Ülkeye bahar gelmiş, haberiniz var mı?
Bahar geliyor bahar, başladı baharın kendine has kokusu…
Yeniden doğuşu gibidir adeta bahar, kışta ölen doğanın…
Adeta yeniden dirilişi bizlere hatırlatırcasına, her yıl deveranına devam ediyor mevsimler..
Ömür geçiyor, doğanlar oluyor, ölenler oluyor, tıpkı kışın ölümü, baharın başlaması gibi… Adeta ibret-i alem için….
Bizler ise, tutuşmuşuz bir kavgaya gidiyoruz. Görmüyoruz bile baharın gelişini, esiri olmuşuz kavganın esaretinin…
Kaldırıp bakmıyoruz başımızı, görmüyoruz İlahi yeniden doğuşu, fark etmiyoruz bile, Yaratıcı’nın her şeyi bilen gören olduğunu…
Adeta gaflet uykusundayız, “ kafasını kuma sokan Devekuşu” misali…
Düşünmüyoruz gelen baharla gönüllerimize bahar getirmeyi, akletmiyoruz insanın insana hoşgörüsünü, hissetmiyoruz birlikte yaşamak gerekliliğini, tahammül edemiyoruz, tahammül fikrine bile…..
Aslında her bahar yeniden başlangıçların fırsatıdır bizlere, aslında her kış ibrettir ölümlere, aslında her yaz örnektir olgunluğa ve aslında her sonbahar emsaldir hazanlara….
İbret almalıyız ibret…
İbret almalıyız ki hayatı basit yaşayalım, sade yaşayalım; kin, nefret, kavga ve husumete yer vermeyelim…
Çünkü hayat bizlerin yaşadığı gibi metaforik komplike paradigmalar gibi değildir. Biz karmaşıklaştırırız aslında sade ve kolay olabilecek hayatımızı.Oysa hayat kendi serüveninde son derece basit, sade ve bilinirdir…
Kendi hayatımızda da, manevi sonbaharlar, kışlar sürekli yaşanmaktadır. Beklenmedik ölümler, umulmadık kazalar, bilinmedik olaylar sürekli cereyan etmektedir. Hemen hepimiz aldığımız bir ölüm haberi sonrası “ tüh ya çok da genç idi, daha yaşayacağı çok şey vardı” dediğimiz ölümlerle yüzleşiyoruz.
Gelin biraz daha aklı selimle bakalım hayata, etrafımıza, insanlara…
Çünkü hayatın kendisini görmemiz için erteleyeceğimiz, gelecek bahar çok geç olabilir, çünkü gelecek bahara; yine ah’larla, vah’larla anacağımız, talihsiz ve zamansız ölümler, kavgalar, dargınlıklar yaşamış olarak çıkabiliriz.
Kışın bahara, yazın hazan mevsimi son bahara yolculuğu gibi, bizler de yaşadığımız hayat yolculuğunda, daha mütehammil,daha hoşgörülü, daha basit, sevmesek de birbirimizi, beraber yaşamanın tahammülüyle, saygı duyarak bir diğerimize, bu kısa bahar gibi olan kısa hayatımızı, daha yaşanılır kılalım…..
Nazım Hikmet’in dediği gibi:
Basit yaşayacaksın. Basit
Mesela susayınca su içecek kadar basit...
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
Sevince lafı dolandırmadan soylediğin 'Seni seviyorum' gibi.
Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu.
İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre;
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
Bakışların bile anlatabilecek kendini.
Beklentilerin de basit olacak:
Kaf Dağı'nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Pankreas'ının sağlığına dua edeceksin, kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın nasıl oturacağını bilemediğin sofrada, parmakların en kıymetli çatalın.
Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
'Bilmiyorum' diyebileceksin bilmediğinde ve
Çok normal olacak 'onu da' bilemeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek, bir 'istemiyorum' diyebilmeye,
Saatin, sadece saati gösterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın,
Küçük bir not defteri olacak 'bilgini' en hızlı 'sayan'.
Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit...
Yeniden doğuşu gibidir adeta bahar, kışta ölen doğanın…
Adeta yeniden dirilişi bizlere hatırlatırcasına, her yıl deveranına devam ediyor mevsimler..
Ömür geçiyor, doğanlar oluyor, ölenler oluyor, tıpkı kışın ölümü, baharın başlaması gibi… Adeta ibret-i alem için….
Bizler ise, tutuşmuşuz bir kavgaya gidiyoruz. Görmüyoruz bile baharın gelişini, esiri olmuşuz kavganın esaretinin…
Kaldırıp bakmıyoruz başımızı, görmüyoruz İlahi yeniden doğuşu, fark etmiyoruz bile, Yaratıcı’nın her şeyi bilen gören olduğunu…
Adeta gaflet uykusundayız, “ kafasını kuma sokan Devekuşu” misali…
Düşünmüyoruz gelen baharla gönüllerimize bahar getirmeyi, akletmiyoruz insanın insana hoşgörüsünü, hissetmiyoruz birlikte yaşamak gerekliliğini, tahammül edemiyoruz, tahammül fikrine bile…..
Aslında her bahar yeniden başlangıçların fırsatıdır bizlere, aslında her kış ibrettir ölümlere, aslında her yaz örnektir olgunluğa ve aslında her sonbahar emsaldir hazanlara….
İbret almalıyız ibret…
İbret almalıyız ki hayatı basit yaşayalım, sade yaşayalım; kin, nefret, kavga ve husumete yer vermeyelim…
Çünkü hayat bizlerin yaşadığı gibi metaforik komplike paradigmalar gibi değildir. Biz karmaşıklaştırırız aslında sade ve kolay olabilecek hayatımızı.Oysa hayat kendi serüveninde son derece basit, sade ve bilinirdir…
Kendi hayatımızda da, manevi sonbaharlar, kışlar sürekli yaşanmaktadır. Beklenmedik ölümler, umulmadık kazalar, bilinmedik olaylar sürekli cereyan etmektedir. Hemen hepimiz aldığımız bir ölüm haberi sonrası “ tüh ya çok da genç idi, daha yaşayacağı çok şey vardı” dediğimiz ölümlerle yüzleşiyoruz.
Gelin biraz daha aklı selimle bakalım hayata, etrafımıza, insanlara…
Çünkü hayatın kendisini görmemiz için erteleyeceğimiz, gelecek bahar çok geç olabilir, çünkü gelecek bahara; yine ah’larla, vah’larla anacağımız, talihsiz ve zamansız ölümler, kavgalar, dargınlıklar yaşamış olarak çıkabiliriz.
Kışın bahara, yazın hazan mevsimi son bahara yolculuğu gibi, bizler de yaşadığımız hayat yolculuğunda, daha mütehammil,daha hoşgörülü, daha basit, sevmesek de birbirimizi, beraber yaşamanın tahammülüyle, saygı duyarak bir diğerimize, bu kısa bahar gibi olan kısa hayatımızı, daha yaşanılır kılalım…..
Nazım Hikmet’in dediği gibi:
Basit yaşayacaksın. Basit
Mesela susayınca su içecek kadar basit...
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
Sevince lafı dolandırmadan soylediğin 'Seni seviyorum' gibi.
Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu.
İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre;
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
Bakışların bile anlatabilecek kendini.
Beklentilerin de basit olacak:
Kaf Dağı'nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Pankreas'ının sağlığına dua edeceksin, kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın nasıl oturacağını bilemediğin sofrada, parmakların en kıymetli çatalın.
Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
'Bilmiyorum' diyebileceksin bilmediğinde ve
Çok normal olacak 'onu da' bilemeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek, bir 'istemiyorum' diyebilmeye,
Saatin, sadece saati gösterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın,
Küçük bir not defteri olacak 'bilgini' en hızlı 'sayan'.
Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit...
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.