ölüm dumanı tüterken,
Evlerde baykuş öterken,
Utanmadan arlanmadan çiçek takdimi eşliğinde tebessümlerle, "Fakültemizde Dekanlık devir-teslim töreni yapıldı" diyerek, bunu üniversitenin internet sitesine koyabiliyorlar!
Bir de mehter takımı getirseydiniz tam olurdu hocam!
Hadi Allah'tan korkmuyor kuldan utanmıyorsunuz,
Bari çocuklarınızdan utanın!
İnsan, utancından yerin dibine geçer ama Muhterem Hocamız; "ben mimarlık eğitimi almış, mimarlık bilgisine sahip değilim ama kalem oynattığım söz söylediğim, ders verdiğim bir alan" demesi yok mu; bunu duyunca vallahi ben utandım!
Utanmayı ne ara bu kadar unuttuk diye, insanlığımdan utandım!
Bre Muhterem!
Eve gittiğinde çocuğun sana, "baba mimar mı oldun sen" diye dalgasını geçtiğinde,
Ona da, "…öyle deme çocuğum; kalem oynatmışlığım, söz etmişliğim var" mı diyecektin!
Arkadaş,
O pek muhterem Rektör Efendi seni bu göreve yazarken, "...olmaz Hocam; ben İlahiyatçıyım ve bu görevi asla kabul edemem-etmem" desen ne olurdu!
Yaldızların mı dökülürdü!
Ulan, bir Allah'ın kulu çıkıp da; liyakati ve ehliyeti gözetmez mi ya!..
Yemin ederim sizin gibiler yüzünden pek çok İlahiyatçı, İlahiyatçı olduğunu söylemekten imtina ediyordur!
Ben ne diyeyim ki sana ve senin gibi "her göreve hazırım" diyen kifayetsizlerin koltuk ve makam açlığından dolayı İlahiyatı tartıştıran muhterislere!
El İnsaf, El Vicdan!
Edep yahu! Allah sizi bildiği gibi yapsın!
Bir de rektör efendinin açıklaması var ki, sanki, dibine kadar hakkaniyet ilkesine uymuş ve eleştirenler kendisine haksızlık etmiş ama kendisi günün anlam ve ehemmiyetine binaen alicenaplık yapıyormuşcasına; çıldırtan, saç-baş yoldurtan cinsten!
"…o işin uzmanı olmaya gerek yoktur. Hocamız daha fazla yıpranmasın diye istifasını istedim"
Allah aşkına bakar mısınız,
Özrü kabahatinden beter!
Rektör Efendi, Rektör Efendi!
Şehirler bitmiş, yerlere serilmiş, yıpranmanın tillahı yaşanıyor;
Sen kalkmışsın, "Hocamız daha fazla yıpranmasın" diye istifa ettirdim diyorsun!
Yuh yani, gerçekten yuh!
Bence "hoca" değil; sen istifa etmeliydin,
Hatta YÖK, senin istifanı istemeliydi,
Hatta ve hatta, buna onay veren YÖK Başkanı'nın istifası istenmeliydi!
Tevazu içinde Tekebbür Abidesi Yine Konuşmuş
Seçimin ivedilikle ertelenmesi gereğini söyleyen Bülent Arınç gelen tepkilere hayret ediyormuş ve demiş ki:
"…Seçimlerin ertelenmesi savaş hali dışında olmazmış. Ayet-i kerime mi var?.."
Başka bir zaman olsa buna ancak gülerdim ama halet-i ruhiyem buna hiç uygun değil!
Ey Ulu kişi,
Hem nalına hem mıhına vuran Bilge Adam (!)
Ayet-i Kerime olsa, nedir ki sizin için!
Mehmet Akif'i örnek gösterir ve;
"Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhâmı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı." der ve mütedeyyin bir müfessir edasıyla, asrın idrakine değil de; siyasetinizin lehine söyletirsiniz İslam'ı!
Size göre ne var,
Din de dahil; siz varsanız var!
Kaldı ki Ayet-i Kerime;
Kayırma diyor,
Kul hakkı yeme diyor,
Zulmetme diyor,
Adaletsizlik etme diyor,
Kibirlenme, mütekebbir olma diyor,
Riyakarlık yapma,
Beytül Mal'e el uzatma diyor…
Tüm bunlara bakınca da, insanın "Ayet-i Kerime" mi demiştin Muhterem diyesi geliyor!
Not Etmek
AKP Sözcüsü Ömer Çelik:
"…Bunları not ediyoruz…"
Benim bildiğim devlet,
Hatta benim bildiğim de değil; bir nebze olsun, hukuk ve kanun uygulaması olan her devlet, suçu not etmez ve suçluyu bekletmez.
Anında müdahale eder,
Muhakeme başlatır ve adaleti tecelli ettirir.
Ama nedense şimdilerde yüce devletlülerde bir "not etme" sevdası ve trendi başladı.
Bence de not edin Sayın Çelik.
Ama "asrın felaketi" dediğiniz depreme nasıl gelindiğini de not edin!
Uzmanların sözlerini not etmediğinizi not edin!
Elazığ deprem notlarını unuttuğunuzu,
Bingöl deprem dersini, hatırlamadığınızı,
İzmir depreminden ders alınmadığını ve bu yüzden Maraş depremi için tedbir alınmayıp, binlerce insanımızın hayatını kaybettiğini de not edin!
Ama eğer, "not etmek" derken bizim kastımız başka diyorsanız;
Her türlü imkansızlığa rağmen yüreği yanan ve kendi imkanlarıyla bölgeye giden gönüllülerin isimlerini de not edin!
Pazarcık'ın köyünde 3-4 gün boyunca kimse gelmedi diye ağlayan yaşlı teyzeyi de not edin!
Samandağı'nda feryat eden amcayı da,
Hassa'da, "bir çadır yok mu oğlum" diyen nineyi de,
İslahiye'de kızını arayan babayı da,
Yaşadığı acıyla Akşener'den-Kılıçdaroğlu'ndan-İmamoğlu'ndan yardım isteyen vatandaşı da not edin!
Hatta,
"Bugüne kadar not etmeniz gerekenleri not etseydiniz felaketi bu boyutta yaşamazdık" diyen herkesi de not edin!
AFAD
Gündemde, AFAD ve dile getirilen eksikleri, kusurları var.
Bence AFAD'ın uzmanları yapması gerekenleri son üç yıldır ziyadesiyle yapmışlar.
2020 yılından beri, muhtelif defalar hazırladıkları ve not ettikleri raporlarla Maraş depremine işaret etmişler,
Üstelik en ince detayına kadar…
"Önlemlerimiz zayıf,
Eksiklerimiz fazla,
Muhtemel bir depremde, çok büyük kayıplar yaşarız" demişler.
Buna rağmen, bugün olanları yaşıyorsak,
AFAD'ın ihmal, kusur ve eksiklerini konuşuyorsak; çürümüş bir şeyler var şu AFAD Krallığında…
Öyle sanıyorum ve düşünüyorum ki;
AFAD'ın bu raporları Sayın Cumhurbaşkanına iletilmemiştir,
Depremin risklerine dair bilgilendirilmemiştir.
Ve hatta, bu ve benzeri pek çok şey (nedenini-niçinini ben bilemem ama) Sayın Cumhurbaşkanının bilgisine sunulmamıştır!
Hatta ve hatta, bir şey daha söyleyeyim,
Karabük Üniversitesindeki atamadan Cumhurbaşkanı'nın haberi bile yoktur!
Eminim, bu absürt atama ve zamanlaması medyaya yansıyıp Erdoğan'ın kulağına varınca, gazabı çok sert olmuştur!
Tüm bunlardan sonra,
Önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı'nın kılıcı çekip çok fazla kelle alacağını düşünüyorum.
Deprem bölgesindeki valiler,
Parti gözetmeksizin, belediye başkanları ve belediyelerin imar müdürleri,
Hatta AKP'nin bazı il ve ilçe başkanları,
Çevre ve Şehircilik ile AFAD il müdürleri bu gazaptan payını ziyadesiyle alacaktır.
Kanımca bununla da kalmayacak;
Ankara'da pek çok kurumun tepe yöneticileri ve bazı bakanların dahi topun ağzında olduğu düşüncesindeyim!
Eminim, Cumhurbaşkanı deprem bölgesini görüp, depremle birlikte ortaya çıkan acı gerçekleri duyup ve ihmalleri farkedince;
"Benim bunlardan neden haberim yok…" diye çok büyük sinirlenmiş ve "ilgisi olan herkes bedelini ödeyecektir" demiştir!
Çünkü bir Cumhurbaşkanı bu olanlara, yaşananlara, ülkesinin ve milletinin düştüğü bu hale asla müsamaha göstermez!
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Esin
Önemsiz
M.Beyaz