Polis Akademisi nedir, ne değildir..
“Polis Akademisi” deyince aklımıza sadece polis okulları gelir,
“Sınav yaparlar, okulları yönetirler, EGM için polis yetiştirirler”, gibi biliriz.
Zihnimizdeki Polis Akademisi algısı maalesef böyle…
Polis Akademisi yıllarca FETÖ’nün arka bahçesi olarak kullanıldı,
FETÖ’nün Emniyet Teşkilatını ele geçirme konusunda mutfak vazifesi gördü.
Ve ne acı gerçektir ki; Akademi’yi çok iyi kullandılar,
Polis Akademisi’nin akademik kadrolarını ele geçirdiler,
Emniyet Teşkilatı el geçirmekte çok büyük bir enstrüman olarak kullandılar,
Yıllarca FETÖ’cü olmadığını söyleyen ve iddia edilen yöneticiler bile, burada “FETÖ’nün Emniyet değirmenine su taşıdılar”.
Düşünün; Emniyet teşkilatındaki her polisin yolu mutlaka Akademi’den geçer,
Ve Emniyet Teşkilatı personeli Akademi’de eğitim gördükten sonra teşkilata katılır.
Yazılacak çok şey var ama kısaca şunu söylersek tam oturacaktır;
FETÖ burayı yıllarca, Teşkilat’a dair sinsi emellerini gerçekleştirmek için, tepe tepe kullanarak 17-25 Aralık’a ve 15 Temmuz’a geldi.
Her iki darbe girişiminde, acı gerçekleri açık gözle gördük, yaşadık.
Polis Akademisi sadece bir akademiden ibaret değildir.
Akademi bir strateji yeridir,
Güvenliğimize dair beyin jimnastiği merkezidir,
Emniyet Teşkilatı’nın kalifikasyonunun artırılması için en önemli ve tek kurumdur,
İç güvenlik, Terör, ulusal ve uluslararası terörizm konusunda çığır açacak müessesedir.
Polis Akademi’si için 17-25 Aralık milat olmuştur,
2014’de gelen yeni yönetim, entelektüel birikimi, “milli ve yerli” hassasiyeti ve özverisiyle kurumun gerçek hüviyetine kavuşmasının başlangıcı olmuştur.
FETÖ’nün polisiye eli, kolu, mutfağı, aşı, ekmeği olan Akademi yeniden asli fonksiyonuna kavuşmaya başlamıştır.
Artık emniyet kökenli olan ve olmayan kadroların “milli yönetsel algı ve üretkenliği”ni yaşıyor ve görüyoruz.
“İnsan Odaklı”, milliyet ve maneviyatı öncelemiş, eğitsel bir mantaliteye şahit oluyoruz.
Sosyoloji Teorisine ve Anadolu sosyolojisine vakıf olan yönetimin, çok kısa zamanda kurumu nerden nereye getirdiğini hayranlıkla izliyoruz.
Yaptıkları çalışmalarla, raporlarla, eğitim stratejileriyle kurumsal ve mesleki aidiyetin sadece “Devlet” olgusu olduğuna dair tezahürleri yaşamaya başladık bile…
Emniyet Teşkilatında FETÖ tasfiyeleri sonrası ortaya çıkan eksikliğin canla başla kapatılması mücadelesini görüyoruz.
“FETÖ ve PKK Bağlamında Terör Amaçlı Kullanılan Mal ve Hizmetler” ve Mardin’de paylaştıkları “PKK’nin Bölgesel Terör Ağı ve Yapılanması” çalışmaları hepimiz ufuk açıcı niteliktedir.
(Terör Sorunu ve Çözümünü dert edinen Akademi’nin, Temmuz ayında Diyarbakır’da yapacağı çalışmayı da merakla bekliyorum)
Güvenlik sorunlarımızın doğru teşhis ve çözümüne dair, “reel tespit ve öneriler” içermektedir.
Verilen emekle; çok ciddi araştırma, analiz ve değerlendirmeler sonrası, somut boyut ve değerlendirmeler sunmaktadır.
Akademi’nin bu ve başka çalışmalarının detaylarına girmeyeceğim,
Ama bu kıymetli çalışmalar, Devlet’in güvenlik birimleri için yol haritası mesabesindedir.
Akademi’nin sadece bu iki raporu bile özverinin, hamiyeti öncelemenin ve milli’liği içselleştirip; Devlet-Millet birliğine darbe vuran Terör konusunu, ne derece özenle çalıştığının göstergesidir.
Polis Akademisi adını taşıyan bu kurum, geldiğimiz noktada; “Güvenlik Bilimleri Üniversitesi” gibi bir işlev görmektedir.
Yetkin, birikimli ve en önemlisi de, “milli ve yerli” kadroların idaresinde olduğu zaman; kurumun hangi noktaya geldiğini görüyoruz.
Başkan ve yardımcılarının ahenkle çalışmalarının mahsülünü alıyoruz,
“Balık baştan kokar” derler,
Kurum, FETÖ’nün elindeyken bu “Kokuşmayı ve Haşhaşin”liği yaşadık,
Kurumda eğitim alanların, devletin değil de; FETÖ’nün otoritesine hizmet ederek, ülkeyi ateşe verdiklerini gördük,
Güvenliğimizin teminatı olan polislerin nasıl birer “kamikaze”lik yaptıklarını hepimiz bizatihi yaşadık.
Hal böyle olunca; baş’ın, yani yönetsel kadroların anlam ve önemini bir kez daha görmek zorundayız.
“At sahibine göre kişner” derler,
Hoca’sı nasılsa talebesi de öyle olur,
Mevcut yönetim, bu atasözü muvacehesinde hareket ederek; “kılı kırk yararcasına” hassasiyetiyle, Devlet ve Millet Sadakatini” önceleyerek çalışıyor.
Bu duyarlığa sahip polisler yetiştirerek, FETÖ’nün izlerini silmenin mücadelesini veriyor.
Umarım ve inşallah, Milli Savunma Üniversitesi, dolayısıyla Jandarma Okulları ve diğer eğitsel kurumlarımız da, Akademi’nin çalışma stratejisini örnek alır.
Ve örnek almalı…
Ki; eğitim metodolojilerine gelişim, pozitif dönüşüm ve “milli-yerli” felsefe hakim olsun.
Onun, bunun, şunun, filanın polisi, askeri, yargıcı değil de; sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin menfaatlerini birincilleştiren zihniyet hakim olsun.
Akademik nosyonunu ve deneyimini reel güvenliğe uyarlayıp, Ulusal Güvenliğimiz konusunda yeni açılımlar ve çözümlemeler getiren Prof. Yılmaz Çolak Hoca ve arkadaşlarının Polis Akademisi için büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.
Deneyim, birikim, dinamizm konusunda Hoca’yla imtizaç eden, ahlaki ve milli hedefe odaklanan, güvenlik konusunda yeni bir “post-konsept” oluşturulmasında bir ve beraber hedefe odaklanan; Prof Şafak Çomaklı, Doç. Ufuk Ayhan, Doç. Bayram Ali Soner ve adını burada sayamadığım diğerlerine cesaret ve bilgiyle, ideal ve iddialarına yürüme yolunda kolaylıklar diliyorum.
Haaa… Şu da bir realite maalesef;
“Meyveli ağaç taşlanır”.
Milli manevi, ideal ve iddiası olanlara çelme takmak isteyenler çok olur,
Oluyor da…
Medyadan işitiyoruz,
Akademi’ye ve yönetim kadrolarına yönelik lafazanlık eden, çamur atmak isteyenler malumumuzdur,
Ama, “İt ürür, kervan yürür”
Doğru bildiği yolda yürüyenler pes etmezler,
Mücadele adamları, tekerleğe çomak sokmak isteyenlere prim vermezler,
Ve dava adamları inanırlar ki ; “Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir”(zalimin yardımcısı aşağılık kimselerdir).
Yolunuz açık olsun güzel insanlar,
İnanıyoruz ki; sizler gibi, gecesini gündüzüne katan “Dava Adamları” sayesinde güvenliğimiz daha da güvende olacaktır.
Allah Yar ve Yardımcınız Olsun….
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
“Sınav yaparlar, okulları yönetirler, EGM için polis yetiştirirler”, gibi biliriz.
Zihnimizdeki Polis Akademisi algısı maalesef böyle…
Polis Akademisi yıllarca FETÖ’nün arka bahçesi olarak kullanıldı,
FETÖ’nün Emniyet Teşkilatını ele geçirme konusunda mutfak vazifesi gördü.
Ve ne acı gerçektir ki; Akademi’yi çok iyi kullandılar,
Polis Akademisi’nin akademik kadrolarını ele geçirdiler,
Emniyet Teşkilatı el geçirmekte çok büyük bir enstrüman olarak kullandılar,
Yıllarca FETÖ’cü olmadığını söyleyen ve iddia edilen yöneticiler bile, burada “FETÖ’nün Emniyet değirmenine su taşıdılar”.
Düşünün; Emniyet teşkilatındaki her polisin yolu mutlaka Akademi’den geçer,
Ve Emniyet Teşkilatı personeli Akademi’de eğitim gördükten sonra teşkilata katılır.
Yazılacak çok şey var ama kısaca şunu söylersek tam oturacaktır;
FETÖ burayı yıllarca, Teşkilat’a dair sinsi emellerini gerçekleştirmek için, tepe tepe kullanarak 17-25 Aralık’a ve 15 Temmuz’a geldi.
Her iki darbe girişiminde, acı gerçekleri açık gözle gördük, yaşadık.
Polis Akademisi sadece bir akademiden ibaret değildir.
Akademi bir strateji yeridir,
Güvenliğimize dair beyin jimnastiği merkezidir,
Emniyet Teşkilatı’nın kalifikasyonunun artırılması için en önemli ve tek kurumdur,
İç güvenlik, Terör, ulusal ve uluslararası terörizm konusunda çığır açacak müessesedir.
Polis Akademi’si için 17-25 Aralık milat olmuştur,
2014’de gelen yeni yönetim, entelektüel birikimi, “milli ve yerli” hassasiyeti ve özverisiyle kurumun gerçek hüviyetine kavuşmasının başlangıcı olmuştur.
FETÖ’nün polisiye eli, kolu, mutfağı, aşı, ekmeği olan Akademi yeniden asli fonksiyonuna kavuşmaya başlamıştır.
Artık emniyet kökenli olan ve olmayan kadroların “milli yönetsel algı ve üretkenliği”ni yaşıyor ve görüyoruz.
“İnsan Odaklı”, milliyet ve maneviyatı öncelemiş, eğitsel bir mantaliteye şahit oluyoruz.
Sosyoloji Teorisine ve Anadolu sosyolojisine vakıf olan yönetimin, çok kısa zamanda kurumu nerden nereye getirdiğini hayranlıkla izliyoruz.
Yaptıkları çalışmalarla, raporlarla, eğitim stratejileriyle kurumsal ve mesleki aidiyetin sadece “Devlet” olgusu olduğuna dair tezahürleri yaşamaya başladık bile…
Emniyet Teşkilatında FETÖ tasfiyeleri sonrası ortaya çıkan eksikliğin canla başla kapatılması mücadelesini görüyoruz.
“FETÖ ve PKK Bağlamında Terör Amaçlı Kullanılan Mal ve Hizmetler” ve Mardin’de paylaştıkları “PKK’nin Bölgesel Terör Ağı ve Yapılanması” çalışmaları hepimiz ufuk açıcı niteliktedir.
(Terör Sorunu ve Çözümünü dert edinen Akademi’nin, Temmuz ayında Diyarbakır’da yapacağı çalışmayı da merakla bekliyorum)
Güvenlik sorunlarımızın doğru teşhis ve çözümüne dair, “reel tespit ve öneriler” içermektedir.
Verilen emekle; çok ciddi araştırma, analiz ve değerlendirmeler sonrası, somut boyut ve değerlendirmeler sunmaktadır.
Akademi’nin bu ve başka çalışmalarının detaylarına girmeyeceğim,
Ama bu kıymetli çalışmalar, Devlet’in güvenlik birimleri için yol haritası mesabesindedir.
Akademi’nin sadece bu iki raporu bile özverinin, hamiyeti öncelemenin ve milli’liği içselleştirip; Devlet-Millet birliğine darbe vuran Terör konusunu, ne derece özenle çalıştığının göstergesidir.
Polis Akademisi adını taşıyan bu kurum, geldiğimiz noktada; “Güvenlik Bilimleri Üniversitesi” gibi bir işlev görmektedir.
Yetkin, birikimli ve en önemlisi de, “milli ve yerli” kadroların idaresinde olduğu zaman; kurumun hangi noktaya geldiğini görüyoruz.
Başkan ve yardımcılarının ahenkle çalışmalarının mahsülünü alıyoruz,
“Balık baştan kokar” derler,
Kurum, FETÖ’nün elindeyken bu “Kokuşmayı ve Haşhaşin”liği yaşadık,
Kurumda eğitim alanların, devletin değil de; FETÖ’nün otoritesine hizmet ederek, ülkeyi ateşe verdiklerini gördük,
Güvenliğimizin teminatı olan polislerin nasıl birer “kamikaze”lik yaptıklarını hepimiz bizatihi yaşadık.
Hal böyle olunca; baş’ın, yani yönetsel kadroların anlam ve önemini bir kez daha görmek zorundayız.
“At sahibine göre kişner” derler,
Hoca’sı nasılsa talebesi de öyle olur,
Mevcut yönetim, bu atasözü muvacehesinde hareket ederek; “kılı kırk yararcasına” hassasiyetiyle, Devlet ve Millet Sadakatini” önceleyerek çalışıyor.
Bu duyarlığa sahip polisler yetiştirerek, FETÖ’nün izlerini silmenin mücadelesini veriyor.
Umarım ve inşallah, Milli Savunma Üniversitesi, dolayısıyla Jandarma Okulları ve diğer eğitsel kurumlarımız da, Akademi’nin çalışma stratejisini örnek alır.
Ve örnek almalı…
Ki; eğitim metodolojilerine gelişim, pozitif dönüşüm ve “milli-yerli” felsefe hakim olsun.
Onun, bunun, şunun, filanın polisi, askeri, yargıcı değil de; sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin menfaatlerini birincilleştiren zihniyet hakim olsun.
Akademik nosyonunu ve deneyimini reel güvenliğe uyarlayıp, Ulusal Güvenliğimiz konusunda yeni açılımlar ve çözümlemeler getiren Prof. Yılmaz Çolak Hoca ve arkadaşlarının Polis Akademisi için büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.
Deneyim, birikim, dinamizm konusunda Hoca’yla imtizaç eden, ahlaki ve milli hedefe odaklanan, güvenlik konusunda yeni bir “post-konsept” oluşturulmasında bir ve beraber hedefe odaklanan; Prof Şafak Çomaklı, Doç. Ufuk Ayhan, Doç. Bayram Ali Soner ve adını burada sayamadığım diğerlerine cesaret ve bilgiyle, ideal ve iddialarına yürüme yolunda kolaylıklar diliyorum.
Haaa… Şu da bir realite maalesef;
“Meyveli ağaç taşlanır”.
Milli manevi, ideal ve iddiası olanlara çelme takmak isteyenler çok olur,
Oluyor da…
Medyadan işitiyoruz,
Akademi’ye ve yönetim kadrolarına yönelik lafazanlık eden, çamur atmak isteyenler malumumuzdur,
Ama, “İt ürür, kervan yürür”
Doğru bildiği yolda yürüyenler pes etmezler,
Mücadele adamları, tekerleğe çomak sokmak isteyenlere prim vermezler,
Ve dava adamları inanırlar ki ; “Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir”(zalimin yardımcısı aşağılık kimselerdir).
Yolunuz açık olsun güzel insanlar,
İnanıyoruz ki; sizler gibi, gecesini gündüzüne katan “Dava Adamları” sayesinde güvenliğimiz daha da güvende olacaktır.
Allah Yar ve Yardımcınız Olsun….
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.